İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, iktidarın kutuplaştırıcı söylemlerinin topluma işlemediğini belirterek, "Toplumun bütün zorlamalara, bütün zorluklara rağmen çok güçlü bir demokrasi bilinci olduğunun farkına varamayacak kadar gözlerinin körleştiğini düşünüyorum" dedi. İktidarın tutumunu "siyasi kibir" olarak nitelendiren İmamoğlu, bu kibirin "görememe hastalığı" yarattığını söyledi.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı gibi bir niyetinin olmadığını kaydeden İmamoğlu, muhalefetin kendisini aday göstermesi durumunda ise, "Bunlar çok sonraki işler… Şu anda biz bahsettiğimiz toplumsal süreçleri, sorunları aşmalıyız. İstanbul ile ilgili konuları aşmalıyız. İnanın gündemimde veya hiçbir şekilde zihnimin bir köşesinde yok" ifadelerini kullandı.
BirGün'ün sorularını yanıtlayan Ekrem İmamoğlu, Koronavirüs süreci başta olmak üzere gündeme dair değerlendirmeler yaptı. şunları söyledi:
İBB'nin de bir bilim danışma kurulu olduğunu belirten İmamoğlu, kurulun verilerine göre de bir yavaşlama olduğunu belirterek, "Ama tedbirli olma noktasında da kendileri süreci uyarlılarla tanımlıyor. Direkt bir rahatlama ya da hızlı bir şekilde açılma konusunda tedbirli bir süreci daha değerli buluyorlar. Bu konuda biz son raporumuzu gecen hafta itibariyle hem Sağlık Bakanlığı’yla hem de İl Pandemi Kurulu’yla paylaştık. Bunu kamuoyuna da açık şekilde kendi sayfamızdan duyurduk. Çünkü 2’nci bir fazın oluşması tehdidi halen var, olmaması temennimiz" ifadelerini kullandı.
"Covid-19 süreciyle ilgili somut veriye sahip değiliz"
Başından beri salgınla mücadele istanbul için özel bir stratejiye gerek olduğunu vurgulayan İmamoğlu "Şu an gelinen noktayı değerlendirdiğimizde, İstanbul’un hâlâ özel bir stratejiyle yönetilmesi önemli. İstanbul’da başta ulaşım ve toplu taşımacılık olmak üzere, birçok hususuyla çok daha derin bir etki var. Toplu taşıma, ekonomik yaşam, günübirlik kazanarak hayata tutunanların şu anki durumu ve kentteki yoksulluk, bütünüyle özeli bir strateji tabi. Tabii devletimizin özellikle sadece İstanbul boyutunda yaptıkları ile ilgili ya da Covid-19 süreciyle ilgili somut veriye sahip değiliz. Bu veri Sağlık Bakanlığı tarafından ya da diğer bakanlıklarca açıklanırsa bilebiliriz. Bu kesiti bilemiyoruz" dedi.
"Bazen üzülerek, bazen de gülerek takip ettik ama işimize baktık"
İmamoğlu salgın sürecinde İstanbul'da nasıl bir sınav verildiğine dair şunları anlattı: "Tabii bu alan tümüyle bizim dışımızda. Bizim sadece dayanışma içerisinde olduğumuz anlar oldu; hastanelerin dezenfeksiyonu olsun, sağlık çalışanlarının ücretsiz taşınması olsun, neredeyse 2 bin sağlıkçının konaklamalarını sağlamak olsun… Biz bu dayanışmayı sürdürdük, bunu yaparken de hiçbir şekilde talimat almadık. Biz bunları öngörerek yaptık. Sıkı koordinasyon gereken birçok hususta ne yazık ki iletişim bozukluğu oluştu. Biz birçok öncü karar aldık, bakarsanız ilk faaliyetleri kapatan biz olduk. Bizden sonra bakanlık açıkladı. Ulaşımla ilgili ilk öncü tedbirleri alan da biziz. İstanbul’dan aslında Türkiye’ye akılcı mesaj verdik. Tabii ki bu sadece bilimin ışında olan bir şeydi, bireysel bir karar değil. Bu yönüyle hareket kabiliyeti olan bir kurumun daha etkin sürecin içerisinde olması gerekirdi. Tabiri caizse İBB, her daim merkezi hükümetin toplantılarında bir koltuğu varmış gibi görüşülmesi gereken bir kurum olmalıydı. Bu tercih edilmedi, tam aksine bir bilek güreşine dönüştürüldü, siyasal zemin oluşturuldu. Açıkçası biz de bunu bazen üzülerek, bazen de gülerek takip ettik ama işimize baktık."
"Bu ihanet gibi bir şey..."
