Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Ticaret Odası'nın düzenlediği ödül töreninde konuştu. Konuşması, GEzi Parkı'nın 2. yıl dönümüne denk gelen Erdoğan, Gezi Parkı'nda yaşanan direnişi de unutmayarak, "Gezi olaylarında ekonomiyi durdurma çağrısı yaparak bunu yaptılar. Şimdi bugün de Gezi'nin 2. yılını kutluyorlardı. Ve toplanmışlar, işte 3 bin kişi falan, sağda solda filan toplamda bu kadar, bunu kutluyorlar. Dert başka, sıkıntı başka. Türkiye nerede, bunlar nerede?" ifadelerini kullandı.
Ülke ekonomisiyle ilgili de konuşan ve muhalefetin bu konudaki tutumunu eleştiren Cumhurbaşkanı, "Elde ettiğimiz başarıların geçici olduğunu söyleyenler oldu. Sürekli riskleri öne çıkaranlar oldu. Kriz tellallığı yapanlar, hatta ekonomik kriz duasına çıkanlar oldu" dedi.
Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şu şekilde:
-İstanbul Ticaret Odası ödül töreninin ülkemiz, milletimiz, ekonomimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Marifet iltifata tabidir. Bizim böyle bir prensibimiz var. Ekonomimiz ve ülkemiz için değer üreten, kendi alanlarında temayüz etmiş kişi, kurum ve kuruluşlara tevdi edilen ödülleri son derece önemli buluyorum. Ödül için önceki gün fethinin 562. yılını kutladığımız yedi tepeli bu aziz şehre atfen, 7 farklı kategorinin belirlenmiş olmasını da isabetli bulduğumu belirtmek istiyorum. Bugüne kadar nasıl sizin yanınızda olmuş, gereken her türlü desteği vermişsek, inşallah bundan sonra da yanınızda olmaya devam edeceğiz.
'2002'den itibaren sağladığımız istikrar, huzur ve güven ortamından istifade edenler sizlersiniz'
-Biz büyük bir ülkeyiz. Büyük bir medeniyetin mirasçılarıyız. Devlet kurumlarımızın köklü tarihleriyle olduğu gibi, özel sektör kuruluşlarımızın kadim geçmişleriyle de büyük gurur duyuyoruz. 133 yıllık tarihiyle İstanbul Ticaret Odası bu konuda gerçekten müstesna bir yere sahiptir. 370 binden fazla üyesiyle, Avrupa'nın en büyük, dünyanın ise 5. büyük odası olan İstanbul Ticaret Odası, bu şehirle birlikte ülkemizin de adeta hafızası gibidir. Osmanlı'nın dağılma döneminden İstiklal Harbimize, tek parti yıllarından çok partili siyasi hayata geçişe, darbe dönemlerinden demokrasiye dönüşe kadar tüm kritik dönemlere sizler şahitlik ettiniz.
-28 Şubat'ta sermayenin, işadamlarının, ticaret erbabının renklere ayrıldığı, bir kısmının sırf düşüncesinden, inancından dolayı ötekileştirildiği o günleri bizzat sizler yaşadınız. 2001 krizinde faizlerin gecelik 7 bin 500'ü bulduğu, siftahsız günlerin, haftaların yaşandığı, ekonominin çökme noktasına geldiği o meşakkatli dönemin sıkıntılarını en fazla sizler hissettiniz. Aynı şekilde, 2002'den itibaren sağladığımız istikrar, huzur ve güven ortamının bereketinden istifade edenler de sizlersiniz. Eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki ayrımı en iyi yapabilecek olanların İstanbul Ticaret Odamızın mensupları olduğuna inanıyorum. Açıkçası, bugün takdirle ifade edilen büyük Türkiye tablosunun en önemli temsilcileri sizlersiniz.
-Elbette bugünlere kolay gelmedik. Hatırlayın, elde ettiğimiz her başarıya kulp takanlar, dudak bükenler oldu. Birileri sürekli karamsarlık, umutsuzluk ve belirsizlik pompalamaya çalıştı. Elde ettiğimiz başarıların geçici olduğunu söyleyenler oldu. Sürekli riskleri öne çıkaranlar oldu. Kriz tellallığı yapanlar, hatta ekonomik kriz duasına çıkanlar oldu. 2008 Küresel Krizi'nde ben sizlere inananarak, milletime güvenerek 'İnşallah bu kriz bizi teğet geçecek' dediğimde, söylenenleri, yazılanları hatırlıyorsunuz değil mi?
-Küresel ekonomik krizin tüm yoğunluğuyla hissedildiği bir dönemde Türkiye ekonomisi rekor seviyelerde büyüme kaydederken dahi, bu gerçeğe sırtını dönenler olduğunu gördük. O dönemde anamuhalefetin genel başkanı 'Yunanistan ekonomisi bizden daha iyi' tespitinde bulunuyor. Bu çok anlamlıdır. Bunların ferasetinin ne kadar gerilerde olduğu açıkça ortada. Ülkede güya iktidara talip bu anlayışın Türkiye ekonomisi ile ilgili öngörüsü işte bu kadardır. Daha sonra bize örnek verdikleri komşumuz Yunanistan'ın ne hallere düştüğünü hep birlikte gördük.
