Sözcü yazarı Murat Muratoğlu, son dönemde özellikle bankalardan "sıkıntılı borcu ucuza alıp sonuna kadar sömüren" şirketleri yazdı. Muratoğlu, "Normal şartlarda borcun üçüncü bir kişi ile paylaşılması yasaktır. Bırakın borcu, bütün bilgileriniz Varlık Yönetim Şirketiyle paylaşılıyor" dedi. "Peki, bütün bunlar olurken devlet ne yapıyor?" ifadesini kulanan Muratoğlu, "Düzenleme falan hak getire, bildiğin akbabaları yemliyor" tepkisini gösterdi.
Muratoğlu'nun Sözcü'de "Akbaba olmasın!" başlığıyla (13 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Akbabalar iri yapılı, leş yiyerek yaşayan canlılardır. Doğada olur da insanlar onu örnek almaz mı?
Nerede bir değeri olan bir varlık zora düşse, kokuyu alıp üzerinde uçmaya başlarlar. Sıkıntılı borcu ucuza alıp sonuna kadar sömürürler.
Literatürde “akbaba fon” olarak geçer ama bildiğin tefecidirler. Bırakın şirketleri günü gelir ülkeleri bile yerler.
* * *
İşte bu akbabalar 1996'da Peru'nun üzerinde uçuyorlardı. 1999'da Nikaragua semalarında süzülürken, 2004 yılında Kongo'yu gagaladılar. 2007'de Zambiya, 2012'de Yunanistan ve 2014'de Arjantin'in üzerinde dönüp durdular. İzlanda'yı bile salladılar. Milyarlarca dolar kar ile ceplerini doldurdular.
Son örnek Arjantin'de, borcu değerinin sadece beşte birini ödeyerek satın aldılar. Avukatlar ordusu toplamda 800'den fazla dava açtı. Yapılan iş hukuka uygun muydu? Uygundu! Kazanan tabii ki akbabalar oldu!
* * *
Filmi başa sararsak;
Bir devletin borçları boyunu aşar, borçlarını döndürmek için finans piyasalarından borçlanır.
Ekonomi her geçen gün kötüye gider. Ülkenin borçlanma maliyeti artar hatta borç bulmakta zorlanır. Faizler hızla yükselmeye başlar. Bu durum kısır döngüyü beraberinde getirir.
Ufak tefek krizler endişeleri yükseltir. Çek kırdırır gibi ülkeye yatırım yapan yatırımcılar zararına kaçar.
Fiyatlar iyice ölünce akbabalar üşüşür. Yok fiyatına varlıkları toplarlar. Uluslararası anlaşmaları da arkalarına alarak avukat ordularıyla borçlunun üzerine çullanırlar.
Tacizci yavru akbaba
Bunlar büyük akbabalar… İyi de her gün bir ülke batmıyor ki dünyada…
Bakın; Türkiye'de daha geçen hafta üç banka toplam 700 milyon lira alacağını 32,5 milyon TL'ye sattı. Yirmide birinden daha az!
Ödemeniz için her gün arayan banka zahmet edip borcunuzu başka bir şirkete sattığını bile söylemez! Sonra biri arar; “borcunuz artık bize” der. Kimsin sen? Yavru akbaba!
* * *
Telefonla yapılan “borcunu öde” tacizlerinin iyice tadı kaçar. Telefonu açmazsın aynı numaradan aynı gün 18 cevapsız çağrı alırsın.
Normal şartlarda borcun üçüncü bir kişi ile paylaşılması yasaktır. Bırakın borcu, bütün bilgileriniz Varlık Yönetim Şirketiyle paylaşılır!
* * *
Yani 1000 liralık borcunuz varsa banka bunu 50 liradan azavarlık şirketine satıyor. Şirket sizden 70 lira tahsil etse bile, şirket oldukça karlı bir iş yapacak.
Madem banka 50 liraya satacak, arayıp sorsa ya müşteriye “100 liraya kapayalım mı?” diye… Soramaz! Sorarsa yol olur. Zarar etsinler daha iyi!
* * *
Satın alan şirket önce güzel güzel ister. Sonra işin tadı kaçar.Blöfler, tehditler, baskı, taciz etme, korkutma, avukatlar, mahkemeye kadar varır iş…
Eşini aramalar, akrabalarına haber vermeler, iş yerine bildirimde bulunmalar… Hani yasaktı? Dedikodu yapar gibi;“bize borcu var, söyle ödesin ya da sen öde” diyebilir mi? Diyen var!
Peki, bütün bunlar olurken devlet ne yapıyor? Düzenleme falan hak getire, bildiğin akbabaları yemliyor!