İstanbul, 25 Ağustos (DHA) – Türkiye ve Yunanistan ilişkilerindeki son gelişmeler üzerine Atina Makedon Haber Ajansı’na (AMNA) konuşan Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı Egemen Bağış, Yunan yargısının bazı kararlarını mantıksız bulduğunu söyledi ve zaman zaman iç veya dış baskıların iki ülke arasındaki ilişkileri sabote etmek amacıyla baskı yaptığından şüphelendiğini ekledi.
Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı Bağış’ın AMNA’ya verdiği röportaj şöyle devam etti:
AMNA: Türkiye’nin iki Yunan askeri görevlisi serbest bırakması ülkede sevinçle karşılandı. Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopios Pavlopoulos durumu Türk – Yunan ilişkilerinde “yeni bir başlangıç” olarak yorumladı. Bu bir dostluk mesajı mıydı?
Bağış: Öncelikle bnu röportajı hükümet adına yapmadığımı ve sorularınızı kendi adıma yanıtlayacağımı belirtmeliyim.
Kısa zaman öçnce verdiğim bir röportajımda da söylediğim gibi, bu olay yaşandığında Yunanistan’da Delphi Ekonomik Forum’unda bulunuyordum. Oradaki Yunan arkadaşlarıma bağımsız Türk yargısına güvenmelerini ve iki ülke arasındaki ilişkileri incitecek ve olası çatışmalardan kar sağlayacak üçüncü taraflara izin vermemelerini söyledim. Sonuç olarak Türk bağımsız yargısı kararını verdi ve bütün taraflar mutlu oldu. Eğer burada bir mesaj varsa bu güven ve dostluk mesajıdır.
itiraf etmeliyim ki, Avrupa Birliği Göç, İçişleri ve Vatandaşlık Komiseri Dimitris Avramopoulos ilk günden bu yana çok önemli bir rol oynadı. İki Yunan askerinin haberi geldiğinde kendisiyle Delphi’de birlikteydim. Tam bir devlet adamı gibi olaya hemen tepkisini göstererek, diğer Yunan politikacılarla yapıcı görüşmelere başladı. Türk adalet sistemi aynı Yunan adalet sistemi gibi bağımsızdır ve yasaları uygular. Tam da bu yüzden mahkemenin kararı Türk halkı tarafından desteklendi.
Bu olayla Türk halkı Yunanistan’a net bir dosluk mesajı göndermiştir.
Başkan Erdoğan’ın Atina ziyareti de, iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir döneme başlamayı amaçlamıştır. Ancak Yunanistan yargısının halen FETÖ’den aranan sekiz kişiyi iade etmediğinin ve bu durumun iki ülke arasındaki ilişkiye zarar verdiğinin de altını çizmeliyim.
Benim için sadece te bir yol var, güvene dayalı ve işbirliği ile iletişim kanallarını açık tutarak iki üşke arasında güçlü bir bağ kurulabilir.
Bunun yanında iki ülkeden de aşırı ulusalcıların keskin çıkışları azaltılmalı ve güvensiz bir ortam yaratılması engellenmelidir. Avrupa’nın yakın tarihi buna güzel bir örnektir.
AMNA: Yunan ve Türk diplomatların ortak çabaları iki Yunan görevlinin serbest bırakılmasın etkili oldu diyebilir miyiz?
Bağış: Diplomatik çabalar tabi ki duruma faydalı olmuştur. İki taraftan da yetkililerin durumu yakından takip ettiğini biliyorum. Ancak bu çabalar çoğunlukla idari kökenledir ve yargının nihai kararı üzerinde bağlayıcı etkileri yoktur.
AMNA: Avrupğa Birliği’nin de çabaları oldukça önemliydi değil mi?
Bağış: Avrupa Birliği (AB) hem Türkiye hem de Yunanistan için pek çok sebeple oldukça önemlidir. Ancak AB bir sorun çözme mekanizması değildir. Türkiye ve Yunaistan problemlerini aralarında çözmelidirler. Şunu da söylemeliyim ki AB’nin Türkiye üzerinde son zamanlarda Türkiye tarafında yaşanan hayal kırıklıkları nedeniyle baskı gücü azalmış bulunuyor. AB’nin Türkiye’de gördüğü saygı, AB’nin verilen sözleri yerine getirmemesi sebebiyle ciddi bir oranda azaldı.
