Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Hollanda'yla yaşanan kriz üzerinden çıkan tartışmayı sürdürerek, "Avrupa'da vatandaşlarıma atlarıyla, itleriyle saldıranlara karşı bedel ödüyoruz. Bugün Hollanda'da seçim var, atların, itlerin sahiplerinin ne yapılacağı ortaya çıkacak" dedi. "Rotterdam ile İstanbul ile kardeş şehirlermiş" diyen Erdoğan, "Dedim hemen İstanbul Belediye Başkanımıza söyleyelim, bunlarla kardeşlik akdini bozsun. Bizim bu tür insanlarla kardeş şehir olmamız mümkün değil" ifadesini kullandı.
Erdoğan, İsviçre'nin Blick gazetesinin "Erdoğan'ın diktatörlüğüne hayır oyu kullanın" manşetini hatırlatarak, "Bir taraftan da mutluyum ha. Niye? Çünkü gazeteler başlıklarını Türkçe atıyor. Diktatör Erdoğan'a hayır. Ya bunun benim şahsımla alakası yok ki, Türkiye'de bu bir sistem oylaması. Tayyip ile ne alakası var, burada bir sistem değişikliği yapılacak" diye konuştu.
Afyonkarahisar'da toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 65'lik bir oy oranıyla bu kardeşinize verdiğiniz desteği unutamam. Her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. 15 Temmuz gecesi yanımızda dimdik durdunuz. Sizlere şükranlarımı sunuyorum.
"Avrupa'da vatandaşlarıma atlarıyla,
itleriyle saldıranlara karşı bedel ödüyoruz"
Afyon, kadınıyla erkeğiyle dimdik ayakta durdu. Terör örgütlerine karşı, içeride ve dışarıda yürüttüğümüz mücadelede bizi desteklediğiniz için size teşekkür ediyorum. Afyon, son bir buçuk yılda yurt içinde ve yurt dışında terörle mücadelede tam 23 şehit verdi. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, gazilerimize şifalar diliyorum. Bu tablo, 1922 yılında Büyük Taarruz'a ev sahipliği yapmış Afyonkarahisar'ın... (Şehitler ölmez, vatan bölünmez sesleri) Afyon'un istiklal ve istikbal mücadelemizde hala en ön saflarda olduğunu zaten ispatladınız, ispatlıyorsunuz. Biz sadece ve sadece rabbimizin huzurunda rükuda ve secdede eğiliriz. Başkası asla. Bu topraklar kanla yoğrula yoğrula bizim vatanımız olmuştur. Milletimiz tarih boyunca emek vermediği, canını feda etmeyi göze almadığı, bedelini ödemediği hiçbir şeye sahip olmamıştır. Teröristlere karşı şehit vererek bedel ödüyoruz. Avrupa'da vatandaşlarıma atlarıyla, itleriyle saldıranlara karşı bedel ödüyoruz. Bugün Hollanda'da seçim var, atların, itlerin sahiplerinin ne yapılacağı ortaya çıkacak.
"İstanbul, Rotterdam'la imzaladığı
'kardeş şehir' anlaşmasını bitiriyor"
Bunlar, Srebrenitsa katliamında 8 bin Bosnalıyı katledenlerdir. Bunların biz cibilliyetini biliriz. Bunlar ne yazık ki hala medeni olamamışlar. Modern olamamışlar. O akşam da düşünün, Türkiye'nin bakanı, hem de bir bayan bakanı oraya geliyor. Nereye geliyor? Kendi konsolosluğuna. Ve kendi konsolosluğuna gelerek vatandaşlarıyla buluşacak. Bunun herhangi bir izne tabi olması söz konusu değil. Hayır kampanyası yapmak üzere Almanya'ya, Hollanda'ya, İsviçre'ye gelen PKK terör örgütünün temsilcilerine, onların yandaşlarına ve onlarla beraber hareket eden Türkiye'deki Barolar Birliği Başkanı'na, onlara müsade ediyorsunuz. Peki Türkiye'nin bakanına niçin kapıları kapatıyorsunuz? Ve Rotterdam'ın belediye başkanı, İstanbul ile kardeş şehirlermiş. Dedim hemen İstanbul Belediye Başkanımıza söyleyelim, bunlarla kardeşlik akdini bozsun. Bizim bu tür insanlarla kardeş şehir olmamız mümkün değil.
