Gündem

Edelman kriptosu: Erdoğan ve Zapsu TÜPRAŞ satışından özel kazanç sağladı!

Edelman'ın kriptosunda ayrıca Tüpraş’ın sonradan iptal edilen ilk satışına ilişkin olarak “ Cüeyd Zapsu, Erdoğan’ın ve kendisinin satıştan kazanç sağla

04 Mayıs 2011 03:00

T24-  ABD Büyükelçisi Edelman, 2004’te bir Erdoğan analizi yazdı: Tanrı’nın ona Türkiye’yi yönetme görevi verdiğine inanıyor. Demokrasi vizyonu için şu anda yegâne ortak. Kriptoda ayrıca Tüpraş’ın sonradan iptal edilen ilk satışına ilişkin olarak “ Cüeyd Zapsu, Erdoğan’ın ve kendisinin satıştan kazanç sağladığını itiraf etti” iddiası var. Zapsu ise iddiayı reddetti: Doğru değil bile demem, çok komik bir iddia bu…

Taraf gazetesi ABD'li diplomatların yazışmalarını içeren belgeleri yayımlamayı sürdürüyor. Gazetenin bugün (4 Mayıs 2011) yayımladığı belge şöyle:



Tarih: 20 Ocak 2004. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ın kaleme aldığı “KİŞİYE ÖZEL” telgrafın başlığı: “Türk Başbakanı Erdoğan Washington’a Gidiyor: Zorlu Sınavlar Karşısında Ne Kadar Güçlü Bir Lider?” Telgrafın tam metni şöyle:

 

(1)ÖZET: Başbakan Erdoğan, Washington’ın diğer konuların yanı sıra Kıbrıs, iktisadi reform ve terörizme karşı mücadele meseleleri üzerinde durmasını bekliyor. Bunlara karşılık, Erdoğan şunlar için bastıracaktır: 1) Türklerin Kuzey Irak’ta de facto (fiili) bir Kürt devletinin büyüyüp gelişmesi olduğuna inandığı süreci engelleyecek somut ABD faaliyetleri, 2) Irak’ta PKK’ya karşı somut ABD eylemleri, 3) Kendi hükümetine ABD hükümetinin vereceği net bir destek. Türk tarafı bu ziyareti, esas olarak kapsamlı ortak stratejimizin genişletilmesi olarak değerlendirirken, Erdoğan ayrıca kamuoyu önünde somut sonuçlar olarak nitelendirebileceği bir gelişme de umuyor. Aynı zamanda, Erdoğan halihazırda Türkiye’nin önde gelen siyasi figürü olarak rakipsiz de olsa, o ve partisi, zorlu sınavlarla karşı karşıya ve eğer bu sınavların üstesinden gelemezlerse, bu onun hükümetteki ömrünü, Türkiye’nin demokratik gelişimini ve ABD-Türkiye işbirliğini etkileyecektir. ÖZETİN SONU.

 

(2) Başbakan Erdoğan, 28-29 ocakta, yönetimin (Bush yönetimi kastediliyor), kendisini eşit bir ortak olarak kabul ettiğini göstermek istediği Washington’a yapacağı ziyarete hazırlanırken, siyaseten yüksek bir noktada ve ender bir talihe sahip durumda görünüyor.

 

(3) Erdoğan, şu konularda Türkiye’nin harekete geçmesi yönündeki ABD beklentisinin açıksözlü ifadelereini işitmeye hazır: 1)1 mayısa kadar Kıbrıs’ta bir çözüm sağlanması, 2) inandırıcı iktisadi reformlara ve makro politikalara yönelinmesi, 3) İslamcı olanlar dahil, her çizgiden terörist gruba karşı çekince göstermeksizin işbirliği yapılması (Erdoğan “İslami terörizm” terimini reddediyor), 4) Irak’ta işbirliği yapılması, 5) Ermenistan’la sınırın açılması, ve 6) Ekümenik Patrikhane’ye ait Heybeliada Ruhban Okulu’nun, Patrikhane açısından kabul edilebilir olacak bir yolla yeniden açılması.

