Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) verilerine göre Türkiye, dünya ülkeleri arasında benzin ve LPG'de en yüksek vergiyi ödeyen ülke konumunda.
IEA'nın 2008 yılı ikinci çeyrek Vergi ve Fiyatlar Raporu'na göre, Türkiye'de 1 litre benzin içerisinde ortalama 1.533 dolarlık vergi bulunurken, Meksika'da 0.086, ABD'de 0.133, Macaristan'da 0.900, İspanya'da 0.867, İtalya'da ise 1.196 dolarlık vergi var. Dizel fiyatları içindeki vergilerde ise Türkiye üçüncü sırada bulunuyor. Dizel fiyatlarında Türkiye'de 1 litre içerisindeki vergi payı 1.029 dolar düzeyinde iken, İngiltere'de 1.320 dolar, Norveç'te ise 1.164 dolarlık vergi bulunuyor. Bu oran Danimarka'da 0.919 dolar, İsviçre'de 0.853, Belçika'da 0.795 dolar, Çek Cumhuriyeti'nde ise 0.876, ABD'de 0.137, Meksika'da ise 0.072 dolara kadar düşüyor.
Gaza ayrı benzine ayrı muamele
Akaryakıt fiyatını rafineri ve vergiler belirliyor
Benzinde 4 günde 3. indirim
IEA'nın verilerine göre, otomobillerde kullanılan LPG fiyatları içerisindeki vergi oranı da diğer ülkelere göre yüksek düzeyde. Vergilerin ağırlığı Türkiye'de yüzde 47,6 iken, İspanya'da yüzde 6,8, Fransa'da yüzde 9,6, Almanya'da ise yüzde 17,4 oranında. Kalorifer yakıtında ise Türkiye vergi ağırlığı açısından üçüncü sırada. Yüzde 51'lik vergi oranıyla İsveç birinci sırada bulunurken, İtalya yüzde 49,2 ile ikinci, Türkiye ise yüzde 46 ile üçüncü sırada yer alıyor.
Enerji Uzmanı Arif Aktürk, petrol fiyatlarındaki hızlı düşüşün aynı oranda pompa fiyatlarına yansımamasındaki en büyük etkenin maktu olarak uygulanan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranları olduğunu belirterek, "95 oktan kurşunsuz benzinin litresinden 1.4915 YTL maktu ÖTV alınır. 98 oktanda 1.6135 YTL, kurşunlu normal ve super benzinde 1.148 YTL, Eurodizel de 1.0045 YTL, normal dizelde 0.9345 YTL maktu ÖTV alınır. Yani ürün fiyatları ne kadar düşerse düşsün ÖTV miktarı sabittir. Neredeyse yarı fiyatı ÖTV'dir" dedi. Bu miktarların 1 Temmuz 2008'de arttığına dikkat çeken Aktürk, rafineri çıkış fiyatının üzerine eklenen ÖTV ve EPDK payından sonra hesaplanan KDV de eklenince vergi oranlarının çok yükseldiğini kaydetti.
Aktürk, bu nedenle petroldeki inişlerin fiyatlara aynı oranda yansıyamayacağını dile getirdi. Aktürk, rafinerilerin ve dağıtıcıların stok durumunun da fiyat belirlemede önemli olduğuna dikkat çekerek, "Geçmişteki yüksek fiyatlardan bağlamış iseler, petrol fiyatlarındaki iniş pompa fiyatına geç yansır. Sonuçta bu ürünler direkt olarak 'Platt's Med Italia' fiyatlarına bağlı ürünlerdir. Bu ürünlerin Platt's değerleri düşerse rafineri çıkış fiyatı da düşer" dedi. Rafineri çıkış fiyatlarının Akdeniz havzasında Platt's Med Italia fiyatlarına endeksli olduğunu belirten Aktürk, 2009 başından itibaren dikkate değer düşüşlerin olması gerektiğini vurguladı.
Fiyatları Platts şirketi belirliyor
Petrol ve petrolden üretilen ürünlerin, fiziksel piyasalarda gerçekleştirilen işlemleri Londra'daki "Platts" adlı şirket tarafından raporlanıyor. Platts, bir anlamda enerji piyasasının Reuters'i. Dünyada bu alanda fiyat oluşturma görevi Platts'ın. Platts, her günün sonunda hem bölgesel, hem de ham petroller ve ürünler bazında bir "uzlaşma" fiyatı açıklıyor. Bu, petrol endüstrisinde fiziksel alımlarda "endeks" fiyatı oluşturuyor. Ülkeler ya da kurumlar arasındaki alışverişlerde de fiyatlama "Platts artı (veya eksi)" olarak belirleniyor. Platts; başta Kuzey Batı Avrupa, Akdeniz, Kuzey Amerika, Dubai ve Singapur olmak üzere tüm önemli petrol bölgelerindeki hemen tüm ham petrol ve petrol ürünleri için ayrı ayrı fiyatlarını gün sonunda açıklıyor. Türkiye'de TÜPRAŞ da; Platts'ın ilan ettiği Akdeniz bölgesi fiyatlarını 1 hafta boyunca izleyerek petrol ürünlerini sabit tutuyor, zamlandırıyor veya düşürüyor.