"Attıkları manşetlerden dolayı
bir taraftan da mutluyum ha..."
Türk milleti, hiçbir beledi boş yere ödemez. Bu fedakarlıkların elbet bir karşılığı olacaktır. 16 Nisan halk oylaması için adeta tüm Avrupa hayır seferberliğine çıktı. Gazeteleri Türkçe hayır manşetleriyle çıkıyor. Fakat, bir taraftan da mutluyum ha. Niye? Çünkü gazeteler başlıklarını Türkçe atıyor. Diktatör Erdoğan'a hayır. Ya bunun benim şahsımla alakası yok ki, Türkiye'de bu bir sistem oylaması. Tayyip ile ne alakası var, burada bir sistem değişikliği yapılacak. Bunun neticesinde yarın yapılacak başkanlık seçimine kim öle, kim kala. Bunların demokrasi anlayışları bu. Yaklaşım tarzları ne yazık ki bu. Tüm dergilerinin kapaklarında bu konu var.
"Polislerine 'Vur' emri bile vermişler"
Televizyonlarında gece-gündüz bu konu tartışılıyor. Sokaklarında ülkemize ve milletimize hakaretler içeren kıyafetlerle hayır karnavalları düzenleniyor. Hilal ile ay yıldız arasında beni karikatürize etmişler, altında da bakıyorsunuz ne yazık ki Türkiye'den bazı gazeteler. Bakıyorsunuz bölücü terör örgütünün yayın organları, bakıyorsunuz solu destekleyenler... Bakıyorsunuz FETÖ'nün yayın organları... Dikkat ederseniz hayır diyen herkese kapılar açık. Evet derseniz karşınızda polisiyle, atıyla, itiyle insanlık dışı bir duvar buluyorsunuz. Hanım bakanımız gelecek diye OHAL ilan ediyorlar. Türkiye'de darbe teşebbüsünün ardından Bakanlar Kurulu kararıyla OHAL ilan ediyoruz, Batılılar diyor ki "Bu OHAL ne kadar sürecek?" Size ne? Siz bir saatte OHAL ediyorsunuz, hanım bakanımızı konsolosluğumuza sokmamak için. Oradaki vatandaşlarımızın toplantı, gösteri hürriyetini engellemek için. Sonradan öğreniyoruz ki polislerine "Vur" emri bile vermişler. Ya karşınızda hepi topu bir kadın bakan, birkaç da koruma görevlisi var. Bunların elinde de silah yok. Bunun için OHAL ilan edilir mi? Biz Avrupalılara yılardır teröristlerin listesini veriyoruz. Sadece Almanya'ya verdiğim terörist listesi 4 bin 500.
"Faşizmin ruhu
Avrupa sokaklarında kol geziyor"
Bunlara orada yardım ediyorlar, geçinmeleri için ellerinden geleni yapıyorlar. Buna karşılık bir bakanımızın konsolosluk ziyareti sırasında böylesine anlaşılmaz bir tavır içine giriyorlar. Bunların karın ağrılarını biliyoruz. Bunlar, "hasta adam" dedikleri Osmanlı'nın Çanakkale'de yedi düvene nasıl kök söktürdüklerini biliyor. Nasıl yeni bir dirilişle ortaya çıktığını gayet biliyorlar. Ülkemizde bazıları hala meselenin ne olduğunu kavrayamamış olabilir. Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşması onları öyle endişelendiriyorlar ki, medeniyet değerlerini ayaklar altına almaktan çekinmiyorlar. Türkiye'nin bu büyük reformundan sonra, 15 Temmuz'da hayata geçiremedikleri heveslerine ebediyen veda edeceklerinin farkındalar. Oysa biz, onlarla birlikte geleceğe yürümek istiyoruz. Bizim Almanya'ya, Hollanda'ya, Belçika'ya bir düşmanlığımız yok. Biz, AB'ye üyelik için ilk başvuran ülkelerden biriyiz. 