Partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İş Bankası'nın Hazine'nin olması gerektiğini söyledi. "Gazi Mustafa Kemal, İş Bankası'nı CHP'ye değil Hazine'ye tahsis etmiştir. Parlamento bu tarihi kararı alacaktır. Milletin hazinesine İş Bankası oradaki hissesi ile yüzde 28 yine devredilecektir. Milletin malı" diyen Erdoğan, "Yapılacak o yolsuzlukların önünü keseceğiz" ifadesini kullandı.
Devamında, "CHP başa gelince yapacağı ilk iş ülkemizi IMF'e teslim etmek olacaktır" diye konuşan Erdoğan, "IMF'e gidenlerin kim oldukları belli. CHP zihniyeti gitti. Biz ise iktidara geldiğimizde 23,5 milyar dolar borcu vardı Türkiye'nin. Bir taraftan dev yatırımlar yaparken bir taraftan da bu borcu ödeyen bir iktidarız. Türkiye 2013 yılında IMF defterini kapatmıştır, inşallah bir daha da açmayacaktır. Böyle bir şeyin lafını etmek Türkiye'ye ihanettir. Ama Bay Kemal anlamaz" sözlerini sarf etti.
Öte yandan Erdoğan, parti içerisinde yaşanan çekişmeleri eleştirdi. "AKP içindeki parti için çekişme bir şölendir" diyen Erdoğan, "Bir yandan seçim çalışmalarını yakından takip etmenizi bir yandan da Meclis faaliyetlerine katılmanızı bekliyorum. Haftayı ikiye bölün. Yedi gün kesintisiz çalışmanızı istiyorum" diye konuştu.
ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'nin kuzeyinde Münbiç için Türkiye'ye verilen sözlerin tutulmaması durumunda sabrının taşacağını söyledi. "Sözümüz sözdür ancak sabrımız sınırsız değildir" diyen Erdoğan, "Birkaç hafta içinde teröristler Münbiç'ten çıkarılmazsa sabrımız sona erer. Bölge halkının kendi yönetimini tesisi birkaç ay içerisinde sağlanmazsa yine sabrımız sona erer. Bir başka ifade ile böyle bir durumda kendi planlarımızı hayata geçirme hakkımız doğacaktır" ifadelerini kullandı.
Trump'ın dile getirdiği güvenli bölge konusuna da değinen Erdoğan, Türkiye'nin kontrolünde diğer ülkelerin ise sadece lojistik destek verdiği bir modelin dışındaki hiçbir teklifi kabul edemeyeceklerini belirterek, "Uluslararası güçler tarafından kurulan hiçbir güvenli bölgenin başarılı olmadığı, başarı getirmediği ortadayken aynısının bize dayatılmasında kasıt ararız" açıklamasında bulundu.
24 Haziran seçimlerinde İyi Parti’den Manisa Milletvekili seçilen Tamer Akkal, partisinin Millet İttifakı'nda yer alması, HDP'nin üç büyük ilde aday çıkarmama kararını gerekçe göstererek partisinden istifa etmişti. Bu katılımla birlikte AKP'nin Meclis'teki sandalye sayısı 290’dan 291’e yükseldi.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başladı şöyle:
"İki haftadan sonra yeniden toplanan TBMM'nin önünde yeni bir gündem var. Türkiye'nin her alanda olduğu gibi yasama faaliyetlerinde de gecikmeye tahammülü yoktur. Bir yandan seçim çalışmalarını yakından takip etmenizi bir yandan da Meclis faaliyetlerine katılmanızı bekliyorum. Haftayı ikiye bölün. Yedi gün kesintisiz çalışmanızı istiyorum. Bazıları bu emri yanlış anlamış olacak ki tüm güçlerini ve zamanlarını kendi iç çekişmelerine ayırıyor. AKP içindeki parti için çekişme bir şölendir. Bir göreve yeri gelir 30 kişi talip olur. Yapılan istişare sonucunda biri seçilir. Bu isim açıklandıktan sonra artık her şey geride kalır.
"Milletimiz varsa bizim de var olacağımızı, mutlularsa bizim de mutlu olacağımızı, hüzünlüyse bizim de hüzünlü olacağımızı ifade edeceğiz. Türkiye güçlenir ve zenginleşirse bizim de daha büyük hayaller kurmaya cesaret bulacağımızı tüm gönüllere nakşedeceğiz. Bizim dünyamızda, kibrin, büyüklenmenin, efelenmenin, grupçuluğun, hizipçiliğin, arsızlığın, yolsuzluğun, israfın, haksızlığın, hukuksuzluğun yeri olmadığını bizzat kendi yaşantımızla milletimize göstereceğiz. Ülkemizin ve milletimizin şehirlerimizin geleceğiyle ilgili hayallerimizi milletimize ifade edeceğiz. İnsana ve tüm canlılara sanata, ahlaka, vicdana uygun şehircilik anlayışı ile belediyeleri nasıl yöneteceğimizi milletimizle paylaşacağız. Ak Parti belediyeciliğinde şehir planları hakkaniyete uygun ve uzun vadeli şekilde hazırlanacak. Birilerinin siparişi olarak değil gereği neyse ona göre hazırlanacak. Altyapı sorunları tüm şehirlerimizde kökten çözülecek.