Akdeniz havzasındaki bütün petrol ticareti bu Akdeniz Italia endeksine göre yapılıyor. Petrol ürünlerinin satışında gümrüksüz rafineri fiyatının üzerine ÖTV ve EPDK payı da eklenerek rafineri satış fiyatı bulunuyor. Maktu olarak uygulanan ÖTV ise ürüne göre değişim gösteriyor. ÖTV'li fiyatın üzerinden yüzde 18 vergi de konunca, Türkiye OECD ülkeleri arasında akaryakıt ürünlerine en yüksek vergiyi uygulayan ülke konumuna geliyor. Dağıtım şirketleri ise kendi kar marjlarını ve diğer masrafları ekleyerek bayiler aracılığıyla tüketiciye akaryakıt ürünü satıyor. Dağıtım şirketleri, fiyatlarını tavsiye niteliğinde belirleyerek EPDK'ya da sunuyor. Akaryakıt bayilerinin ise fiyat belirleme yetkisi bulunmuyor.
Döviz kurunun etkisi yüksek
Bu arada Petder'in yayımladığı raporda da dünya borsalarında oluşan ham petrol fiyatlarının ABD doları, pompada oluşan fiyatın ise YTL cinsinden olduğu belirtilerek, bu nedenle pompa fiyatında kur etkisi bulunduğuna dikkat çekildi. Raporda bu durum bir örnekle açıklandı. Örneğe göre 1 varil brent tipi ham petrolün uluslararası piyasalardaki değeri 100 dolar ve döviz kurunun 1.2 YTL olarak kabul edilmesi durumunda, 1 varil ham petrol için 120 YTL ödeme yapılması gerekecek. Ham petrol fiyatları 50 dolara düştüğünde, döviz kuru ise 1.6 YTL'den hesaplandığında, 1 varil ham petrol için ödenen bedel 80 YTL olacak. Bu nedenle uluslararası piyasada yüzde 50 oranındaki indirim, maliyetlere aynı oranda değil kurdaki artış sebebiyle yüzde 33 oranında yansımış olacak. Raporda, ham petrol ve pompa satış fiyatlarının yüzdesel olarak kıyaslanmasının hatalı olduğu işaret edilerek kur etkisi ve vergi miktarının mutlaka dikkate alınması gerektiği belirtildi.
İthalata bağımlılık azaltılmalı
Turcas Yönetim Kurulu Üyesi Batu Aksoy, Türkiye'de artan talepten dolayı ikinci bir rafineriye ihtiyaç olduğunu belirterek, bunun gerçekleşmemesi durumunda daha fazla petrol ürünü ithal eden ülke haline gelinebileceğini kaydetti. Türkiye'nin dizelde net ithalatçı olduğunu belirterek, TÜPRAŞ'ın mevcut konumuyla dahi siparişlere yetişemediğine dikkat çekti. Daha fazla ithalatın cari açığı artıracağına dikkat çeken Aksoy, bunun da vatandaşa yansıyacağını vurguladı. Katma değerli ürünleri Türkiye'de üretmenin içeride değer yaratacağını ifade eden Aksoy, akaryakıt ürünlerinde dağıtım şirketlerine yönelik yapılan eleştirileri de kabul etmediğini belirtti. Aksoy, doğalgazda dahi fiyatlar belirlenirken son 6 aylık ortalamaların dikkate alındığı örneğini vererek, petrolün de dolar ile ithal edildiğine dikkat çekti. Dolar kurunda yüzde 40'a yakın yükseliş olduğunu vurgulayan Aksoy, akaryakıt pompa fiyatları üzerindeki yüzde 70'e yakın vergi yüküne de dikkat çekti. Bunun yanı sıra üretim, dağıtım ve yatırımın geri dönüşü gibi maliyet unsurlarının da bulunduğunu belirten Aksoy, bu nedenle konuyla ilgili açıklamaları talihsizlik olarak nitelendirdi. Aksoy, benzin ve dizelde fiyat ayarlamaların vergi ve maliyet gibi unsurları çıkardıktan sonra ancak yüzde 20'lik bir dilim içinde yapılabildiğini belirterek, Türkiye'deki rafineri sayısının artırılmasının önemine dikkat çekti. Aksoy, finansal kriz ortamına rağmen bu konuda yatırıma istekli firmaların olduğunu belirterek, ithalata bağımlılığın azalması için rafineri yatırımlarının önemini dile getirdi. Aksoy, bu nedenle rafineri yatırımında istekli şirketlerin önünün açılması gerektiğini vurguladı.