Sahra hastanelerine harcanan onlarca milyonluk yatırımı eleştiren İmamoğlu "Bazı tanımlamalar yapılıyor; özel uçakla gelen hastalar inecek, burada bakımı yapılacak, sonra gidecek. Dünyada böyle bir düzen nerede var? Ben duymadım açıkçası… Özel uçakla gelebilecek varlığa sahipse, neden pistin üstüne yapılmış, çadır görüntüsündeki hastaneyi tercih etsin? İstanbul’da çok güzel hastaneler var, niye onlara gitmesin de çadır görünümlü hastaneye gitsin? Hiçbir mantığa ve tanıma uymuyor. Benim ciğerim yanıyor, o manzarayı gördükçe. Ulaşım kabiliyeti olan alanda tutarsız bir yatırım yapıldı. Bu ihanet gibi bir şey... Toplumun bunu vicdanlarında yargıladığını düşünüyorum. Kötü bir düşünce, kötü bir yatarım tasarımı… Arka planında hangi niyet var, onu zaman gösterecek" dedi
"Görememe hastalığı yaratıyor bu siyasi kibir"
Ekrem İmamaoğlu, iktidarın kutuplaştırıcı söylemleri hakkında da "Hiçbir faydası yok. Bunun bu topluma işlemediğini, toplumun bütün zorlamalara, bütün zorluklara rağmen çok güçlü bir demokrasi bilinci olduğunun farkına varamayacak kadar gözlerinin körleştiğini düşünüyorum. Bu bir siyasi kibir aynı zamanda. Ben öyle tanımlıyorum. Görememe hastalığı yaratıyor bu siyasi kibir. Çünkü toplum bu tür durumlarda demokratik yollarla en değerli dersi çok değil, bir yılı bile dolmadı, yakın bir zamanda verdi. Bence vermeye de devam eder. Ama iktidarın da böyle bir tercihi var. Onların tercihlerine yapacak bir şey yok. Biz yine demokratik mücadelemize devam edeceğiz." dedi.
"Örnek bir dönemi İstanbul'a yaşattığımızı düşünüyorum"
"Kendi döneminizle eski dönemi kıyasladığınızda gördüğünüz en net fotoğraf nedir? Değişimi siz nasıl özetlersiniz?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:
İstanbul’a çok kötü bir on yıl yaşatıldı. Özellikle son beş yılı çok trajiktir. Ekonomik açıdan, sosyal adalet açısından, şehre yapılan ihanetler açısından… Ki bu ihanet cümlesi bana ait değil. İnsanların gerçekten daha huzurlu olduğunu ve şehrin teminat altında olduğunu hissettiklerini görüyorum. Bu gerçekten derin bir mutluluk ve huzur veriyor. Örneğin yaptığımız araştırmalarda “eşit mesafede olmak”, “adil olmak” gibi kavramların insanların belleklerinde daha öne çıktığını görüyoruz. Bu çok değerli. Çünkü bunlar olmadığı zaman diğerlerinin bir anlam ifade etmediğini, toplumu analiz edenler bilirler. Biz gerçekten adil, şeffaf, süreçleri halka açık yöneten; sorgulanmasına fırsat tanıyan, bunlardan ders çıkaran, siyasal, sosyal, örgütlü hangi kurum varsa her türlü dinamikle süreci yönetme kabiliyetini ortaya koyan bir açılımı gerçekleştirdik. Bu kabul gördü. Bence sokağa çıkma yasağında Eyüpsultan’da, Üsküdar’da, Esenler’de, Kâğıthane’de sokak aralarında yürürken insanlar bizi stadyumdan döner gibi alkışlarla, ıslıklarla karşılıyorsa, bu, bunun karşılığı. Tabii ki hizmetlerimiz var. Bütün zorluklara rağmen olağanüstü yatırımlarımız var. Titiz, duyarlı, ihtiyaca dönük, -ne yazık bir kısım yatırım çöplüğüne döndürülen sokak arasındaki her kazılan yeri de bir yandan toparlayan- anlayışımızla üst seviyede iş gören bir belediyeciliği ortaya koyduk. Durağan birçok faaliyeti de harekete geçirdik, başta metro hatları olmak üzere birçok şantiyeyi harekete geçirdik. Daha yeni binlerce konutu insanlara teslim ettik. Problemli bir projeyi teslim almıştık ve biz tamamen temizlenmiş, pirüpak hale getirilmiş plan ve iskân sorunu olmayan konutları KİPTAŞ tarafından teslim ettik. O anlamda hem icraatçı ama hem demokrat hem de sahanın ruhunu hisseden ve İstanbul gibi kutsal bir kentin yönetimine yakışan kentlilik adına ve kentsel planlama adına olgun adımlar atan bir belediyecilik ortaya koyduk. Bu da karşılık gördü. Ben çok büyük fark olduğunu görüyorum. Siyasal anlamda kötücül cümlelerle bizi darbelemeye çalışan tavırlarına rağmen, pandemi zorluğuna rağmen çok değerli ve örnek bir dönemi İstanbul’a yaşattığımızı düşünüyorum.
