Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın "İşverenler çalışanlarına başörtüsü yasağı getirebilir" kararını eleştirerek "Hani inanç özgürlüğü, hani din özgürlüğü? Bu kararı veren kim? Avrupa Birliği, bunlar haçlı-hilal savaşını başlattılar. Başka izahı yok." dedi.
Erdoğan, Avrupa Birliği'nin Türkiye ile 'geri kabul' ve göç anlaşmasındaki tutumuna ilişkin olarak da "Şimdi geri kabul diyorlar. Ne geri kabulü ya, geç onları geç. Sen benim bakanımı Hollanda'ya sokmayacaksın. Sen benim Dışişleri Bakanıma uçuş izni vermeyeceksin, bizden buralara girişi bekleyeceksin. Benim vatandaşıma sen atlarını itlerini salarsan bunun bedelini ödersin" değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
"Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyiniz'. Onlar da aynısını yaptı. 15 Temmuz'da helikopterlerden bombalar yağarken, onlar tek bir şey söyledi, "Ölürsem şehit kalırsam gazi". Bu FETÖ'cüler ülkemizin içinde ve dışında bizi sıkıntıya sokmak için her türlü oyunu oynadılar. Askerimiz terör örgütleri karşısında başarısız olsun diye PKK'yı, FETÖ'yü, DEAŞ'ı harekete geçirdiler. Ama onlar bu milleti tanımıyor, onlar Sakaryalıları tanımıyor. Bu milletin neler yapabileceğini, tüm hesapları nasıl alt üst edebileceğini bilmiyorlar.
Suriye'de Mehmetçiğin terör örgütleri DEAŞ, PYD, YPG'yi nasıl darmadağın ettiğini gördüler. Askerimizin, polisimizin PKK'ya tarihinin en ağır darbelerini nasıl üst üste indirdiğini gördüler. Onun için arıza çıkartıyorlar. Neymiş, Türkiye Avrupa'da seçim propagandası yapamazmış. Ya sen başka ülkelerde seçim propagandası yapıyorsun. Ey, Hollanda, İngiltere'de propaganda yapıyorsun. Bak, görüyor musun? Şimdi, çok enteresan. Geçenlerde bir Alman televizyonunda eski genişlemeden sorumlu komiser, bir programda burada mahkum olup Almanya'ya kaçıp giden bir terörist var ya. Rezil etti onu. "Bir defa Erdoğan'a 'diktatör' demekle yanlış yapıyoruz, bunu düzeltmemiz lazım" dedi.
"Sen atlarını itlerini salarsan bunun bedelini ödersin"
'AB sürecinde biz sık sık görüşürdük' dedi. 'Ne dediysem Türkiye hepsini yaptı' dedi. Şimdi bunlar, değerli kardeşlerim vizelerin kaldırılması meselesinde söz verdiler, tutmadılar. Şimdi geri kabul diyorlar. Ne geri kabulü ya, geç onları geç. Sen benim bakanımı Hollanda'ya sokmayacaksın. Sen benim Dışişleri Bakanıma uçuş izni vermeyeceksin, bizden buralara girişi bekleyeceksin. Men dakka dukka. Kim dak ederse o da dakı bulur. Sen atını, itini, benim oradaki Türk vatandaşlarımın üzerine mi saldın? Benim vatandaşımı sen itlerine mi ısırttın, bedelini ödeyeceksin. Rutte, sen seçimi birinci bitirmiş olabilirsin, sen Türkiye'yi kaybettin.
'Seçimden sonra Başbakan ile yemek yiyebiliriz' diyor. Öyle bir başbakan yok. Sen kaybettin. Avrupa'da kim bunları yapıyorsa, ki Almanya başını çekmiştir.
4 bin 500 PKK'lı dosyası verdim bunlara ben. Hiçbiriyle alakalı adli işlem yapmadılar. Ama kendisi kalkıyor buradaki bir ajan teröristi Alman rezidansında bunlar saklıyor. Bir ay sakladılar. Ve bunu Alman şansölyesi benden istiyor. Dedim "Bizde yargı bağımsızdır". Sizin yargınız nasıl bağımsızsa bizimki de bağımsızdır. Dolayısıyla kusura bakmayın, bizden bunu alamazsınız. Sonunda mahkemeye çıktı, tutuklandı. Bu ajan terörist ya.
