Almanya Hekimler Odası Başkanı Frank Ulrich Montgomery, Ebola'nın Avrupa kıtasında bir salgına dönüşebileceğine inanmıyor. Özellikle Almanya'nın çok iyi yapılandırılmış bir sağlık sistemine sahip olduğunu belirten Montgomery, ayrıca tropikal hastalıklarla mücadelede de Almanya'nın köklü bir geçmişi olduğunu vurguladı. Hekimler Odası Başkanı Montgomery, hastalığın daha fazla yayılmaması için, özellikle Batı Afrika'da görev yapan personelin çok iyi bir eğitimden geçmiş olması gerektiğini ifade etti. Montgomery'e göre, Ebola'ya karşı iyi niyetli yardımseverlere değil, en üst düzeyde profesyonellere ihtiyaç var.
Başkent Berlin'deki Dünya Sağlık Zirvesi'nin açılışında bir konuşma yapan Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier, Avrupa Birliği çatısı altında bir salgınla mücadele ekibi oluşturulmasını önerdi. Böylece birliğe üye her ülkenin bu ekibe personel katkısı sağlayarak Ebola ile mücadelede yer alabileceğini belirten Steinmeier, acil kriz durumlarında hızlı ve hedefe yönelik bir biçimde harekete geçebilmek adına benzer bir havuzun sağlık ve lojistik uzmanları için de oluşturulabileceğini ifade etti.
Avrupa Birliği'nin Ebola ile mücadelesi Steinmeier'in önerisi ile sınırlı değil. Birlik üyesi 28 ülkenin sağlık bakanları bugün Brüksel'de toplanıyorlar. Söz konusu toplantı öncesinde açıklamalarda bulunan İngiltere Başbakanı David Cameron Avrupa Birliği'nin daha önce 450 Milyon Euro olarak kararlaştırdığı Ebola salgını ile mücadele kaynağının bir Milyar Euro'ya çıkarılmasını talep etti. Cameron önümüzdeki Perşembe günü gerçekleşecek olan Avrupa Birliği zirvesinde çok daha azimli bir yardım paketinin karara bağlanması gerektiğini savundu.
Bu arada Kanada hükümeti, Ebola virüsüne karşı 10 yıllık bir çalışmanın ardından geliştirilen ancak henüz tüm denetimlerden geçip onay almamış olan 800 ampul aşıyı Dünya Sağlık Örgütü'nün İsviçre'nin Cenevre kentindeki merkezine gönderme kararı aldı. Dünya Sağlık Örgütü'nden Bettina Menne ise Ebola salgınına karşı yoğun bir mücadele veren örgütün öncelikli olarak uluslararası koordinasyonu, özellikle de salgından muzdarip Liberya, Gine ve Sierra Leone'deki koordinasyonu ve bu ülkelerin etrafındaki yaklaşık 20 Afrika ülkesindeki koordinasyonu sağlamaya çalıştığını kaydetti.
Salgının en yaygın olduğu üç Afrika ülkesinde yeterince yardımcı personel bulunmadığını belirten Menne, Ebola'nın son derece tehlikeli bir biçimde yayıldığı bölgelere giderek, burada mücadeleye katılmanın, alınan risk göz önünde bulundurulduğunda çok büyük bir sorumluluk olduğunu belirtti. Afrika'ya, Ebola ile mücadeleye katkı sağlamak için gidecek herkesin çok iyi bir hazırlıktan geçmesi gerektiğini ifade eden Menne, bu kişilerin kurslara katılmalarının, aşı olmalarının ve buna benzer aşamalardan geçmelerinin şart olduğunu, ancak bundan sonra bölgede görev alabileceklerini dile getirdi.
Bu arada Alman tarihçi Malte Thießen Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Ebola ile mücadelede ahlâki davranmadığını öne sürdü. Avrupa'daki salgın hastalıkların tarihi ile ilgili araştırma kitapları bulunan Thießen, Avrupa ile Amerika'nın, ancak kendi topraklarında ilk Ebola vakaları görüldükten sonra harekete geçtiklerini, oysa Afrika kıtasındaki sağlık sisteminin iyileştirilmesi için her zaman bu bölgeye yardım edilmesi gerektiğini savundu.