Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye krizine ilişkin olarak, "Esed gücüne çok güveniyordu. Bu süreçte kendisiyle 2 kez görüştüm. 'Durum hiç iyi değil' dedim" diye konuştu. "Bu işi bitir, dedim. Sağa vurdu, sola vurdu 'engelleyemiyorum' dedi. Bunlar terörist dedi" diyen Erdoğan, "Ben sizi yakından takip ediyorum, yanlış yapıyorsunuz, dedim. Ertesi gün 360 kişiyi öldürdü. Bu acımasız gidiş, cuma namazında olan insanları şehit etti. Ve bu süreç devam etti. Biz de ilişkilerimizi kestik. Şimdi amacımız diplomasi, siyasi çözüm. Astana bunun önemli adımlarından bir tanesi oldu. Biliyorsunuz Doğu Halep 45 bin insanı çıkardık" ifadesini kullandı.
Erdoğan, Türkiye'de bulunan mültecilerin durumuna ilişkin olarak, "Şu an 2 milyon 800 bin mülteci bizde. Çadırlarda, konteyner kentlerde yaşıyorlar 300 bin de Iraklı mülteci Türkiye'de. Çadırlarda, konteyner kentlerde, şehirlerde. Şu ana kadar yaptığımız harcama 25 milyar dolar STK'larla birlikte. Peki bize AB'nin verdiği söz neydi? Temmuz başında bize 3 milyar Euro ödeyeceklerdi. Geldi mi? Hayır gelmedi. Bize gelen 725 milyon dolar" dedi. "Şu anda Türkiye olarak biz tabii ki böyle devasa bir bütçeyi karşılamakta zorlanıyoruz" diyen Erdoğan, "Ama durmayacağız, biz kapımızı Batı'nın bu mültecilere kapadığı biz kapamayacağız" ifadesini kullandı.
Bahreyn'de konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Türkiye olarak Bahreyn'le ilişkilerimize özel bir önem veriyoruz. Terörle mücadelesinde Bahreyn'in yanında olduğumuzu vurgulamak istiyorum. Bahreyn, Türkiye'nin terörle mücadelesinin en büyük destekçisi olmuştur. 15 Temmuz gecesi, milletimizin varlık yokluk mücadelesi verdiği o anlarda, Bahreynli kardeşlerimiz bizi yalnız bırakmamıştır. Darbe tamamen savuşturulana kadar, Bahreyn şehirlerinde halkın bize dua ettiğini ve gözyaşı döktüğünü biliyorum. Bunu bir kader ortaklığının bir gören aziz kardeşim Ebu Selman, Arap dünyasında ziyarete gelen ilk lider oldu. O gece gönlünü ve gözünü ülkemize kitlemiş, Türkiye ve Türk milletinin selameti için dua etmiş tüm kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum.
"Bu topraklar, ateş, kan ve
gözyaşı ile yeniden dizayn ediliyor"
Bahreyn'e olan desteğimizi savunma sanayi, sağlık, yatırımlar gibi her alanda olmasını sağlayacağız. Küresel bir dönüşüm sürecinde, acıların ve umutların kol kola yürüdüğü bir coğrafyada hep birlikte yaşıyoruz. Başka bir vatanımız olmadığına göre, bu coğrafyada yaşamayı sürdüreceğiz. Bölgede refah ve istikrar için neler yapılması gerektiğini konuşmalıyız. Artık kuru sözlerle geçiştiremeyeceğimiz bir süreçteyiz. Ateş çemberiyle kuşatılan İslam coğrafyası ağır bir imtihandan geçiyor. 6 yıldır Suriye'de çocuklar gökyüzüne baktıklarında, maviliği değil ölüm saçan uçakları görüyor. Binlerce yıllık İslam medeniyetine ev sahipliği yapmış bu topraklar, ateş, kan ve gözyaşı ile yeniden dizayn ediliyor. Etnik köken, kabile ve mezhep temelinde birbirine yabancılaştırılan Müslümanlar kendi kendilerini tüketiyor. İnsalık vicdanının suskun kaldığı bu durum karşısında muktedirler ellerini ovuşturmakta, riyakarlar ise timsah gözyaşları dökmekle meşguldür. Peki bunların karşısında, bizler ne yaptık? Bu kanı, gözyaşını ve zulmü engellemek için ne çaba gösterdik? Maalesef bu sorulara birçoğumuz gönül rahatlığıyla cevap veremiyoruz.