 

(4) Bunlara karşılık Erdoğan da ABD-Türkiye ilişkilerinin daha üst bir düzeye çıkarılmasının doğrudan şunlara bağlı olduğunu savunacaktır: 1) ABD’nin kuzey Irak’ta de facto (fiili) bir bağımsız Kürt devletinin adım adım oluşmasını hoşgördüğü yönünde her meşrepten Türkte bulunan ve dolayısıyla da öfkelenmelerine yol açan kanaati giderecek açık, siyasi ve diplomatik adımların ABD hükümeti tarafından atılması; 2) Irak’taki PKK tehdidinin ortadan kaldırılması için somut ABD hükümeti adımları; 3) Türk hükümetinin yeni Kıbrıs girişimi için üst düzey ve sürekli ABD hükümeti desteği; 4) ABD’nin demokratik seçimle işbaşına gelmiş hükümetin arkasında durduğunu gösterecek mümkün olan en açık işaret.

 

KİMİNLE İŞ YAPIYORUZ?

 

(5) Karizmatik, sıradan insanlarla ilişki kurabilme yeteneğine ve ülke çapında binlerce parti üyesinin adlarını ve yaptıkları işleri akılda tutabilmesini sağlayan muazzam bir hafızaya sahip bir adam olan Erdoğan’ın güçlü bir pragmatik yapısı var. Pragmatizmi, onu geçmişindeki radikal İslamcı çevreden uzaklaştırdı —bu nokta bize Erdoğan’ın eski ruhani lideri Kemal Hoca tarafından memnuniyetsizlikle işaret edilmişti. Erdoğan’ın pragmatizmi aynı zamanda onun bir yandan hatiplik yeteneğini ve laikçi müesses nizam tarafından zulme uğramış birisi olarak kendi şahsiyetini kullanarak dindar destekçilerinin kalplerini kazanmayı sürdürürken, İslami başörtüsü giyme gibi konuları da hızla gündem dışına itmesine neden oldu.

 

(6) Velhasıl, doğal bir siyasetçi olan Erdoğan sıradan insanları anlama ve ortalama bir yurttaşın dertleri ve hevesleriyle empati kurduğunu gösterebilme yeteneğine sahip. Yolsuzlukla, imtiyazla mücadeleye ve muhafazakar gelenekleri savunmaya hazır bir “Anadolu’nun Koruyucu Lideri” imajını yansıtıyor. Sonuç olarak da, onun AK Parti’si Kasım 2002’deki genel seçimlerde parlamentoda üçte iki çoğunluk kazandı. AK’ Parti’nin ulusal düzeyde değişimin partisi olduğu şeklindeki imajı, belediyeler düzeyinde hizmet verme konusundaki iyi sicili ve geçerli siyasi alternatiflerinin olmayışı sayesinde, AK Parti 28 martta ülke çapındaki yerel seçimlerde oyların yüzde 50 civarındaki bir kısmını kazanabilir. Partinin içinden kişiler, böyle bir sonucun AK Parti’ye, muhtemelen İstanbul, Ankara, hatta belki AK Parti’nin şimdiye dek iyi sonuç alamadığı İzmir ve diğer büyük kentlerin çoğu dahil olmak üzere Türkiye’deki 3200 belediyeden yüzde 65’inin ya da daha fazlasının denetimini vereceğini söylüyorlar. Türk müesses nizamının Erdoğan’ı küçültmek için attığı her adım - ister yasa yapmasını engellemek, ister niyetlerini eleştirmek suretiyle olsun - onun Türkiye’nin kentsel alanlarındaki ve Anadolu’nun bağrındaki popülaritesini büsbütün pekiştiriyor. Ona karşı muhalefet, devlet aygıtının muhtelif noktalarında keskin biçimde sürse de, halihazırda Erdoğan’ın karşısında hiçbir ciddi siyasi rakip ya da parti yok.

