Şu sıralarda Ebola salgını ile ilgili haberler sadece hastalığın çıktığı Batı Afrika’da değil, Avrupa ve ABD’de de medyanın sürekli baş konusunu oluşturuyor! Bazı Amerikan medya kuruluşları bir anlamda Ebola isterisine tutulmuş gibiler. Bunun sonucunda da halkta bu virüs salgınından korku o derecede artıyor. Oysaki uzmanlar Ebola virüsünün Batı Afrika dışındaki bölgelerde bulaşma olasılığının oldukça düşük olduğu görüşünde.
'Ebola konusunda abartılı korkular var'
Münih'deki Ludwig-Maximilans Üniversitesi'nde psikoloji dersleri veren Eva Lermer, "Düşünme söz konusu olunca insanlar tembelleşiyor ve her şeyin otomatik gerçekleşmesini bekliyorlar. Bir sorunla ya da çetrefil bir durumla karşı karşıya geldiğimizde, bir anda düşünmek durumunda kalıyoruz ve duygusallıktan rasyonelliğe geçmek gerektiği için de zorlanıyoruz. Bu da hoşumuza gitmiyor” diye konuşuyor. Psikolog Lermer, insan, duyguları ile hareket ettiğinde tehlikeleri hafife alma ya da abartma eğilimi gösterdiğini de söylüyor. Uzman, işte bu sebeple Almanya’da kimseye Ebola virüsü bulaşmamış olmasına rağmen halkın Ebola konusunda abartılı korkuları bulunduğuna işaret ediyor. Stuttgart Üniversitesi'nde Sosyoloji Profesörü olan Ortwin Renn ise bu anlatılanları şu örnekle destekliyor: “Ölümle sonuçlanan hastalıklar, iyileşme oranı yüksek olanlara nazaran daha abartılı olarak algılanıyor. Almanya'da her yıl normal gripten ölenlerin sayısı 10 bin ile 12 bin arasında değişiyor. Ancak gribe yakalananların sadece yüzde 0,05'i yaşamını yitiriyor. Çoğunluk, bu hastalıktan kolayca kurtulabileceğine tam olarak inanıyor.
Abartılı algının ikinci sebebi medyadaki haberler
Ebola riskinin abartılı algılanmasının ikinci bir sebebinin de medya yayınları olduğuna işaret ediliyor. Medyada gün geçmiyor ki Ebola konusu ele alınmasın! Profesör Ortwin Renn medya yayınlarına ilişkin olarak şunları söylüyor: “Haberin kalitesi ne kadar iyi olursa olsun; bir şey üzerine ne kadar yoğun yayın yapılıyorsa, insanın bu durumdan etkileneceği inancı o ölçüde artıyor.”
Ebola virüsü IŞİD teröristlerine benzetildi
Profesör Renn, Ebola virüsünün Batı Afrika dışındaki bölgelerde insanlara bulaşması çok olası değilse bile, bu tür haberleri medyada duyan birçok insanda Ebola korkusunun arttığına dikkat çekiyor. Çünkü medyanın genelde önceden meydana geleceği kestirilemeyen, ender görülen şeyler hakkında haber yaptığını, sürekli olup-biten, sıradan şeyleri haber yapmadığını, bunun da birçok insanda riskler ve tehlikeler konusunda yanlış algılara yol açtığını belirtiyor. Uzmanlar, Ebola salgınına ilişkin haberlerde sadece konunun ne kadar sık bir biçimde gündeme getirildiğinin değil, haberlerin kalitesinin de belirleyici olduğunu söylüyorlar. Uzmanlar, bu konuda özellikle Amerikan medyasının isterik bir biçimde haber yaptığına değiniyorlar. CNN Televizyonu’nda ekim ayı başında yayınlanan bir programda, Ebola virüsünün IŞİD teröristlerine benzetilmesi ve mücadelenin de aynı teröristlere karşı yapılan mücadele gibi olması gerektiği, dış ülkelerde virüse karşı Amerikan askerlerinin devreye girmesi, ABD’de ise Ebola’ya karşı bariyerler oluşturulmasının gerektiği gibi görüşler savunulmuştu.
'Bu meslektaşlarımdan utanç duyuyorum'
Kamuya bağlı bir televizyon kuruluşunda görevli bilim muhabiri Miles O’Brien, bunun sorumsuz bir habercilik anlayışı olduğunu belirterek şu eleştirileri yöneltiyor: “Ev ödevlerini yapsınlar ve doğru dürüst haber versinler. Ama ne yazık ki medya sektöründe büyük bir rekabet var ve bazıları tehdit unsurunu abartarak kendilerine pay çıkartma amacında. Ben bu meslektaşlarım adına utanç duyuyorum.”
Almanya'da Martin-Luther Üniversitesi'nde virolog olarak çalışan Alexander Kekule, halk arasında Ebola hakkındaki korkunun, söz konusu virüsten daha hızlı yayıldığını belirterek, Almanya'da Ebola virüsünün insanlara bulaşma olasılığının neredeyse yüzde sıfır olduğunu söylüyor ve onun için de herkesi daha fazla sükûnete ve itidale davet ediyor.