Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 16 Nisan’da yapılan referanduma dair “1-0 ya da 5-0 kazanmışsın bir önemi yok, önemli olan maçı almaktır” dedi. Erdoğan, sistem değişikliğinin Türkiye tarihinde bir demokratik dönüş olduğunu söyledi.
Erdoğan, ayrıca ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmede “olumlu sinyaller aldığını” ifade etti.
CNN International’a konuşan Erdoğan, şunları söyledi:
"Öncelikle bu bir tebrikti ve üstelik de Paskalya Bayramı'nı yaşadıkları bir anda araması, gerçekten ayrıca beni de mutlu etti. Alınan bu netice sebebiyle tebrik ederken, bundan sonraki süreçte ilişkilerimizin daha da güçlenerek gideceği noktasında, bu noktadaki kendi düşüncelerini, Suriye konusundaki düşüncelerini paylaşma imkanını ben de buldum kendileri de buldu. Kendilerine özellikle şunu söyledim: Fazla gecikmeden artık seçimden sonra telefonla olmaktan öte, yüz yüze görüşmek suretiyle Türkiye-Amerika ilişkilerini güçlenerek daha ileri taşıyalım dedik, mutabık kaldık. Öyle zannediyorum ki kısa bir zaman içerisinde bu buluşmayı gerçekleştireceğiz."
Donald Trump'ın kendisine bu konuda hemen talimatını vereceğini söylediğini aktaran Erdoğan, kendisinin de protokolüne gerekli talimatları verdiğini bildirdi.
Erdoğan, "Trump ile Suriye konusunda daha ileri seviyede bir işbirliği konusunda anlaştınız mı ve bu muhtemel destek Suriyeli Kürtlerin, özellikle Rakka’daki mücadele esnasında kullanılması ilişkin herhangi bir noktaya vardı mı?" sorusuna karşılık, DEAŞ gibi bir terör örgütünün başka bir terör örgütüyle yok edilemeyeceğini vurguladı. Trump'ın Dışişleri Bakanı'nı ve CIA Direktörü'nü geçen günlerde Türkiye'ye gönderdiğini hatırlatan Erdoğan, onlara da "Biz, Amerika koalisyon güçleri, Türkiye, biz DEAŞ’la mücadeleyi rahatlıkla başarabilecek bir noktadayız." dediklerini belirtti.
"Aslolan maçı kazanmaktır"
Referandum sonuçlarına ilişkin de değerlendirmede bulunan Erdoğan, sandıktan çıkan sonucu futbol maçı sonucuna benzeterek, "Ben futbolun içinden geliyorum. Ve futbolun içinden gelen şahsım şöyle bir şeyi biliriz biz: Maçı 1-0 da kazansanız 3 puan alırsanız, 5-0 da kazansanız 3 puan alırsınız, aslolan maçı kazanmaktır." dedi.
Uluslararası gözlemcilerin seçim sonuçlarına ilişkin eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, bu hafta seçimlerin yapılacağı Fransa'da Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması olduğuna dikkati çekti. Türkiye'de OHAL'in üçer ay aralıklarla uzatılmasına rağmen Fransa'nın bu uygulamayı 1,5 yıl gibi bir süreyle uzattığını anımsatan Erdoğan, "Kimse bunu konuşmuyor. Bu kadar açık ve net her şey ortada. Şimdi Türkiye üzerinde ne yazık ki Batının bir kumpası var, tabii bu kumpas tutmadı. Şu anda bunu hazmedemiyorlar." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de kutuplaşmanın söz konusu olmadığını dile getirerek, yüzde 52’ye yakın bir oy oranıyla "evet"in seçimi kazanmasını Türkiye'de bir kutuplaşma olarak değerlendirmenin yüzde 52'ye haksızlık olacağını vurguladı. Erdoğan, "Bir defa 'yüzde 52’nin oyu muteber değil yüzde 48’in oyu muteber'; bu bir defa demokrasilerde asla savunulacak bir şey değildir." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, idam cezasına ilişkin sözlerinin hatırlatılması üzerine ise şunları söyledi:
"Şu anda 54 yıl bizi kapısında bekleten bir Avrupa Birliği var. Soruyorum; hangi ülkeyi 54 yıl kapısında beklettiler? 50 yıl, 40 yıl, 30 yıl bekletilen bir başka ülke var mı? Ama Türkiye 54 yıl Avrupa Birliği kapısında bekletildi. Bu, bir defa siyasi ilişkiler açısından tahammül edilir, katlanılır bir şey değildir. Kaldı ki biz bugüne kadar Avrupa Birliği müktesebatı içerisinde ne varsa bunların hepsini kabullenmeye, ona göre de düzenlemeler yapmaya gayret ettik. Ama Avrupa Birliği bunların hiçbirine uymadı ve bize de verilen sözleri yerine getirmedi. 3 milyon Suriyeli mülteci var burada ve bunlarla ilgili olarak geçen yılın Temmuz ayında 3 milyar avro bize verileceğinden bahsedildi. Ondan sonra ikinci bir 3 milyar avro daha verileceğinden bahsettiler. Şu ana kadar ne yazık ki UNESCO vasıtasıyla gelen rakam 725 milyon avro ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinden de gelen 550 milyon dolar. Bizim yaptığımız harcama sivil toplum kuruluşlarla beraber yaklaşık 25 milyar dolar. Şimdi böyle bir Avrupa Birliği’yle biz karşı karşıyayız. Vizeler meselesi. Vizeler kalkacaktı ve bu konuyu da yerine getirmediler. Hiçbir sözlerinde bugüne kadar durmadılar. Şu ana kadar 14 fasıl halledilebildi ve fasılları artırdılar, daha önce 15 fasıldı, 'Türkiye geliyor' diye fasılların sayısını 35’e çıkardılar. Bizim şimdi burada İngiltere gibi bir ülke Brexit’le bir karar aldığına göre, biz de Türkiye olarak Parlamentoda bu işi çözdük çözdük, yoksa millete gideriz, milletimiz ne diyorsa bunun kararını alırız."
Erdoğan, "Siz AB müzakere sürecine kapıyı kapatırsanız, mülteci akımını kesme noktasındaki anlaşma tehlikeye düşer mi?" sorusuna karşılık da telaşa gerek olmadığını, bunların hepsinin ayrı ayrı masaya yatırılacak konular olduğunu anlattı. Türkiye'nin sözlerini tuttuğunu, öncelikle Avrupa Birliği'nin bugüne kadar tutmadığı sözleri tutması gerektiğini kaydeden Erdoğan, "Ha sözlerini tutarlarsa otururuz konuşuruz, süratle ne gibi adımlar atıyoruz bunu planlarız. Bir defa Avrupa Birliği Türkiye’ye karşı kapısını kapatmıştır." dedi.
"Trump ile Avrupalı
liderleri karşılaştırmak yanlış"
Erdoğan, soru üzerine, herhangi bir Avrupalı lidere "sen Nazi artığısın" demediğini ancak "bu sistem Nazizmdir" dediğini aktararak, şahıslar üzerinde değil sistem üzerine oynadığını, bunu birbirine karıştırmamak gerektiğini söyledi. Halihazırda Trump ile Avrupalı liderleri karşılaştırmanın da yanlış olacağını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Çünkü biz şu anda Sayın Trump’la henüz çalışmalara başlamadık. Şimdi başlayacağız çalışmalara. Bizim derdimiz liderler noktasında Sayın Trump’la münasebetlerimizi ne kadar ileri taşırsak, ne kadar başarılı çalışmalar yaparsak, çünkü biz Amerika ile stratejik müttefikiz. Sayın Obama’yla maalesef bunu başaramadık, böyle bir şey olmadı. Ama şu anda Trump’ın yaklaşım tarzları doğrusu bizleri mutlu ediyor. Temenni ederim ki bu ikili karşı karşıya oturup konuşmamızla birlikte belirleyeceğimiz yol haritasında bunu görmemiz halinde Türkiye ve Amerika stratejik ortak olarak, stratejik bir müttefik olarak, NATO içerisindeki iki önemli ülke olarak bizler çok şeyleri başarabiliriz, halledebiliriz diye düşünüyorum. Bu noktada bir sıkıntı söz konusu değil."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "eski CIA Başkanı John Brennan ve diğer Amerikalı senatörlerin Türkiye'de 15 Temmuz'da yaşanan darbeden sorumlu olup olmadığının" sorulması üzerine, bu konuların Trump ve diğer ilgili ABD'li yetkililerle görüşüldüğünü söyledi.
