Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Bölgede yaşayan insanlarımızın özgüvenini artıracak. 'Kepenk indir' dendiği zaman kepenk indiren Güneydoğulu olmayacak" dedi. "Yaptıkları taktirde kepenk indirirlerse onlar da bedelini ödeyecekler" diyen "Tehdit ettiler, kepenk indirdik, demek yok. Yok öyle. Bu iş sadece polisler, askerler, korucuların görevi değil, milletin görevi" diye konuştu.
Erdoğan, Lozan Antlaşması'na yönelik eleştirilerini sürdürerek, "Lozan ifadesini kullandığımda birileri rahatsız oldu, niye rahatsız oluyorsunuz. Lozan'da da 3 milyon kilometrekarede bir yerler tırmıklandı, 780 bin kilometrekareye düştük. Burnumuzun dibindeki yerler alındığında bununla iftihar edenler oldu. Bu nasıl oluyor ya, elindekini veriyorsun, hâlâ başarılı çıktık diyorsunuz" görüşünü savundu.
Erdoğan, AB ile bitme noktasına gelen ilişkilere dair "Bugün bir Batılı geldi, öğleden sonra cezaevindeki milletvekilleriyle alakalı bir karar çıkacak dedi. Şu anda Türkiye'deki bazı uygulamalarla ilgili karar çıkacak dedi. Durumu anlattım. Ve ona, Yapabiliyorsan, hemen bir telefon aç, de ki 'Bu Türkiye'nin iç hukukuna fazla karışmayın. Bunlar öyle kararlı gidiyorlar ki, gönderdikleri mektubu hemen size iade ederler, bildiklerini de okurlar, boşuna uğraşmayın' diye söyle dedim" ifadesini kullandı.
Erdoğan, 'FETÖ' operasyonlarına ilişkin olarak, "Devlet, bu ihanet çetesinden tamamen temizlenmedi. Silahlı kuvvetlerimizde, yargıda, polis teşkilatında, devletin çeşitli kurumları içerisinde hala bunlar var" dedi.
Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Polis Akademisi 'Türkiye'nin Yeni Güvenlik Konsepti' Konferansı'nda konuşan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Darbe gecesi mücadelenin en ön saflarında, son yıllarda akademiden yetişmiş genç amir ve polis kardeşlerimizin de olduğunu görmekten memnuniyet duydum. Polisimiz artık şu grubun veya bu kesimin değil, sadece Türkiye'nin polisi olacaktır. Polis amirleri eğitim merkezi, polis meslek eğitim merkezleri ile işte bu anlayışla çalışmalarını sürdürmektedir. Akademinin kapıları, 81 vilayetteki tüm vatandaşlarımızın şartları tutan evlatlarının tamamına açıktır. Akademiye girmek için ek ölümüz, ülkemize ve milletimize sadakatle bağlı olmak. Başka hiçbir yere değil, sadece Türkiye Cumhuriyeti'ne teslim etmektir. Ruhunu FETÖ'ye veya başka bir illegal örgüte satmış bir kimsenin bu çatının altında da, bu topraklarda da yeri olamaz. Beklentilerini milletinin ve devletinin üzerine tutan zihniyeti bir daha geri gelmeyecek şekilde ortadan kaldırdık. Müslüman aynı delikten iki kez ısırılmaz. Bu şuurda olacağız. Geçmişte yapılan hatalardan gereken dersleri çıkararak, kendimize yeni bir gelecek kurmakta kararlıyız. İşte bu anlayışla yeniden yapılandırdığımız polis akademisinin mensupları olarak bu görev size düşüyor. Bugünkü konferansın konusunu Türkiye'nin yeni güvenlik konsepti olarak belirledik. İnsanlar doğar, büyür ve ölür, devlet de aynen böyledir. Doğar, büyür ve gelişir. Biz Cumhurbaşkanlığı forsunda da ifadesi bulunan, 2 bin 200 yılı aşkın devlet geleneğine sahibiz. Biz kabile devleti değiliz, çatı devleti değiliz. Kadim geleneğin ta kendisiyiz. Ama bu gelenekten geldiğini zanneden gafiller 15 Temmuz'u yapmıştır. Bedelini ağır ödediler, ağır ödemeye de devam edecekler. Hala bu gafletin içerisinde olanlar varsa kendilerine gelmeli, bu yanlıştan dönmelidir.