54 yıl bizi kapılarında bekletmelerine rağmen vazgeçmedik. Herhangi bir olumsuz düşüncemiz olmadığını gösterdik. Kıtayla ilgisi olmayan her ülkeye vize serbestisi sağladıkları halde, Türkiye'ye kapıları açmak yerine kapatmaya çalışmaları kendilerinin ayıbı. Mülteci sorununda Türkiye'yi ortada bırakmak Avrupa'nın kendi ayıbıdır. Biz tüm bunlara rağmen iyi niyetimizi koruduk. Buna rağmen bize alenen husumet göstermeye, alanen saldırmaya başladılar. Avrupa kendi korkuları içinde boğulma yolunda gidiyor. Türk korkusu, İslam korkusu aldı başını gidiyor. Hayata tutunmak uğruna kendilerine sığınan mültecilerden bile korkuyorlar. Kendilerinden olmayan her şeye düşman kesiliyorlar. Geçmişte bunlar Yahudilere de böyle davranmadılar mı? Boşnakların katledilmesine Sırp oldukları için katledilmesine göz yumdular. Katledilen hiçbir topluma sahip çıkmadılar. Kendi içlerinde katolik-protestan diye öldürdükleri var. Avrupa Birliği'ni kurarak dünya için yeni bir sayfa açtıklarını öne sürüyorlardı. Onun da içini boşalttılar. İşte İngiltere, Avrupa Birliği'nden ayrılıyor mu? BRexit denen olayla yaptı referandumunu, ayrılma kararını verdi. Faşizmin ruhu Avrupa sokaklarında kol geziyor.
"18 maddeyi okuma
zahmetine bile katlanmamış"
Biz, Türkiye olarak Avrupa ülkelerindeki ırkçılığa karşı demokrasiyi, insan haklarını, hukuku savunmaya devam edeceğiz. Avrupa ülkelerinin bu değerlere bizden daha fazla ihtiyaç duyduğu bir döneme giriyoruz. Temennim şudur; bugün Hollanda'da yapılan seçimlerde de inşallah, ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarıma da sesleniyorum. Sakın bu ırkçı partiye veya partilere oy vermeyin. Bizim bakanımızı oraya sokmayan zihniyete sakın oy vermeyin. Türkiye'yi seven partilerle hareket edin. Değerli kardeşlerim, Türkiye geçtiğimiz 14 yılda üç kat büyüyerek bir anlamda kozasını yırtmış, yeni ufuklara kanat açmaya hazır hale gelmiştir. Eski yönetim modelimizle, yeni hedeflerimize ulaşamayacağımızı yaşanan her hadise bize göstermiştir. Şu örnek bile değişim için yeterlidir; Türkiye 1991 yılından beri anayasa değişikliğiyle getirmeye çalıştığımız yönetim modeliyle buralara gelseydi iki kat daha fazla büyümüş olacaktı. İki kat daha fazla zengin olacaktık. Kişi başına düşen gelir 11 bin dolara çıktı, 22 bin dolar olacaktı. Böyle Türkiye'yi bunlar ister mi? Tabii ki çıldırıyorlar. Birilerinin istemediği kesin, bunun için de güven ve istikrar ortamının garantisi olacak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini engellemeye çalışıyorlar. Avrupalıları anladık da, bizim ana muhalefet partisine ne oluyor? Anayasa değişikliğiyle alakası olmayan hususları sanki öyleymiş gibi anlatıyorlar, Türkiye düşmanlarının değirmenlerine su taşıyorlar. Halbuki milletimizin oylayacağı anayasa değişikliği topu topu 18 madde. Ana muhalefetin başındaki zat, bu 18 maddeyi okuma zahmetine bile katlanmamış. Bak ne diyor; cumhurbaşkanı başka, başbakan başka partiden olursa kavga çıkar.