 

(7) Dahası Erdoğan, hükümetinin tam olarak uygulanması halinde Türkiye’de demokrasiyi önemli ölçüde kuvvetlendirecek olan siyasi reformları sayesinde AK Parti’nin yandaşlarının çok ötesinde ve aynı zamanda Avrupa Birliği’nde itibar kazandığını da biliyor. Hükümetinin, AK Parti yandaşlarının desteklediği yasa ya da düzenlemeleri parlamentodan geçiremeyişi — arazi tapu reformu (Cumhurbaşkanı Sezer’in veto ettiği 2B kastediliyor), Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) Reformu, Kuran kursları reformu - Erdoğan’ın desteğini erozyona uğratmadı. Esasen, AK Parti konusunda temkini elden bırakmayan merkez sağdaki Türkler, bizle konuşurken, müesses nizamın bu reformlara muhalefetinin zararlı olduğunu teslim ediyorlar. Türkiye’nin düşük enflasyonu ile otuz yılın en düşük faiz oranlarını, AK Parti hükümetinin faaliyetlerinden ziyade şansla, Merkez Bankası’nın becerisiyle ve küresel piyasa trendleriyle açıklamak mümkün bile olsa, bunun siyasi kazancını elde eden Erdoğan oldu.

 

(8) Türkiye’nin AB üyeliği için çalışmayı, AB başkentlerinde doğrudan kampanya yürüterek yüksek profilli bir yaklaşımla götüren Erdoğan, geçen yıl boyunca AB liderleri tarafından ağırlanmanın tadını çıkardı. Washington gezisi öncesinde AB Komisyonu Başkanı (Romano) Prodi ve Almanya Dışişleri (Joschka) Fischer’le de olumlu ziyaretler gerçekleştirmiş olacak ve Alman Şansölyesi (Gerhard) Schröder’ün şubattaki ziyaretini de dört gözle bekliyor. Bu noktada, Erdoğan kendini Müslüman dünyanın en önemli liderlerinden biri (eğer en önemlisi değilse) olarak görüyor.

 

ERDOĞAN’IN ABD İLE İLİŞKİLER KONUSUNDAKİ GÖRÜŞÜ

 

(9) Erdoğan, ABD desteğinin Türkiye’nin ekonomisi ve AB hevesleri açısından önemli olabileceğini görüyor. Türkiye’nin bize karşı olan çelişkili hislerini yönetmeyi kendi görevi sayıyor; aynı zamanda Amerikan yanlısı diye etiketlenmekten uzak durmak istiyor. İkili ilişkilerin Mart 2003’te dibe vurması sonrasında, Türk hava sahasını Irak Savaşı için kullanıma açmasından bu yana, bir yandan bizimle çok yakın görünmemeye özen göstererek, bazı destekleyici adımlar attı. Koalisyon’a (Irak’taki işgal güçleri kastediliyor) destek vermek üzere Türk birliklerinin konuşlandırılmasına yetki verilmesi yönünde çalıştı. ABD birliklerinin İncirlik Üssü üzerinden rotasyonuna razı oldu. ABD’nin uzun zamandan beri mevcut olan arzularına uygun biçimde, Kasım 2002’de Türkiye’yi Kıbrıs’taki çözümsüzlük tavrından uzaklaştıraya çalışan cesur bir adım attı ve şimdi daha fazlasını yapmaya hazır olabilir. Ekümenik Patrikhane’nin Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun yeniden açılmasına yaklaşımı geçmişteki başbakanların hepsinden daha açık görünüyor.

