T24 - Başbakan Tayyip Erdoğan, Diyarbakır mitingi dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, TSK'daki "dinleme" krizi hakkında "dinlemede askeri savunarak, "Aslan Güner üzerinden TSK'yı yaralanıyor" dedi.
Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya'nın "Erdoğan'dan 'Askeri kuşatıyorlar' eleştirisi" başlığıyla yayımlanan (5 Eylül 2010) yazısı şöyle:
Erdoğan'dan 'Askeri kuşatıyorlar' eleştirisi
Referandum mitinglerinin iktidar açısından en kritik virajı olan Diyarbakır dönüşünde Başbakan Erdoğan'la uçakta güncel olayları değerlendirdik. Erdoğan'la referandum yarışındaki son durumu, BDP'nin pozisyonunu ve anayasa değişikliklerini konuşma fırsatı bulduk. CHP'nin önerisi, BDP'nin 'olmazsa olmazı' konumundaki barajın inmesi konusunda çok net tavır alan Başbakan, 'Yüzde 10'a devam' dedi.
Erdoğan, BDP yöneticilerine sert eleştiriler yönelttiği açıklamaları arasında asker-sivil ilişkileri konusunda ses getirecek açıklamalar yaptı.
Sıcak, uzun ve yorucu bir günün ardından, Ankara semalarına yaklaşırken Erdoğan'ın yanına gittiğimizde yüzü gülüyordu, mitingden memnun kalmıştı, korktukları yaşanmamıştı.
Önce o bizim izlenimlerimizi öğrenmek istedi. Konuştuk, kalabalık mükemmel değil ama iyiydi. Coşku da iktidarı sevindirdi. O şartlarda daha iyisini beklemek gerçekçi olmazdı. Hemen kendisine sordum, 'Siz nasıl buldunuz?'
İşte yanıtı:
'Kalabalık açısından iyiydi, 22 Temmuz'a benziyordu. Ama asıl coşku açısından çok memnun olduk. Coşkusu yüksek bir miting oldu.'
Söz CHP'lilerin astırdığı söylenen afişe geldi. Hani Kılıçdaroğlu'nun 'Bize ait değil' diyerek reddettiği tartışmalı afiş. Başbakan'ın yüzü asıldı, değerlendirmesi net oldu: 'O felaket bir ilan.'
'Son ankete göre 65 ilde birinci partiyiz'
Sonra bir CHP ve Kılıçdaroğlu analizi yaptı Erdoğan. CHP'de kafa karışıklığı olduğunu, hazırlıklı işler yapılmadığını, tesadüfi söylemler kullandıklarını ondan dolayı yalpaladıklarını anlattı. Bunun örneklerini de verdi.
Buradan MHP ve BDP'yi de dahil ederek 'diğer partiler üzerinden' Adalet ve Kalkınma Partisi analizini şöyle anlattı:
'BDP Kürtlerin partisi olduğunu söylüyor; CHP sahillerin, MHP'de milliyetçilerin. AK Parti dışında 'Türkiye'nin partisiyiz' diyen yok. Biz yeni bir kamuoyu yoklaması yaptırdık, 65 ilde birinci partiyiz. Kalanların hepsinde az farkla ikinciyiz. Yani biz bütün Türkiye'de varız.'
Allah'ın izniyle evet çıkacak
Ardından 12 Eylül tahmini: 'Ortam farklı bir yere doğru kayıyor. Evet'e doğru hızla kayıyor. Kayacak.'
Ve güvenle devam ediyor: 'Evet çıkacağına inanıyorum. Allah'ın izniyle evet çıkacak. Sınıf atlayacağız. İleri demokrasiler arasına gireceğiz. Ekonomik alanda da sıçrama yapacağız. Kimsenin endişesi olmasın. Küresel sermaye daha çok akacak. Güven ve istikrar, ikisini de göreceğiz. Allah göstermesin, bunu düşünmek bile istemiyorum ama, hayır çıkarsa demokrasimizde travma, ekonomimizde daralma meydana getirir. Her şey sütliman değil. Muhalefet de bunu görsün. Onlar ne anlatıyorlar, referandum adına, genel seçim adına ne anlatıyorlar? Yüce Divan... Ne alakası var? Yüce Divan'a gideceksen 17 üyeyle de gidersin.'
