Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi'nin "milletin değerlerine yaslanmadığını, bu nedenle uluslararası alanda beklediği yere ulaşamadığını" savundu. Erdoğan, "Üniversitemizin temeli yabancı bir eğitim kurumuna dayanıyor olması bu zemine oturulmasına asla mani değildir. Çok seslilik ile kendi ülkesine yabancılık arasındaki çizgiyi doğru bilmeden de bunu yaşatamayız" dedi.
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"İster yerli ister yabancı. Ne olursa olsun. İster içeride ister dışarıda. Bakınız, eğitim öğretim özgürlüğü, düşünce özgürlüğü hep konuşulur. Diyelim ki Boğaziçi Üniversitesi, buradaki hocalarımız acaba nereye kadar pergellerini açıyorlar? Belli bir fikrin savunucusu olanlara kapıyı aç, belli fikrin savunucusu değilse kapıyı kapat, bu mu özgürlük?"
Boğaziçi Üniversiteliler Derneği'nin 14. Genel Kurulu'nda konuşan Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Pek çok yakın çalışma arkadaşımın mezun olduğu bu üniversitemizle ilgili her konuyu uzun zamandır yakından takip ediyor ve kendilerine de destek veriyorum. İş dünyasında da güçlü yeri olduğu bildiğim üniversitemizin güçlenmesi için mezunlara da görev düşüyor. Büyük birlikteliğin ve işbirliğinin sağlayacağı güç, kamunun tüm imkanlarının üzerinde bir sinerji ortaya çıkaracaktır. Büyük iddiaların sahibi Boğaziçi'ne de böyle örnek bir yaklaşıma liderlik etmek yakışır. Dünyanın köklü üniversitelerine baktığımızda gözdüğümüz bir diğer özellik de kendi toplumu ile güçlü bağlarının olmasıdır.
Bir ayağını kendi ülkelerine ve toplumlarına sıkı sıkıya basıyor, diğer ayakları ile de tüm dünyaya, hatta tüm evrene sesleniyorlar. Esasen bu yaklaşım bizim yabancımız değildir. Bundan birkaç asır öncesine kadar dünyanın bilim ve sanat merkezi bizim coğrafyamızdı. Yenilikler, atılımlar bu coğrafyalardan çıkıyordu. İbni Sina tıp doktorluğuyla, Mimar Sinan mimari dehasıyla, Piri Reis copğrafyacılığıyla adeta birer kutup yıldızı olarak yol göstermişlerdir. Güçlü bir müktesebatımız var. Cumhuriyet döneminde de ülkemize hem kendi birikimimize sahip çıkacak hem de küresel düzeyde sahip çıkacak pek çok bilim yuvaları kurulmuştur.
"Boğaziçi Üniversitesi, milletin değerlerine yaslanmadığı için uluslararası alanda beklediği yere gelemedi"
Boğaziçi Üniversitesi, Galatasaray bunlardan biridir. Boğaziçi ülkemizin en prestijli yüksek öğretim kurumlarından biridir. Boğaziçi Üniversitesi milletin değerlerine yaslanamadığı için uluslararası alanda beklediği yere manasıyla ulaşamamıştır. Üniversitemizin temeli yabancı bir eğitim kurumuna dayanıyor olması bu zemine oturulmasına asla mani değildir. Çok seslilik ile kendi ülkesine yabancılık arasındaki çizgiyi doğru bilmeden de bunu yaşatamayız.
Asıl mesele fiziken nerede olduğunuzdan ziyade zihin olarak nerede durduğunuz meselesidir. Merhum İstiklal şahidimiz Mehmet Akif'in 'Asım'ın Nesli' vaadiyle, Tevfik Fikret'in oğlu Haluk'un nesli arasındaki farkı asla unutmamalıyız.
