Gündem

Erdoğan G20'de konuştu: Batı ülkelerinin sığınmacı konusunda takındığı ırkçı tavır utanç verici

"Suriye'de 95 km uzunluğunda, 40 km genişliğinde bir güvenli bölge oluşturulmalı"

05 Eylül 2016 17:55

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, mülteci sorununa ilişkin olarak, "Batı ülkelerinin sığınmacı konusunda takındığı güvenlikçi ve ırkçı tavır da utanç vericidir. Şu anda Suriye'de öldürülenlerin sayısı 600 bini geçmiştir" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye operasyonuyla ilgili, "Tüm liderlere Suriye'de bir güvenli bölge oluşturulmasını, 95 km uzunluğunda 40 km güneyden kuzeye bir bölge oluşturmak üzere burada mülteci sorununu çözebiliriz diye ısrarla söyledik" ifadesini kullandı. 

G20 Zirvesi için gittiği Çin'de basın açıklaması yapan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

Değerli basın mensupları, sizleri sevgiyle selamlıyorum. G20 liderler zirvesinin 11.sini Çin Halk Cumhuriyeti'nin ev sahipliğinde tamamlamış oluyoruz. 
Küresel büyümenin uzun vadede sürdürülebilir dengeli ve kapsayıcı bir şekilde devam etmesi için gereken reformlar en önemli gündem maddelerimizden biriydi. İnovasyon, makro ekonomik politikaların uyumu hakkında fikir alışverişlerinde bulunduk. Kapsayıcılık konusuna özel önem veriyoruz. Toplantı boyunca her fırsatta gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeleri de gözeten bir anlayışla hareket etmelerini söyledik. 

Bilindiği gibi Panchu zirvesinde G20 liderleri olarak sürdürülebilir kalkınma için 2030 gündeminin uygulanması için bir eylem planını kabul ettik. BM sorumluluğunda yürüyen bu çalışmaya G20'nin öncülük etmesini olumlu buluyoruz. Bir başka husus küresel ticaretin güçlendirilmesidir. 
İstihdam, finansal düzenlemeler, altyapı yatırımları gibi başlıklar bu zirvede de gündemimizdeki yerini korudu. Terörizm ve mülteci sorunu Antalya zirvesinde gündeme getirdiğimiz başlıklar arasında yer alıyordu. Aradan geçen 1 yıla yakın zaman bizim ısrarımızın ne kadar yerinde olduğunu gösterdi. Mülteci sorunu konusunda iyi bir sınav verilemedi, hala da verilemiyor. Topraklarında 3 milyon Suriyeli ve Iraklıyı şu anda barındıran bir ülke olan Türkiye, bu konunun en önde gelen muhataplarından biridir. Ve 3 milyon mülteciye ev sahipliği yaparken bizim şu ana kadar yaptığımız harcama 12 milyar doların üzerindedir. STK'larımızın yaptığı harcamaları da ele aldığımızda 25 milyar dolara ulaşmaktadır. Tüm liderlere Suriye'de bir güvenli bölge oluşturulmasını, 95 km uzunluğunda 40 km güneyden kuzeye bir bölge oluşturmak üzere burada mülteci sorununu çözebiliriz diye ısrarla söyledik. Şimdi bu zirvede de tüm dostlarımıza bu konuyu açtık. Hatta sadce o güvenli bölgede değil, değişik yerlerde bulunan Suriyeli mültecilerin iskanıyla alakalı çalışmaları yapmakta olan hükümetimiz çalışmalarına devam ediyor. Prensipte kimsenin karşı çıkmadığı bu teklifin hayata geçirilmesi konusunda hiç kimse adım atmadı. Suriye krizi yeni ülkelerin sahaya inmesiyle daha da içinden çıkılmaz bir hal aldı. Suriye krizi bir yandan ülke içinde can kayıplarını, diğer yandan tetiklediği sığınmacı dramını da sürdürmeye devam ediyor. Batı ülkelerinin sığınmacı konusunda takındığı güvenlikçi ve ırkçı tavır da utanç vericidir. Şu anda Suriye'de öldürülenlerin sayısı 600 bini geçmiştir.