 

(10) Öte yandan, birçok Türkün de Kuzey Irak’ta de facto (fiili) bir bağımsız Kürdistan kurulmasında Amerikan işbirliği olarak gördüğü durumdan ve PKK/KADEK/KHK’ya (ABD o dönemdeki resmi yazışma ve açıklamalarında, örgüte karşı tutumunun sürekliliğini ve istisnasızlığını vurgulamak için, PKK’nın üstlendiği muhtelif isimleri birarada kullanmaya özen gösteriyordu) karşı somut bir ABD hareketi olmamasından duyduğu rahatsızlığı kamuoyuna açıkladı. AK Parti’nin parlamento grubundaki ya da kabinesindeki anti-Amerikan hissiyatı kontrol altına almadı (Savunma Bakanı Gönül kısa süre önce İstanbul’daki bir sempozyum sırasında yaptığımız görüşmede bize, Dışişleri Bakanı Gül’ün kapalı toplantılarda, parlamentonun 1 Mart 2003’te ABD konuşlandırmasını reddeden kararını övmeyi ve ABD’yle ilişkilere karşılık daha Arap/İslami yönelimli bir dış politikayı savunmayı sürdürdüğünü söyledi). Yine de, Erdoğan ve Gönül ile Adalet Bakanı Çiçek gibi bakanlar, hükümetlerine ABD desteğini Erdoğan’ın ayakta kalması için elzem sayıyorlar ve Erdoğan başarılı bir ziyaret istiyor.

 

ERDOĞAN’I BEKLEYEN DAHA ZORLU SINAVLAR

 

(11) Erdoğan, AK Parti ve onun hükümeti, Erdoğan’ın bunları iyi idare edememesi durumunda, 2004 sonu itibariyle onun ülkeyi yönetme yeteneğini ve onun ve bizim dinamik ve derin bir ABD-Türkiye işbirliğini sürdürme yeteneğimizi ciddi biçimde zorlamaya başlayabilecek yarım düzine ciddi iç politika sınavıyla karşı karşıya:

 

»ERDOĞAN’IN KARAKTERİ: Erdoğan’ı özellikle de dış ilişkilerde siyasi dinamikleri yanlış hesaplamaya ve dengesini bozabilecek kişilerin saldırılarına ciddi biçimde açık hale getiren nitelikleri var. Birincisi, çok baskın bir gurur. İkincisi, Tanrı’nın onu Türkiye’ye yönetmek için hazırladığına inanmasından kaynaklanan gem vurulmamış bir hırs. (Erdoğan’ın ve karısı Emine’nin 1997-2003 yılları arasında yakın sırdaşı olan Mustafa Bilginer bu özelliği Erdoğan’ın karakterine ilişkin bir kitap taslağında inceledi; Erdoğan Ekim 2003’teki Ak Parti Kurultayı’nda, Allah tarafından verilen bu görevi vurgulamak için Kuran’a atıf yaptı.) Üçüncüsü, sağlam ve yetenekli bir danışmanlar çevresinin oluşmasını, kendisine taze ve yaygın enformasyon akışını ya da parti genel merkezi, hükümet ve meclis grubu arasında etkin iletişim sağlanmasını engelleyen otoriter bir tek başınalık hali. Bu hal, onu aynı zamanda istisnai biçimde alıngan kılıyor. Dördüncüsü, sahip olduğu maço imaja rağmen, onu ürkekleştiren ve hızlı ve sağlam kararlar gerektiren anlarda bile zamana oynamaya meyyal kılan aşırı kibirli bir iktidarda kalma arzusu. Beşincisi, kendisini, sadece arasıra kamuoyuna yaptığı sert açıklamalarda değil ama aynı zamanda kadınları AK Parti içinde anlamlı karar verici konumlara getirmeye isteksiz olma şeklinde de gösteren bir kadınlara güvensizlik hali.

 

»RAKİP GÜÇ MERKEZLERİ: Kabinedeki bakanlar, Erdoğan’ın danışmanları ve bir grup milletvekili bize sürekli olarak Erdoğan ve Gül arasındaki gerginlikleri ve Gül’ün defaatle Erdoğan’a alttan alta vurma çabasında göründüğünü anlatıyorlar. Daha İslamcı AK Parti milletvekilleri arasında güçlü bir desteğe sahip olan Meclis Başkanı Bülent Arınç da, devlet görevlerinde başörtüsü giyme hakkını öne sürmek gibi tartışmalı konularda Erdoğan için sorun yarattı. Arınç son yedi aydır alçak bir profil ortaya koysa da, bir sorun yaratma merkezi olma özelliğini koruyor, özellikle de ABD’yi ilgilendiren konularda (birliklerin İncirlik’ten rotasyonu gibi.)

