Türkiye, tüm dünyada merkez bankalarının faiz artırımlarına karşı aldığı faiz indirim kararıyla para politikası konusunda ayrışmaya devam ediyor. Son Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında TCMB faizi 100 baz puan indirimle yüzde 13'e düşürdü.
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ceyhun Elgin, Türkiye'de ekonomi yönetiminin ana odağının büyüme olduğunu ve enflasyonla mücadele edilmediğini söyledi. Elgin, büyümenin de zararlı bir hal aldığını belirterek "Enflasyonu geri plana atıp büyümeye odaklanmak istiyoruz ama büyümeye de odaklanmıyor bu politika. Büyümeye de zarar verici bir hal almaya başladı. Ama bence kafalardaki asıl konu, seçime yaklaşırken yüksek faiz politikasının politika yapıcının işine gelmemesi. Ben böyle görüyorum." dedi.
Faiz indirimlerinin dolar kurunu yükseltmesini değerlendiren Elgin "Genel olarak ülkece kaybediyoruz, yoksullaşıyoruz. Reel olarak döviz cinsinden alım gücümüz, kişi başı milli gelirimiz düşüyor" diye konuştu.
Gazete Duvar'dan Namık Alkan'a konuşan Elgin şunları söyledi:
"Merkez Bankası beklentilerin tersine 18 Ağustos’ta politika faizini 100 baz puanlık indirimle yüzde 13’e çekti. Dünya ülkeleri Merkez Bankaları enflasyonla mücadele için faizleri artırırken TCMB’nın faizi indirmesini nasıl açıklıyorsunuz?
"Kaybediyoruz, ülkece yoksullaşıyoruz"
Faizlerin düşürülmesi ile birlikte döviz kurları da yeniden yükselişe geçti. Döviz kurlarının yükselmesinin olası sonuçları nelerdir, bu durumda hangi kesim kazanıyor, kim kaybediyor?
Genel olarak ülkece kaybediyoruz, yoksullaşıyoruz. Reel olarak döviz cinsinden alım gücümüz, kişi başı milli gelirimiz düşüyor. Bir miktar dövizle kazanıp harcama şansı olan birileri varsa onlar için iyi olabilir. Türkiye sınırına yakın yaşayan yabancı ülke vatandaşları da kazanıyor diyebiliriz. Türk ürünlerinin fiyatı nispeten ucuzladığı için ihracatçılar da kazanıyor diyebiliriz.
Döviz kurunun yükselmesi aslında toplumca biraz da uluslararası piyasalarla olan bağımızı zayıflatıyor. İnsanların yurt dışına çıkma ve ithal ürünleri tüketme şansını azaltıyor. Tabi bunlar bilinçli bir politikanın ürünü de olabilir. Yani yerli ürünlere ağırlık verip ithal ürünleri keserek, cari açığı kapatma amaçlanıyor olabilir. Ama cari açığın da kapanmadığını gördüğümüz için çok da başarılı olduğunu söyleyemeyeceğiz.
"Ekonomi yönetimi enflasyonla mücadele etmiyor"
TÜFE yüzde 80’e dayandı. Ekonomi yönetiminin enflasyon ile mücadele ettiğini düşünüyor musunuz?
Hayır, ekonomi yönetiminin enflasyon ile mücadele ettiğini düşünmüyorum. Açık söyleyeyim; bilinçli bir politika tercihi. Tarım Kredi Kooperatifleri kanalıyla belli ürünlerin fiyatlarını indirmeye, TÜİK ile müdahale yoluyla bir şeyler yapmaya çalışılıyor. Bunlar belki mücadele kapsamında değerlendirilebilir ama asıl politika yapıcının ilgi alanındaki şey enflasyondan ziyade büyüme gibi gözüküyor. Dolayısıyla enflasyon ikinci plana itilmiş vaziyette.
Enflasyonla para politikası ile mücadele edilmiyor. Maliye politikası ile de mücadele edilmiyor. Ki zaten sadece para politikası ile mücadele edilir. En azından ana akım iktisadın görüşü budur.
Belli regülasyonlarla, Tarım Kredi Kooperatifleri kanalıyla veya zincir marketlere verilen cezalar gibi şeylerle, 'dostlar alışverişte görsün' mücadelesi veriliyor.
"Faiz yüzde 19'da kalsaydı enflasyon yüzde 30-40'lar civarında olurdu"
Merkez Bankası 2021 Eylül ayında faiz indirimine gitmeye başlamasaydı ve faizi yüzde 19’da tutsaydı, bugün enflasyon ve dolar tahmininiz ne olurdu?
Burada kesin bir tahmin vermek doğru değil ama yüzde 19’da kalsaydı dolar kuru ve enflasyon daha düşük olurdu. Ne kadar olurdu diye soruyorsanız yine çift haneli rakamlarda olacaktı enflasyon, orası kesin. 10 TL civarında bir dolar kuru ve işte yüzde 30-40’lar civarında da bir enflasyon olurdu diye düşünüyorum."