AMNA: Varna Zirvesi’nde konuşan Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker Türkiye’nin Yunanistan ve Kıbrıs’la ilişkileri Türkiye ve AB ilişkilerinde en önemli etkendir demişti.
Bağış: Yunanistan ile ilişkilirimize, AB üyelik sürecinden bağımsız olarak değer veriyoruz. İki komşu olarak ilişkilerimiz ve işbirliğimizi geliştirmek adına büyük bir potansiyelimiz var. Kıbrıs sorununu çözerek AB üyelik işlemlerini hızlandırmak öncelikle Türkiye’ye katkı sağlayacaktır.
AMNA: Daha önceki röportajlarınızdan birinde Yunan yetklililerin serbrest bırakılmasının Türk adalet sisteminin bağımsızlığını gösterdiğini söylemiştiniz. Bu sekiz sığınmacıTürk’e sığınma hakkı verilmesinin Yunan yargısının bağımsız olduğunu göstermez mi?
Bağış: Yunan yargısının bağımsızlığını sorgulamıyoruz, ancak hiçbir suç cezasız kalmamalıdır. Bu hukuğun evrensel kurallarından biridir. Bu suçlular Türkiye’de kanlı bir darbe girişimine katılmış ve bir askeri helikopteri kaçırarak Yunanistan’a sığınmışlardır. Türkiye, Yunan adli makamlarına, bu kişilerin darbe girişimine katıldığını ıspatlar nitelikte evrakları göndermiştir. Ancak Yunan yargısı bu suçluların cezasız kalmalarına izin vermiştir.
Bu sekiz hain, demokrasiyi hedef alan darbeyie katılmışlardır. Demokrasinin beşiği olan ve tarihinde askeri müdahaleler mağduru olmuş Yunanistan’ın konuya daha hassas yaklaşması gerekirdi. Bunun yanında, alınan bu karar pek çok FETÖ üyesinin de Yunanistan’a sığınmak için harekete geçmesine neden olmuştur. Bu bizim eleştirilerimizin özüdür. Diğer yandan, bu darbe girişimi sonrasında Yunanistan Cumhurbaşkanı, Hükümeti ve Yunan dostlarımızdan gördüğümüz desteğe minnetimizi her zaman dile getirdik.
Yunan yargısının bazı kararları o kadar mantıksız ki, bazen bir iç veya dış baskıların Türk-Yunan ilişkilerini sabatoj etmek için onlara baskı yaptığından şüpheleniyorum.
AMNA: Defalarca Ankara’nın Atina ile problem yaşamak istemediğini, huzur ve barış içinde bir ilişki sürdürmek istediğini söylediniz. Ayrıca son zamanlarda “bazı insanlar iki komşu arasında korkudan yararlanarak iki ülkeye de silah satıyorlar” demiştiniz. Peki, Türk hava araçlarının Yunan hava sahası ihlalleri hakkında ne diyeceksiniz?
Bağış: bu konu Ege konusundaki tartışmaların bir parçası. Olaylara farklı yerlerden baktığımız için aynı olayı farklı yorumluyoruz. Bahsedilen ihlaller uluslararası havasahasındadır. Burada Türkiye’nin Yunanistan’ı kışkırtma gibi bir amacı yok, sadece yasal haklarla tanımlanmış menfaatlerini uluslararası yasalar çerçevesinde gözetmek amaçlanıyor. Nato üyeleri olarak birbirimizi korumalı ve kollamalıyız. Bu sebeple odağımızı savunmacı yaklaşımlar yerine işbirliğimiz güçlendirmeye harcamalıyız.
AMNA: Ankara’nın 1996 yılında Kardak Kayalıkları konusunda savaş sebebi kararını iptal etme zamanı geldi mi?
Bağış: Öncelikle yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmalıyız. Savaş sebebi olarak tanımladığınız karar Yunan Hükümetinin, 1995 yılında, tek taraflı olarak aldığı karasuları lkimitini altı deniz milinden 12 deniz miline çıkarmasına verilen bir tepkidir.
