Gündem

Dünya Kadınlar Günü: Bir kadının erkek şiddetinden özgürlüğe varan mücadelesi

28 yaşında, hayatının büyük bir kısmını küçük bir şehirde, kendi deyişiyle 'erkek gölgesinde' geçirmiş bir kadın B. Güvenlik nedenlerinden ötürü kimliğini gizli tuttuğumuz B. hikayesini BBC Türkçe'ye anlattı:

29 Nisan 2018 20:30

28 yaşında, hayatının büyük bir kısmını küçük bir şehirde, kendi deyişiyle 'erkek gölgesinde' geçirmiş bir kadın B.

Hikayesi Türkiye'de ve dünyadaki milyonlarca kadınınkiyle çok benzer...

Hayatının son 7 yılının 5'i - kocasının askerde olduğu 15 ay ve evden çıkıp devletin konuk evlerine sığındığı son 8 ay dışında - fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalarak geçti.

Ama B. sonunda 'huzurla gidebildiği bir evi' olabilen kadınlardan ve geleceğe umutla bakıyor.

Güvenlik nedenlerinden ötürü kimliğini gizli tuttuğumuz B. hikayesini BBC Türkçe'ye anlattı:

7 yıl önce eşimle severek evlendik, birbirimizi çok seviyorduk ilk başta.

Eşim birkaç defa beni babamdan istedi. Bizim orada gelenektir, sıralı evlenilir. Büyükler evlenmeden küçükler evlenmez. Ondan dolayı babam beni vermedi. Babam 'Kızım bu iyi bir insan değil. İyi olsalar seni yine verirdim' dedi.

Ben de o zamanki aklımda sevgi, aşk peşine düştüm. Eşim de o zaman 'Benimle evlenmezsen intihar ederim, her şeyi yaparım' diyordu. Öyle büyük bir aşkımız vardı güya.

Babamdan 3 kez istedi beni. Babam vermeyince bana 'bana kaç' dedi. Ben de ilk başta 'Yok' dedim. Sonra bana 'Bana kaçmazsan kendimi de seni de rezil ederim' dedi. Yani biz konuşuyorduk, resimlerimiz vardı birbirimizde. Tehdit etti beni. Sen yarın öbür gün bu mahallede gezemezsin dedi.

Ben de ilk başta 'akıllı ol, yapma böyle şeyler' dedim ama tehdide devam etti. Bizim orada da töre möre var. Sevgiliymiş, gezmekmiş, dolaşmakmış öyle şeyler yasak. Eşim öyle deyince ben de mecburen ona kaçtım.

İlk başta çok iyiydi, bana düğün yaptı, eşya aldı. Annesi babası hiç şaşırmadılar, beni kabul ettiler.

2 ay falan geçmişti, kaynanam gereksiz bir şey için bana kızdı. Ben de gittim kocama 'Annen bana kızdı' dedim. Bunu deyince ilk defa kocamdan dayak yedim, ve kötü bir şekilde yedim. Beni kemeriyle dövdü. Ben hayatımda ne babamdan ne abimden bir fiske yememiştim. Kocam bana kemerini çıkararak vurduğu an bir şey hissetmedim. O an vücudum sanki uyuşmuş gibiydi.

Eşim beni dövdüğü sırada annesi babası evdeydi, kaynanam televizyon başından bile kalkmadı. O zaman bir evlilik programı vardı onu izliyordu.

Sonra 'Beni niye dövüyorsun?' deyince benim ölmüş anneme küfretti. O benim çok ağırıma gitti. Eve de dönemezdim, baba yok anne yok...

İlk defa şiddet görmüşüm ben. Tokat bile yememişken kemerle her tarafım, ayaklarımdan sırtıma, kollarıma her tarafımda kemer izi vardı...

Ben o sırada babama dönseydim bile kabul edilmezdim artık. Onu ezip geçmiştim çünkü. Hep yüzüme vurulurdu.

Sonra eşim askere gitti.15 ay rahattım, şiddet yoktu. Anne, babasıyla yaşıyordum.