"Bugüne kadar gelenler buna çanak tuttular ve şu hale göz yumdular. Aynı şey Ankara ve İstanbul için geçerli. Küçük armutlu rezalet berabar. Oralarda bu tür adımları atıyoruz. Bu yerlerde terör de yaygınlaşıyor. Modern bir şehircilik anlayışıyla bu adımları atarsak vatandaşlarımız da bize yardımcı olacaklar, inşallah bu şehirleşme anlayışını kılacağız. Şehirlerimiz kendi hikâyelerine uygun şekilde geliştirilecek. Akıllı şehir uygulamalarıyla teknolojinin tüm imkânları vatandaşlarımıza sunulacak. Doğrudan insana dokunan hizmetler yaygınlaştırılacak. Yatay şehirleşme ile mahalle kültürünü komşuluğu ihya eden örnek şehirler kurulacak. 50-60 kat binalarda Allah aşkına yaşayanların birbirinden haberi var mı? Komşuluk hukuku var mı? İnanın yan dairedeki ölüyor, haberi yok. Şimdi dev rezidanslarda, binalarda, kulelerde çocukların birbiriyle hukuku diye bir şey var mı? hepsi birer kibir abidesi. Birbirleriyle konuşmak görüşmek yok. Özellikle TOKİ başta olmak üzere bu anlayışı yaygınlaştırarak yatay şehirleşme anlayışıyla oluşan o binalarda yaşayanların birbirleriyle olan hukukunu geliştirecek. Bu da medeniyetimizi tarihimizi bize anlatacak.
"Tabii artık süreç kısalıyor. Şurada 55 günümüz var. Bu süre içerisinde tüm belediye başkan adayı arkadaşlarımız, belediye meclis üyesi olarak belirlenecek olan arkadaşlarımız, tüm teşkilatlarımız bir defa sokakta halkımıza bunları enine boyuna anlatmalı. Neyi anlatacağız? Belediyecilik denince akla Ak Parti gelir, bunu anlatacağız. Ve 94 ruhunu anlatacağız. Öncesinde ve ondan sonra devam eden süreçte. İstanbul'da Ankara'da Kayseri'de, Malatya'da neler yaptık onları anlatacak, eserlerimizle konuşacağız. Peki bizim karşımızdakiler neler anlatacak? Yaptıkları bir şey yok ki. Ne anlatsınlar. İlk defa oy kullanacak kardeşlerimizin nerede neler yapıldı bunlardan haberleri yok. Anlatalım ki oy kullanırken ben böyle bir belediyecilik arıyordum desinler. Ak Parti iktidarlarının nasıl başarı grafikleri çizdikleri ortada. Kişi başı milli gelir biz geldiğimizde neydi şimdi neydi, buna bakın. 11 milyon dolara dayandı. şimdi biraz düşüş var. Kur, faiz, enflasyon dalgalanması ciddi sıkıntılara yok açtı milletimizin hayatında. Bu dalgalanma biliyorsunuz ki ülkemizin iç dinamiklerinden değil, Türkiye ekonomik araçların kullanıldığı bir saldırıya maruz kalmıştır. Hamdolsun ülkemiz kısa sürede etkisiz halde getirmiştir bu saldırıları.
"IMF'e gidenlerin kim oldukları belli"
"IMF'e gidenlerin kim oldukları belli. CHP zihniyeti gitti. Biz ise iktidara geldiğimizde 23,5 milyar dolar borcu vardı Türkiye'nin. Bir taraftan dev yatırımlar yaparken bir taraftan da bu borcu ödeyen bir iktidarız. Türkiye 2013 yılında IMF defterini kapatmıştır, inşallah bir daha da açmayacaktır. Böyle bir şeyin lafını etmek Türkiye'ye ihanettir. Ama Bay Kemal anlamaz.
"İş Bankası Hazine'nin malı olacaktır"
"Gazi Mustafa Kemal'in İş Bankası'nı CHP'ye değil Hazine'ye tahsisi vardır. Bu İş Bankası Hazine'nin malı olacaktır Allah'ın izniyle. Bu parlamento bu tarihi kararı da Allah'ın izniyle alacaktır. Milletin hazinesine İş Bankası oradaki hissesi ile yüzde 28 yine devredilecektir. Milletin malı.