Her birimizin kendi bağımsız devletimizin sınırları içerisinde kafi değildir. Birlikte hareket etme zamanı çoktan gelmiştir. Komşuları zillet içinde yaşarken, aynı kıbleye yöneldiği kardeşleri zulüm görürken, hiçbir toplum sadece kendi geleceğini düşünemez. Bu topraklarda kaderimiz de kederimiz de ortaktır. Suriye'nin, Irak'ın, Libya'nın başına gelenlerin, yarın bizlerin de başına gelmeyeceğinin de garantisi yoktur. Daha sonra değil, hemen hareket geçmek gerekiyor. Bir durum tespiti yapmadan vizyon geliştiremeyiz.
Suriye ile 911 km sınırımız var. En büyük sınırdaş ülke biziz. İlk tehdit bize. Bu tehditleri yaşadık. Ardından Irak, 350 km sınırımız var. Suriye'deki kriz Avrupa'nın derinliklerine kadar uzanan bir bölgede güvenlik tehditlerine yol açıyor. Buna artık bir son verilmesi gerektiği ortadadır. Önümüzdeki süreçte Suriye'de en önemli husus, ateşkesin güçlendirilerek yeniden başlatılması için gerekli zeminin oluşturulmasıdır. Ateşkesin tesisi için büyük fedakarlıklarda bulunduk. Türkiye tüm platformlarda başlattığı aktif çözüm arayışını sürdürecektir. Fırat Kalkanı ile terör örgütü DEAŞ'ı ve PYD'nin bir bölümünü sınırlarımızdan uzaklaştırdık. Şimdi, El Bab'ı da DEAŞ'tan temizlemek suretiyle, işimize devam edeceğiz. Ondan sonra doğuya yönelerek Münbiç ve Rakka'ya yürürsek, terörden arındırılmış bir bölge yaratarak o bölgeye Arap kardeşlerimiz ve Türkmenler yerleşme imkanı bulacaktır. Hedefimiz burada en az 4-5 bin kilometrekarelik bir alanı güvenli bölge haline getirmektir. Bu çalışma şu anda devam ediyor. Şehitlerimiz var, ÖSO'nun şehitleri var. Ama DEAŞ'tan 3bini aşkın etkisiz hale getirilen terörist var. Burada kararlıyız çünkü DEAŞ'ın İslam'la uzaktan yakından alakası yoktur. Ve DEAŞ terör örgütüdür. Bizim dinimiz bir barış dinidir. DEAŞ savunmasız insanları acımasız şekilde öldürmüştür.
Kimse İslam'la terörü yan yana getirmesin
Gaziantep'te bir düğünde, çoluk çocuk demeden 56 vatandaşımızı bir canlı bombayla öldürdüler. O andan itibaren artık bitmiştir dedik ve Cerablus'a girdik. DEAŞ Müslümanların yüz karasıdır. Tüm dünyada Müslümanlar, bunlardan dolayı karalanmaktadır. Bizler bir barış dininin mensupları olarak, asırlar boyu güvenin temsilcilsi olduk.
Kimse İslam'la terörü yan yana getirmesin. Radikalizmle İslam'ı da yan yana getirmesin. İslam radikalliği kabul etmez. 'İşlerin en hayırlı olanı orta olanıdır.' İslam bunu söyler. Suriye'nin ve bölgenin geleceğinde eli kanlı katillerin yeri yoktur. Suriye meselesinde insani, vicdani ve demokratik tavır ortaya koyduk. Başından beri atılması gereken adımları dile getirdik. Terörden arındırılmış bir güvenli bölge olması gerektiğini söyledik. Buranın uçuşa yasak bölge olması lazım. Bu olmazsa oranın güvenli bölge olması mümkün değil. Üçüncüsü de eğit donatla oluşturulmuş milli bir orduyu oralara yerleştirmeliyiz.
