Bankacılık Düzenleme ve Denetlememe Kurumu (BDDK) ile Merkez Bankası'nın (MB) piyasadaki döviz sıkışıklığını önlemeye yönelik tedbirleri doğru bir adım olarak nitelendirildi. Ancak DW Türkçe'ye değerlendirmelerde bulunan ekonomistler, önlemlerin siyasi söylemlerle desteklenmesi gerektiğini belirtiyor.
Dün gece Uzak Doğu piyasalarının açılması ile birlikte Türk Lirası, Dolar karşısında 7,3 TL’ye geriledi. Piyasalardaki oynaklıklara yönelik ilk açıklama Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’tan geldi. Albayrak’ın, “TL’ye saldırı” olarak nitelendirdiği oynaklığa karşı "Aksiyon Planı’nın hazır" olduğunu duyurmasının ardından, BDDK’nın tarafların faizi ya da döviz cinsini değiştirmek suretiyle yaptıkları takas sözleşmesi anlamına gelen swap işlemlerini sınırladığı duyuruldu. Merkez Bankası, sabah saatlerinde bankacılık sisteminin ihtiyacı olan döviz ve TL likiditesini vereceğini duyurarak, bir dizi önlem açıkladı. Banka, faizi yükseltmedi ancak repo ihalesi açmayarak, bankaları gecelik faize yönlendirme yolunu tercih etti. Böylece faizi fiilen yükseltmiş oldu. Halen bankalar arası piyasa faizi yüzde 19,25. Merkez Bankası'nın açıklamaları ile 6,32’e gerileyen TL/Dolar Kuru, öğlen saatlerinde yüzde 7’lik artışla yeniden 7,00 TL sınırına dayandı.
"BDDK'nın önlemi anlamlı değil"
Ekonomistler, Lira’daki oynaklığı önlemeye yönelik MB’nin tedbirlerini, "doğru" bir hareket olarak nitelendirirken, BDDK’nın swap işlemlerini kısıtlamasını ise eleştirdi. Ekonomist Ali Ağaoğlu, DW Türkçe'ye, swap kısıtlamasına ilişkin "Çok anlamlı bir önlem değil" diyerek “Belki orta ve küçük ölçekli bankaların işlem hacimlerini azaltıcı bir önlem ama trade piyasalar üzerinden çok farklı yöntemlerle bu işler yapılabilir” dedi.
Faiz artışı beklentisi
MB’nin piyasaya likidite sağlayarak, mevduat sahibinde yaşanan bir endişe varsa bunun gereksiz olduğunu ispat etmek için doğru bir adım attığını söyleyen Ağaoğlu, “Bence geçen hafta yapılması gerekiyordu, zamanlaması biraz geç kaldı. MB üzerine düşeni yapıyor” dedi. Ağaoğlu, “Bu önlemleri parça parça yapmaktansa, daha derli toplu, içinde faiz artışının da olduğu bir paketle yapılması çok daha etkili olur. Bir bütünlük içinde sunmak bir önlemin diğerini desteklemesini de sağlar” yorumunu yaptı.
Dünya gazetesi yazarı Alattin Aktaş ise “Faize dokunamadığın sürece bunun sonu gelmeyecek. Merkez bir önceki toplantıda faizi 1 puan artırsaydı, belki de bunları yaşamayacaktık. Şimdi, faiz artırmaya kalksa en az 10 puan artırmak durumunda. İş o noktaya geldi” yorumun yaptı.
Siyasi destek gerekli
Sorunun büyük ölçüde ekonomik olmaktan çıktığını belirten Aktaş, “Merkez Bankası’nın piyasaya vereceği para ile diğer kararlarla sorunun üstesinden gelmek çok kolay olmayacak. Siyasilerin bunları desteklemesi lazım” dedi.
Alınan önlemlerin etkisini bekleyip görmek gerektiğini belirten Ağaoğlu da, “Bankaya gidip, parasını çekebilen birisi, bir süre sonra parasını tekrar bankaya yatırabilecek. Biraz zamana ihtiyaç var. Ama politik söylemlerin şu anda bu tedbirleri desteklemiyor olduğunu da söylemek lazım. Maliye ve diğer politikaların bir an önce açıklamalı ve bu kararları destekliyor olmalı” diye konuştu.
Adının yazılmaması kaydıyla mevcut durumu DW Türkçe’ye değerlendiren bir ekonomi uzmanı da, “Siyasi krizi çözene kadar hükümet kendine bir zaman kazanmaya çalışıyor. Kırılgan bir ekonomide büyük bir siyasi krizle karşılaşınca başımıza bu geldi” yorumunu yaptı.
Aktaş: Algının kırılması lazım
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Trabzon'daki konuşmasında sanayicilere seslenerek “Bankalara saldırarak oralardan döviz alma yoluna gitmeyin. ‘Battık, bittik işi sağlama alalım’ gibi yollara lütfen tevessül etmeyin. Eğer böyle bir yola tevessül ederseniz yanlış yaparsınız. Bilesiniz ki bu milleti diri tutmak, ayakta tutmak sadece bizim görevimiz değildir. Sanayicinin de görevidir, tüccarında görevidir. Aksi takdirde bizde başta şahsım B planını, C planını uygulamak zorunda kalırım bunu da böyle bilin isterim” demişti.
Ekonomi yazarı Allattin Aktaş, “Cumhurbaşkanı B, C planı deyince, insanlarda bankalardan para çekilmek istendiği izlenimi doğar. Bugünün en büyük tehlikesi bu algıdır. Bu algıyı kıramazlarsa Merkez’in önlemleri hiçbir işe yaramaz” dedi.
Bankalarda 1 trilyon mevduat, 125 milyar Lira emisyon, kasalarında ise 15 miyar nakit olduğunu hatırlatan Aktaş, “Bu dünyanın her tarafında böyledir. Bankadaki paran kadar emisyon olmaz, bunun hepsi de bankada olmaz. Dolayısıyla hiçbir ülke vatandaşların dörtte biri paramı çekiyorum, derse bu talebi karşılayamaz. Bu TL için de, döviz için de geçerlidir” yorumu yaptı.
Aslı Işık / Ankara
© Deutsche Welle Türkçe