Gündem

Edis: Lüks arabayı ne yapacağım, yollara çıkıp hava mı atacağım?

"Hayatım çok fazla değişmiyor, izin vermiyorum"

21 Ağustos 2018 11:22

Şarkıcı Edis, iletişim okumasının işinin arka mutfağını öğrenmek gibi olduğunu belirterek, "O okulu seçme sebebim İstanbul’a taşınmaktı. O sayede de işin arka planını, mutfağını öğrendim. İsabetli bir karar oldu. Güzel yere kapak attım farkında olmadan (gülüyor). Sonra konservatuvara da kayıt oldum, ikisini birden okumaya başladım" dedi. 

Lüks bir yaşantısının olmadığını söyleyen Edis, "Hayatım çok fazla değişmiyor, izin vermiyorum. Çünkü kafam parayla paralel ilerlemiyor. Geçen hafta ekip arkadaşım “Abi neden çok lüks bir araba almıyorsun?” diye sordu. “Niye alayım ki? Ne yapacağım alıp da?” dedim. Birincisi, işimin dışında çok fazla gezip dolaşmaya vaktim yok. İkincisi çıkacağım yollara da üstü açık arabamla hava mı atacağım! Bu bana göre bir şey değil" ifadesini kullandı.

Hürriyet'ten Tülay Demir'e konuşan Edis'in söyleşisi şöyle: 

◊ Şöhret geç geldi diye düşündüğün oluyor mu hiç?

- Önceleri hep “Neden 20 yaşında çıkmadım da 24’ü bekledim” diye söylenirdim. Çünkü zaten 19-20 yaşından beri bu düzenin içindeydim.

◊ Şimdi ne düşünüyorsun?

- 27 yaşındayım ve iyi ki şimdi bunları yaşıyorum diyorum.

◊ Bu sürekli yükselen başarı grafiğinin temelinde neler yatıyor? Yani az önce bahsettiğin samimiyetin yanında...

- Çok çalışıyorum. Hep güncel tutuyorum kendimi. Disiplini elden bırakmıyorum. Egomun beni ele geçirip bazı şeyleri olduğundan farklı göstermesine izin vermiyorum. En önemlisi de ayakları yere basan bir ekibe, ayakları yere basan bir arkadaş çevresine sahibim. Beni çok az överler. Ailem de aynı şekilde. Bunlar çok önemli.

◊ Hayatın son birkaç yılda çok değişti mi?

- Hayır. Hayatım çok fazla değişmiyor, izin vermiyorum. Çünkü kafam parayla paralel ilerlemiyor. Geçen hafta ekip arkadaşım “Abi neden çok lüks bir araba almıyorsun?” diye sordu. “Niye alayım ki? Ne yapacağım alıp da?” dedim. Birincisi, işimin dışında çok fazla gezip dolaşmaya vaktim yok. İkincisi çıkacağım yollara da üstü açık arabamla hava mı atacağım! Bu bana göre bir şey değil. Konumumu seviyorum. Onu almak isteyeceğim zaman da olabilir ama bu iş temposunda sırf hava atmak için lüks araba edinmem.

-◊ Seni yurtdışındaki sahnelerde de görmek isterim. Böyle planların var mı?

- Hem de çok güzel planlarım var ama detaylı anlatmak istemiyorum. Çünkü o zaman seninle ilgili beklenti büyüyor.

◊ Bugüne kadar neden olmadı peki?

- Önce burada iyi bir yerlere gelmem gerekiyordu çünkü.

◊ Yok, senin şahsında sormuyorum. Genel olarak Türk şarkıcılar neden isimlerini yurtdışında duyuramıyor?

- Bu sektörde dünyaya hakim iki dil var, İngilizce ve İspanyolca. Şov dünyasının majör ülkelerinin dilleri bunlar. Bu dillere aksanlı veya aksansız hakim değilsen, geçiş yapamıyorsun. Kaldı ki biz o kültüre ait değiliz, dilimiz onlara ait bir dil değil. Bir de şöyle bir özeleştiri yapabilirim; bizim sektörde dışarıya pazarlama değil de burada günlük parayı kazanma fikriyle iş yapılıyor. Yatırımcılar ileriye dönük yatırımcı değil. Yatırım bile yapmıyorlar bize. Ne yetenekler nerelerde kim bilir... Ayrıca eğitim sistemimizde de pop müzikle alakalı tek bir dal yok. Ya Türk müziği dalında eğitim alıyorsun, ya opera. Ben müzikal eğitimi alabildim mesela.