"AB'den bize gelen 725 milyon dolar"
Körfez ülkelerine bir çağrım var. Lütfen elinizi taşın altına koyun.Biz aylan bebekleri Batı'nın dergilerinin kapaklarında gördüğümüz zaman mı ah vah edeceğiz. Bunlar olmadan istediğimizi almamız lazım. Suriye'de herkes 600 bin falan diyor, Suriye'de bugüne kadar katil Esed 1 milyona yakın insanı öldürmüştür. Uçaklarla, varil bombalarıyla, tanklarla öldürmüştür. Hala da acımasız bir şekilde öldürmeye devam etmektedir. Biz bunlara sabırla bakabilir miyiz? "Zulme rıza zulümdür" diyoruz. Burada bir zulüm var, biz bu zulüme sessiz kalamayız. Ya buna elimizle, ya dilimizle, bu da yetmiyorsa kalbimizden müdahale edeceğiz. Ne yazık ki görüyorum ki İslam dünyasında bu hassasiyet yok. Şu an 2 milyon 800 bin mülteci bizde. Çadırlarda, konteyner kentlerde yaşıyorlar 300 bin de Iraklı mülteci Türkiye'de. Çadırlarda, konteyner kentlerde, şehirlerde. Şu ana kadar yaptığımız harcama 25 milyar dolar STK'larla birlikte. Peki bize AB'nin verdiği söz neydi? Temmuz başında bize 3 milyar Euro ödeyeceklerdi. Geldi mi? Hayır gelmedi. Bize gelen 725 milyon dolar.
"Böyle devasa bir bütçeyi
karşılamakta zorlanıyoruz"
Şu anda Türkiye olarak biz tabii ki böyle devasa bir bütçeyi karşılamakta zorlanıyoruz. Ama durmayacağız, biz kapımızı Batı'nın bu mültecilere kapadığı biz kapamayacağız.
Az önce ifade ettiğim terörden arındırılmış bölge, uçuşa yasak olmalıdır. Bunu Obama'ya, sonra da Trump'a söyledim. Biz konut inşasında başarılı bir ülkeyiz, biz bu inşaları yaparız ama siz de mali anlamda destek olun dedik. Hatta biz bahçeler içerisinde özgür mimari içerisinde konutları yapalım. Mültecileri, bize iltica etmiş olan Suriyeli kardeşlerimizi buralara gönderelim ve onların her şeyi olsun. Evi ve bahçesi olmak üzere bu alanları verelim, oraları eksinler biçsinler. İşte buradan sesleniyorum, diyorum ki, "Körfez'e de burada önemli bir iş düşüyor. Hep birlikte bu adımı atalım. Kardeşlerimizin mağduriyetini önleyelim. Orada şehirler kurmuş olmamız hem o kardeşlerimizin kendi topraklarından kopmasını engelleyecek, hem de kendi topraklarına dönmek isteyen kardeşlerimiz kendileri için yapılmış olan bu topraklara erişmiş olacak".
Uluslararası toplantılarda herkese anlatıyorum. Ortadoğu'da yaşanmakta olan pek çok sorunun altında yatmakta olan Filistin meselesi kalbimizin derinliklerine işlemiş bir acıdır. Bu tarihi adaletsizlik giderilmediği müddetçe Filistin meselesine adil ve kalıcı bir çözüm bulunması, İslam dünyasının yaşadığı sıkıntıların aşılması mümkün değil. Bu çözümün başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıyla mümkün olduğunu unutmayalım. Bu konuyu Trump ile de konuştuk, daha da konuşacağız.
BM'nin 2034 sayılı kararına rağmen İsrail'in Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da yeni yerleşim inşa etmesi tam bir provokasyondur. Filistin'e uygulanan abluka ile yasa dışı yerleşim yerlerinin sona erdirilmesi Ortadoğu'da barışın ön şartıdır.