Türkiye, dışarıdan yardım gelse de gelmese de bu ev sahipliğini yapmaya devam edecektir. Suriye'den gelenlere de, Irak'tan gelenlere de din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın devam edecek. Suriye başta olmak üzere bölgedeki kardeşlerimizi korumaya devam edeceğiz.

Türkiye'nin 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşadığı darbe girişimi bir yönüyle de terörizmin ilk defa görülen yeni bir biçimidir. PKK, PYD, YPG, DAİŞ gibi terör örgütleriyle mücadele eden Türkiye, 15 Temmuz'da kendi ordusu içinde gizlenmiş teröristlerin ne yazık ki milletimizin vergileriyle alınmış F16'larıyla, tanklarıyla, toplarıyla kendi halkını öldürmeye tenezzül etmiştir. Böyle bir darbe girişimi karşısında her meslekten, her kökenden, her bölgeden 241 vatandaşımız şehit olmuştur. 2 bin 194 vatandaşımız yaralanmıştır. Fakat ben milletimle gurur duyuyorum zira 4-5 günlük tatil için ülkemin bir bölgesindeyken bu darbe girişimi olduğunda oradan sadece cep telefonuyla 4 ayrı televizyon kanalından halkıma seslendim. Ve kendilerini meydanlara çağırdım. Kendilerini havalimanlarına çağırdım. Ve 81 vilayetimizde tüm halkımız meydanlara yürüdü, bunun yanında havalimanlarına yürüdü ben havalimanına indiğim anda sadece apronda ve terminal önünde on binlerce insan toplanmış, orada bizi bekliyordu. Onlar F16'lardan korkmuyordu, onlar üzerlerine gelen tanklardan korkmuyorlardı.

Hatta tankların altına kendisini atan gençler, kadınlar vardı. Bundan dolayı parçalanan hanım kardeşlerimiz vardı. Bu demokrasi mücadelesini onlar çok farklı bir şekilde verdiler ve milletimiz bu darbe girişimini püskürtmek suretiyle inanıyorum ki dünya demokrasi tarihine yeni sayfalar açacak şekilde bir süreç başlattı. Ve ben şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Milletimizin dirayeti ve cesaretiyle, devletimizin hızla refleks vermesi sayesinde hızla bastırılan bu darbe girişimi, terör örgütlerinin cüretlerini ne kadar artırabilceğinin örneğidir. FETÖ denen terör örgütünün, 170 ülkede daha faaliyet gösteren küresel bir şebeke olduğu unutulmamalıdır. Tüm dünyayı duyarlı olmaya davet ediyorum. 15 Temmuz'da Türkiye'nin başına gelen felaketin yarın hangi ülkede tekrar edeceği bilinemez. Terör örgütleri arasında ayrım yapan her ülke, zira teröristin iyisi kötüsü olmaz. Senin teröristin kötü, benimki iyi olmaz. Teröristlerin hepsi kötüdür, hepsi lanetlidir. Bunların hiçbiri savunulamaz. Terör örgütlerinin arasında ayrım yapmak suretiyle eğer bir yerlere fatura çıkarılmaya çalışılıyorsa biliyorsunuz bumerang gibi  döner o ülkeleri de vurur.

Bugün Türkiye'yi yakan ateşin yarın bize karşı mücadele eden terör örgütlerinin arkasında duranlara ulaşması kaçınılmazdır. DAİŞ'i, PKK'yı, FETÖ'yü aynı tutan anlayışı reddetmeliyiz, ilkeli bir mücadeleyi derhal başlatmalıyız. Bizler ne olursa olsun terör örgütleriyle mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdürmeye kararlıyız. Cerablus operasyonu bu konudaki kararlılığımızın ifadesidir. 

