Gündem

Erdoğan: Entelektüellere değil, halkın desteğine ihtiyacım var

Kürt sorununun çözümüne yönelik hükümetin tavrına aydın kesimin eleştirileri konusunda Erdoğan “Entelektüel desteğe ihtiyacımız yok. Benim halkımın deste

26 Mayıs 2011 03:00
T24- Başbakan Recep Tayyap Erdoğan, Kürt sorununun çözümüne yönelik hükümetin tavrına aydın kesimin eleştirileri konusunda “Entelektüel desteğe ihtiyacımız yok. Benim halkımın desteğine ihtiyacım var. Birinci derecede halkın dilidir bizim için önemli olan. Entelektüel kesimin değer yargısıyla bizim yargılarımız örtüşmüyor” diye konuştu. "Kürt sorunu" vurgusunda ve sorunun çözümüne dönük iradede bazı çevrelerin iddia ettiği gibi bir zayıflamanın söz konusu olmadığını belirten Erdoğan, BDP destekli bağımsız adayların tutumunu da eleştirerek, "Kürt kardeşlerimin sorunlarıyla ilgilenmek için illa Leyla Zana mı olmak gerekiyor?" dedi.


Erdoğan Şırnak ve Batman mitinglerinin ardından uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Sabah gazetesinden Okan Müderrisoğlu bugün (26 Mayıs 2011) Başbakan Erdoğan'a yöneltilen soruları ve yanıtlarını yazdı:


Kürt sorunu vurgusunda ton değişikliği mi var?

Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi bizim için 2001 yılında başlıyor. Parti programımızın içinde var. Adına ister 'Güneydoğu sorunu', ister 'terör', ister 'Kürt sorunu' deyin, isterseniz 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' ama bu bizim parti programımızda var. Ağustos 2005'teki Diyarbakır konuşmamdan sonra konu Milli Güvenlik Kurulu'nda tartışıldığında o zamanki Cumhurbaşkanı, 'Bu nereden çıktı?' dedi. Ben de parti programımızı yanıma almıştım. Açtım gösterdim. Parti programı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın onayından geçmiyor mu? O zaman bunun mücadelesini biz verdik. Ret olayı vardı, inkâr olayı vardı, asimilasyon olayı vardı. Mücadeleyle bir yere geldik. Önümüzde bir süreç daha var. Özellikle 26 maddelik anayasa değişikliği birçok konuyu aşma imkânı verdi. Biz meseleyi oya tahvil etme gayreti içerisinde değiliz.


Yeni Anayasa'da etnik vurgunun ayıklanması söz konusu mu?

Benim bu yola çıktığımdan beri söylediğim ifadedir. "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak paydasında buluşalım." Dört şey çok önemli; tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet. Birlik siyasetine vurgu yapıyoruz. Olması gereken bu. 74 milyonun bir ortak paydası olması gerekir. Bu ortak paydayı da geleceğiz vatandaşlıkta toplayacağız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın yanında bir de 780 bin kilometre karelik vatan toprağı var. Mesela adam çekmiş gitmiş Rum. "Türkiye'ye olan özlemimi unutamıyorum" diyor. Adam bu topraklara hâlâ hasta ama kovmuşlar onu. Bunlar bizi bütünleştirecek şeyler. Din de önemli. Müslüman topraklarda yaşamayı farklı topraklarda yaşamaktan daha evla görüyorum.


ENTELEKTÜEL İTTİFAK


Kürt sorununun çözümünde gelinen noktada aydın kesimin eleştirileri var...

Entelektüel desteğe ihtiyacımız yok. Benim halkımın desteğine ihtiyacım var. Birinci derecede halkın dilidir bizim için önemli olan. Entelektüel kesimin değer yargısıyla bizim yargılarımız örtüşmüyor. Örtüşemez de... Onlarla bazı şeyleri paylaşmak istememize rağmen bize gerekli desteği vermemekte direniyorlar. Allah aşkına seçim sürecine girdiğimiz bir iki aylık dönemde PKK terör örgütünün yandaşı durumunda olan BDP'ye verdikleri destek hangi seviyede? Cayır cayır alıyorlar bu adamları konuşturuyorlar.


BDP destekli bağımsız adayların süreçteki rolünü nasıl yorumluyorsunuz?

Neymiş, AK Parti, Güneydoğu'da, Doğu'da Kürtlerle ilgili sorunda elini eteğini çekmiş. Kürt kardeşlerimin sorunlarıyla ilgilenmek için illaki Leyla Zana mı olmak gerekiyor?


Bölgede ve bazı illerde aday seçimleriniz de tartışıldı...