"Lozan'da elindekini veriyorsun,
hâlâ başarılı çıktık diyorsunuz"
Biz, 22 milyon kilometrekarelik dünya ölçeğinde toprağı görmüş devletin varisleriyiz, daha yeni, daha şurada 3 milyon kilometrekarelik topraklara sahiptik. Lozan ifadesini kullandığımda birileri rahatsız oldu, niye rahatsız oluyorsunuz. Lozan'da da 3 milyon kilometrekarede bir yerler tırmıklandı, 780 bin kilometrekareye düştük. Burnumuzun dibindeki yerler alındığında bununla iftihar edenler oldu. Bu nasıl oluyor ya, elindekini veriyorsun, hala başarılı çıktık diyorsunuz.
Türkiye, terör örgütleriyle mücadelesini elbette kesintisiz bir şekilde yürütecektir. Ama kafasını sadece bu meseleye gömüp çevresinden kopmayacaktır. Terör örgütlerinin amacı, bizi büyük fotoğraftan kopartıp kendi içimize hapsetmek olduğunu çok iyi biliyoruz. Sanmayın ki PKK'nın asıl amacı, bir bölgede etkinlik sağlamak, sanmayın ki DEAŞ'ın hedefi bir İslam devleti kurmaktır. Bu örgütlerin hiçbiri iddia ettikleri mücadeleler içerisinde değiller. Bunlara sağlanan destek, söylemlerini hayata geçirsinler diye de verilmiyor. Dert başka, bu örgütler diğer örgütlerin planlarını sağlamaları için üzerimize salınmış araçlardan ibaret. Ne yapacağız peki? 15 Temmuz gecesi yapılanı yapacağız, 15 Temmuz gecesi ben milletimde şunu gördüm, F-16'lar bombalarını yağdırırken, helikopterlerden bombalar atılırken vatandaşımızın çiftçisi traktörüyle, öbürü kamyonuyla yola çıktılar. Ama hepsinden öte, benim insanım tankın altına yatabiliyorsa ve onlar Allah-u Ekber diyerek şehadete koşabiliyorlarsa bu millet yıkılmaz. İşin aslı budur. 29 gece sabahlara kadar demokrasi nöbetini tuttuysalar, işin perde arkasındaki hedef başkadır. Onun adı şehadettir.
"Bölgede kepenk indiren
esnaf da bedelini ödeyecek!"
Çanakkale'de biz güçlü müydük? Bugüne göre çok daha zayıftık. Ama dikkat edin, oradaki anlayış da neydi? Genci yaşlısı hepsi şehadete koşuyorlardı. Biliyorlardı ki ben burada ölürsem şehidim, yaralanırsam gaziyim. Ama ne oldu? Bu vatan bize kaldı. Bakın, annenize babanıza şunu söylemeniz lazım; siz bizi bu vatan için yetiştirdiniz. Bak benim mesleğimin hedefinde şehadet var, benim mesleğimin hedefinde gazilik var, benim mesleğimin hedefinde bu vatanın geleceği, bu milletin birliği, beraberliği var. Bunu söylemeniz lazım. Eğer anne baba bunu kavramışsa o zaman gittiğimiz her yerde "İkinci bir evladım daha var, o da bu vatana feda olsun" diyen anneler gibi herkes öyle der. Bu mesleğin manevi boyutu çok büyük, siz bu meslekte manen de güçlüsünüz. Sizler, bu mesleğin içerisinde inşallah Türkiye'nin içinde farklı bir makamı, farklı bir mevkiyi teşkil ediyorsunuz. Ben şimdi uluslararası toplantılarda dünya beşten büyüktür diyorum, şunu bilmenizi istiyorum; Türkiye, inşallah kendisinden büyük Türkiye'yi inşa edecektir. Ne ile? Sizlerle. Doğu ve güneydoğu böyle gidecek mi? Yok. İşte son dönemlerde hep birlikte mücadele veriyoruz, ve şu anda teröristi vesairesi hepsi kaçacak delik arıyorlar. Ama bu tüm güvenlik güçlerimiz, silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz, köy korucularımızla, milletçe bir mücadele veriliyor. Bu neyi getirecek biliyor musunuz? Bölgede yaşayan insanlarımızın özgüvenini artıracak. "Kepenk indir" dendiği zaman kepenk indiren Güneydoğulu olmayacak. Yaptıkları taktirde kepenk indirirlerse onlar da bedelini ödeyecekler. "Tehdit ettiler, kepenk indirdik" demek yok. Yok öyle. Bu iş sadece polisler, askerler, korucuların görevi değil, milletin görevi. Ya senin sokaklarını kazıp ortalığı birbirine katacaklar, sen evini açacaksın. Evinden diğer eve terör koridoru açacaksın. Buna vatanseverlik değil, terör örgütüne yardım ve yataklık denir.