"Hepsi kuyruklu yalan"
(Yuh sesleri) İşte ana muhalefetin başındaki zat bu. 18 maddenin ne olduğundan haberi yok. İyi ya, bizde işte böyle olmasın diye cumhurbaşkanlığı ile başbakanlığı birleştiriyoruz. Benim milletim biliyor bunu. Onun için 16 Nisan'da bunlara sandıkta gerçeği öğretmeye var mıyız? Buna hazır mıyız? İşte bütün bunları duyunca, daha önce ne demiş diye bir bakayım dedim. Aman Allah'ım gözlerime inanamadım. Meclis'in lağvedilmesinden nerelere nerelere kadar. Yani bu çok acayip. Evet çıkarsa Meclis lağvedilecekmiş. İstersem yüzlerce kişiyi yardımcım olarak atayabileceğimi söylüyor. Ya benim seçileceğimi kim garanti ediyor? 16 Nisan'dan sonra benim böyle bir yetkim var mı? Bu 2019'da yapılacak seçimden sonra belli olacak. Bir de ne diyor, muhtarlıkları ve belediyeleri kapatabileceğimi, ülkeyi bir gecede başka bir devlete teslim edebileceğime kadar, neler diyor neler... Ah benim Afyonkarahisarlı kardeşim; zaferin şahitleri... Biz bu zatın yalancılığını biliriz. Ama bu defa söylediklerinin hepsi kuyruklu yalan. 18 maddeyi okumak gibi bir derdi yok, ülkenin hiçbir meselesiyle dertlendikleri zaten görülmemiştir. Dikili bir ağaçları da yok. Cumhurbaşkanlığı ile başbakanlığı birleştirerek yürütmenin etkin bir şekilde çalışmasını sağlayacağız. Kanun çıkarma görevini kullanamaya devam edecek. Üstüne bir de denetim yetkileriyle güçlendiriliyor. Ama haberi yok. Yargı ise bağımsızlığının yanına tarafsızlığını da ekleyerek adına karar verdiği Türk milletine daha iyi hizmet eder hale getiriliyor.
"18 ile 25 arasında insanlar gelip gidecek"
HSK'ya cumhurbaşkanının 4 üye atama yetkisi var. 7 tane parlamentodan geliyor. Hani yasama organı kalkmıştı? Gençler, şöyle bir ellerinizi göreyim. Bu seçim var ya bu seçim. Bu seçim sizin seçiminiz, sizin. Ve ne diyor? "18 yaşındaki çocukları Meclis'e dolduracaklar", "Ankara'dakilerin çocukları Meclis'e dolacak". Ya ayıp be, dürüst ol dürüst. Bir defa şu laf büyük yalan; "Bunlar" diyor, "askerlikten kurtulacaklar". Parlamentoda görevli olmak, oradaki görev kutsiyeti bakımından askerlikten daha mı düşük? Kardeşlerim bakın şu anda parlamentoda 30 yaştan 25'e indirdik, bu yaşlar arasında şu an 4 tane milletvekili var. Bunu 18'e indirdiğimiz zaman, 18 ile 25 arasında insanlar gelip gidecek. Sadece erkekler mi? Efendim hanım kardeşlerim de gelecek. Ey Kılıçdaroğlu, olur ya, şimdi o kafaya şunu da takmış olabilir; bayanları da askere gönderelim. Ya sayı zaten ortada.
Şimdi gençler, şu kalan sürede bu parlamentonun kapılarının sizlere açılmasını özellikle istiyoruz. Gençler, ben diyorum ki; şu kalan 30-32 gün içinde kapı kapı dolaşmaya varız değil mi? 21 yaşında Fatih Sultan Mehmet bir çağı kapatıp bir çağı açtı mı? Bizim gençliğimize ben güveniyorum. 'Hayır'cılar güvenmeyebilir, ben güveniyorum. Biz güveniyoruz. Biz ne diyoruz? "Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan. Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan'dan". Öyle mi? Bitti. Öyleyse durmak yok, çok çalışacağız. Şimdi soruyorum, büyük Türkiye için evet mi? (Evet sesleri). Bağımsız Türkiye için evet mi? (Evet sesleri) Önce arkadaş, onunla beraber yoldaş. Şimdi Veysel Eroğlu hocamız İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'nda benim biliyorsunuz yol arkadaşımdı, aynı zamanda gönüldaşımdı. Sonra tüm Türkiye'nin içme suyu sorunlarını Veysel hocamla çözdük. İllerimiz ve ilçelerimiz için 41 milyon vatandaşıma hizmet veren tesisler yaptık. Orman varlığı artan nadir ülkelerden biri olduk. Çünkü biz 'evet'çiyiz.