Askerden geldikten sonra çocuk telaşına girdi. 'Sabret biraz' diyordum. 2 yıl çocuğumuz olmayınca iyice şiddet uygulamaya başladı. Abilerimden birinin çocuğu yoktu, eşim o yüzden sorunu bende buluyordu. Kaynanam da baskı yapıyordu 'Bir çocuk getiremiyorsun bize' diyordu.

O yıllarda eşimden gördüğüm şiddet, hakaretler… O andan sonra beni aldatmaya da başladı.

Büyükşehirde doktora gittik, eşimin sperm sayısı az çıktı. Sigarayı bırakması gerekiyordu. Eşime söyledim, inanmadı. 'Benim hiçbir sıkıntım yok' diyerek bana şiddet uyguladı. O sırada hemşireler yine kollarımdaki morlukları gördü. Hemşireye 'Düştüm' dedim. Kocam yanımdayken onlara 'kocam beni dövüyor' diyemezdim ki...

Eşim korkuturdu beni. 'Ben seni ne kadar dövsem bile asla bağırıp çağırmayacaksın. Bağırırsan seni burada gebertirim' derdi. Korkuyordum, çok korkuyordum. Allah'ıma dua ediyordum bazen gece olmasa, eşim eve hiç gelmesin diye.

Sonra evliliğimiz çığrından çıktı. Kaynanam 'bir kadın ne kadar dayak yerse o kadar akıllanır. Bu dayak yemediği için akıllanmadı, döv' falan diyordu.

Kolumda bacağımda bir dövme izi olmasaydı rahat edemiyordu sanki. Şiddetten, aldatmasından bıkmıştım. Onu bırak gururumdan bazen şüphe duyuyordum. 'Ya ben nasıl bir kadınım, kadınım ama gurursuz bir kadın mıyım? Eşim bana bunları yapıyor, ben hala daha bununla aynı evde kalıyorum, buna yemek yapıyorum, aynı evde nefes alıyorum' diyordum...

Bir iki defa darp raporu aldım ama yine de kocamı çok sevdiğim için, yuvam yıkılmasın dedim. Bir de babamı da rezil ettim çevrede, ikinci bir defa benim adım anılmasın istedim. Belki düzelir, belki içine bir merhamet girer diye hep dua ediyordum Allah'a.

O anki psikolojim zaten bozuktu, neyin doğru neyin yanlış olacağını düşünemiyordum. Bir gün ablamla konuştum, 'Gelirsem babam beni kabul eder mi?' dedim, 'Yok' dedi 'asla kabul etmez'. Ablama 'Ne yapayım?' diye sorunca, 'olmadı devlete sığın' dedi.

'Abla peki ben devlete sığınırsam rezil olmaz mıyız?' dedim. Bizim orada kadın konuk evi, devlete sığınan bir kadını hor görüyorlar. O anki durumla kendimi topladım, dedim benim kadınlık gururum çiğnendi. Ya dedim kendimi bu evden kurtaracağım, ya da bir ömür bu adamın hakaretini, şiddetini, her şeyini çekeceğim...

Karar verdim. Komşumla çok samimiydim. 'Abla' dedim, 'Bu sefer beni dövdüğünde polisi ara'.

Bir gün yine bir tartışma çıktı. Eşim beni kemeriyle dövmeye başladı. Annesi 'Oğlum ne yapıyorsun, döv ama yüzüne vurma, gider polise şikayet eder dedi. Devlet der ki karısına şiddet uygulamış' dedi. Oruçlu halimle dayak yiyordum. Komşum sesleri duyunca polisi aramış artık dayanamayıp.

Polis geldi 15 dakika sonra, bana şikayetçi olup olmadığımı sordu. Hem eşimden, hem kaynanamdan şikayetçi olduğumu söyledim. Kocama karakolda 'Buna dayanamıyorum artık, seninle ancak mahkemede görüşürüz' dedim. Beni orada da tehdit etti, 'Seni gördüğüm yerde öldüreceğim' dedi. Polisler beni hastaneye götürdüler, sağlık kontrolünden geçirdiler. Sonra kadın konuk evine yerleştirdiler.

