Dünya

'Empati kurmakta yetersizlikler var'

Merkel'in Filistinli mülteci kızı ağlatan konuşması hakkında ne düşündüklerini Berlin'deki mültecilere sorduk. Kimisine göre Merkel dürüst davrandı, kimisine göre ise gelişmiş ülkeler empati kurmakta yetersiz.

18 Temmuz 2015 19:03


Mülteci sorunu, kuşkusuz dünyada en fazla öne çıkan uluslararası sorunlardan biri. Geldikleri ülkelerde savaştan, açlıktan ya da işkenceden kaçan mülteciler, sığındıkları ülkelerde kabul, dışlanma ya da ülkelerine geri gönderilme tehlikesi ile karşı karşıyalar. Tıpkı geçtiğimiz günlerde Almanya Başbakanı Angela Merkel'in öğrenciler ile yaptığı bir toplantıda söz alan Filistinli mülteci kızın durumu gibi.

Ailesi ile dört sene önce Filistin'den kaçarak, Almanya'ya sığınan Reem adlı genç kız, Başbakana kaynak ustası olan babasının geçici oturum izninin bittiğini, bu yüzden ailesinin sınır dışı edilebileceğini anlattı. Rostock'ta bir okula devam ettiğini iyi derecede Almanca ve İngilizce bildiğini belirten Reem, Almanya'da üniversiteye gitmek istediğini ve geleceğini burada gördüğünü ifade etti. Merkel'den istediği cevabı alamayınca gözyaşlarını tutamayan genç kızı, Başkan Merkel şu sözlerle teselli etti: "Siyaset bazen zor olabiliyor. Sen elbette çok tatlı bir insansın. Biliyorsun ki Lübnan'daki mülteci kamplarında binlerce Filistinli var. Eğer biz onlara gelebilirsiniz dersek, eğer Afrika’dakilere hepiniz gelebilirsiniz dersek bununla baş edemeyiz. Ama sen söz alarak harika bir iş başardın.”

Merkel'in bu ifadesi Almanya'da bazı kesimler tarafından makul kabul edilirken, bazı kesimlerce eleştirildi ve duygusuz bir tavır olarak değerlendirildi. Söz konusu mağduriyeti birebir yaşayan mülteciler ise yaşananları, siyasetin mülteci sorunu karşısındaki çaresizliğinin fotoğrafı olarak niteliyorlar.

'Siyaset, sorun sıralamak yerine çözüm üretmeli'

Berlin'de bir mülteci yurdunda ailesi ile kalan ve Almanya'da okula başlayan Filistinli 14 yaşındaki Meryem A., sosyal medyada Reem'in konuşmasını duyunca boğazına bir şeyin düğümlendiğini, kendisinin ve ailesinin Almanya'daki durumunun da aynı belirsizlik içinde olduğunu anlatıyor: "Burada okula gidiyorum ve çok hızlı ilerleme kaydettim. Almanya'da öğrendiklerimi çok önemsiyorum, ben de Reem gibi burada üniversiteye gitmeyi ve ileride siyasetçi olmayı umut ediyordum. Merkel'in bunu anlayacağını ve bizim durumumuzda olanlar için altenatif üretebileceğini düşünmüştüm. Çünkü siyaset, sadece sorunları sıralamak değil, bence çareler üretebilmektir."

Demografik sorunu mülteciler çözebilir

Meryem ayrıca Almanya'nın demografik sorunları olduğunu, kendileri gibi Almanya'da yetişen ve buraya katkı sunmak isteyen gençlerin bu sorunu çözebileceğini ifade ediyor. Genç kız bu bağlamda, her iki sorunun birbirlerine çare olabileceğini savunuyor. Meryem, uzun yıllardır, dünyanın mültecilerle ilgili yapıcı bir programının olmadığını, gelişmiş ülkelerin sadece kendilerini düşünen ve koruyan kurallar geliştirdiğini belirtiyor ve gelecekte Almanya adına böyle bir programı hazırlamaya talip olduğunu ekliyor.