Her etki bir tepkiye yol açar, Türkiye, Ege Denizindeki haklı menfaatlerini korumak adına bu kararı almak zorunda kalmıştır. Hiçbir ülke gelecek kuşaklara etki edecek kararları tek taraflı olarak almamalıdır. Biz her zaman Ege’nin Türkiye ve Yunanistan arasında dostluk ve işbirliğini simgeleyen bir deniz olması taraftarıyız.
Geleceğe bakmamız gerekiyor ve bu sebeple bu duruma bir çözüm bulmalıyız. Beni önerim, cesur bir adım atarak Türk ve Yunan hükümetlerinden oluşacak bir komityenin konuyu sonuca ulaştırmak çin yapıcı önerilerde bulunması olacaktır.
Diyalog demokrasinin temelidir ve bu iki kelime de medeniyete Yunan kültürünün katkısıdır. İki komşu arasında demokrasi ve diyaloğa dayanan temeller inşa etmeliyiz. Bu şekilde iki ülkenin birbirine duyduğu güven artacaktır.
AMNA: Lozan Anlaşması iki ülke arasındaki sınırları keskin bir şekilde çizmesine rağmen neden halen Türkiye’de bazı kesimler “gri alanlar”dan bahsediyor?
Bağış: Bu da Ege Denizi üzerinde tartışmaların bir parçası. Biz bu konudaki duruşumuzu defalarca belli ettik. Türkiye’nin Ege’de yer alan adalar ve kayalıklar üzerinde herhangi bir iddiası ya da talebi yok. Ancak, Ege’de halen Yunanistan’a verilmemiş pek çok kayalık ve coğrafi oluşumlar bulunuyor. Bu durum da deniz sınırlarının tasvirine ilişkin bir çözüme ulaşmamıza engel oluyor. Biz de bu sebeple Ege konusunda bütüncül bir yaklaşımı savunuyoruz.
AMNA: Yakın zamanda Doğu Akdeniz’de yer alan Özel Ekonomik Bölgeler (EEZ) konusunda tartışmalar yaşandı. Bu konuda gerilimin artacağını mı yoksa bir çözüm bulunacağını mı düşünüyorsunuz?
Bağış: Eğer tüm taraflar rasyonel davranırlarsa ve bu alandaki doğal kaynakları problemleri çözmek için bir teşvik olarak görüyor ve dostluk ve işbirliğini geliştirmeyi amaçlıyorsa herhangi bir gerilim artışı için hiçbir sebep göremiyorum. Bununla birlikte, eğer taraflardan biri tek taraflı hareket etmeye devam ederse ve diğerlerinin meşru haklarını ve çıkarlarını göz ardı ederse, doğal olarak, diğerleri kendi çıkarlarını savunmak zorunda kalırlar. Yani, her şey niyet ve algılarla ilgilidir.
AMNA: Türkiye son günlerde önemli ekonomik konularla karşı karşıya, bu durumun sebebi Ankara ve Washington arasındaki gerilim mi?
Bağış: Son günleri düşünürsek, Ankara Washington ile sorun yaşayan tek başkent değil. Başkan Trump’ın yönetimi Rusya, Çin, bazı AB ülkeleri ve Kanada ve Meksika gibi sınır komşularıyla tartışmalara devam ediyor. “Kelebek etkisi”nin her zamankinden daha etkili olduğu bir zamanda, hiçbir ülke izole bir ada gibi davranamaz. Tıpkı Yunanistan\'ın ekonomik sorunlar yaşadığı gibi, komşularımıza istikrar sağlaması için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık, çünkü biz onlara değer verdiğimiz için değil, aynı zamanda ekonomimiz üzerindeki etkilerinin olacağını da biliyorduk, dünyanın geri kalanının zamanı geldi. ABD’nin Türkiye’ye karşı eylemlerinin kendileri için de zarar verici olabileceğini görüyoruz.
AMNA: Türkiye Başkanı Erdoğan\'ın destek için AB\'ye döndüğünü görüyoruz. Özellikle gelecek ay gerçekleştireceği Almanya ziyareti. Türkiye neyi başarmayı umuyor ve AB-Türkiye ilişkilerinin mevcut durumu nedir?