Evden çıktığımda üstümde bir eşofman, bir de kimliğim vardı. Üstümde başka hiçbir şeyim yoktu, 7 yıllık hayatımdan hiçbir şey.

Konuk evinin müdüründen rica ettim. 'Kocam beni bulur burada, öldürür' dedim. 'Tamam' dedi, 'seni başka şehre göndereceğiz'. Güvenliğim için 'Ailenin olmadığı bir şehre git' dediler. Ben de bir şehir seçtim. Biletimi kestiler, şoföre emanet ettiler.

Polis beni karşıladı, ŞÖNİM (Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi) işlemlerim yapıldı. İlk Kabul'e götürdüler. (İlk kabul: ŞÖNİM'lere başvuran ve barınma ihtiyacı bulunan şiddet mağduru kadınların ilk gözlemlerinin yapıldığı, psiko-sosyal ve ekonomik durumlarının incelendiği ve geçici kabullerinin yapılarak iki haftaya kadar kalabilecekleri birimler)

Evde gördüğüm şiddeti bir kenara bırak, İlk Kabul merkezi de çok zordu. 17 gün bekledim orada. Madde bağımlısı, eşcinsel, türlü türlü insan geliyor. Oradaki kadınların çoğu şiddetten devlete sığınıyordu, ama yalandan dolandan sığınanlar da vardı böyle.

3 gün madde bağımlısı bir kadınla aynı odada kaldım. Bir gün kriz geçirdi. Çok korktum, 'doludan kaçarken yağmura yakalandık' dedim.

Yanımda emzirdiği çocuğuyla kaçmış 18 yaşında bir kadın vardı, o bana 'Abla ben korkuyorum, yapamıyorum, ben kocama döneyim' yine deyip döndü kocasının yanında. Yarın öbür gün kocası onu öldürse devlet der ki 'biz ona kapımızı açtık'.

Sonra çok şükür konuk evlerinde yer boşalmış, yerleştirdiler beni. Yerleştiğim yer çok güzeldi. Allah razı olsun danışmanım, müdüre hanım çok iyiydi.

6 ay kadın konuk evinde kaldım. İş buldum. ama iş bulmak da zordu. Yerini belli etmemen, saklaman gerekiyor. Hiç bilmediğim bir yerde, elimde diplomam yok... Bir yerde temizlik personeli olarak iş buldum. Hatta onlara kadın konuk evinde kaldığımı da söylemedim.

9 erkekle çalışıyordum. Bana 'abla' demelerini istiyordum. 'Ailemle kalıyorum, nişanlıyım' dedim ki bana yan gözle bakmasınlar.

'Tuvalet temizliyordum ama helalimle kazanıyorum' deyip mutlu oluyordum. Bir gün işyerindekiler öğrendiler kadın konuk evinde kaldığımı, ondan sonra patronun oğlunun davranışları değişti bana karşı. Huzurum kaçtı, danışmanımla konuştum, o işten çıktım.

6 ay sonra konuk evindeki sürem doldu. çıkmamı istediler. Ama daha ev tutacak kadar param yoktu, birikmemişti o kadar.

Başka bir konuk evinde kalmak istedim. Ama bana yer olmadığını söylediler. 'O zaman başka bir şehirdeki konuk evine gitmek istiyorum' dedim. Diğer şehirde yine aynı işlemlerden geçtim, ŞÖNİM ve İlk Kabul merkezine götürdüler.

24 gün İlk Kabul merkezinde kaldım, kapalı, dışarı çıkmak yok, telefon yok, cama çıkmak yasak. Sadece belirli saatlerde yemek yiyebiliyorsun. Çay yok, sadece sabah kahvaltıda. Koğuş gibiydi.

Orada da bir lezbiyen kız bana aşık olmuştu. Hatta bir gece yarısı uyandırdı beni. Çığlık attım. Türlü türlü insan, şok oldum. Psikolojim zaten bozuktu, daha da bozuldu. Artık dışarıdaki erkekleri bırak, içerideki kadınlardan korkuyordum.

