Hakan Özyıldız*
Yeni yıl yazım Türkiye hakkında değil. Çünkü, ekonominin dış kaynağa aşırı bağımlılığı nedeniyle, gelecek yılın gidişatını dışarıdan gelecek kaynak akışı belirleyecek.
Dışarıdan gelen kaynak için iki faktör etkendir: İten faktörler ve çeken faktörler. Çeken faktörlerparanın geldiği ülkeye ait durumdur. Bizim için belirleyici etken, borç geri ödeme programı ve “yeni bir büyüme modeli” olacak. İthalata ve inşaata dayalı olmayan, üreten bir model. Olmazsa yeteri kadar ucuz ve bol kaynak bulunabilir mi? Göreceğiz.
Ben bugün iten faktörlere, paranın kaynağındaki, dışarıdaki şartlara değineceğim. Bir anlamda yatırımcıların paralarını bizim gibi ekonomilere “itmelerinin” nedenlerine özetle değineceğim.
· Dünyada, gelecek yıllar parasal politikalarda daralma, maliye politikalarında gevşeme dönemi olacak. Bu neredeyse, 2000’li yılların başından bu yana yaşananların tam tersi bir durum. Bunun sonucu paranın, en güvenilir yatırım olan gelişmiş ülke hazinelerine yönelmesi ve faizlerin yükselmesi demek.
· Dünya ekonomisinin üç devi ABD, Çin ve AB ekonomilerinde büyüme yavaşlayacak.
· FED faiz arttırmayı yavaşlatsa bile bilançosunu küçültmeye başlayacak. Benzer bir durum Avrupa Merkez Bankası, Japon ve İngiliz merkez bankaları için de geçerli. Bu durum en çok gelişmekte olan ekonomileri (GOE) etkileyecek.
· ABD’de faizlerin yükselmesi, borsa yatırımcılarını, özellikle emeklilik fonları gibi kurumsal yatırımcıları, kamu tahvillerine yöneltmeye devam edecek. Borsalarda görülen düşüş devam edecek. Bunun sonucu orta sınıfların daha az gelir elde etmesi, daha az tüketmesi demek. Oradaki paniğin bir nedeni de bu.
· Avrupa ise bir bomba üzerinde oturuyor. Bankaların öz kaynaklarında bulunan riskli tahvillerin toplamı 104 milyar Euro’ya ulaşmış. Tahsili gecikmiş alacakları toplamı ise 900 milyar Euro olmuş. Bunun 350 milyar Euro’luk kısmı İtalyanlara ait. Avrupa bankacılık sisteminde gittikçe kronikleşen sermeye yeterliliği sorununun nasıl çözüleceğine henüz net bir çözüm önerisi bulunamadı. Öyle ki, 1,5 trilyon Euro’luk aktif büyüklüğüne sahip Alman devi Deutchebank nasıl kurtarılacak onu tartışıyorlar.
· İngiltere’de, mart ayında “No Brexit” kararı çıkarsa, artan ekonomik ve politik belirsizlik kıta Avrupası’nı da etkileyecek.
· Çin’dekiaşırı yüksek ve geri ödeme sorunu her geçen gün büyüyen reel sektör borçları ekonomiyi yavaşlatıyor. Eskisi kadar büyüyemeyeceği için GOE’lerin bu ülkeye ihracatı yavaşlayacak. Bunlara bir de ABD-Çin ticaret savaşları eklenirse, ihracatçı ülkeler ve Çin açısından durum biraz daha zorlaşacak.
· Petrol fiyatlarındakidüşüş ihracatçılar için sıkıntı yaratırken bizim gibi ithalatçıları mutlu edecek. Ancak bizim ihraç pazarlarımızın çoğu petrol üreten ülkeler olduğu için, bu durum ihracatımızı olumsuz etkileyecek.
· Yükselen faizler ve artan belirsizlikler riskleri azaltmak için yapılan “hedging” (sigortalama) maliyetleriniartıracak. Özellikle bizim gibi “yatırım yapılabilir notu” alamayan ekonomilere sıcak para girişi biraz daha pahalılaşacak.
· Kanımca en önemli gelişme; dünyada kolektif liderlik yerini rekabetçi liderlere bırakıyor. Yaklaşan küresel krize ortak hazırlık yapabilecek kurum ve kurallar yok. Bu durum ticarette de “serbest ticaretin” (!?) yerini ekonomik milliyetçiliğe, ticari kavgalara, kısıtlayıcı düzenlemelerdeki artışlara, kısacası ticarette korumacılığın artışına bırakıyor. Sonuç dünyada demokratik kurumların yerlerini, baskıcı, anti-demokratik düzen ve düzenlemelerin alması oluyor.
· Ardından bölgesel savaşlar ve artan göç baskısı dünyada politik riskleri tırmanıyor.
Bunlara ekleme yapabileceğiniz gibi önemli bulmadığınız konular da olabilir.
Ancak nereden bakarsanız bakın dünya 2018’deki dünya olmayacak.
GOE’lere para akışı, eskisine oranla biraz daha zorlaşacak.