Tam bu noktada Başbakan Erdoğan'a bir soru yönelttim.
'İzninizle' diyerek, 'Muhalefet partileri ağırlıklı olarak paketin içeriğinden ziyade sizin tarzınızla ilgili bir kampanya yürütüyorlar. Dışarıda da aynı söyleme rastlıyoruz. Sizin evet çıkması halinde, hele yüksek bir oranı yakalamanız halinde kontrol edilemez olacağınız söylemi... Buna ne söylersiniz?'
Seçimi hazirana planladık
Başbakan sakin sakin bu soruyu yanıtladı. Orada bir vaatte bulundu:
'Bu bir AK Parti oylaması değil. Genel seçim değil. Güvenoylaması değil. Seçimi gelecek yıl hazirana planladık, kampanya ilkbaharda başlar. Onun hesabı orada görülür. Bilgi kirliliği, kara propaganda yapıyorlar. Evet'i Habur'la özdeşleştiriyorlar. Bu bir halk oylaması. Evet oylarıyla neyi vaat ediyorsak onu yapacağız. (Referandum sonrası)... 'AK Parti, şu kadar oy almıştır' bunu duymayacaksınız. Bizden, 'güvenoyu aldık' duymayacaksınız.'
Baraja 'aynen devam'
Uçakta Taraf gazetesinden Yıldıray Oğur da vardı, o barajın inmesiyle ilgili peş peşe iki soru yöneltti.
Erdoğan, daha önce olduğu gibi bu konuda net bir tavır takındı ve barajın inmeyeceğini şöyle vurguladı:
'Kişisel kanaatimi söylüyorum, bütün samimiyetimle... Barajın düşürülmesini ülkenin kalkınması noktasında doğru bulmuyorum. Avrupa'da bile bunu yapanlar pişman oldular. 'Yanlış yaptık' diyorlar. Koalisyonlarla ülke zor yönetiliyor. En iyisinde bile parti çıkarı gözetiliyor. Kişisel çıkarı bırakın, parti çıkarını gözetiyor. Berlusconi bana 'çok büyük yanlış yaptık' dedi. Geçen dönemde biz yasama ve yürütme olarak iyi çalıştık. Yasamada sorunlar çıkarıldı ama yürütmede iyi çalıştık. Yargı ise prangayı vurdu. Adeta bizi çalıştırmadı. Yüzde 10 aşağıya inerse şu Meclis'ten yasa çıkaramayız.'
- Türkiye vekilliği o handikapları gidermez mi?
Onu da hesapladık, incelettirdim. Olmuyor. Aleyhe dönüyor. Orda da pazarlık dönemi başlar. İstikrar için yüzde 10 şart.
- CHP yüzde 7 önerisinde bulunuyor...
'Bir kere CHP samimi değil. Daha önce hep karşı çıkıyorlardı. Bahçeli zaten barajın inmesini ihanetle eş tutuyor. Baraj konusunda bir değişiklik düşünmüyoruz.'
Osman Baydemir tehdit ediyor
Başbakan, barajla ilgili kararında BDP'nin Meclis'e girmesinin engellendiği iddialarını reddederken çok ilginç ve çarpıcı bir söylem geliştirdi. Sözleri şöyle:
'BDP gelir, gelmez onun hesabında değilim. Zaten parlamentodalar. Ne yaptıkları ortada. Estek köstek dışında, kavga çıkarmanın dışında bir katkıları yok. Bunlar maalesef bir türlü parti olamadılar. Türkiye'nin partisi olamadılar. Sandığın üzerine çarpı koyuyorlar, milli iradenin üzerine çarpı atandan parti olur mu?