Ne vatandaşı olursa olsun. Bunlar Türkiye'de terör estiriyorsa bedelini ödeyecek. Türkiye'nin yurt dışında 3 milyona yakın seçmeni var. Bunlar bizim hem vatandaşımız hem soydaşımızdır. Aşağı yukarı 30 milletvekili seçme gücüdür. Oraya gidip seçim çalışması yapan bakanın, siyasetçinin sana ne zararı var? Bölücü terör örgütü PKK her tarafı yakıp yıkıyor, onlara Berlin'in göbeğinde çadır kurduruyorsun. Ve terör örgütünün başının posterlerini oraya asıyorsun.
Bizimki diplomat ya, kalkıyorsun önünü kesiyorsun. Ben hak aramazsam kimin hakkını arayacağım? Üstelik 'hayır' propagandası yapanlara sonuna kadar kapınızı açıyorsunuz ama 'evet' diyenlere kapınızı kapatıyorsunuz. PKK ile kol kola gezen Barolar Birliği Başkanını saymıyorum bile. Sen nasıl Barolar Birliği Başkanısın ya, senin PKK ile yan yana olmanı kim nasıl anlatabilir ya? Şu anda Kandil, "Hayır" diyor mu? Değerli kardeşlerim, kişi sevdikleriyle beraberdir unutmayın. Bu "Hayır" diyenler, Türkiye'de ne kadar güzel şey yapılmışsa hepsine 'Hayır' demişlerdir.
15 Temmuz köprüsü yapıldığı zaman o zamanın solcuları buna "Hayır" dediler. Biz Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü yaptık, "Hayır" dediler. Osmangazi Köprüsü'nü yaptık, "Hayır" dediler. Marmaray, Boğaz'ın altından geçiyor, ona da "Hayır" dediler. 3 yılda Marmaray'dan geçenlerin sayısı ne oldu biliyor musunuz? 200 milyon. Şimdi Avrasya Tüneli'ni bitirdik, buna da "Hayır" dediler. Şimdi sesleniyorum, "Hayır" diyenler. Cumartesi günü 18 Mart'ta Çanakkale köprüsünün tünelini atıyoruz, sıkıysa "Hayır" desinler. Niye, artık millet bunları yutmuyor. Ve inşallah dünyanın bir numaralı köprüsü olacak. Bunlarda iş yok, derler mi derler.
Ondan sonra da o köprülerin üzerinden geçerler. Marmaray'dan geçerler, Avrasya Tüneli'nden geçerler. Geçsinler, biz "at denize, balık bilmezse halik bilir" diyoruz. Türkiye'deki halk oylamasından Avrupalılara sesleniyorum, size ne ya? Bu ülkenin sistem değişikliğiyle nasıl bir sıçrama yapacağını bunlar biliyor.
Biz göreve geldiği zaman Türkiye'nin IMF'ye 23.5 milyon borcu vardı. Şimdi bunlar iktidara geldi, borcu sıfırladılar. İstiyorlar ki, Türkiye IMF'nin kapısında dilenci olsunlar. Biz göreve geldiğimizde Türkiye delikli paraya muhtaçtı. Merkez Bankası'nın rezervi 120 milyon dolara dayandı. Çatlasanız da patlasanız da 16 Nisan yeni bir sistem, lider ülke Türkiye'yi meydana getirecek. Buna var mıyız? (Evet sesleri) Bakın 31 gün kaldı. 31 gün kapı kapı çalışmaya var mıyız?
Şu 18 maddeyi gittiğiniz her yerde anlatın. Hanım kardeşlerim. Kaleler biliyorsunuz içeriden fethedilir, onun için hanımların işi burada çok önemli.
Bu CHP zihniyeti, bizi 50 sente muhtaç eden zihniyet değil mi?
Bu CHP zihniyeti, bizi 50 sente muhtaç eden zihniyet değil mi? Türkiye güçlendikçe, ülkemizi hortumladıkları kanallar birer birer kapandıkça adeta kuduruyorlar. Ya sen ne yapıyorsun ya, atlarını, itlerin insanların üzerine salıyorsun ya? Bunlarda medeniyet diye bir şey yok. Ne diyor Akif; bunlar için tek dişi kalmış canavar diyor. Dünyaya demokrasi dersi verirler öyle mi, insan hakkı, özgürlük dersi verirler. Ama kendi çıkarları söz konusu olduğunda faşizmin en alasını sergilemekten kaçınmazlar. Bunlar yeni Nazizim biliyorsunuz, söyleyince rahatsız oluyorlar.
