Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, gazeteci Cemal Kşaıkçı cinayetine ilişkin ses kayıtylarını ABD, Fransa, Kanada, Almanya, İngiltere de dahil isteyen herkese dinlettiklerini söyleyerek, "Kayıt gerçekten bir felaket. Hatta Suudilerin istihbaratçısı, kaydı dinlediğinde, 'Herhalde bu eroin almış; bunu ancak eroin alan birisi yapar' diyecek kadar şoke oldu" dedi.
2019 Mart ayında yağıalcak yerel seçimlereilişkin de açıklamada bulunan Erdoğan, "Üç dönem başkanlık yapanları istirahate çekeceğiz. Tamamına yakını için geçerli, halk değişim istiyor" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump ile gerçekleştirdikleri görüşmede Suriye'deki gelişmeleri ele aldıklarını belirtti. "İdlib konusuna çok önem veriyor. Oradaki başarımızı takdirle karşılıyor, övüyor.“ diyen Erdoğan, "YPG konusunda da, bazı konularda da kendi aralarında bir iletişimsizlik var gibi geliyor bana. ‘Bu konuda da beraber yapabileceğimiz çok şey olabilir’ dedim" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Fransa dönüşü uçakta Kaşıkçı cinayeti, Trump ile yaptığı görüşme, Halk Bankası ile Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'deki gerilimle ilgili açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın gazetecilere yaptığı açıklamaları şöyle:
Cemal Kaşıkçı cinayeti
Kaşıkçı cinayetini konuşurken görüşmemize Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u da dahil ettik. Dörtlü olarak Yemen’deki durumu da konuştuk. Kaşıkçı cinayeti konusunda bizim yaklaşımımızın ne olduğunu, Washington Post’ta yayınlanan yazımda ortaya koyduğumu anlattım. Bu cinayetin, önceden planlanmış olduğu; emrin Suud’daki üst makamlardan geldiği ortada. Makalemde de ifade ettiğim üzere, kendisine sonsuz saygı duyduğum Hadimü’l-Harameyn Kral Selman hakkında benim bu tür bir şey düşünmem asla mümkün değildir. Ancak biz, talimatı verenin kim olduğunun da ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Bu talimatı kim vermiş, cinayetle alakalı olarak tutuklananların konuşmaları, bunu söylemeleri lazım.
"Ses kayıtları tam bir felaket"
Katilleri sağda solda aramaya gerek olmadığını Trump’a da söyledim. Bir defa katiller bu 18’in içindedir. Cuma gününden gelenler bir ön hazırlık için mi gelmiştir? Malum cumadan konsolosluğa gelişi ve o gün iyi karşılamaları var. Ondan sonra salı gününe ayrıca davet var. Pazartesiyi salı gününe bağlayan gece gelen ekip var. Onların da ertesi güne yönelik çalışmaları ve hazırlıkları var. Biz bu cinayetle ilgili ses kayıtlarını bizden isteyenlerin hepsine dinlettik. İstihbarat örgütümüz hiçbir şeyi saklamadı. Suudiler dahil, ABD, Fransa, Kanada, Almanya, İngiltere kim istediyse hepsine biz bunu dinlettik. Kayıt gerçekten bir felaket. Hatta Suudilerin istihbaratçısı, kaydı dinlediğinde, "Herhalde bu eroin almış; bunu ancak eroin alan birisi yapar" diyecek kadar şoke oldu.
"Suudi istihbaratçı dinleyince şoke oldu"
Bunu Suudi Arabistan’ın istihbarat görevlisi mi söyledi?
Evet. Dinlediğinde şok oldu adam. Ortada böyle bir gerçek var. Buna rağmen olayı saptırma peşinde olanlar var. Veliaht Prens beni telefonla aradığında, ‘Başsavcımı gönderebilir miyim’ dedi. Ben de ‘Elbette, buyursun gelsin’ dedim. Geldi, İstanbul Başsavcısı ile görüşme yaptı. ‘Cumhurbaşkanı ile görüşebilir miyim?’ deyince, İstanbul Başsavcısı da kendisine, doğal olarak, ‘Sizin muhatabınız benim, ancak benimle görüşürsünüz’ dedi. Gelen savcıda maalesef ipe un serme havası var. Tüm bu olaylar olmuş; ortada bu kadar bilgi belge vs. var. Başsavcı hala kararsızlığın içerisinde, bu olamaz. Veliaht Prens, ‘Ben olayı aydınlatacağım, gereğini de yapacağım’ diyor. Bunu benim özel temsilcilerime söylüyor Veliaht Prens. Biz de sabırla bekliyoruz.