İsrail'in özür, ambargo ve tazminata dair şartlarımızı kabul etmesinden sonra bu ülkeyle ilişkilerimizi düzeltmeye başladık. Bu adımda Filistin'de barışı sağlama hedefimiz de bulunuyor. Bunun meyvelerini almaya başladık. Geçtiğimiz haziran ayında iki ayrı ayrdım sevkiyatımız Gazze'ye ulaştı. Huzur, barış ve istikrar içinde yaşayan bir Ortadoğu arzu ediyorsak Libya'daki gelişmeleri de yakından takip etmemiz gerekiyor. Libya'ya kayıtsız kalmamız mümkün değildir. 2015 yılında imzalanan Libya Siyasi Anlaşması, ülkede yeni bir sayfa açılması için önemli bir fırsattır. Yemen'de süren çatışmaların sona erdirilmesine yönelik çabaları da yakından izliyoruz. Yemenli tarafların halkın acılarına son vermek üzere anayasal düzenin yeniden kurulmasına yönelik çaba göstermesini bekliyoruz.
"FETÖ, yeni nesil bir terör örgütüdür"
Hangi meseleyi ele alsak karşımıza terör çıkıyor. Terörle mücadele, ancak uluslararası düzeyde samimi çabalarla başarılı olur. Bugüne kadar geliştirilmiş olan hukuki çerçeve elbette önemlidir, ancak yeterli değildir. Terör değişen şartlara hemen uyum sağlayabiliyor, daha fazla çaba ortaya koymamız lazım. Özellikle DEAŞ'ın, El Kaide'yi, YPG'yi, PYD'yi aynı düzeyde lanetliyoruz. Buna karşılık DEAŞ veya El Kaide'ye gösterilen duyarlılığın YPG, DHKPC, PKK ve FETÖ'ye karşı da gösterilmesini bekliyoruz. Bazı terör örgütlerine tedbir alırken diğerlerine sessiz kalmak, bu örgütlere destek sağlamak mücadelenin inanırlığını zedeliyor.
FETÖ, yeni nesil bir terör örgütüdür. 248 insanımızı şehit eden bu terör örgütüyle de diğerleri gibi mücadele ediyoruz. Bu konuda Bahreyn'in gönderdiği hassasiyete teşekkür ediyorum. Terör konusuyla bağlantılı başka konulara da değinmek isterim. Mukaddes dinimizi terörizmle ilişkili hale getirmek gibi art niyetli provokatif çabalara şahit oluyoruz. Batı'da son zamanda Müslümanların ibadethanelerine yönelik saldırılar bizleri üzmektedir. Bu tahrik hayırlı neticeler doğurmaz. Bunu o ülkelerin liderlerine de her görüşmeden söylüyorum. Bir Müslüman olarak, kimden gelirse gelsin, İslam ile terörü ilişkili hale getiren tüm iftiraları reddediyorum. Terörü belirli bir dine mensup kişilerle bağdaştıran yaklaşımı, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık gibi insanlık tarihinin en yüz kızartıcı suçlarının işlenmesine zemin hazırlıyor. Türkiye, 2200 yıllık devlet geleneğine sahip, tarihi ve coğrafi özellikleri nedeniyle farklı fay hatlarının kesişim noktasında bulunan bir ülkedir. Milletin cumhurbaşkanı olarak tüm kardeşlerime fitneye fırsat vermeden birlik ve beraberlik içinde yaşamayı tavsiye ediyorum. Biz bu anlayışla dış politikamızı girişimci ve insani bir politika üzerine inşa ediyoruz. Bu konuda bir vizyon ortaya koyuyor, imkanlarımızı seferber ediyoruz. Bu noktada kadınlar ve gençlerin üzerinde durmalıyız. Bütün kesimlerin ekonomik faaliyetin ve demokratik katılımın bir parçası olmalı sağlıklı bir devlet yapısının baş şartıdır. Son yıllarda Körfez İşbirliği Ülkeleri ile başlattığımız süreçler cesaret verici bir örnek teşkil ediyor. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken şu hususu hatırlatmak istiyorum. Coğrafyamız bizim ortak kaderimizdir. Geleceğimizi başkalarının merhametine bırakamayız. Gelin huzur, barış ve refah dolu ortak bir geleceği hep birlikte kuralım. Sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