◊ Ne zaman “Bu işi yapmalıyım” dedin?

- Kendimi bildim bileli. Anaokulunda bile gösterilerde rol alan, şarkı söyleyen, dans eden çocuktum. Bunun dışında bir iş hayal ettiğim tek bir dönemim olmadı.

◊ Yatıp kalkıp müzik deyip de sonra iletişim okuman enteresan.

- O okulu seçme sebebim İstanbul’a taşınmaktı. O sayede de işin arka planını, mutfağını öğrendim. İsabetli bir karar oldu. Güzel yere kapak attım farkında olmadan (gülüyor). Sonra konservatuvara da kayıt oldum, ikisini birden okumaya başladım. Ama konservatuvarı yarıda bıraktım, yapamadım o kadarını, beyin kaldırmadı. Yine de hâlâ konservatuvarlı gibiyim, haftada üç-dört gün eğitim alıyorum.

◊ Başlarda sadece gençler senin hayranındı, şimdi onlar anne-babalarını da peşlerinden sürüklüyor. Ne diyorsun bu duruma?

- Evet, konserlerime anne-babalar da geliyor, hep takılıyorum onlara (gülüyor).

◊ Anne-babaların çocukları için onaylayacağı bir rol modelsin sonuçta. Görüntü, donanım açısından dört dörtlük görünen bir model...

- Kimse dört dörtlük değil ama...

◊ Ama öyle bir imaj söz konusu ki istesen de hata yapma lüksün yok.

- (Kahkaha atıyor) Valla gerçekten şöyle. Ama anlık görüntüler bunlar. İnsan değişebiliyor.

◊ Bu hızlı çıkışta görüntünün payı yok mu hiç? Yakışıklılık/güzellik bu sektörde önemli bir sıçrama tahtası değil mi?

- Mutlaka görünümün bir etkisi olacaktır ama sunum şekli daha önemli. Sunumu standart üstü tutarsan fark yaratırsın. Bir de benimki çok hızlı bir çıkış değil aslına bakarsanız. İlk iki-üç senede de bunları yapıyor ama böyle bir reaksiyon almıyordum. Sonra bir gün bir arkadaşım “Sen kısık ateşte pişersin. Çünkü görünmeyi sevmiyorsun ortalıkta. Bekleyeceksin” dedi. Öyle de oldu.

 ◊ Dans ederken şarkı söylemek zor mu?

- Zor, hem de çok zor. Roma’da Beyonce’yi izledim, o bile playback yapıyordu. O an dedim ki “Ben de playback’e giriyorum, bu ne ya”. Sadece o da değil, Jay Z playback yapıyor. Rap’çi adam.

◊ Sen nasıl canlı söylemeyi başarıyorsun?

- Canlı söyleyebileyim diye mekik çekerek şan çalışıyorum. Ama haklılar onlar da... 2 günde bir konser veriyorlar. Ben bir Harbiye yaptım, 3 gündür kendime gelemiyorum.

◊ Hiç sansasyonel bir haberine rastlamayacak mıyız senin?

- Sansasyon da bu işin bir parçası aslında. Olabilecek şeyler. Bilemem o yüzden.

◊ Birkaç sene kaçarsın, sonunda yakalarlar.

- İnsanız yani. Robot değiliz, kral değiliz. Bir de başarı elde ettikçe daha çok irdelenmeye başlıyorsun, normal bu. Ben her şeye hazırlıklıyım. Bu işe ilk başlarken ailemle oturup konuştuk, birbirimize söz verdik. Her ne olursa olsun, her ne yaşarsam yaşayayım birbirimizi bırakmayacağız. Bunun sözünü aldım onlardan.

◊ Anne-baba için zaten fark etmiyor, hiçbir koşulda evlatlarını bırakmazlar merak etme.

- Zaten bırakmıyorlar, her konserime geliyorlar. Annem millete kızıyor, “Klimaları kapatın çocuk üşüdü” falan diye (kahkaha atıyor).

◊ Aile desteği ne güzel şey.

- Aile desteği güzel, arkadaş desteği güzel. Farklı mesleklerden çok fazla arkadaşım var.