 

»TEKNOKRATİK DERİNLİK EKSİKLİĞİ: AK Parti’nin görevlendirdiği bazı kişiler, işi yaparken öğrenme yeteneğine sahip görünüyorlar, diğerleri ise istidatsız ya da özel ve cemaatçi çıkarlar peşinde görünüyorlar. AK Parti, bürokrasiyi kontrol altına almaktan ya da etkin biçimde çalıştırmaktan uzak. Sadece AK Parti’ye karşı derin önyargıları olan laikçi soldakilerden değil, aynı zamanda sağda irtibatta olduğumuz şahıslardan da, sürekli olarak, AK Parti’nin ulusal ve yerel düzeyde göreve getirdiği kişilerin istidatsız ve dar kafalı İslamcılar olduğunu kanıtlayan anekdotlar işitiyoruz. Kabinedeki bakanlardan ülkenin her yanındaki alt düzey parti aktivistlerine kadar AK Parti yetkilileri, partinin marttaki yerel seçimlerde istidatlı ve geniş kabul gören adaylar seçmesinin ziyadesiyle zor olacağını ve tartışmalı ya da yeteneksiz AK Parti adaylarının seçilmesinin de AK Parti’nin hem yerel hem ulusal düzeydeki yönetme yeteneği açısından sorun yaratacağını söylüyorlar.

 

»HALKLA İLİŞKİLER (PİAR) KONUSUNDAKİ ZAYIFLIK VE GİZLİ GÜNDEMLER İMAJI: Erdoğan, haber döngüsünün önüne geçebilmeyi ya da bununla başa çıkabilmeyi beceren danışmanlardan yoksun; danışmanlarının hiçbiri Türk ordusuyla iyi çalışma ilişkilerine sahip değil. Erdoğan hükümeti, geniş bir kesime ve açık şekilde danışmak konusunda ya da yasama girişimleri, uzun zamandır bekleyen reformlar ya da dış politika adımları (mesela ABD birlik konuşlandırması ya da rotasyonu) için kamuoyunu hazırlamak konusunda sürekli olarak başarısız kaldı. Sonuç olarak AK Parti, Cumhuriyet karşıtı, derin bir İslamcı gündeme sahip olduğu ya da ülkeyi sattığı şeklinde, müesses nizam tarafından istismar edilen bir izlenim yaratıyor; bu da müesses nizamın, hükümetin geri adım atmasına neden olan (dez)enformasyon kampanyalarına yol açıyor.

 

»YOLSUZLUK: AK Parti sıradan yurttaşın yolsuzluğa duyduğu kuvvetli tepkiyle iktidara yürüdü. Erdoğan’ın servetini İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında aldığı komisyonlar sayesinde oluşturduğu iddiaları hiçbir zaman kanıtlanmadı ancak biz, işin içindekilerden giderek artan biçimde Erdoğan’ın özel sekreteri Hikmet Bulduk, Mücahit Arslan ve Cüneyd Zapsu’nun genel bir nüfuz işportacılığı yaptığını işitiyoruz. Akşam’ın Ankara Temsilcisi Nuray Başaran bize Zapsu’nun ona 13 ocakta, Tüpraş’ın (devlet petrol rafinerisi) bir Rus ortağın da dahil olduğu konsorsiyuma satılmasından (TÜPRAŞ’ın yüzde 65’inin 1.3 milyar dolara Rus Tatneft firmasının dahil olduğu konsorsiyuma satılması kastediliyor, ancak bu satış daha sonra yargı kararıyla iptal edilmişti) Erdoğan’ın ve kendisinin “doğrudan” kazanç sağladığını itiraf ettiğini söyledi. Erdoğan’ın bir gıda dağıtım şirketinde doğrudan önemli bir pay sahibi olması da (Erdoğan’ın Emniyet Gıda A.Ş.’deki hisseleri kastediliyor) kamuoyunda tartışma yarattı.