"Esed gücüne çok güveniyordu;
bu süreçte iki kez görüştüm"
Soru&cevap
Esed kendine çok güveniyordu. Kendisiyle iki kere görüştüm. Ramazanda bir gece kendisini aradım, Beşar iş değil. Vatandaşının üzerine tanklarla gidiyorsun. Yarın Cuma, bu başlangıç olsun. Bu işi bitir. Sağa vurdu, sola vurdu engelleyemiyorum dedi. Bunlar terörist dedi. Ben sizi yakından takip ediyorum, yanlış yapıyorsunuz dedim. Ertesi gün 260 kişiyi öldür. Bu acımasız gidiş, cuma namazında olan insanları şehit etti. Ve bu süreç devam etti. Biz de ilişkilerimizi kestik. Şimdi amacımız diplomasi, siyasi çözüm. Astana bunun önemli adımlarından bir tanesi oldu. Biliyorsunuz Doğu Halep 45 bin insanı çıkardık.
Cenevre süreciyle bunu biraz daha güçlendirmiş bulunuyoruz. Cenevre'de atılacak adımlarla birlikte, orada ABD'nin de katılımı söz konusu. Şu anda dönem başkanlığında Bahreyn'in olduğu Körfez İş Birliği'ne önemli görev düşüyor. Bu işi yakın takibe almamızda fayda var. Diplomatik yollarla bu işi düşmektir. Şu anda bizim güvenlik güçlerimiz ÖSO ile terör örgütlerine karşı orada önemli bir mücadele sürdürüyor. Teşekkür ediyorum.
Bu çok güzel konuşmanızdan dolayı size teşekkür etmek istiyorum. Bu konuda bölgenin çok önemli meselelerine değindiniz. Güvenli bölgeden bahsettiniz ve mülteci krizine çözüm olacağından bahsettiniz. Mülteci sorununun tek çözümü bu mu?
Şu anda tabii Avrupa'ya veya Kanada'ya gidenler çok ciddi bir sayı teşkil etmiyor. Ağırlıklı sayı bizde. Avrupa'nın ve Kanada'ya gidenlerin sayısı 1 milyonu bile geçmez. Biz bütün bunlara rağmen gelebilecek olan mültecileri yine alabileceğimizi söylüyoruz. Biz onları varil bombalarına terk edemeyiz. Gelme durumunda olanlar varsa yine alacağız ama Batı almaktan kaçıyor. Dikenli tellerle duvarlar örüyor. Dikenli teller yetmiyor normal duvarlar ölüyor. Bunlar insan değil mi, bizim uluslararası insan hakları beyannamemiz nerede? Şu anda yeni bir çalışma daha yapıyoruz, bu çalışmayla birlikte, hatta belli bir kısmını vatandaş da yapacağız. Çünkü rahatlıkla iş bulsunlar. Bunların içinde kalifiye elemanlar var, doktorlar var, mühendisler var. Bu insanlar Suriye'de yaşarken çok farklı yaşadılar. Bu insanları konteynerlere terk etmek doğru olur mu. Biz bunu kardeşlik görevi olarak biliyoruz şu anda bunun da inşallah adımını atacağız. Bu dediğim terörden arındırılmış terörden arındırılmış bölge yapılırsa buraya döneceklerine inanıyorum. Bunların dışında biz Suriye'nin parçalanmasını istemiyoruz. Biliniz ki birileri de hem Suriye'nin hem Irak'ın bölünmesini istiyor. Oradaki mezhebi mücadele, aynı zamanda etnik mücadele. Irak'ta da bir pars milliyetçiliği olayı var. Bunların önünü almamız gerekir. Benzer durum Suriye'de de var. Bunun için Körfez'e düşen ne ise bunları hep beraber yapmamız gerekiyor. Zulüme seyirci kalamayız.