Eski CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, CHP Parti Sözcüsü ve Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke'nin istifasıyla ilgili olarak "Lidere sorgusuz sualsiz biat etmeyen, inandığı doğruları söyleyen kadınların şeytanlaştırılması, birer ‘baş belası' olarak sunumu ne kadar doğru?" dedi.
2014 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak "Şaka gibi bir ‘ekmek için ekmeleddin' kampanyasında bilinçli olarak pasif kaldım" diyen Tarhan, "Omuz vermeye geldiğim CHP'de bulunduğum süre içinde kimseye omuz atma derdim olmadı. Yönetim anlayışıyla farklı düşünüp yolumu ayırdım" ifadesini kullandı.
Saygı Öztürk'ün, Emine Ülker Tarhan'ın açıklamalarına da yer verdiği yazısı şöyle:
Emine Ülker Tarhan, CHP'den milletvekili seçilmeden önce Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Derneği'nin kuruluşunda bulundu, başkanlığını da yaptı. Milletvekili seçildikten sonra partisinin TBMM Grup Başkanvekili oldu. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'yla ters düşünce CHP'den istifa etti, parti kurdu. Seçimlerde ağır bir yenilgi alınca partiden de ayrıldı. Şimdi Ankara'da avukatlık yapıyor.
CHP Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke'nin istifasıyla, Emine Ülker Tarhan'ın istifası arasında örtülü biçimde paralellik kuran yorumlar da yapılıyor. Milletvekilliği yapmış, partisinin grup başkanvekilliği görevinde bulunmuş, siyasi parti kurmuş olan birinin şimdi günlük siyasetten uzak olduğunu söylememiz de yadırganmasın.
“ENSEYE ŞAPLAK” İLİŞKİ
Kılıçdaroğlu'ndan daha önce dinlediklerime dayanarak Tarhan'ın milletvekilliği için başvurduğunu, uygun bulduklarını, seçimden sonra da grup
başkanvekili yaptıklarını, Tarhan'ın tutumundan milletvekillerinin şikayetçi olduklarını hatırlattım. İşte bu aşamada Emine Ülker Tarhan'ın da söyleyecekleri var.
Tarhan, “Beni siyasete taşıyan etken, 2010 referandumuyla yargının iktidar partisi ve onun bileşenlerine teslimine karşı yürüttüğümüz örgütlü mücadele ve bu mücadelenin kitleler üzerindeki etkisidir. Bu bakımdan, siyasete ve CHP'ye katılmam, benim şahsi talebim olmadığı gibi Sayın Kılıçdaroğlu'nun lütfu da değildir. Bilinçli bir tercihle, yargıçlığımı sonlandırdığım güne dek herhangi bir siyasi partinin kapısından geçmediğim de doğrudur” diyor. Tarhan, mektubunu şöyle sürdürüyor:
“O gün itibariyle CHP'de vücut bulduğunu düşündüğüm değerlerime, siyasetin sağa sola gülücük dağıtıp, enseye şaplak ilişkilerle tanımlanamayacak kadar ciddi ve halk için yapılan bir iş olması gerektiğine, siyasi tecrübe denilen şeyin insanın ilke ve ideallerini törpülemesi demek olmadığına ilişkin inancımla, görevlerimi de, ‘bu da yapılmalı' dediklerimi de yaptım, yapmaya çalıştım. Güçlü bir muhalefet söylemi için ciddiyetle çalıştım. Tanıklarım tarih, CHP örgütü ve yurttaşlarımızdır.
Bilinçli olarak pasif kaldım
Siyasal tarihimizin, kanımca, en esrarengiz ve ‘kişisel' kararlarından olan ve birdenbire zuhur eden çatı adaya, ismiyle söyleyeyim Ekmeleddin İhsanoğlu'nun seçimde CHP'nin adayı olarak gösterilmesine ‘bu yanlış bile değil!..' diyerek açıkça karşı çıktım. Aslı olan bir şeyin suretine ‘tıpış tıpış' oy vermenin, onun için oy istemenin bizim değerlerimizi taşıyanlar için kabul edilebilir bir dayatma olmadığını düşündüm ve bunu açıkça ortaya koydum.
Şaka gibi bir ‘ekmek için ekmeleddin' kampanyasında bilinçli olarak pasif kaldım. Parti disiplini kisvesiyle dayatılan genel başkana biat uğruna yalnızca bana ait olmadığından emin olduğum ilkeleri çiğnemeyi aklımdan bile geçirmedim. Nitekim, gelinen noktada söz konusu çatı adayın bugün başkanlığa verdiği koşulsuz destek de gözetildiğinde yapılan tercihi eleştirmekte ne kadar haklı olduğum sanırım anlaşılmıştır. Çok da detaya boğulmayalım ama ‘pek bir yüksek siyasal tecrübe' sahiplerinin yarattığı sonuç ve sonraki gelişmeler ortada... Tanıklarım tarih, CHP örgütü ve yurttaşlarımızdır.
Kimseye omuz atmadım
Omuz vermeye geldiğim CHP'de bulunduğum süre içinde kimseye omuz atma derdim olmadı. Yönetim anlayışıyla farklı düşünüp yolumu ayırdım. Karar benim kararımdır. Bedeli varsa ve neyse ödemek de benim borcumdur. Hal böyleyken, bir partide ilkeleriyle, ifade güçleriyle öne çıkmış, yönetimle fikir ayrılığı yaşamış kadınlar üzerinden birilerinin mağduriyet stoklanması ne kadar inandırıcı sizce? Ve siyaset yapmak isteyen kadınlar için ne kadar motive edici?
Lidere sorgusuz sualsiz biat etmeyen, inandığı doğruları söyleyen kadınların şeytanlaştırılması, birer ‘baş belası' olarak sunumu ne kadar doğru? Kadınlara pozitif ayrımcılık uyguladığını iddia eden bir yönetimin bu söylemlerle, negatif ayrımcılığa evrilme hissi yaratması ne kadar doğru?”
CHP'nin iç sorunlarından bir an önce kurtulup, ülkenin giderek ağırlaşan sorunlarında daha etkili olmasının zamanıdır. Bunun için kadın‐erkek ayrımı olmadan yola devam edilmeli...