Cinayetten rahatsızlar
Kaşıkçı konusundaki ses kayıtlarının dinletilmiş olduğu ülkelerin liderlerinden nasıl bir tepki aldınız?
Biliyorsunuz, bu tür görüşmelerde siyasetçiler ne yapılacağının, ne yapacaklarının cevabını anında vermezler. Kendi kayıtlarına girerler, gerekli değerlendirmeleri yapmalarının ardından da adımlarını atarlar. Reflekslerinden hareketle, bu cinayetten çok ciddi manada rahatsız olduklarını hissediyorum. Sayın Trump’ta da, Sayın Merkel’de de, Sayın Makron’da da bunu müşahede ettim. Öyle zannediyorum ki kendi istihbaratlarının verdiği bilgilerle bu işi çok daha farklı bir konuma oturtacaklardır. Biliyorsunuz, ABD’de Kongre, bu konuda CIA’dan bilgilendirme istedi. Bu bilgilendirme de yapılınca bakışın değişeceğini düşünüyorum.
Trump'tan Halkbank tepkisi: Niye bu kadar uzadı
Daha önce Trump ile telefon görüşmenizde Halkbank konusunu dile getirmiştiniz. Bu seferki görüşmenizde Halkbank, ayrıca PYD-YPG konusunda neler konuştunuz?
Halkbank konusu ile ilgili olarak telefon görüşmemizden sonra Sayın Trump, 24 saat içinde kendi ilgili bakanına, Hazine Maliye Bakanı’na talimatı verdi ve bakan da bizim Hazine ve Maliye Bakanı’mız Berat Bey’i aradı. Bu konunun halli ile ilgili olarak neler yapılabileceği konusunu görüştüler. Fakat daha sonra farklı bir gelişme olunca, bunun üzerine arkadaşlar Sayın Pompeo ile görüşmeyi yaptı. Görüşmeyi Dışişleri Bakanımız Mevlüt Bey yaptı. Pompeo da konuyu takip etti. Washington’dan New York’a kaydırılması söz konusuydu. Ben söyleyince Trump, ‘Ben döner dönmez talimatı vereceğim; Hazine ve Maliye Bakanıma bizzat konunun takibi için talimat vereceğim’ dedi. ‘Bu işi takibini isteyeceğim, ben bu işin bittiğini zannediyorum. Niye bu kadar uzadı?’ şeklinde konuştu.
"Fırat'ın doğusunda farklı gelişmeler var"
İdlib konusuna çok önem veriyor. Oradaki başarımızı takdirle karşılıyor, övüyor. YPG konusunda da bazı konularda kendi aralarında bir iletişimsizlik var gibi geliyor bana. ‘Bu konuda da beraber yapabileceğimiz çok şey olabilir’ dedim. Fırat’ın doğusunu görüyorsunuz çözemiyoruz ve burada farklı gelişmeler var. Bu konuda gerek Mevlüt Beyin gerek Savunma Bakanımızın, muhatapları ile yapacakları çalışmalar inşallah bizi daha rahatlatacaktır.
"Filistinlilerin hac umre meselesi"
Filistinlerin hac ve umre meselesinde sorunlu bir dönemin başlayacağı yönünde haberler var. Bu hususta Türkiye’nin bir girişimi olacak mı?
Konuyu inceler, gerekli girişimleri elbette yaparız. Bunu İSEDAK toplantısında gündeme alabiliriz. Ayrıca İslam İşbirliği Toplantısı'nda da gündeme alabiliriz. Ürdün Kralı Abdullah’ı Türkiye’ye davet ettim. ‘Resmi değil, ailece bekliyorum’ dedim. Memnun oldu, gelecek. Geldiğinde bu tür sorunları konuşma imkanımız da olacaktır. Zira Filistinliler noktasında en büyük sıkıntıyı Ürdün çekiyor.