Gerek başbakanımız, bakanımız, tüm yönetici kadrolarımız hepsi. İnşallah bu son safhada darbeyi en güzel şekilde indirecek, işi bitirecektir. Bugün bir Batılı geldi, öğleden sonra cezaevindeki milletvekilleriyle alakalı bir karar çıkacak dedi. Şu anda Türkiye'deki bazı uygulamalarla ilgili karar çıkacak dedi. Durumu anlattım. Ve ona, "Yapabiliyorsan, hemen bir telefon aç, de ki 'Bu Türkiye'nin iç hukukuna fazla karışmayın. Bunlar öyle kararlı gidiyorlar ki, gönderdikleri mektubu hemen size iade ederler, bildiklerini de okurlar, boşuna uğraşmayın'" dedim. Biz kendi kararımızı kendimiz veririz. Kusura bakmasınlar, bizim de hakimlerimiz, avukatlarımız var. Onlar işine, biz işimize. Zaten bugüne kadar bizi karıştıran da onlar olmuştur. Şu an Avrupa'da teröristler elini kolunu sallaya sallaya geziyor. Bunları bilmemiz lazım, bunları tanıyoruz ama bunların cibiliyetlerinin gereği bu. Onun gereğini yapıyorlar. Onun için de biz işimize bakıp kararlı bir şekilde mücadelemizi sürdüreceğiz.
Değerli kardeşlerim; Suriye'de Irak'ta, Balkanlar'da ve diğer kardeş coğrafyalarda yaşanan olayların Türkiye'yi oralardan uzak tutmayı hedeflediği amaçladığı açıktır. Türkiye uzak durunca ne olacak? Bu ülkeler huzura mı kavuşacak? Elbette böyle bir durum söz konusu değil. Türkiye oradan uzaklaştığında etnik ve mezhepsel kavgaların çok daha kolay çıkartılabilecek olmasıdır. Bu kardeş coğrafyalarının hepsinin içinde Türkiye, ahlak dışı şartları içinde dahil kültürel bağımsızlığın elde edilebileceğinin ispatıdır. Sevr, bugünkü Türkiye'yi 7-8 parçaya bölen haritasıyla bize biçilen misyonun ifadesidir. Fakat milletimiz Çanakkale Savaşı ile, İstiklal Harbi ile bize yine de dar gelen bir gömlek olsa da bugünkü sınırlarımızı belirlemiştir. Milletimiz İstiklal Harbi'ne başlarken bir hedef koymuştur, bu hedef Misak-ı Milli'dir. Lozan'daki kazanımları taktirle karşılıyoruz, ama İstiklal Harbi ile kazanıp Lozan ile kaybettiğimiz bazı haklarımızı dile getirmemize mani değildir. Lozan kutsal bir metin değildir, elbette tartışacağız. Birinci dünya savaşı, ikinci dünya savaşı, soğuk savaş geride kaldı. Soğuk savaş sonrası kurulan dengeler yıkılıyor. Bizi Lozan'a hapsetmeye çalışıyorlar, kusura bakmayın. Bizim milletimize sözümüz var, 2023 yılında istediğimiz muhasır medeniyetler seviyesine ulaşacağız. Birçoklarının ayağına basacağımızın, birçoklarının çıkarlarına dokunacağımızın farkındayız. Ama bunu sizlerle yapacağız. İleri yürümezseniz yerinizde kalmazsınız. Teröristlerle, ekonomik krizlere rağmen hedefimize yürümeyi sürdüreceğiz. Bu mücadeleyi gerekirse canımız pahasına vermeye devam edeceğiz.
Allah'ın izni ve yardımıyla yeni Türkiye'nin ufukta belirdiğine ben inanıyorum. Bölgemizdeki çatışmalar, terör örgütlerinin gayretleri, ekonomik ve siyasi hücumlar sonuç almaya yaklaştığımızın göstergesidir. Böyle dönemler, devletlerin dönüm noktalarıdır. Gençler, şu anda öyle bir sürece giriyorsunuz ki kendinizi o dönüm noktasına hazırlayın. Sabredersek, birlik ve beraberliğimizi güçlendirip kararlı bir şekilde yolumuza devam edersek kısa sürede önümüzü göreceğimizden hiç şüpheniz olmasın.