'Merkel, meseleye dürüst yaklaştı'

Meryem'in babası 48 yaşındaki Cemalettin A. ise Merkel'in meseleye dürüst ve doğrudan yaklaştığını söylüyor. Cemalettin A. pek çok politikacının böyle kritik bir durumda daha umut verici bir açıklama yaparak, meseleyi geçiştirmeyi tercih edeceğini savunuyor. Filistinli mülteci: "Gelecekte prosedürün ayrıntıları karşısında çaresizlik ve hayal kırıklığı yaşamaktansa gerçekle acı da olsa yüzleşmek gerekiyor. Önceden hayatta kalmak için nasıl tek başımıza çareler aradıysak, yine tek başımıza o çareleri arayacağız. Hatta sonunda ölümle karşılaşsak da" diyor.

'Merkel, seçmenini gözetti'

Afganistan'dan kaçarak Almanya'ya gelen Rahman N. ise Merkel'in ülkedeki mülteci karşıtlığını gözardı etmediğini ve seçmenini dikkate alarak bu yaklaşımı sergilediğini ileri sürüyor. 31 yaşındaki Afgan, şimdiye kadar süreli ikametgah izniyle Almanya'da kalabildiğini belirtiyor. Rahman N. Afghanistan'ın da tıpkı Filistin gibi "sürekli savaş bölgesi" kabul edilmediğini, bu nedenle altı ay sonra ülkesine geri dönmek zorunda bırakıldığını söylüyor. Afgan mülteci, Yabancılar Dairesi'nin geldiği bölgede artık çatışmaların ve demokrasi ihlallerinin olmadığını beliterek bu yönde bir karar aldığını ve önceliğin ağır şartlarda olan Suriyelilere verildiğini ifade ediyor.

"Afganistan'da ağır demokrasi ve insan hakları ihlalleri olduğunu hemen hemen herkes biliyor. Karımı ve kızımı alarak Almanya'ya sığındım. Daha insani bir yaşam sürmek umuduyla. Kızımı kadınlara yaşama hakkı tanımayan bir ülkede büyütmek istemiyorum" diyen Rahman N. Suriyeli mültecilerin durumunu benzer şartları yaşamış biri olarak çok iyi anladığını vurguluyor. Ancak Rahman N., gelişmiş ülkelerin bu konuda empati kurmakta yetersiz kaldığını savunuyor ve "Tok açın halinden anlar mı? diye soruyor.

'Mültecilere yönelik bazı uygulamalar sorunlu'

Berlin Sol Parti eyalet milletvekili ve mülteci politikaları sözcüsü Hakan Taş da, göçmenlerin ilk ayak bastıkları ülkelerde iltica başvurusunda bulunmalarını öngören Dublin Anlaşması gibi "sürekli savaş bölgesi" dışından iltica edenlerin tekrar ülkelerine geri gönderilmesi uygulamasını da sorunlu olarak niteliyor. Berlin Sol Parti Mülteciler Sorumlusu, söz konusu ülkelerde oluşuz şartlar kısmi olarak ortadan kalksa da genelde devam ettiğini; hayatlarını Almanya'da kurmak için çabalayan ve ülkeye entegre olmaya başlayan insanların yerlerinden koparılıp, yeniden bir bilinmeze gönderilmelerinin haksızlık olduğunu söylüyor.

Hakan Taş, "AB'nin mülteciler politikası kapsamında uygulanan geri göndermeler, aslında çoğu zaman yabancılar dairesinde görevli memurun insiyatifinde. Memur geldiğiniz ülkelerde şartların artık iyi olduğunu öne sürüp, oturma müsaadenizi uzatmayabilir ya da anlattıklarınızdan ikna olup uzatabilir. Uzatmadığı takdirde geldiğiniz ülkede yaşamınızın tehlikede olduğunu ispat etmeniz gerekir. Bu durumda Härtefälle (Zor Durum) Komisyonlarına başvurarak, hukuki yollara başvurmanız da mümkün" sözleri ile mültecilerin zor da olsa Almanya'da kalmaları için hukuk yolunun açık olduğunun altını çiziyor.