G20 platformunun daha etkin bir hale gelmesini samimiyetle temenni ediyoruz. Üye ülkelerin, insanlığın ortak sorunları karşısında ortak bir tutum sergilemesinden geçiyor. Dünyanın bir tarafında açlık, sefalet, şiddet kol gezerken diğer tarafın huzur ve refah içinde hayat sürmesi düşünülemez. Madem aynı gemi içindeyiz, öyleyse bu geminin sağ salim ilerleyebilmesi ortak sorumluluk üstlenmemizle mümkündür. Nimetlerin büyük bir bölümünü toplayan ülkelerin, eşitlik bahanesiyle sorumluluktan kaçması kabul edilemez. Küresel meselelere eşitlik değil, adaletle yaklaşmak mecburiyetindeyiz. Çin Devlet Başkanı dostum Şi Cinping ile geniş bir görüşme gerçekleştirdik. Çinli dostlarımızla terör başta olmak üzere ortak inisiyatif içinde olduğumuzu tespit ettim. Tarihi ipek yolunu canlandırma çabalarında Çin'i samimiyetle desteklediğimizi belirttik. Devlet başkanları olarak görüşmenin ardından üçü enerji, biri tarım alanında olmak üzere dört anlaşmanın imzalanmasına sayın başkanla beraber refakat ettik. Çin ziyaretimiz boyunca Obama ile, Putin ile, Merkel ile, BM Genel Sekreteri Ban-ki Moon ile, Suudi Arabistan prensi ile, Avrupa Konseyi Başkanı Tusk ile görüştük. Ayrıca Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Almanya Başbakanı Merkel ve İtalya Başbakanı Renzi ile dörtlü bir zirve gerçekleştirdik. Küresel gündemin öne çıkan konuların yanında ikili ve bölgesel meselelerin ele alındığı bu görüşmelerin hepimiz için faydalı geçtiğine inanıyorum. 

Önümüzdeki yıl G20 zirvesine ev sahipliği yapacak olan Almanya'ya bir kez daha başarılar diliyorum, katılımınız için teşekkür ediyorum. Fazla olmamak kaydıyla iki soru alabiliriz.

 

Soru&cevap

 

Çin ile Suriye'de iş birliği yapacak mısınız?

Suriye ile ilgili olarak Çin Halk Cumhuriyeti ile de görüşmelerimiz oluyor ancak şu anda fiili bir iş birliğimiz söz konusu değil. Bölgede koalisyon güçleriyle iş birliğimiz var. Bu koalisyon güçleri de NATO ülkelerinden oluşuyor. Rusya ile de Halep bölgesinde bir iş birliği planını yapıyoruz. Bölgede bi an önce ateşkes ilan edilmesi için bir çalışma içindeyiz. İlgili bakanlar, çalışmalarını yürütüyor.

Dileriz ki Kurban Bayramı öncesi bu ateşkesi sağlamak suretiyle, Halep halkı bütün bu bombalardan kurtulsun. Orada aylardır giyimden gıdadan yoksun olarak yaşam mücadelesi verenlere Kızılay olarak hazırlıklarımızı ulaştırmak istiyoruz.

Hedeflenen sonuçlara ulaşıldı mı? Çin'in buradaki rolü ne?

Doğrusu ben Panchu zirvesini başarılı bir zirve olarak buldum. Antalya zirvesinden sonra Panchu'da gerek şehrin güzelliği, gerek halkın fedakarlıkları, katılamadım ama dün akşamki kültürel aktivitelerle zirveye ayrı bir zenginlik katıldı.