Bölme gayreti içerisinde olanlar, bizi bölmek için her şeyi yaptılar. Bunun adı ırkçılıktır, prim vermeyeceğiz. Birbirimizi sen Kürtsün, Lazsın, Çerkessin diye sevmeyeceğiz, biz birbirimizi seni beni Allah yarattı diye seveceğiz. Bağımız bu olacak. Bizi hapsetmeye çalıştıkları şey hep bu ırkçılık oldu. Yarın bizimdir diyerek yolumuza devam edeceğiz. Sevgili gençler, Türkiye'nin yeni güvenlik konseptini bu gerçekler ışığında oluşturuyoruz. Artık tehditlerin kapımıza dayanmasını beklemeyeceğiz. Hangi tehdit söz konusu olursa olsun sorunları bizzat kaynağında çözeceğiz. Buradaki güvenlik kavramı sadece sınırların korunmasını kapsamıyor. Ekonomiden ulaşıma, bilişimden eğitime her konu yeni güvenlik konseptinin içindedir. Küresel mücadele her alana sirayet etmiştir. Sınırları istediğiniz kadar koruyun, ekonomik güvencenizi alamazsanız o sınırları kendi kendini tehdit ederek çöker. Ülkemizin yeni güvenlik konsepti tüm alanları kapsamakla birlikte mutlaka önceliklerimiz olacaktır ve vardır. Türkiye'nin terörle mücadelesi sadece kendi topraklarıyla sınırlı değildir. Türkiye'nin mücadelesi geniş bir alanda sürüyor. Suriye ve Irak'ta yürüttüğümüz operasyonlar bu ülkelerin topraklarını göz diktiğimiz anlamına gelmiyor. Sabrettik, sabır sabır sabır sabır hiç bulaşmadık. Ama ne zaman ki Gaziantep'teki o kına töreninde orada 56 vatandaşımız canlı bombayla öldürüldükten sonra dedik ki artık beklemek yok gireceğiz. Ve ertesi gün ÖSO ile beraber Cerablus'a girdik. Bir anda DEAŞ oraları terk etti, ardından da El Rai'den girdik. El Rai'den de DEAŞ koptu, ayrıldı. Fakat bizim başından itibaren söylediğimiz bir şey var, Batılılara, ABD'lilere söyledik. Terörden arındırılmış kuzeyde bir bölge dedik. Buna hep güzel, evet, doğru söylüyorsunuz dediler ama hiçbir zaman bizimle hareket etmediler. Ne zaman biz girdik, oturalım konuşalım dediler. Şu an El Bab'a dayandık, Batı'dan çevreledik, kuşattık. Yetmez, oradan da Menbiç'e doğru gideceğiz. Neden gideceğiz? Meraklı olduğumuz için değil, orada PYD, YPG var. Onlar da orayı terk etsin, doğuya gitsin dedik. Bir miktar gittiklerini söylüyorlar. Biz oralarının boşalmasını istiyoruz, oralar bu terör örgütlerinin değil, Arapların toprakları. Biz Türkiye olarak oraya yerleşmeyeceğiz. Rakka konusunda da samimiyseniz gelin beraber müdahale edelim. PYD ile YPG ile değil, ne işin var senin terör örgütüyle. Biz koalisyon güçleriyle bu işi yapamıyorsak yazıklar olsun bize, nasıl bir devletiz. Şimdi bekliyoruz, temenni ediyorum ki bu konuda bir birlik olur, onları da oradan atarız. Böylece güneyimizden de bir terör tehditi almak istemiyoruz.