"İstanbulluya en azından kalan bu altı ay içerisinde yine 2020’de yaşatacağız"
İmamoğlu 23 Haziran seçimlerinin üzerinden geçen bir yılda yaptıkları, yapmak isteyip yapamadıkları projeler hakkında ise şunları söyledi:
"İstanbul’un çok eksiği var. Türkiye’nin ekonomik anlamda zor bir döneminde süreci devraldık. Bu belediye yönetimine de yansımış durumdaydı. Keza malum pandemi süreci de işin artık özellikle sosyal, ekonomik boyutu ile dibe vurmasını sağladı. Bizim öngörülerimizle sadece İBB bütçesinde bu yılki bütçe kaybı 6,5 milyar liraya yakın olacak. Bunlar büyük rakamlar… Bir yılı tamamlandığımızda mali disiplini sağlamış, bütçe dengesini oturtmuş bir seviyeye gelmeye hedefliyorduk. Gerçekten verilerimiz bize ocak, şubat aylarını ele aldığımızda çok dengeli bir bütçe yönetimini gösteriyordu. Hatta bu mart ayının bir kısmında da devam etti. Hatta Meclis’te AK Parti Grubu, “Size borç vermiyoruz çünkü iyi bir ocak, şubat ayı geçirdiniz,” gibi bir gönderme de yaptı. İlk üç aylık verilere bakarak, çok manalı, manidar bir tavırla hareket ettiler. Ama dediğim gibi iyi noktaya getirdiğimiz bu bütçe dengesinin özellikle pandemi sonrası yeni bir stratejiye ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Biz bu şehrin her kuruşunun şehirliye ait olduğunu, şehir adına kullanılması gerektiğini, çok ahlaklı bir şekilde yönetilmesi gerektiğini söylüyoruz. Çünkü gerçekten o mali bütçedeki dengeyi kuramadığınız takdirde uygulamaya koyduğunuz demokratik uygulamalarınız, metotlarınız, katılımcılık, şeffaflık bölümünü de destekleyemez oluyorsunuz. Yani ikisi çok dengede gitmeli. Biz bu bir yıl bittiğinde bunu tamamlamayı isterdik ama pandemi süreci buna ne yazık ki el freni çekti. Bu bizim için sıkıntılı bir durum haline dönüştü. Ama bunu da aşacak kabiliyete sahiptir İstanbul. Bunu aşacağız, çok çalışacağız. Şu anda özellikle bir kısım şehir yaşamına hızlıca dokunmayacak bazı projeleri durdurma kararı aldık. Her birimimizle ilgili ciddi tasarruf toplantıları yaptık ve milyarlarca liralık tasarruf bütçesini aslında şehrin bundan sonraki dönemi için -yani 2021 için- uygulamaya koyduk. Tabii 2021’de bizi ne bekliyor, ona bakıp yolumuza devam edeceğiz. Tekrar toparlamak için zamana ihtiyacımız olacak. Belki icraatla ilgili çok düzenli hale getirdiğimiz bir kısım işler, İstanbul’a çok değerli sürprizlere dönüşecekti. Örneğin Mecidiyeköy- Mahmutbey hattını 19 Mayıs’ta hizmete açacaktık ama ne yazık ki şubat ayında pandemi süreci başlayınca, buranın elektronik mekanik kısmını harekete geçirecek olan firmanın ve çalışanların İspanyol olması ve bunların ülkelerine dönmeleri bizim bu sürecimizi ne yazık ki engelledi. Bunun gibi etkileri var. Pandemi etkisiyle bazı projelerde ne yazık ki bu sorunları yaşıyoruz. Yoksa gerçekten çok müjdeci, çok ilginç, etkileri yüksek seviyede nisan mayıs Hhziran periyodunu İstanbul’a hazırlamıştık. Ama hâlâ faydalı bir süreci devam ettiriyoruz. Biraz gecikmeyle de olsa, ne kadar ciddi projeleri harekete geçirip bitirdiğimizi İstanbulluya en azından kalan bu altı ay içerisinde yine 2020’de yaşatacağız."
"Cumhurbaşkanlığı adaylığına niyetim yok"
İmamoğlu, Cumhurbaşkanlığına adaylık niyeti olmadığını belirterek, "Ben işimi yapıyorum. Her yerde söyledim, böyle bir niyetimin olması mümkün değil. Doğru da değil. Yani siz İBB gibi kutsal bir süreci yönetirken, böyle bir görevi yaparken, gözünüz başka işlerde ise işinizde başarılı olma şansınız yok." dedi.
İmamoğlu muhalefetin kendisini aday göstermesi durumunda ise "Bunlar çok sonraki işler… Şu anda biz bahsettiğimiz toplumsal süreçleri, sorunları aşmalıyız. İstanbul ile ilgili konuları aşmalıyız. İnanın gündemimde veya hiçbir şekilde zihnimin bir köşesinde yok. Şu anda benim tek derdim İstanbulluya ve İBB en üst seviyede hizmet yapan, en başarılı belediye başkanı olmak." ifadelerini kullandı.