Bunlar, 15 Temmuz şehitler Köprüsü'ne ne dediler? Hayır. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yapıldı ne dediler? Hayır. Osmangazi Köprüsü'nü yaptık, ne dediler? Hayır. Marmaray'ı yaptık, 200 milyon insan geçti oradan. Ona ne dediler? Hayır. Ya bunların dikili ağacı yok, her şeye hayır diyorlar. Peki biz ne diyoruz? (Evet sesleri). Bakın 79 senede bu ülkede 6 bin 100 kilometre yol yapıldı. Biz buna 18 bin kilometre bölünmüş yol ilave ettik. Göreve geldik, 25 tane havaalanı, havalimanı vardı. Biz bunun üzerine 30 tane havaalanı ve havalimanı ilave ettik.
"16 Nisan'da 'Evet' çıktığı andan itibaren..."
Biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Bizim farkımız bu. Bugün de Afyonkarahisar'a elimiz boş gelmedik. Toplam yatırım bedeli 1 milyarın üzerinde olan 275 ayrı eserin açılışını resmen yapmak için buradayız. Zaten detaylarını anlattılar, tekrar onlara girecek değilim. Kardeşlerim eğitimde, sağlıkta yapılanlar belli. Yeni yeni ilavelerle birlikte, hele hele 250 yataklı kadın doğum hastanesini önemsiyorum. Entegre hastanelerle yürüyoruz. Çünkü sağlıkta bir devrim peşindeyiz. TOKİ 702 konut yaptı. Enerji Bakanlığımız iletim hattı projelerinin inşaatını bitirdi. Bu arada halı sahalar yapılıyor. Biz hizmet için varız. Ve 'evet', 16 Nisan'da 'Evet' çıktığı andan itibaren şunu bilmenizi istiyorum; şu ana kadar yapılanlardan çok daha fazlasını, çok daha seri bir şekilde yapmaya devam edeceğiz. Kardeşlerim, tüm bu kamu yatırımlarının Afyonkarahisarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Değerli kardeşlerim, ben hanım kardeşlerime çok güveniyorum. Evvel Allah, bu işi inşallah siz bitireceksiniz. Kale içeriden fethedilir, onun için çok gayret. Ve değerli kardeşlerim. 14 yıldır bu ülkeye hizmet ettik. Bu 14 yılda kimsenin kökenine, inancına, mezhebine bakmadık. Çünkü yaratılan yaratandan ötürü sevdik. Sizleri Allah için seviyoruz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle, bu hizmet anlayışını kalıcı hale getirmeyi amaçlıyoruz. Diyor ki; başkan seçilecek, bütün akrabasını başkan yardımcısı yapacak. İnanıyor musunuz? Muhtarlıkları diyor, kapatacak. Geçen Ankara'da bir muhtarlar toplantısı yapıyorum. Benim için diyor ki, daha önce demişti bunu, "Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda muhtarlara hitap eder gibi konuştu". Bunun üzerine muhtarımız kalktı dedi ki, "Siz bunu demek suretiyle bizi aşağılamadınız mı", o da diyor ki "Aşağılamak ne haddimize". Bilmiyorum burada kayıtları var mı? "Haddimize mi, her yerinden ayrı bir dili vardır" diyor. Biz, burada ne konuşuyorsak BM Genel Kurulu'nda da onu konuşuruz. Dik duracaksın dik. Omurgalı olacaksın. Siyasetin dili tektir. Oraya ayrı yalpa, buraya ayrı yalpa olmaz. O zaman size "Bukalemun" derler. Hayatında BM Genel Kurulu'na gitmedin. Orada konuşmadın. Kimlerin katıldığını bile bilmiyorsun. Orada seçilmişler yok sadece, atanmışlar da var. Ey Kılıçdaroğlu, Allah'a şükür biz konuştuk. Ömrümüzün sonuna kadar da konuşacağız. 16 Nisan'da sandıklara iyi sahip çıkmalıyız.