Musul'un kuzeyinde Tel Afer, Sincar... Şimdi Kandil'in yanında Sincar'ı da terör bölgesi yapmak. Sincar dağlarından bize saldırı gibi bir havası var. Onlara bunu yar etmeyeceğiz, hesabını da soracağız. Koalisyon güçlerine de söyledik, beraber hareket edelim dedik. Peki diyorlar, şimdi askeri güçlerimiz görüşüyor, biz de bunları takip ediyoruz. Peki DEAŞ gücünü nereden alıyor? Tabii ki Suriye ve Irak'tan alıyor. PKK'nın üsleri nerede? Bunlar Suriye ve Irak'ta. Kandil'i Irak yok etti de biz mi engel olduk? Daha önceki dönemde Maliki'ye bakın Kandil'e müdahale edin dedim, bizim gücümüz yok dedi. Kandil'e müdahale ederken birileri izin verecek mi diye bakmadık, gerekli müdahaleleri yaptık. Bugün de yaparız, yarın da yaparız, bize tehdit oluşturuyor. Aynı şekilde Sincar, Tel Afer... Buraları kontrol altına alıp buraların sahiplerini buralara döndürüp iskan etmemiz lazım. Bu tür durumlarla karşı karşıyayız. Şimdi Şengal'de benzer bir çaba içerisinde olan PKK'nın önünü Irak kesti de biz mi mani olduk. Şimdi buralarda mezhep çatışması fitili ateşlenirken biz burada nasıl rahat oturabiliriz. Öyleyse PKK meselesini de DEAŞ meselesini de kaynağında önlemek için ne gerekiyorsa yapacağız. Suriye'de güvenli bölge oluşturma çabamızın önüne kimse geçemez. Kendi ülkesinde egemenliğini tesis edemeyen, terör örgütlerinin canımızı acıtmasına engel olamayan hükümetlerin canımızı acıtmaya hakkı yoktur. Ekranları başında bizi izleyen milletimize de sesleniyorum, Suriye ve Irak konusu bizim için enerji meselesi değildir. Bu mesele bizim için öncelikle bir beka meselesidir. Suriye ve Irak kaynaklı tehditleri çözmeden 2023 hedeflerimize ulaşmanın imkanı yoktur. Her iki ülke halkıyla bin yıllık kardeşlik hukukumuz var. Çatışmalar başladığında oradaki insanlar hemen ülkemize geldiler.
"Devlet, FETÖ'den tamamen temizlenmedi"
Batı 10 bin, 20 bin alırım diyor. Türkiye 3 milyon aldı. Parasal bütün harcamaları yapan Türkiye, ne verdin şu ana kadar? Kafkasya'dan olduğu gibi güney komşularımızı bağrımıza bastık. Bu millet büyük bir millet. Bu millet elindeki ekmeğini kalkıp kardeşiyle ikiye böler. Bir tas çorbasını kardeşiyle birlikte yudumlar. Bunu 15 Temmuz gecesinde de aynen gördük. Tüm insanlığa benim milletim bir ders verdi. Bu ders bir demokrasi dersiydi. Bu dersi verirken kimseden karşılık beklemedi, "Ben Allah için yürüyorum" dedi. Öylece adımlar attı.
Yanıbaşınızda yangın varken siz kendinizi nasıl güvencede hissedebilirsiniz? Komşusu açken tok yatan bizden değildir diyen medeniyetin mensupları olarak çıkarlarımız için çevremize sırtımızı dönemeyiz. Bizim yerimiz her zaman mağdurun ve mazlumun yanı olmuştur. Kendimizin ve kardeşlerimizin güvenliğini sağlayana kadar aktif politika sürdürmek zorundayız. Çevremizdeki tehditlerle mücadele ederken bunların içimizdeki uzantılarına karşı da gereken her tedbiri alacağız. 17-25 Aralık'tan sonra aldığımız tedbirlerin faydasını 15 Temmuz'da gördük. O tedbirleri almamış olsaydık, 15 Temmuz gecesini çok daha kanlı geçirirdik. Türk milleti, devletini bu ihanet şebekesine asla teslim etmezdi, ancak 248 yerine 2048 şehitten söz ediyor olabilirdik. Devlet, bu ihanet çetesinden tamamen temizlenmedi. Silahlı kuvvetlerimizde, yargıda, polis teşkilatında, devletin çeşitli kurumları içerisinde hala bunlar var. Bunları bilmenizi istiyorum. Çünkü bu ülke bizim, bu millet bizim. Ne ülkeyi bunlara yedireceğiz, ne bu milleti bunlara ezdireceğiz. Çünkü ecdat bize bunların mantalitesi içinde bir ülke devretmedi.
PKK'nın devlet içindeki elemanları da teker teker hak ettikleri muameleye tabi tutuluyor. Dokunulmazlıkları kaldırıldı. Bütün bu teröre malzeme taşıyanlar bunun bedelini ödüyorlar ve ödemeye devam edecekler. Terör örgütleriyle mücadelemiz son terörist de ölene kadar sürecek. Bu mücadele OHAL bittikten sonra da devam edecektir.