BDP'liler Kürtlerin tek temsilcisi olduklarını iddia ediyorlar, asla... Dün akşam Osman Baydemir'i dinledim. Bana göre bir tehdit. Her sandığa 4 temsilci koyacaklarını söyledi. Çetele tutacaklar. Böyle bir şey olabilir mi Allah aşkına?'
BDP yanlış yolda
Erdoğan sözü tekrar Kürtlerin siyasetteki temsili sorununa getirdi. Şaşırtıcı yorumlar yaptı:
'Selahattin Demirtaş... Sen önce bir Kürt ol bakalım. Sen Diyarbakırlı değilsin bir defa. Galip Ensarioğlu söyledi bunu. Akın Birdal, Niğdeli. Kürtlükle ne ilgisi var? Ufuk Uras aynı şekilde... Birçok şey şirazesinden çıkmış durumda. Oysa Türkiye bunları aşmış. Kız alıp vermiş. İngiltere-IRA, İspanya-ETA örnekleri ile karıştırmasınlar. Onlar apayrı. Çok yanlış düşünüyorlar. Yanlış yere kanalize oluyorlar. Dünyadan yanlış örnekler veriyorlar. Çok konuşmayayım ama bunun faturasını da öderler. Kendileri öderler.'
Sohbetin son bölümüne doğru sorular asker-sivil ilişkilerine yöneldi. Öncelikle İmralı'daki Öcalan'la görüşme tutanakları hakkında soru.
Erdoğan'ın yanıtı kısa:
'Bunların hiçbiri Başbakanlık'ta birikmez. MİT'tedir. Yoksa bugünlerde olduğu gibi elden ele dolaşır. Devlet ciddiyetinden bizleri uzaklaştırır.'
Dinleme cihazları Ecevit döneminde sipariş edilmiş
Ve askerle ilişkiler...
Taraf'tan Yıldıray Oğur'un soruları. Erdoğan'ın bence çok önemli açıklamaları ve değerlendirmeleri. Başbakan, askere sahip çıktı. Anlattıklarından anlıyorum ki, yeni Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'le yaptığı görüşmeler de verimli geçmiş. İyi bir diyalog kurulmaya başlandığı belli. Türkiye adına sevindirici.
İşte Başbakan'ın 'yeni dönemin şifrelerini' de veren o değerlendirmeleri:
'Askerle ilgili olaylar, dinleme demeyelim de... Aslan Güner konusunda, 2006'da istihbaratın başında değil. Ecevit'in Başbakan olduğu dönemde, 2002'de siparişi verilmiş. 4 cihaz var. İkisi aktif, ikisi pasif. İkisi çalışmıyor yani. Yurtdışına dönük. İstedikleri başarıyı elde etmiş değiller. (Basını eleştiriyor) Tekdüze servis var. Kuşatılıyor. İster istemez Aslan Güner üzerinden TSK'yı yaralıyor. Ben başlığı atayım onlar cevap versin olmaz. Önceden sormak lazım. Askeriyenin cevap verebileceği konular var, veremeyeceği konular var. Bizimle ikili görüşmede anlatabilir de basına anlatamayabilir. Ben de bu nedir diye merak ettim, baktırdım. Bugün de Işık Paşa'yla konuştuk. Bilgilendirdi beni. 2002-2006 böyle bir şey var. Yenilenmesi, arıza giderilmesi var. O 2004'te. İllegal dinleme yapılmış mı yapılmamış mı o araştırılıyor.'
Akreditasyon
(Basın) Bize de olmadık şeyler yapıldı. Affedersiniz haremimize kadar girildi. Yapılmadık şeyler bırakmadılar. Keşke akreditasyon hiç olmasa, ama tamamen kalkması zaman ister. İlker Başbuğ zamanında önemli oranda kaldırıldı. Zeminini de oluşturmak gerek.