Şu anda gerek sayın Obama, gerek sayın Putin'in bir defa Suriye'nin kuzeyindeki bu operasyonlarımız Suriye'nin toprak bütünlüğüne Türkiye'nin bir müdahalesi değil. İlk etapta Cerablus bizim sınırımızdır. Cerablus'tan aylardır bizim topraklarımıza roket atışı yapılmaktadır. En son işte bir düğünde 14 yaşındaki çocuğun bedenine bombalar yerleştirilmiş, patlatılmış, 56 kişi ölmüştür. 100'e yakın da yaralı var. Tabii ben bu ailelerin yaralılarını hastanelerde ziyaret ettim, onların hallerini gördüm. Dayanılır katlanılır değil, bu olay bizim için tetikleyici olmuştur. Ilımlı muhaliflerle girmek suretiyle Cerablus'tan DAİŞ'i atmış olduk. Şu an orada DAİŞ'li yok, tamamen boşaltıldı. Cerablus sakinleri güle oynaya oraya yerleşmiş durumda. Yeni bir hamle de Çobanbey denilen bir bölge var, yine oradan girmek suretiyle bizim 90-95, 40-45 kilometre diye ifade ettiğimiz bölge de DAİŞ'ten temizlendi, böylece bunlar Fırat'a kadar birleştirilmiş durumda. Gerek Suriyeli vatandaşlar, gerek Suriye'den iltica etmek isteyenler kendi ülkelerinde daha huzurlu olacaklar. Uçuşu yasaklayacağız Suriye üzerinde. Şu anda mutabakat halindeyiz, süreci de böyle çalıştırıyoruz.

Türkiye'nin ortadoğu koridoru projesi, Çin'in projesiyle nasıl bir araya getirilebilir? Ekonomik faaliyetleri büyütmek için ne yapabilirsiniz? İpek yolu projesiyle nasıl bağdaşacak?

Bununla ilgili olarak biliyorsunuz tarihi ipek yolu yeni bir süreç değil, çok eski. Bizler zaten kendi bölgemizde adımlar attık. Mesela bir tanesi Marmaray'dır. Marmaray bir raylı sistemdir, Londra'dan yola çıkan Pekin'e ulaşabilir. Şimdi de Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü kurduk. Kamyonlar, tırlar Pekin'den yola çıkıp Londra'ya ulaşabilir. Yüksek hızlı trenler de oradan geçebilecek. Bütün bunların yanında bir adım daha var. O da Kars-Tiflis-Bakü hattıdır. Bu da Çin ile birleştirilecektir. Başka bir proje daha var. Bu da Kars-Edirne hattıdır. Bu raylı sistemi de bitirebilirse Pekin-Londra çok daha güçlü hale gelecektir.

Bir toplumun temelinde, su gıda gibi temelinde olan en önemli şey nedir?

Bu ter toplumdaki değer yargılarını oluşturanlara göre değişir. Bana sorarsan benim dört tane temel esasım var. Bir, milletin birliği beraberliği. Tek millet. İki, bayrak sevgisidir, tek bayrak. Üç, vatan sevgisidir, tek vatan. Dördüncüsü de tek devlettir, bu da devletin içerisinde herhangi bir bölücülüğe fırsat vermemektir.

- Erdoğan, Çinli gazeteciye "Hİ!" dedi.

Siz Çin Devlet Başkanı ile olan görüşmenizde Doğu Türkistan'ı da konuştunuz mu?

Tabii burada İslami yaşayış ya da İslami yaşam, bununla terör eylemlerini ayırmak lazım. Bu konuyla ilgili olarak bir dayanışma içerisinde teröre karşı beraber olabileceğimizi söyledik. Şu anda DAİŞ ne yapıyor? İslam'ı sömürüyor. DAİŞ'in İslam ile falan alakası yok. DAİŞ şu anda Türkiye'de yaptığı eylemlerle, bir defa bir Müslüman bir insanı öldüremez. Öldürdüğü taktirde tüm insanları öldürmüştür. Bu Çin'de de oluyorsa aynıdır, Ortadoğu'da oluyorsa aynıdır.