Gündem

Emre Uslu'dan Başbakan'a: 'Anasını ağlatın' dediniz de mi piyonlarınız bana saldırıyor?

Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu, Başbakan Erdoğan'a açık mektup yazdı

16 Nisan 2012 18:03

 

Emre Uslu

(Taraf - 16 Nisan 2012)

 

Başbakan Erdoğan'a açık mektup

 

Sayın Başbakan Erdoğan, ilgili bakanlar ve Sayın Genelkurmay Başkanı;

Uludere faciasında yaşanan olaylardan sonra yazdığım yazılar ve twitter mesajlarından dolayı hükümet ve devletin bazı rahatsızlıklarının olduğunu biliyorum. Bunu Başbakan zaten açıkladı. Bu tarihten itibaren gerek ben gerek Taraf gazetesi ve diğer çalışanları istihbarat kuşatması altındayız, bunu da biliyoruz. Zaten Mehmet Baransu’nun peşine takılan MİT mensupları bu kuşatmanın fiziki tarafına en net delildir.

Fiziki kuşatmanın yanında ayrıca psikolojik kuşatma altına da alınmaya çalışıyoruz. Bu kuşatmanın hedeflerinden biri benim. Buna hazırlıklıyım da. Sonuçta Türkiye’de yaşıyoruz ve maalesef demokrasi açısından çok sorunlu bir ülkenin çok talihsiz yurttaşlarıyız.

Sayın Erdoğan, bu psikolojik kuşatma son dönemde psikolojik harekâta dönüşmüş durumda. Bu mektubu da size bu nedenle yazıyorum. 23 Mart tarihinde bana ulaşan bilgilere göre Başbakan’a çok yakın bir medya organının başının, “Emre Uslu Amerika’dan gelemiyor. Çünkü gelirse başına çok kötü bir iş geleceğini bizzat Başbakan’dan kulaklarımla duydum” diye bir fitne dedikodusu dolaştırıldığı bilgisine sahibim. O medya yöneticisinin, bu “bilgiyi” bir internet sitesi yöneticisi ile paylaştığını, bunu internet sitesinden bu “bilgi”yi yazmasını istediğini de biliyorum. Bu “bilgi”yi “kendisinin kullanamadığını, çünkü yöneticilik yaptığı grubun belli dengeleri gözetmesi gerektiğini” ilettiğini biliyorum. Bu “bilgi”nin kayıtları bende mevcut. İsterseniz bu bilgileri sizlerle paylaşırım gereken araştırmayı yapıp siz de teyit edebilirsiniz.

Söz konusu medya yöneticisine e-mail attım bu iddianın gerçekliğini sordum ancak o yönetici e-mailime cevap vermedi. Bunun “sükût ikrardan gelir” anlamına geldiğini o yöneticiye gönderdiğim e-mailde de yazmıştım.

Sayın Erdoğan, bu bilgiyi sizin Çin geziniz sırasında yanınızda bulunan Ömer Çelik Bey’e ilettim böyle bir şeyin olup olmadığını sordum. Sayın Çelik haliyle –size sormadan– böyle bir şeyin mümkün olmadığını ifade etti. Ancak size yakın başka bir medya yöneticisinin de aynı bilgileri dolaştırdığı kulaklarıma geliyor.

Bu açıkça bir kara propagandadır. Çünkü halen Amerika’da bir üniversitede hocalık yapıyorum ve dönem bitince Türkiye’ye döneceğim. Çok istiyorsanız döndüğüm zaman başıma ne getirecekseniz getirirsiniz. Nasılsa devran da sizin ferman da sizin.

Ama ben bu propagandanın sizinle doğrudan ilgisinin olmadığını sanıyorum. Sizin böylesi alçak yalanlara ve küçük şeylere tevessül edeceğinizi de sanmıyorum. Eğer bu operasyonun sizinle ilgisi yoksa çevrenizdeki en tepe medya yöneticileri böyle bir kara propaganda ve fitneciliğe nasıl cüret eder?

Bu durumu Ömer Çelik Bey’e bildirdim ama hakkımda kampanyanın bir yerden düğmeye basılmış gibi devam ettiğini görüyorum.

Sayın Erdoğan, yukarıdaki bilgileri yayınlaması istenen internet sitesi yayınlamadı. Bu sefer bu bilgiler ile bir korsan internet sitesinden hakkımda bir karalama kampanyası başlatıldı. Maalesef bu internet sitesi ile iştirak içinde olan “gazeteciler” yine size yakın bir medya organında çalışıyor.

Sayın Erdoğan, doğrusu buraya kadar olan sizin çevrenizin yaydığı dedikodular önemli değildi. Zira şairin dediği gibi “Cânan dileyen dağdağa-i câna düşer mi/ Cân isteyen endişe-i Cânana düşer mi?/ Girdik reh-i sevdaya, cünunuz, bize namus lazım değil/ Ey dil ki bu iş şane düşer mi?” deyip bir demokrasi ve hak sevdasına mücadeleye girdik. Bu yolda her türlü saldırıyı, zulmü ve iftirayı göğüslemeye de hazır insanlarız.