"Bu mu özgürlük"
Açık konuşmayı severim. Çünkü kesinlikle gizli hafıza kaydım yoktur. İster yerli ister yabancı. Ne olursa olsun. İster içeride ister dışarıda... Bakınız... Eğitim öğretim özgürlüğü, düşünce özgürlüğü hep konuşulur. Acaba uygulamaya gelindiği zaman... Diyelim ki Boğaziçi Üniversitesi, buradaki hocalarımız acaba nereye kadar pergellerini açıyorlar? Belli bir fikrin savunucusu olanlara kapıyı aç, belli fikrin savunucusu değilse kapıyı kapat, bu mu özgürlük?
Bilimin olmadığı yerde sadece cehalet değil, onunla birlikte vahşet de kök salmaya başlar. Terör niye üniversitelere yerleşmiştir? Bizim yıllarımızda anarşiydi, daha sonra bu teröre dönüştü. Üniversitelerimiz bizim huzur mekanlarımız olması lazım. Oralarda kalemlerin, bilgisayarların, laptopların konuşması lazım. Ama zaman zaman bunlar çok farklı bir konuma doğru yerleşti. Selçuklu'yu yıkılışa götüren Haşhaşi dalgası, bir yanı ile cehalet bir yanı ile vahşet kokuyordu. Bugün de Türkiye benzer saldırılarla karşı karşıyadır. FETÖ insanların zihinlerini kayıtsız şartsız itaat duygusu ile çökertirken 15 Temmuz'daki gibi vahşetlere de yönetlmiştir. Zihnini Amerika'da yaşayan şarlatana adayan mankurtlardan bilim adamı da Müslüman da olmaz.
"Alim olmak başka, Arif olmak başka"
Alim olmak başka bir şeydir, Arif olmak başka bir şeydir. Alim olabilirsin ama Arif olamazsın. Arif irtifa makamıdır. İkisi olmak başka bir şey. Hep duamız şu olsun; "Ya Rab, bizi bilgi ve hikmetle birleştir." Çünkü hikmetsiz bilgi adeta yok mesabesindedir. Karşısına İslam'ın terakkiyi emrettiğini ifade eden ne kadar ayet, hadis, örnek koyarsak koyalım bunların fikri değişmez. Bunların derdi selamlama değil, tek gayesi kurdukları tuzaklara çekebildikleri kadar insanı çekmektir. Ne olduğunu, kim olduğunu, nereden geldiğini, nereye gittiğini bilmeyen insanlar bu tuzaklara düşebilir. Biz düşmedik, düşmeyeceğiz. Hele hele bir Boğaziçilinin bu tuzağa düşmesine asla gönlüm razı gelmez.
Kim ki sen düşünme, akletme diyorsa bilin ki orada bir şeytanlık vardır. Pensilvanya... Orada bir murakebe, değerlendirme, sorgulama var mı? Ne diyorlar orada olanlar? O dediyse doğrudur. Profesör müsveddesi var. O bize şah damarından yakındır diyor. Ama profesör he. Allah'ın ayetinde bize şah damarından yakın sadece Allah'tır. Bu ifade şirktir, şirk. O kim ya? Şarlatanın teki. Bu İslami bir yöntem değildir.
"15 Temmuz sorgulamanın neticesidir"
15 Temmuz direnişi bu sorgulamanın bir neticesidir. Bu sorgulamayı benim milletin yapmamış olsaydı, F-16'ların, tankların altına yatar mıydı? Onlar o sorgulamayı yaptılar, 'bizim için tek çıkış yolu şehadettir' dediler. 15 Temmuz başlı başına bir uyanıştır, biz özüne dönüştür. Bu sürecin de öncüsü olacağız. Avrupa'nın ortalarından Afrika'nın derinliklerine kadar ulaşan devletimizin yıkılışını Çanakkale'de, Kut'ül Amare'de, Medine müdafaasında, Kafkas müdafaasında ki bugün Sarıkamış'ın yıl dönümüdür. Benim dedem de Sarıkamış'ta şehit oldu. Neler çekmişiz ya? Birileri nelerin peşinde koşuyor, neler yapmaya çalışıyor. Artık devran değişti. Gereği neyse gerektiği yerde yapacağız.