"Bunlar haçlı-hilal savaşını başlattılar"
Hollanda Nazi tokadı yedi, Ey Hollanda sen benim Müslüman kardeşimi Srebrenitsa'da katlettiniz. bunları biz unutmuyoruz. Orada Boşnak kardeşlerimi şehit ettiler. Hepsini yaktılar biliyorsunuz, birçoğunun kabri bilinmez. AB'nin Adalet Divanı bir açıklama yaptı, duydunuz değil mi? İş verenler ediyor ki; isterseniz iş yerlerinde baş örtülü çalışmak isteyenlere müsaade etmeyebilirsiniz. Hani inanç özgürlüğü, hani din özgürlüğü? Bu kararı veren kim? Avrupa Birliği, bunlar haçlı-hilal savaşını başlattılar. Başka izahı yok.
Sakarya, bunlara gereken dersi veriyor mu? İhanet çizgisine varan ana muhalefetin başındaki zata 16 Nisan'da dersini veriyor muyuz? Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya; Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!
Maşallah, bu ne güzel tablo. Bak 16 Nisan'da adım adım takip edeceğim. Bakalım Sakarya ne yaptı, sandıkları patlattı mı diye izleyeceğim. Çünkü kardeşlerim, Türkiye 16 Nisan'da tarihi bir seçimde bulunacak. Yeni bir yönetim sistemine geçiyoruz. Bu sistemin amacı ülkemizde güven ve istikrar ortamını kalıcı hale getirmek.
"Ey Kılıçdaroğlu, yatıyorsun kalkıyorsun yalan söylüyorsun"
18 madde okunduğunda zaten ne getirdiği anlaşılacaktır. Ancak ana muhalefetin ya metni okumadıkları için cahilliklerinden, ya da kasti olarak yalan söylediğini görüyoruz. Cumhurbaşkanı başka partiden, başbakan başka partiden olursa kavga çıkar diyor. Bu zat hayatında neyi doğru söyledi? Bakın dinleyelim... (Kılıçdaroğlu'nun ses kaydı) Ey Kılıçdaroğlu, yatıyorsun kalkıyorsun yalan söylüyorsun. Meclis kapatılıyor diyorsun.
Meclis'in kapatıldığı falan yok Kılıçdaroğlu, tam tersine Meclis güçlendiriliyor. Eskiden hükümetlerin yönlendirilmesiyle gerçekleşen yasama faaliyetleri, yeni sistemde tamamen milletvekillerine bırakılıyor. Bu Kılıçdaroğlu hakaret ediyor, hem parlamentoyu savunuyor, hem de milletvekillerine hakaret ediyor. Şu an ülkemizde her 103 bin kişiye bir milletvekili söylüyor. Bu rakam Almanya'da 90, İtalya'da 49 bin. Avrupa Birliği'nin ortalaması 40 bin. Bizde 103 bin kişiye bir milletvekili düşüyor. Hal böyleyken bu zat bunları söylüyor. Dersini çalışmıyor.
Şimdi, yurt dışı ile birlikte 83 milyonluk Türkiye'ye 600 milletvekili niye fazla olsun. Tüm hakimleri, savcıları cumhurbaşkanı atayacak. Ya çok ayıp ya, yalan söyleme ya. Yatıyorsun kalkıyorsun yalan söylüyorsun. Ya cumhurbaşkanı ne yargıtayı, ne danıştaya bunların hiçbirine karışmaz. Sadece HSYK vardı, şimdi HSK oldu. Bunun 4 üyesini cumhurbaşkanı atar. 7 tanesini parlamento atar. Bak nereden nereye. İki tane kalıyor, bu da hani dışarıdan atanacak olan bakanlar var ya, bir tanesi oradan geliyor bir tanesi de sadece dışarıdan. Bakın 7 üye Meclis'te uzlaşma ile seçileceği için her görüşün orada temsili olacak. Ana muhalefetin korkusu bunlar değil tabii ki. Bunlar cumhurbaşkanlığı sisteminden değil, milletten korkuyorlar.
Biliyorlar ki 16 Nisan'dan sonra söz de, karar da millete geçecek. Yıllarca vesayet güçleri vasıtasıyla ülkeyi yönetenlerin devri sona erecek. Avrupa bu sistemi niye istemiyorsa bunlar da aynı sebepten istemiyor. Kardeşlerim, hakikatlere gözlerini kapatıp bunlara kulak verenler sanar ki; 16 Nisan'dan sonra ülke batacak, bir asır geriye gidecek. Halbuki dünyanın en gelişmiş 20 ülkesine baktığımızda 7 tanesi başkanlık veya yarı başkanlık idare edilirken, sadece 3 tanesinde parlamenter sistem var. Kalanlar ise monarşi ve parlamento ile yönetiliyor. Sorarsanız güya parlamenter sistemle yönetiliyorlar. En gelişmiş 20 ülkenin bunlar dışında kalan bir tanesinde farklı yönetim İsviçre var.