Hakkari’de meydana gelen patlama konusunda yeni bir bilgi var mı?
Olayın bir top atışı testi sırasındaki bir patlama ile cereyan ettiği kesin. Fakat teknik heyetin raporunu henüz alamadım. Buraya gelirken Milli Savunma Bakanı’mızla konuştuk. Döner dönmez teknik heyetin raporunu öğreneceğiz. Bildiğimiz şey burada sadece top atışları sırasında patlamada cereyan eden bir olay. Mühimmat deposu ile birbirine yakın, bundan kaynaklanan bir olay. Rapor netleştikten sonra açıklamayı Savunma Bakanımız yapacaktır.
3 dönemliklere istirahat
Yerel seçimler yaklaşıyor. İsimler ne zaman netleşir?
Belediye başkanları ile parti organlarında olan arkadaşların durumu ay sonuna kadar vakti var. Şu anda da çalışmalarını sürdürüyorum. Büyük şehirlerimiz üzerindeki çalışmalarımızın çok çok önemi var. Belli bir noktaya kadar gelmedik diyemem; geldik, devam edeceğimiz arkadaşlar var. Üç dönem belediye başkanlığı yapmış arkadaşlarımızı da büyük oranda istirahate çekeceğiz. Hepsi için geçerli mi bu? Tamamına yakını için geçerli. Çünkü halk değişim istiyor. Değişim isteği için biz üç dönem aynı yerde belediye başkanlığı yapmış arkadaşları dördüncü dönem için aynı yeri düşünmüyoruz. Ha ne olabilir? Dördüncü dönem bir başka yerde bir başka il veya ilçede belediye başkanı adayı olabilir. Bu daha ziyade ilçeler bazında böyle olur.
Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na: Haramı helali onunla konuşmam
CHP lideri Kılıçdaroğlu grup toplantısında ‘AK Parti’ye oy verirseniz harama ortak olursunuz’ dedi. Hem bu konuda hem Türkçe ezan tartışması konusunda ne dersiniz?
Haram helal gibi meseleleri Kılıçdaroğlu ile konuşacak değiliz. Haramı da helali de elhamdülillah biz gayet iyi biliriz. Kılıçdaroğlu bir defa bu noktada ilmini artırsın, bilgisini artırsın, ondan sonra konuşsun.
"BM de Mahmur’u dağıtmak istiyor"
ABD’nin PKK’lı üç teröristin başına ödül koyması, üstelik 20 sene sonra böyle bir ödül koyması sizin için tatmin edici mi? Bununla Fırat’ın doğusundaki operasyonu geçiştirme gibi bir şeyi amaçlamış olabilirler mi?
Tatmin olmak mümkün değil. Zira 20 yıllık bir süreç bu. Tüm bu süreç içinde uluslararası camianın PKK konusunda çok büyük vebali var. Birleşmiş Milletler’in çok büyük vebali var. Zira sadece Kandil değil, bir de Mahmur Kampı meselesi var. Mahmur Kampı, biliyorsunuz, PKK’nın kuluçka yuvası. Şu anda orada 12-13 bin kişi var. Burayı kimin dağıtması lazım? Buranın BM ile özel bir statüsü vardı. BM de artık bu işten bıktı. Orayı dağıtma havası içinde. Peki dağıtıldıktan sonra ne olacak? Malum Irak’ta merkezi yönetim de artık oluştu. Cumhurbaşkanı belirlendi, meclis keza öyle. Onlarla da sıkı bir diyaloğun içine gireceğiz. Bu konuda gerek ABD, gerek koalisyon güçleri, gerek merkezi yönetim ile daha yoğun temas içine girerek, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimini de dahil ederek, Irak’taki PKK varlığı hususunda bir çalışma yapmamız gerekecek. Bu çalışmayı hep beraber yürütmemiz lazım. Temenni ederim ki bu adımlarla inşallah buradaki bu sıkıntıyı çözeriz. ABD’nin bu iddialı çıkışını Kandil’de böylece farklı bir zemine oturturuz.