Bakın Kemal Kılıçdaroğlu Van'da konuştu. (Genel Başkan Yardımcısı) Hüseyin Çelik'e ağzına gelmediğini söylemedi. 'Bıraktın, kaçtın' diyordu. Böyle siyasetçilik olur mu? Adama sormazlar mı, 'Sen Tuncelilisin, ne işin var Ankara'da, İstanbul'da?' Hem öyle bir İstanbullusun ki Kağıthane'ye Kağıttepe diyecek kadar İstanbullusun, bilmiyorsun. Biz teknik direktör anlayışı içerisinde, 'Hangi arkadaşımızı nereye koyarsak, ne verim alırız?' bunun değerlendirmesini yaptık. Güneydoğu'da bakan profili noktasında Batman'da bir bakanımız var. Batman'ın çocuğu. Gaziantep büyük bir il. Gaziantep'e fikri derinliği olan oradaki Kürt nüfusa da hitap edebilecek bir arkadaşımızı Genel Başkan Yardımcımız Hüseyin Çelik'i getirdik. Zafer Çağlayan'ı Ankara'dan Mersin'e verdim. Zafer Muşlu ama Mersin'de hem büyük potansiyeli var hem de ticaretin çok önemli merkezlerinden birisi. Şu anda Zafer orada tutulmuş vaziyette. Bunların hepsinin bir hikmeti var. Urfa mesela. Urfa'nın bakan isteği vardı. Urfa'ya özellikle Faruk Çelik'i verdik. Teşkilatçı yönü var. Manevi değerler noktasında daha duygusal. Bülent Arınç Bey'e gelince... Önce arzu etmedi. Ama Bursa doğumlu olması hasebiyle süratle şehirle kaynaştı. Yani kararlarımız boş değil. İstişare ettik çünkü. Her işi istişare edeceksin. Dışarıdan o entelektüel kesim, 'Erdoğan tek otorite' diyor. Bizim bu çalışmaları nasıl yaptığımızı görmüş olsalar o zaman anlarlar. Ama anlasalar da yine başka türlü yazarlar.


DİYARBAKIR'A PROJE


Diyarbakır'a mesajınız olacak mı?

Diyarbakır'a yönelik iki projem var. Aslında yereli ilgilendiren projeler. Ama bunu yerel halledemeyeceği için, halletme derdi olmadığı için biz yapacağız. Bakın Şırnak'ta sokakların halini gördünüz. Bu görev belediyeye ait. Aynı şekilde Batman'da ana arter bizim ama girin ara sokaklara halini görün. Bugün hayret ettim. Batman Belediyesi sabahtan miting alanı çevresinde temizlik yapmış. Demek ki uyarılar tuttu. Hakkâri ise kat be kat berbat. Aman ya Rabbim. Ya sen bu insanları temsilen görevdeyim diyorsun. Kanalizasyon ortadan akıyor be... Öyle şey mi olur? O çocuklar, af edersiniz o suların içinde oynuyor. Benim içim kan ağlıyor. Hakkâri'nin, Şırnak'ın, Şemdinli'nin, Yüksekova'nın su sorununu biz hallettik, tamamen belediyenin görevi olduğu halde...


Kepenk kapatmak zorunda kalanlar, sandıkta özgürce oy verecek mi sizce?

2009 seçimlerindeki durumu inşallah bu seçimde görmezsiniz. O bir yerel seçimdi. Orada bir sıkıntı yaşandı. Ancak milletvekili seçiminde daha iyi netice alacağımız kanaatindeyim. Sandıkta onlar elinden geleni yapacak ancak biz tedbirlerimizi aldık. Bu iş sandıkta farklıdır. O baskı yüzde yüz sandığa yansımaz. Kırsalda belki farklılık olabilir ama şehir merkezinde böyle bir şeyin olabileceğine ihtimal vermiyorum. 'Özgürlük ve demokrasi' diyor. Soruyorum, bu adamlar özgürlük ve demokrasi için seçildi ise ne getirdi? Özgürlük ve demokrasi için Çekiç Güç'ü biz def ettik, OHAL'i biz kaldırdık. Okullarda ana dilin okutulması noktasında biz serbestliği getirdik. Üniversitelerde bu işin önünü biz açtık. Şu anda istediği gibi seçimlerde Kürtçe propagandasını yapabiliyor. Ceza evlerinde anneler, çocukları ile Kürtçe konuşabiliyor. Öbür tarafta ekonomik özgürlüğü kısıtlayan kim? Sen gelip vatandaşın dükkânını kapattırıyorsan bu ekonomik özgürlüğün kısıtlanmasıdır. Buna direnmesi gereken vatandaşımızdır.


'Kasette vurdumduymaz davranmadık'


Siyaseti kasetlerle hangi odaklar dizayn ediyor, Ergenekon mu?
Elimizde ciddi bir şey olmadığı için bir şey söylemiyorum. Ancak teknolojinin güzel yanı kadar böyle yanları da var. Baykal'ın olayında Anayasa oylamasının en kritik anıydı, bu konu önümüze geldi. Geldiği anda ben lobideydim. Hemen Binali Bey'i çağırdım. "Bu yayın hemen durdurulsun" dedim. Vurdumduymaz davranabilirdik, affınıza sığınıyorum, yatak sahneleri çıkabilirdi. Aynı şey bunlar (MHP) için de geçerli. Burada da yine hemen anında müdahale ettik. Eğer bu ikazı yapmamış olsak kalkıp da bu yayınları ortadan kaldırabilirler miydi?