Dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip olan Çin Halk Cumhuriyeti 2013 yılında da dünya ticareti liderliğine yükselmişti. Pekin yönetimi, 500 milyon tüketicinin yaşadığı Avrupa Birliği'ne öncelikle ekonomik çıkarları açısından değer veriyor.
Çin ile AB arasında her gün bir milyar euroluk mal mübadele ediliyor. Bu rakam, AB'nin Çin'in bir numaralı ticari ortağı olduğunu gösteriyor. Ekonomik ilişkiler son derece önemli olsa da Çin'in dış politikasında en önemli rolü, Asya-Pasifik bölgesindeki askeri mevcudiyetini takviye eden ABD oynuyor.
Avrupa Çin'de olumlu bir imaja sahip. Ancak Çin Sosyal Bilimler Akademisi'nin Avrupa uzmanı Qiu Yuanlong Avruppa'nın parlaklığını kaybetmeye başladığını söylüyor. Qiu Yuanlong, “AB'nin ekonomik dev olarak adlandırılabileceğinden kuşkuluyum. Toplam milli geliri yüksek olsa da Avrupa ekonomisinin rekabet gücü fazla değil. Avrupa ancak eksileri olan bir dev sayılabilir. Askeri açıdan da aynı şey söylenebilir”, diyor.
Yoğun diplomasi
2003 yılında Çin – AB ilişkileri ‘kapsamlı stratejik ortaklık' seviyesine yükseltilmiş olsa da Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nin Çin uzmanı Francois Godemont stratejik ortaklığın karşılıklı ziyaretlerle güçlendirilmeye çalışıldığını söylüyor ve ekliyor: “Avrupalılarla Çinliler sık sık buluşuyorlar. Her yıl bir kez rutin zirve düzenleniyor. AB bünyesinde 70 ila 80 ortak çalışma grubu var. 28 AB ülkesinin ayrıca yaptıkları temasları da sayarsak diyalog yoğunluğunun boyutları ortaya çıkar.”
Çin Dışişleri Bakanlığı'nın Avrupa masasında 160 uzman çalışıyor. Brüksel'deki AB büyükelçiliğinin personel sayısı da 70'i buluyor.
Ancak Çin AB'yi yüzde yüz stratejik aktör yerine koymuyor. Pekinli Avrupa uzmanı Qui bunun nedenini Avrupalıların ortak hareket etmemelerine baglarken şunları söylüyor: “Ticarette Avrupa Çin ve diğer ülkelere aynı politikayı uyguluyor. Siyasi ve sosyal alanlarda ise farklı davranıyor. Nedeni basit: Herkes kendi çıkarını kolluyor. İnsan hakları konusunda her AB ülkesi ayrı telden çalıyor. Çin de doğal olarak Çin sempatizanı ülkelerin dediklerine kulak veriyor.”
Çin ikili ilişkileri tercih ediyor
Çinli profesör AB'nin Çin politikasının bir bütün olması gerektiği görüşünde. AB'nin bir bütün halinde Çin ile masaya oturmasının daha iyi olacağını belirten Profesör Qui sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ama Çin münferit AB ülkeleriyle ilişki içinde olmayı, öncelikle de Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere gibi büyük ülkelerle teke tek işbirliği yapmayı tercih ediyor. Almanya'nın nüfuzu fazla olduğundan Berlin'in kabul ettiği bir şeyi Brüksel'de onaylatmak kolaylaşıyor.”
Pekin ile Berlin arasında gerçekten sıkı ilişkiler yürütülüyor. Özel sektör bunda etkili oluyor. Çin'in AB ile yaptığı ticaretin yüzde 40'ı Almanya'nın payına düşüyor. Çin'in diğer bazı AB üyeleri gibi Almanya ile de stratejik ortaklığı var. Aradaki fark iki ülke arasında düzenli hükümetler arası istişari buluşmaların yapılması. Almanya yüksek düzeyli yoğun diyalog forumunu sadece sekiz ülkeyle uyguluyor. Çin uzmanı Godemont istişari buluşmaların önemini inkar etmemekle birlikte ikili düzeyde kalmasının sakıncalı olduğunu şöyle dile getiriyor: “Önemli diyalogların başka yerde yapıldığı ve kararların başka yerde alındığı izlenimi Brüksel'in konumunu zayıflatır. Çin pragmacı davranarak çıkarlarına en uygun ülkeyi diyalog ortağı yapıyor. Pekin milli devletlerin hükümet merkezlerini Brüksel'e tercih ediyor. Tabii Çin yönetimi Avrupa kurumlarındaki karar mekanizması karmaşık olduğu için bu yolu seçiyor.”