"Akdeniz’de kararlıyız"
Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de mevcut uzlaşmazlığın, tehlikeli bir noktaya gitmemesi için sizce nasıl bir mekanizma işletilmesi lazım?
Bu konu ile ilgili olarak çıkarlar çatışıyor muhakkak. ABD’lilerin Exxon Mobil ile Rumların müşterek bir çalışması var. ABD’liler de ‘Oraya siz girmeyin bunun dışında ne yapacaksınız yapın’ havasındalar. Biz malum önce kuzeyden başladık şu anda. Bu iş için iki sondaj gemimiz, iki sismik gemimiz olacak. Sondaj gemilerimizden biri Doğu Akdeniz’de, diğeri Karadeniz’de çalışacak. Sismikler zaten çalışıyor. Böylece kararlı bir şekilde biz bu yola devam edeceğiz. Yanlarında koruma, güvenlik olarak bütün her türlü tedbir alınmış vaziyette. Biz bu konuda dostlarımıza da gerekeni söylüyoruz. ‘Bizi dara, zora sokmayın’ diyoruz. Karşılıklı güven ancak bu şekilde tesis edilebilir. Bizim anlayışımız budur.
"Yemen için ortak müdahale gücü"
Le Figaro’ya kaleme aldığınız bir makaleniz var. Birinci Dünya Savaşı’ndan çıkarılması gereken dersler, böyle bir durumun bir daha yaşanmaması, çatışmaların son bulması gibi uyarılarda bulundunuz. Neler yapılmalı? Yeni bir tehlike görüyor musunuz?
Tehlikeler maalesef halen devam ediyor; sona ermiş değil. Mesela Filistin’de olanları görüyorsunuz. 1948’de nasıl bir Filistin vardı, bugün nasıl bir Filistin var. Yemen’deki mevcut gelişmeler malum. Çok kısa zaman içerisinde Yemen’de on binlerce insan açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Yemen’deki gidişat iyi değil. Sayın Trump, gerek Sayın Macron, gerek Sayın Merkel ile Yemen’in durumunu da konuştuk. Şansölye Merkel, ‘Yemen için çok ciddi bir parasal destek hazırlamamız lazım. Bunu sadece ben yapamam, bunu beraberce yapalım’ diye ortaya bir teklif attı. Sefalet, açlık meydana gelirse Yemen’de de Suriye’dekine benzer bir durumla karşılaşılabilir. Suriye’de ve Irak’ta bizim sınırlarımıza yönelik tehditler ortada. Myanmar’da Arakanlı Müslümanların sıkıntıları ortada. Keşmir meselesine yıllardır bir çözüm üretilemedi. Afganistan’da istikrarsızlık devam ediyor; daha birkaç gün önce yüzlerce insan hayatını kaybetti. Paris’te tüm bunları BM Genel Sekreteri Sayın Antonio Guterres’e de söyledim. BM’nin reforme edilmesi şart. Yeni bir BM Güvenlik Konseyi yapısının oluşması şart. Sayın Guterres sağ olsun bu düşüncelerimizi aynen destekliyor. O da aynı kanaatte. BM noktasında güvenlik dendiği zaman akla ne geliyor? Barış gücü geliyor. Belki burada barış gücü ötesinde bazı şeylerin de düşünülmesi gerekir. Yaptırım gücünün olabilmesi için barış gücü dışında bir şey düşünülmesi gerekir.”
"Kıbrıs'ı görüştük"
Müdahale gücü gibi mi?
Her şey olabilir. Bir çözüm olacaksa orada bütün bir şeyin olması lazım. Kıbrıs’ta barış gücü yıllar yılı var. Ne oldu? Neyi çözdü? Devamlı bir araya geliniyor. Şu anda görüşmeler esnasında biz yine Kıbrıs’ı görüştük. Hep aynı şey söyleniyor. Bunu aşmamız lazım. Artık ikinci dünya savaşının şartlarında bir dünya yok.