Amerika'ya yapacağı seyahatte bunları birebir karşılıklı olarak görüşmek suretiyle "FETÖ denilen alçağı" isteyeceklerini belirten Erdoğan, "Şu anda kesinlikle deliller ortada, belgeler ortada ve bu darbe girişiminin 1 numaralı failidir. Ha arkasındaki bunun üst aklı nerelerdir, onlar da çıkacak ortaya tabii. Neyle çıkacak? Yargı sürecinde çıkacak. Ha bunlar kimdir, şu mu, bu mu, yargı sürecinde onlar çıkacak. Şu anda bunu benim dillendirmem, yargıyı yönlendirme olur ki bu doğru olmaz. Ama vakti saati gelince çıkacaktır. Türkiye’deki yargı bu konuları çok daha açık, net ortaya koyacaktır ve failler belli olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, şu anda konu üstünde çalıştıklarını ve bu konuyu detaylı olarak Trump ile görüşeceklerini söyleyerek, "Şu anda bize bu tür verilmiş bir söz henüz yok. Umudum var, umudum var, bu umudumu da korumak istiyorum." diye konuştu.
"Çift başlılığı ortadan kaldırıyoruz"
Erdoğan, referandum sürecinde Türk sisteminin reforme edilmesi gerektiğine işaret ettiği hatırlatılarak, "Bu sistem sadece Recep Tayyip Erdoğan için mi daha iyi, tek bir adam için mi daha iyi acaba" sorusunun yöneltilmesi üzerine, her zaman meydanlarda söylediği gibi bu sistemin Tayyip Erdoğan’a ait bir sistem olmadığını, kendisinin bir fani olduğunu onun için her an ölmeye mahkum olan bir insan için böyle bir sistem hazırlanamayacağını anlattı.
Kendisine yönelik "tek adam" sözlerini de eleştiren Erdoğan, "Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal, hem partisinin genel başkanıydı, hem de Cumhurbaşkanıydı, ardından İnönü hem partisinin genel başkanıydı, hem de Cumhurbaşkanıydı. Bu ifadeyi kullanan ana muhalefetin başındaki zat kendi geçmişini bilmiyor." görüşünü dile getirdi.
Kendilerinin şu anda çift başlılığı ortadan kaldırdığını vurgulayan Erdoğan, "Şimdi biz hem başbakan, hem cumhurbaşkanı olmasın istiyoruz. Yani vitrin aksesuarından ülke yönetimini kurtaralım, böylece çift başlılık olmasın, sadece cumhurbaşkanıyla ülkeyi yürütmede çok daha güçlü hale getirelim, hesabımız bu, atacağımız adım bu." şeklinde konuştu.
Yönetimin diktatörlüğe gittiği yönündeki eleştirileri de yanıtlayan Erdoğan, "diktatör" ifadesinin 14-15 sene önce de kullanıldığını ancak o zaman böyle bir sistem olmadığını hatırlattı. Diktatör olmak için illa cumhurbaşkanı ve tek başkanlık olması kaydının olmadığının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sandıktan eğer diktatör çıkar diyorsanız, bu sandıktan çıkana çok büyük bir zulüm olur, haksızlık olur. Aynı zamanda sandıkta tercihini kullanan insanlara karşı da çok ciddi bir saygısızlık olur. Demokrasi nereden güç kazanıyor? Halktan. Buna biz milli irade diyoruz. Milli irade nasıl tecelli ederse, buna herkesin saygı duyması lazım. Hayır çıksaydı ne olacaktı, o zaman ne diyeceklerdi? Mesela ben böyle bir şeyi demezdim, ben saygı duyarım derdim, niye? Milletimin tercihi de onun için. Şimdi evet çıktığına göre, bakın hemen ana muhalefet süratle Yüksek Seçim Kuruluna itiraz gitti, 'ardından Anayasa Mahkemesine gideceğim' diyor, 'ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğim' diyor. Ya bunların hiçbirinin ilgi alanı değil bu. İlgi alanı olmadığı halde buralara gitmekten bahsediyor. Ve sen 7 kez kaybettin, şimdi 8. kez kaybetti. Batı ülkelerinde bir kez, iki kez seçim kaybeden genel başkanlığı bırakır, bak bu da siyasetin ahlakıdır. Ama bunlarda böyle bir ahlak yok. Onun için Türkiye’de biz halkımızın iradesine saygı duyarız ve 14-15 sene içerisinde nasıl bir diktatörlük yapılmış çıkarsınlar da bunu göstersinler. Herkes rahat rahat istediğini konuşuyor, istediğini söylüyor. Ama asıl diktatörlük peşinde olanlar bütün o terör örgütlerini destekleyenlerdir ve bunların arkasında da Batının o güçlü medya organları var."