Hepimiz biriz. Kim daha çok kazanıyor muhabbeti yoktur aramızda. Para insanları birbirinden uzaklaştırıyor, bundan eminim çünkü çok örneğini gördüm çevremde. Bizde yok işte o durum.

◊ Hava atma durumunun olmadığından söz ettin az önce zaten...

- Valla babam ve annem de yıllarca canlarını dişlerine takıp çalıştılar, bir kere babamı ekstra lüks arabayla görmedim. O paranın nasıl kazanıldığını biliyorlar çünkü. Ben de biliyorum. Allah çalışan herkese sabır ve güç versin.

◊ Sevenlerine bir bayram mesajı vermek ister misin?

- Herkese aileleriyle, aileleri gibi gördükleri tüm sevdikleriyle birlikte, tüm yüklerini atacakları, sıkıntıdan ve stresten uzak, mükemmel bir bayram diliyorum.

 ◊ Konser, reklam çekimi koşturup duruyorsun. Yok mu ufukta tatil planları falan?

- Çok istiyorum ama maalesef yok. Boğaz’da denize girebiliyorum ancak. Tekne kiralayıp açılıyoruz. 3. Köprü’nün orada çok güzel koylar var, Göcek’e benziyor. Ama arkalara doğru bakmayacaksın tabii (gülüyor).

◊ Yalancı tatil...

- Ne yapayım, uzun tatile vaktim yok. Çok yoğunum. Yeni albüm çalışmalarına başladık bile. Ayrıca reklam çalışmalarım var, onlar da çok zamanımı alıyor. İkisi bir arada gidiyor. Harbiye konserimin devamı olacak. Avrupa turnesi olacak. Ekim ayında yurtdışı konserlerim başlıyor. Bir yurtdışı maceram olacak, gidip geleceğiz. Detayları sonra veririm size, söz.

◊ Amerika mı yoksa Londra mı? Aklımdan geçen bu ikisi bak...

- Amerika. Geçen sene Londra’ya gitmiştim. Londra doğumluyum zaten ama 2 yaşındayken döndüm. Orada büyümedim yani, burası büyüttü beni. Ama yalan yok, çocukken Londra’da doğdum diye hava atıyordum (gülüyor). Şu anda bakıyorum da iyi ki dönmüşüz.

◊ İzmir’i çok seviyorsun sen...

- Zaten İzmirliyim, ondan. İzmir’dir beni büyüten yer. Aslında sadece ben değil birçok sanatçıyı büyüten yer.

Homeros’tan başla hatta, sadece sanatçı da değil. Çok özel bir havası var. Gerçi İzmir’in ruh halini kaybettim, artık kozmopolit bir şehrin üyesiyim. Oraya her gittiğimde “Ben İstanbullu olmuşum” diyorum.

◊ Yurtdışında nereleri seviyorsun?

- Çok yer gezdim ama Roma’ya ilk kez bu sene gittim. Resmen âşık oldum. Normalde hamur işi sevmem, gluten falan yemem ama orada mecbur kalıyorsun.

O kadar makarna, pizza yiyince kafam iyi oldu herhalde, “Allah’ım ne kadar güzel bir hayat” demeye başladım. Arkadaşım “Sen normalde bunları yemiyorsun ya, ondan olabilir mi?” diye sordu. Dedim “Muhtemelen” (gülüyor). Burada hamur işi yemiyorum, alkali su içiyorum, çok sağlıklı beslenmeye dikkat ediyorum normalde. Bundan mıdır bilmem, Roma gerçekten çok sevilesi bir yer gibi göründü bana.

◊ Sadece Roma mı var “en sevilenler” listende?

- Hayır tabii ki... Stres atacaksam, kafamı dağıtacaksam, oralarda arkadaş çevrem geniş olduğu için ya Londra ya Paris oluyor tercihim. Geçen sene Londra’ya taşınma girişiminde bulundum. Prodüktörlerle konuştum, müzisyenlerle tanıştım. Buradan uzaklaşacaktım yani ciddi ciddi.

◊ Neden vazgeçtin?

- Buradaki kontrolümü kaybederdim, o yüzden. Bir de global bir iş yapmak için oralara gitmek zorunda değilsin, bunu fark etmiş durumdayım. Burada da çok yetenekli insanlar var. Arada gidip geleceğim, o yeterli.