Sayın Erdoğan, son beş yıldır zor şartlarda yazı yazıyorum ve karşılığında, saldırılara uğradım, mahkemelerden mahkemelere çekildim, iftiraların en galizine uğradım, alay edildim, küfürler altında yaşıyorum, tehdit edildim ama bir “offff” demedim. Zira ben sınırlı sayıdaki kelimelerimi gariban Anadolu insanını uyandırmak için kullanmaya kendime söz verdim. Anadolu insanını uyandırmak için kullanacağım kelimelerimi kendim için “offff” çekmeye harcamanın israf olduğuna inanıyorum. Akideme göre israf haramdır.

Her türlü saldırıya, hakarete, davalara, mahkemelere ve iftiraya rağmen yazdıklarımın bir bir doğru çıkması ve okurlarımın teveccühü enerjim oldu.

Ancak son saldırılar artık 75 yaşımdaki babam ve 70 yaşındaki anacığım ve ailemin hayatını tehlikeye düşürmeye başladı. Sanırım bu saldırıları yapanlar da hayatta tek endişemin ailemin başına bir şey gelmesi olduğunu bildikleri için bunu yapıyorlar.

Sayın Erdoğan, yukarıda söz ettiğim korsan internet sitesi benim Askerlik Durum Belgemi yayınladı, bakaya olduğumu iddia ediyor. Bu kısmı önemli değil. Bir yıldır Amerika’da bulunduğumdan dolayı haliyle bakaya kaldım. Bedelli askerliğin çıktığı bir dönemde bakaya olduğumu iddia edip kara propaganda yapıyorlar. Bunu yapanların arkasında sizin çok itimat ettiğiniz o kurumun olduğunu biliyorum. Bu da onların seviyesini gösteriyor sadece. Zaten o insanlar şimdiye kadar hep bel altı yöntemlerle çalıştılar. Huylu huyundan vazgeçmiyor sonunda.

Sayın Erdoğan, o belgede annem ve babamın oturduğu yeri yayınlanıp onlar doğrudan PKK’nın hedefi haline getirildi. Zira dayım daha önce o sitede anılan yerde Ergenekonvari bir tertiple PKK tarafından şehit edildi. Ben de PKK ve diğer terör örgütlerinin tehdidi nedeniyle devlet korumasında yaşayan bir kişiyim.

Sayın Erdoğan “bu adamların anasını ağlatın” dediniz de mi piyonlarınız aileme saldırıyor? Yoksa kraldan fazla kralcı patlıcan soytarıları kendiliğinden mi bunları yapıyor? Doğrusu bunların “analar ağlamasın” diyen size hiç yakışmadığını bilmenizi isterim.

Sayın Erdoğan, bu kişiler bununla da kalmadı. Yaptıkları yayın duyurusu ve twitter üzerinden gönderdikleri mesajda Nüfus kütüğümdeki bilgileri ele geçirdiklerini gösterip beni tehdit ediyorlar. Doğrusu bu, tarafıma yönelik bir yıpratma kampanyasının sadece bir ayağı. Bunu sizin çevrenizdeki gazetecilerin yapması ayrıca düşündürücü. İsterseniz bu kişileri elinizle koymuş gibi bulacağınızdan eminim. 

Şimdi sizden, Sayın Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve İçişleri Bakanı’ndan nüfus kayıtlarıma, askerlik kayıtlarıma, hatta banka kayıtlarıma kadar, hangi bilgisayar üzerinden ve nasıl girildiğini bulmanızı istiyorum. Nisan 2012 tarihli askerlik kayıtlarıma hangi askerlik şubesinden girilmiş ve kim girmiş bunu bilgisayardan tespit etmek mümkün. Aynı şekilde, nüfus dökümümün de MERNİS üzerinden benim iznim ve bilgim olmadan girilip korsan, adını dahi açıklayamayan ama sizin çevrenizde dolaşan gazetecilere servis edilmesi tespit edilebilir. Bu kişilerin tespit edilmesini de Sayın İçişleri Bakanı’ndan bir vatandaş olarak talep ediyorum.

Eğer askerlik şubeleri veya nüfus dairelerinden kayıtlarıma girilmediyse o zaman iki şık kalıyor: Kişi sorgulama ucu verdiğiniz ve doğrudan size bağlı MİT ve Emniyet İstihbarat Dairesi’nden bu sorgulama yapılıp bu belgeler çıkarılabilirDoğrusu MERNİS’ten ayrı, askerlik şubesinden ayrı kayıtlarımın sorgulanması akla yatkın değil. Bu bilgilerin MİT veya Emniyet gibi bir bilgisayardan çekilme olasılığı çok daha fazla. Bu korsan sitenin arkasındaki gazeteciler ile o kurumun arasındaki ilişki de bu olasılığı daha fazla artırıyor. Her kim yaptıysa kişisel verilerimin devletin bilgisayarlarından çekilip korsan sitelerden servis edilmesi suçtur. Daha vahimi bu suça sizin çevrenizde yuvalamış bir çetenin dahlinin olma ihtimali.

Sayın Erdoğan, daha önce Uğur Dündar’ın başına gelen benzeri bir durumu çözüp cezalandırmıştınız. Aynı şekilde bu suçu işleyenleri devletin başı olarak sizden talep ediyorum. Bu suçu işleyenleri bularak hem çevrenizdeki fitnecilere bir ders vereceğinizi hem de yönettiğiniz devlette böyle şeylere asla müsaade etmeyeceğinizi göstereceğinize inancım tamdır.

Eğer annemin, babamın ve ailemin başına bir iş gelirse başta o bilgileri sızdıran ve bana operasyon yapan o kurumların sorumlu olduğunu da hatırlatmak isterim.

Saygılarımla.