Bağış: Almanya gerçekten de Türkiye için stratejik bir ortaktır. Almanya bizim bir numaralı ticaret ortağımız, her yıl milyonlarca turist gönderiyorlar ve en önemlisi Almanya\'da yaşayan yaklaşık dört milyon Türk var. Bu nedenle, ara sıra iniş ve çıkışlara rağmen Türkiye ve Almanya birbirini görmezden gelme lüksüne sahip değildir. Ekonomilerimiz birbirine çok bağlı. Bu yüzden Başkan Erdoğan\'ın ziyaret etmesi çok doğal. Nitekim Şansölye Merkel yeniden seçilmeden önce onu davet etmişti.
Türkiye G20 üyesidir, bu yüzden küresel anlamda yetenekli bir ekonomiyiz, Avrupa kurumlarının çoğunun kurucu üyesiyiz ve 50 yılı aşkın bir süredir AB üyeliğine adayız ve son 66 yıldır NATO üyesiyiz. Türkiye Batı\'nın en doğu kısmı ve Doğu\'nun en batı kesimi arasında bir köprüdür. ABD’den sonra NATO’daki ikinci en büyük orduya sahibiz, ancak Rusya Federasyonu’yla yaptığımız ticaret, müttefikimiz ABD ile yaptığımız ticaretin iki katıdır.
Türkiye, hem bir Avrupa ülkesi, hem bir Asya ülkesi, hem bir Ortadoğu ülkesi, hem bir Hazar ülkesi, hem bir Balkan ülkesi ve hem bir Akdeniz ülkesi ve hem de Karadeniz bölgesinin bir ülkesi. Yani bir köprü görevi görüyoruz ve tüm köprüler gibi ihtiyacımız güçlü olmak.
AMNA: AB üyeliği Türkiye için hala önem taşıyor mu?
Bağış: Ab üyeliğinden çok, vatandaşlarımızın yaşam standartlarını AB ülkeleri vatandaşları ile aynı standartlara yükseltmeyi hedefliyoruz.
Standartlarımızı yükseltmek için birçok reform gerçekleştirdik ve devam edeceğiz. Türkiye\'nin Avrupa Birliği ile ilişkileri, bir diyetisyen ve hastası arasındaki ilişkileri andırıyor. Diyetisyen bize düzenli egzersiz yapmamızı ve daha sağlıklı beslenmemizi söylerse, daha fazla uyum sağlarız ve fazla kilolardan kurtuluruz. Diyetisyenin yaşadığı sağlık problemleri onun reçetesinin hatalı olduğunu göstermez.
Darbe girişiminin travmasının ortadan kalkmasının zaman aldığı Türkiye, AB\'den daha iyi bir muamele ve anlayışı hakediyor. Türkiye\'yi Avrupa Birliğine üyelikten ya da vatandaşlarına vizesiz seyahat etmekten men etmek ya da Türkiye\'ye silah satışını engellemek, Türkiye\'nin son zamanlardaki durumuna odaklanılmadığı işaret ediyor.
Hem Türkiye hem de Avrupa\'nın, yakınlaşmaya ve birbirlerinin duyarlılıklarını anlamaya yönelik pragmatik adımlar atma zamanı, çünkü Avrupa\'nın Türkiye\'nin en az AB\'ye ihtiyacı olduğu kadar Türkiye\'ye ihtiyacı vardır.
Sözlerimi, milyonlarca memleketlim gibi Yunanistan\'ın bir dostu olduğumu ve Yunanistan – Türkiye yakınlaşmasının çok samimi bir savunucusu olduğumu söyleyerek tamamlayayım. Benzerliklerimiz farklılıklarımızdan çok daha büyük. Hiç şüphem yok ki, ortalama bir Yunan, AB\'deki ortak ülkelerden diğer bazı vatandaşlarla karşılaştırıldığında, daha çok bir Türk gibi daha çok düşünür, davranır ve hareket eder.
Gerçekten de, iki ulusumuzun her alanda çok hayırlı bir geleceğini bir araya getirebiliriz. Vatandaşlarımız bunu politikacılarımızın çoğundan çok önce fark etmişlerdir.