Gündem

‘Dur ihtarına uymadı’ cinayetleri: Suriyeli Hemdan’ı vuran polis infaz düzenlemesinden yararlanırsa 'cezasızlık' listesinde yerini alacak

28 Nisan 2020 17:26
Gökçer Tahincioğlu

Türkiye’de ölümleri açıklamak kolaydır. “O da yapmasaydı” alışkanlığıyla yetiştirilen çocukların memleketinde, elbette devlet de yaptıklarını “O da yaptı” diye açıklar.

“Duvardan düştü, kalorifere kendini astı, 8. kattan elleri kelepçeli atladı…”

Ensesinden, başından, sırtından, kalbinden vurulan insanların davalarındaki savunmalar da birbirine çok benzer.

Henüz 20 yaşındaki Baran Tursun’un davasındaki savunma, silahın ateş aldığı, hedef gözetilmediğiydi.

18 yaşındaki Çağdaş Gemik’in ölümüne neden olan olayda, önce dur ihtarına uymadığı için uyarı atışı yapıldığı söylendi, sonra bu atış yapılırken polisin ayağının kaydığı, sonra kurşunun yerden sektiği.

30 yaşında öldürülen Uğur Kurt, cemevinin bahçesinde bir başka cenaze için beklerken çenesinden vuruldu. Gerekçe bu kez de kurşunun yön değiştirdiğiydi.

Başından gaz fişeğiyle vurulan çocukların dosyasında da sanık bir zahmet bulunabilirse savunmalar aynı yönde:

“Yokuştaki eğim, fişeğin sekmesi…”

* * *

Suriyeli Ali El Hemdan’ın öldürülmesinden sonra da gönüllü savunucular hemen ortaya çıktı. Zira bu insanlara göre, cezasızlık, polisin elinin soğumaması, verilen görevleri yerine getirebilmesi için olmazsa olmaz bir uygulama.

Bir kez olsun, caydırıcı cezaların benzer olayları önleyebileceğini, kötü muameleyi, işkenceyi, kanuna aykırı silah kullanımını sonlandırabileceğini aklından geçirmeyenlerin savunmaları hep aynı. Bu kez de savunma daha polis memuru tutuklanmadan yapıldı: Havaya ateş etti, kazara yere indirince silah yeniden ateş aldı.

Vatanınızı bırakmak zorunda kalmışsınız. Bir başka ülkede hayatınızı sürdürebilmek için üç kuruşa, çocuk işçi olarak çalıştırılıyorsunuz. Sokağa çıkma yasağı varken sokaktasınız. Yanınızda izin kâğıdı olsa da olmasa da polis çevirmesinden korkuyorsunuz, zira ne olacağını bilmiyorsunuz ve evet korkarsınız. Kaçıyor ve belki bir bağırmayla, belki başka bir biçimde durabilecekken, kalbinizden sokak ortasında vuruluyorsunuz. Ve ölümünüzden hemen sonra birileri zaten Suriyeli olduğunuzu, kaçmamanız gerektiğini, kaçarsanız öldürülmenizin hak olduğunu savunuyor.

* * *

Suriyeli bir çocuk işçi olmasaydı da fark etmezdi. Zira, silahı bu şekilde kullananlar, cesareti yargı kararlarından alıyor.

Misal, Aytekin Arnavutoğlu da sabıkası olduğu için öldürülmesinin üzerinde durulmayanlardan. 2006’da arkadaşlarıyla eğlenmek için dışarı çıktı. Direksiyondaydı. Önlerini bir araba kesti. Sonra silah sesleri. Polise göre, Aytekin, ‘dur’ ihtarına uymayarak hareket etmiş, hiçbir çevirmenin olmadığı, hareket halindeki trafikte, polisler, Aytekin’in bazı suçlardan arandığını da tespit etmişti.  İki kez Yargıtay’dan dönen davada, polisin, arabanın camına ateş ederek Arnavutoğlu’nu kafasından vurduğu net biçimde anlaşıldı. Başta müebbetle yargılanan polisin, sonuçta indirimlerle aldığı ceza 4 yıl 2 ay.

Bir benzeri Antalya’da yaşandı olayın. 2008’de dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle polis tarafından ensesinden vurularak öldürülen Çağdaş Gemik davasında, Yargıtay, bu tip olaylarda ağır ceza verilmesini sağlayacak “olası kast” hükümlerinin uygulanamayacağına karar verdi. Gemik’i vuran polis, yerel mahkeme tarafından, “olası kast” gerekçesiyle cezalandırılmıştı. Yargıtay bu kararı bozdu. Mahkeme ise direndi ilk kararında. Mahkeme, Yargıtay’ın, düğün ve maçlarda havaya ateş açıldığında bile ‘olası kastla öldürme’ suçundan işlem yaptığını anımsatarak, bu olaylarda aranmayan ‘hayati bölgeyi hedef alma’ kriterinin bu davada alınmasının çelişkili olduğunu vurguladı.

Ancak Yargıtay ısrarcıydı. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, ensesinden vurulan Gemik’in hayati bölgesinin hedef alındığına dair bir kanıt bulunmadığını belirterek olası kasttan ceza verilemeyeceğine hükmetti. Polis, kasten yaralamadan 12 yıl ceza aldı ve 4 yılda tahliye oldu.

Bir başka örnek, Şerzan Kurt davası. Muğla’da polis kurşunuyla ölen Kurt’u vuran polis önce müebbet aldı, Yargıtay’ın bozma kararlarından sonra, ceza “ağırlaşmış yaralama” suçundan, indirimlerle 7 yıl 6 aya düştü.

Memuriyetten atılmayan bu polisler, yargılandıkları süreçte maaşlarını almaya devam ettiler.

Cezasızlık üzeri af

Örnekleri çoğaltmak mümkün… Benzer davalarda benzer kararlar çıkıyor. Bir de son İnfaz Paketi ile yürürlüğe giren ceza indirimleri söz konusu. Zaten uzun yıllar süren davalardan sonra hafif ve indirimli cezalara mahkûm edilen polislerin büyük bölümü, ceza indiriminden de yararlanacak. Ağırlaşmış yaralama suçu paketin kapsamında değil ama kasten yaralama suçu kapsam içerisinde. Bu suçtan ceza alan polislerin, yatacakları süre yarıya düşecek. Denetimli serbestlik sayesinde kısa sürede özgürlüklerine kavuşabilecekler.

Hemdan’ı vuran polis de kasten yaralama nedeniyle ceza alırsa, bu infaz indiriminden yararlanacak. Kanuna göre öldürücü biçimde ateş etme yetkileri ancak olağanüstü koşullarda bulunan polisler, yargının verdiği cesaretle silah kullanmaya devam edebilecekler.