 

»İSLAMİ KOMPLEKSLER VE ÖNYARGILAR: Başbakanlık Müsteşarı (Ömer) Dinçer (Cumhuriyet’in anlamını sorguladığı 1995 tarihli makalesini hala savunan bir kişi), Eğitim Bakanlığı Müsteşarı (Necat) Birinci (geçmişte, kendisinden “ümmetçi”; yani daha büyük İslami bir düzenin yandaşı ve Cumhuriyet’in karşıtı olarak olarak söz eden bir kişi) ve devlete ait TRT’nin Genel Müdürü (Şenol) Demiröz (bir zamanlar Afgan köktendinci Hikmetyar’a bağlılıklarını bildiren bir kişi) gibi bazı atamalar müesses nizamın kalbini - Silahlı Kuvvetler, Cumhurbaşkanlığı ve Yargı - derinden huzursuz etti. Erdoğan’ın bu duruşları (söz konusu bürokratların açıkladıkları görüşler kastediliyor) kınamayı reddetmesi, İslami cemaatlerin ve grupların (Fethullah Gülen’in yandaşları da buna dahil) nüfuzunun düzeyine ilişkin sorular ve Türk Hizbullahı’nı destekleyenlerin AK Parti’nin Güneydoğu’daki taşra yapılanmasındaki mevcudiyeti, Büyükelçiliğin uzun zamandır irtibatta olduğu ve kendileri de dindar olan kişilerin çoğunda derin kaygılara neden oluyor. 10 ocakta İstanbul’da bir sempozyumda yaptığı konuşmaya yansıdığı üzere, Erdoğan’ın kendisi de “kapalı cemaat zihniyetinin” (cemaatçilik) siyasetteki zararlı etkisinin farkında ama bu durumu nasıl kontrol edebileceği cevapsız bir soru olmaya devam ediyor.

 

YORUM

 

(12) Erdoğan, Türkiye’de reform ve daha geniş refah için duyulan ikiz arzuya dayalı bir siyaset yapıyor, geleneksel olarak iktidarı ve refahı kendisine saklayanlara en azından bu yerin şerefini başka bir elite devretmeleri için meydan okuyor. Nihai yönelimini ve başarısını zaman gösterecek ama, şu anda Erdoğan, Avrupa’ya entegre olmuş başarılı, demokratik bir Türkiye öngören ABD vizyonuna doğru ilerleme sağlamaya muktedir tek ortak. EDELMAN

 

 

“Çok komik bir iddia bu... Edelman’a yakıştıramadım”


Başbakan Erdoğan’ın eski danışmanı, işadamı Cüneyd Zapsu’yu, eski ABD Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ın kendisi hakkında yazdıkları konusunda arayıp görüşünü aldık. Zapsu, TÜPRAŞ’ın sonradan iptal edilen ilk satışından kendisinin ve Erdoğan’ın doğrudan kazanç sağladığını Akşam gazetesinin o günkü Ankara Temsilcisi Nuray Başaran’a itiraf ettiği şeklindeki iddia konusunda net konuştu: “Doğru değil bile deme gereği duymuyorum, çok komik bir iddia bu!”

 

Zapsu’nun konuyla ilgili olarak Taraf ’a söyledikleri şöyle:

 

“Nuray Hanım’ı tanırım, tabii ki ona böyle bir şey söylemiş olmam mevzubahis değil. Onun için çok hayalkırıklığına uğrarım eğer Eric Edelman’ın imzasıyla böyle bir yazı gitmişse... Edelman’ı da gayet iyi tanırım. Normalde böyle bir şeyin dedikodusu bile olmaz. Böyle gelen bir konuyu ciddiye alıp telgrafa yazmasını kendisine yakıştıramadım. Çok merak ediyorsa check etmesi lazımdı, bunu açıp bana sorabilirdi. Bu bana ABD’nin enformasyon ağının ne kadar güçsüz olduğunu da gösteriyor.”