"Vurgunu aradaki komisyoncular yapıyor"
"Bu marketlerin fiyatları birbirini tutmuyor bunlara biraz daha bağırın diyorlar. Dün kabine toplantısında bunları konuştuk. Bazı çalışmalar geliştireceğiz. Ağustos ayındaki sıkıntıların ardından ellerini ovuşturarak ülkemizin yere kapaklanmasını bekleyenler bir kez daha hüsrana uğramıştır, uğrayacaktır. Aradaki komisyoncular var ya vurgunu bunlar vuruyor. Bu işte çok farklı adımlar atmak suretiyle üreticiden çıktığında oradaki üretici halinde alıp tüketici haline kadar gelen bu süreçte aracı koymadan tüketici haline gelip buradan halka ulaşmasını sağlamak en uygun fiyatla vatandaşımıza ulaştırma gayreti içerisinde olacağız.
"Gerekirse ayar çekme kararını aldık"
"Biberiydi, çarlistonuydu, patlıcanıydı, domatesiydi, her şeyde, biz bu fiyatlara gerekirse ayar çekme kararını aldık, adımlarımızı atacağız. Belediyelerimiz vasıtasıyla biz bu adımları atacağız. Atacağız çünkü vatandaşımıza ucuz sağlıklı ürünler vermeye mecburuz. Belediyelerde ekmek uygulamasına benzer çalışmayı sebze-meyvede de yapabiliriz.
Venezuela tepkisi
"Suriye bu büyük dönüşümün en büyük yeridir. Sahadaki planlar hayata geçirilebilirse büyük dönüşümün yeni hedeflerine sıra gelecektir. Bunlardan birinin Türkiye olduğu şüphesizdir. Suriye davasının Türkiye davası olarak bilmeyecek olanlara sadece yazıklar olsun diyoruz. İşte şu anda Venezuela'da olanlar. Venezuela senin eyaletin mi. Seçimle iş başına gelmiş bir insanı nasıl olur da git, burayı terk et diyebilirsin? Hani demokrasi,, hangi demokrattınız? Böyle bir anlayış olabilir mi? Bunu kabullenmek olur mu? İşte Avrupa Birliği... AB'nin de ne olduğu ortaya çıktı. Bir taraftan sandık diyeceksiniz sonra da cebren ve hile ile kalkıp hükûmet devireceksiniz. Güçlünün haklı olduğu bir dünyayı biz kabullenmiyoruz.
Güvenli bölge
"Bu ülke ile aramızda 911 kilometrelik bir sınır vardır. Ne yaparsak yapalım bu sınırı kontrol altında tutmak mümkün değildir. Güvenliğimizi sağlamanın tek yolu terör kaynaklarının varlığını yok etmektir. Onun için Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te varız. Hatta ve hatta Kandil'de varız, olacağız. Böylece Suriyeli kardeşlerimize de huzur içinde yaşayabilecekleri bir iklim sağlamış olacağız. Fırat'ın doğusu ve Münbiç, Suriye gündemimizin en önemli konusudur. Güvenli bölge konusundaki kararımızı bir kez daha tekrar ediyorum. Türkiye'nin kontrolünde diğer ülkelerinin ise sadece lojistik destek verdiği modelin dışındaki hiçbir teklifi kabul edemeyiz. Uluslararası güçler tarafından kurulan hiçbir güvenli bölgenin başarılı olmadığı, başarı getirmediği ortadayken aynısının bize dayatılmasında kasıt ararız. Münbiç meselesi ortada bırakıldıkça rejimin bu bölgeye olan hevesleri de kabarıyor.
"Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz"
"PKK, YGP'nin bölge halkına yaşattığı zulüm yüzünden hiç kimse evlerine dönemiyor. Askeri hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Şayet ABD bize verdiği sözü tutup, bölgeyi teröristlerden temizlemek, Türkiye'nin kontrolündeki bir güvenli bölgenin kurulmasına destek sağlamazsa kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Sayın Trump ile bu konularda verimli ve ümit verici görüşmeler yaptık yapıyoruz. Ancak alt düzeydeki görüşmelerde aynı verimi elde edemiyoruz. Tatmin edici bir plan ortada yoktur. Sözümüz sözdür ancak sabrımız sınırsız değildir. Birkaç hafta içinde teröristler Münbiç'ten çıkarılmazsa sabrımız sona erer. Bölge halkının kendi yönetimini tesisi birkaç ay içerisinde sağlanmazsa yine sabrımız sona erer. Bir başka ifade ile böyle bir durumda kendi planlarımızı hayata geçirme hakkımız doğacaktır. Suriye'deki yaşananlar biz her türlü yolu denemeye mecbur bırakıyor. Ne kimseden izin almak ne de sormak mecburiyetinde değiliz. Yaptırım listesi dahil hiçbir tehdit bizi bu yoldan çeviremez. Şayet gereğini yerine getirmezsek gazilerimize, şehitlerimize hesap veremeyiz."