'Gezi olaylarında ekonomiyi durdurma çağrısı yaparak bunu yaptılar'
-Bu zihniyet maalesef yurt dışına da Türkiye ile ilgili yanıltıcı bilgiler aktarmaktan geri durmadı. Türkiye'yi takip edenleri yanlış yönlendirmek için, ülkeye yatırım ve sermaye gelmesini engellemek için her türlü çaba gösterildi. Gezi olaylarında ekonomiyi durdurma çağrısı yaparak bunu yaptılar. Şimdi bugün de Gezi'nin 2. yılını kutluyorlardı. Ve toplanmışlar, işte 3 bin kişi falan, sağda solda filan toplamda bu kadar, bunu kutluyorlar. Dert başka, sıkıntı başka. Türkiye nerede, bunlar nerede?
-Siz bu ülkenin gerçeklerini biliyorsunuz. Fakat bu ülkenin ve milletin gerçeklerinden bunlar o kadar uzaklar ki... Anamuhafaletin genel başkanı zaten yapılan işleri vaat diye meydanlarda anlatıyor. Yılda 1 miyon istihdam vadediyor. Halbuki sadece geçtiğimiz yılın yeni istihdam sayısı 1 milyon 350 bin... Yani mevcut hükümet 1 miyon 350 bin istihdam yapmış. O ise 1 milyon istihdamdan bahsediyor. 800 bin kişiye mesleki eğitim diyor. Halihazırda mesleki eğitim verilenlerin sayısı 1 milyonu aşmış durumda... Yani bunlar olanları da takip etmiyor. Kadın ve genç istihdamını teşvik etmeyi vadediyor. Bu konudaki teşvikleri en iyi sizler biliyorsunuz. Anamuhalefetin çalışma hayatıyla ilgili 160 vaadi var, burası da çok önemli 110'nu zaten şuanda yapılmış durumda. Yüzyılın projesi diye güya bir proje açıkladılar, çıka çıka bizim Kanal İstanbul Projesi'ndeki iki şehirden biri çıktı. Bir de her gittiği yerde 'Bana 4 yıl verin işsizliği bitireyim' diyor. Açıkladığı projede ise orayı okudum, orası da çok enteresan işsizliği '2035 yılında yüzde 5'e indireceğim' bunu vaat ediyor. Nasıl bir iş bu? Allah aşkına bir projesiyle diğer vaadini yalanlayan siyasetçi olur mu? Milletimiz bu kadar ciddiyetsiz, bu kadar ülkesinden ve milletinden bihaber siyasetçileri hak etmiyor."
-Bakınız, çok enteresan, Eskişehir'de konuşuyor. 'Üniversite öğrencileri ya sizden nasıl harç alırlar?' diyor. Ya, şok oldum. Neredeyse 2 yıl oldu biz harcı kaldıralı. Ben Başbakandım, biz harcı kaldırdık. Üniversite harcı diye bir şey yok. İnsan buna üzülüyor. Yani bunların kılavuzu da sıkıntılı. Bundan dolayı durumlar çok kötü. Biz istikrar ve güven ortamı diyoruz. Onlar Türkiye'yi kaosa sürükleme ittifakı yapıyor. Anamuhalefet bunun içinde. Milliyetçi olduğu iddiasındaki parti bunun içinde. Bölücü örgütün güdümündeki zaten bu ittifakın tam merkezinde.
'Ermeni lobisiyle, New York Times ile Economist ile bir olmuşlar'
-Ve değerli dostlar, değerli kardeşlerim, bakın şurayı çok iyi bilmemiz lazım. Türkiye istikrar ve güven ortamını asla kaybetmemeli. O kadar enterasan ki, 6-7-8 Ekim olaylarında halkı sokağa dökenler, düşünebiliyor musunuz bu ülkede kandan beslenenler... İşte Van'da bizzat gördüm. Önce bilboardlarda kan akan musluklar. Biz tabii eleştirileri yükseltince de bir hafta sonra bu kan akan muslukların reklamlarının kaldırıldığını gördük. Ama bunlar su dahi akıtmıyorlardı ki, bunlar ancak kan akıtabilirler. DSİ'ye talimat verdim ben. Van'a su götür diye. Halbuki suyu götürmek belediyenin işiydi, yapmadı. Biz DSİ ile birlikte Van'ın su sorunun çözdük.
-Ermeni lobisiyle, New York Times ile Economist ile bir olmuşlar, Türkiye'nin üzerine kara bulutlar çağırma seansları düzenliyorlar. Pensilvanya'daki paralel yapının elebaşının beddua seansları işe yaramayınca, şimdi kaos senaryolarına başladılar. Biz bunlara aşinayız. 2007 yılında benzer oyunları devreye soktular. 2012'de yine. Gezi olayları ha keza. Tüm bu saldırılar karşısında, ülkenin ve milletin yanında yer alması gereken insanlarımızı, özellikle küçük çıkarlar karşısında dikkatli olmaya davet ediyorum. Yazılan senaryoda kendilerine biçilen figüran rolünü bunlar başrol sanıyorlar. Ben siyasi hayatımda karşımda daima güçlü muhalefet istedim."
-Benim gündemimde yeni anayasa ve onunla birlikte başkanlık sistemi var. Onlar ise "Eski Türkiye daha iyi' diyecek kadar kontrolü kaybetmiş durumdalar. Ben milletimin bu seçimlerde irfanıyla, izanıyla, vicdanıyla hareket edeceğine inanıyorum. İş dünyamızın da bu konuda inisiyatif almaları gerekiyor. Çünkü eski Türkiye'nin kaosundan en fazla etkilenecek olan ticaret, sanayi camiasıdır. Türkiye'nin güven ve istikrar ortamına sahip çıkma konusunda hepimiz sorumluluk üstlenmek zorundayız.