Biz de ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek için tercihimizi başkanlıktan yana kullanıyoruz. Biri çıkıyor, dünyanın hiçbir yerinde cumhurbaşkanlığı sisteminin örneği yok diyor. Biraz önce anlattığım hiçbir ülke birbirine benzemiyor zaten. Herkes kendi ihtiyaçları doğrultusunda hazırlıyor sistemi. Ne diyor; muhtarlıkları kapatacakmışız.
"Sakarya 16 Nisan'da sandıkları patlatacak mıyız?"
Belediyeleri kapatacakmışız. Ya yok böyle bir şey, 30 tane, 40 tane muhtarımızı topluyor, yalan yanlış konuşuyor. Kardeşlerim ben şu ana kadar 16 bini aşkın muhtar ağırladım Külliye'de. Hedefim 55 bine yakın muhtarı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde milletim adına ağırlamak. Taleplerini dinliyorum, eksikleri tespit ediyoruz. İçişleri Bakanlığı tarafından da bunlar koordine ediliyor, çözülüyor. İşte anayasa nedir, yasa nedir, kararname nedir, bilmeyenlerin hesabı budur. Anayasadaki hüküm neyse, cumhurbaşkanı da ona uymak zorundadır. Parlamentonun çıkardığı kanunun üzerinde kararname olamaz.
Olay bu kadar açık, ortada. Milletimiz zaten bizi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan bilir. Biz nasıl yöneteceğimizi biliriz. BM Genel Kurulu'nda sanki muhtarlara hitap ediyor diyor. Ya sen hayatında BM Genel Kurulu'nda hitap ettin mi? Önce bir haddini bil. Kendi cumhurbaşkanına durup dururken hakaret etme, saygısızlık etme. Biz omurgalıyız, ülkemde başka, orada başka; bizde öyle bir şey yoktur. Bir konuda gerçek neyse onu konuşuruz. Öyle yalpalama yok. Dürüst siyaset budur. Milletimiz bizi 12 sene yürüttüğümüz başbakanlıktan, 2 senedir yürüttüğümüz cumhurbaşkanlığımızdan bilir.
Eğer bugün bir şey istiyorsak, milletimizin iyiliği için istiyoruz. Milli olan, demokrat olan, yerli olan hiçbir kimsenin bu anayasa değişikliğine karşı çıkması için bir sebebi yoktur. Bir kez daha söylüyorum; Türkiye'nin güçlü bir yönetim sistemine ihtiyacı var.
ençlerimiz sanıyor ki Türkiye hep 14 yıldır yürütüldüğü gibi yürütüldü. Ya gençler, 850 milyon dolar kaybımız var. Türkiye 1991 yılından beri istikrarlı bir yönetim sistemiyle idare edilseydi büyümemiz 2 kat daha fazla olacaktı. Kişi başına milli gelirimiz 11 bin dolar olmayacaktı, 22 bin dolar olacaktı. Fena mı olurdu? Ama yakalayacağız, yine yakalayacağız. İşte yeni yönetim sistemi, ülkemizin gelecekte bu imkana kavuşmasını sağlayacaktır.
6 Nisan sizin gününüz gençler. 8 milyon genç, 16 Nisan'dan sonra seçilme hakkına da sahip oluyor. Ana muhalefetin başı ne diyor? Yine bir yalan. Bizler 18 yaşındaki çocuklarımızı Meclis'e dolduracakmışız, askerlikten kurtaracakmışız. Yalanın da bir haddi hududu olur. Maalesef bunların bir sınırı yok. Üstelik aynı zat, 2015 yılında seçilme yaşının 18'e seçilmesi konusunda anayasa değişikliğinin yapılmasını söylemişti. Dün öyle, bugün böyle. Çünkü omurga yok.
Bu 18 yaşındakilerin hangisi bizim evladımız. Belki aralarında CHP'liler de olacak, MHP'liler de olacak. Hepsi de milletin evladı. Gelelim emeklilik meselesine, herhangi bir vatandaşımız hangi şartlarda emekli oluyorsa milletvekilleri de aynı şartlarda emekli olacaktır. Önce bunları bir öğren. Ben bu yalanlara cevap vermeyi kendime zul addediyorum. Ama ana muhalefetin başındaki zat, bu yalanları söylemekten asla çekinmiyor. Yalanlarını alt alta sıralasam henüz okul çağına gelmemiş çocuklar dahi gülmekten kırılır. Gençler, 16 Nisan'da sandıkları patlatarak, siz gençleri küçümseyen, dudak büken bu insanlara hak ettikleri cevabı vermeye hazır mıyız? "