Macron Yasası’nın hazırlık süreci bile oldukça zorlu geçti. Salı günü onaylanması beklenen tasarı Fransa Parlamentosu’nda günlerce tartışılmış ve hakkında 2 bin 800’den fazla değişiklik önergesi verilmişti. Avrupa Birliği’nin diğer ülkeleri de uzun zamandır Cumhurbaşkanı François Hollande’dan kapsamlı reform yapmasını bekliyor.
Fransa’nın genç Ekonomi Bakanı Emmanuel Macron tarafından hazırlanan yasa tasarısı, geçmişte Almanya iş piyasasını reforme eden Hartz-Kanunları gibi, toplum için kapsamlı ve köklü değişiklikler içermiyor. Örneğin Fransa’da geçerli olan haftada 35 saatlik çalışma süresi, işten çıkarılmaya karşı koruma ve asgari ücret gibi maddelerde en küçük bir değişiklik yok. Hükümet bunun yerine, bazıları Fransa Devrimi’nden bu yana imtiyazlı olan meslek dallarında liberalleşmeye yönelik ölçülü değişiklikler yapmayı uygun gördü. Noter, avukat, icra memuru gibi koruma altında olan meslek dallarında bundan böyle daha fazla rekabet yaşanacak. Bu açılım ve pazar günleri çalışma saatlerinin artırılması ile kötü durumdaki Fransa ekonomisinin nihayet canlandırılması hedefleniyor çünkü Cumhurbaşkanı Hollande’in göreve gelmesinin üzerinden üç yıl geçmiş olmasına rağmen Fransa’da işsizlik hala rekor seviyelerde seyrediyor.
Fransa Parlamentosu’nun, 200’den fazla madde içeren Macron Yasası’nı kaç oy ile kabul edeceği merakla beklenmekte. Zira iktidardaki sosyalistlerin sol kanadından tasarıya yönelik sert tepkiler var. Sendika ve meslek örgütleri de söz konusu tasarıya tepkili ancak kamuoyunda şu ana dek kitlesel bir hareket oluşmuş değil. Alman-Fransız Enstitüsü Müdür Yardımcısı Stefan Seidendorf, buna neden olarak tasarının içindeki sosyal dengelemelere işaret ediyor. Tasarıda her liberalleşme maddesinin bir sosyal madde ile dengelenmesine özen gösterildiğini belirten Seidendorf, örneğin bir yandan tüm alanları kapsayacak biçimde Pazar günleri dükkân ve mağazaların açılmasının ve işe gidilmesinin sağlandığını, diğer yandan bununla ilgili kararın iş yerlerinin kendilerine bırakıldığını ve burada iş yeri işçi temsilciliğinin de söz hakkı olduğunu ifade ediyor.
37 yaşındaki Emmanuel Macron’un geçtiğimiz yıl Fransa Ekonomi Bakanlığı görevine getirilmesi, hükümetin ekonomik reformlar konusunda daha cesur adımlar atacağı yönünde bir beklenti oluşturmuştu. Ancak Seidendorf’a göre Macron Yasası büyük bir adım olmakla birlikte ekonominin iyileştirmesi anlamında bir ‚Fransız Devrimi’ değil. Fransa’da çeşitli katmanları ile bürokrasi yükünün hala çok ağır olduğunu belirten Seidendorf, yürürlükte olan son derece karmaşık vergi sistemini basitleştirmenin mümkün olduğunu ve ayrıca iş piyasasının liberalleştirilmesine yönelik çok şey yapılabileceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Hollande ile Başbakan Manuel Valls’in Seidendorf’un dikkat çektiği noktalara yönelik çabalarda bulunması beklenmiyor. İkili, geçen ay yaşanan Charlie Hebdo saldırısı sonrası gösterdikleri sağduyulu tavırla kamuoyunda topladıkları sempatiyi kaybetmek istemeyecektir. Kaldı ki Macron Yasası’nın parlamentoda kabul edilmesinin ardından, bu paketin uygulanması da yeterince zahmetli olacak. Alman-Fransız Enstitüsü’nden Seidendorf’un dediği gibi, bu kanun paketinin içeriği, Hollande’nin kalan görev süresini doldurmaya yetecek kadar çok iş barındırıyor.