İlk kabul psikolojini sıfıra düşürüyor. Çoğu kişi oraya dayanamıyor. Sonra o gittiğim şehirde 1 ay iş bulamadım. İlk gittiğim şehre geri dönmeye karar verdim. Orada kadın konuk evinde tanıştığım arkadaşlarım vardı. Birkaç gün onların yanında kaldım.

Sonra bir arkadaşımın yardımıyla ev buldum. Ev sahibi ilk başta 'Dul kadına ev vermem' dedi, zorluk çıkardı. 'Teyze' dedim, 'illa başımda erkeğin olması mı gerekiyor? Evini tutayım bak iyi miyim kötü müyüm, kötü biriysem çıkar evinden. Zaten zor durumdayım, sen de kapıyı kapatırsan ben nereden ev bulayım?'.

Evimi tuttum, hiçbir şeyim yoktu. Arkadaşlarım vasıtasıyla bir dernek buldum, onlar bana yardım etti, eşya verdi. Şimdi evimi kurdum. Çok güzel bir evim var. Çok şükür. Huzurla gidip içinde kalabiliyorum. Korkum yok. Allah'tan şu an tek isteğim mücadelemi sürdürmeme yardım etmesi. Çok şükür iyiyim mutluyum huzurluyum. Kendi kendime birikim yapıyorum.

Sonra İşkur'dan iş buldum. Bu yaz da kurslara yazılıp bir diploma almak istiyorum.

Bazen komşularım bana diyor 'Başında erkek olmadan olur mu?'. 'Olur' diyorum. 'Bir kadın isterse hem kadın olur, hem erkek olur.'

Bizim konuk evinde ve İlk Kabul'de bir sürü kadın vardı. Çoğu sonunda kocasına geri dönmek zorunda kaldı. Ben onlara 'Yapmayın etmeyin, düzelmez kocanız' dedim, 'Kendi kendinize yetinin' dedim ama dinletemedim.

Korktular, geri döndüler. Halleri yine aynı, yine şiddeti hakareti yaşıyorlar. Bazıları da gidiyor yanlış işlerde çalışıyor. Kolay para kazanmak istiyor.

Kasabada doğdum ben büyüdüm, düşün o kasabadan çıkıp gelip kendi başıma... Ben imkansızı başarmışım. Birçok erkek bana 'Paran yok, ailen yok, sana destek verelim' diye yanaşmaya çalışıyor.

'Ailesi yok arkasında' diyorsunuz ya, ama Allah'a şükür benim bilincim yerinde, bir de devlet var arkamda. Onlara 'Savcılığa gider sizi şikayet ederim' diyorum, öyle korkutuyorum.

Çoğu kez yeniliyorum diye hissediyordum, ağlıyordum. O zamanlarda kocamın bana yaptıkları aklıma geldikçe gururum ağır basıyordu. Evet, bana ekmek veriyordu ama o ekmeği burnumdan getiriyordu ya, onlar aklıma geldikçe ben diyordum başaracağım, 'namusumla da yaşayacağım ve imkansızı başaracağım' diyordum kendi kendime.

Eşimden hiç haber almadım. Koruma kararı var hakkımda. Duruşmamız yapılacak. Tedbir nafakasını da ödemiyor. Onun 3 ay da olsa bir hapse girmesini istiyorum. Bana yaptıklarını orada düşünsün. Cezaevine girerse onu görmeye gidip 'Burada vicdanını dinle, ben bu kadına neler yaptım diye düşün' diyeceğim. Tek isteğim bu. Bana yaptıklarını başkasına yapmasın.

Cesaretlerini yitirmesinler, hiçbir zaman 'Başımızda bir erkek olmalı' demesinler. Erkek olmadan da kendi başlarına becerebilirler, özgüvenin yerinde olduktan sonra her şeyi becerebilirsin.

Benim şu an ne annem var ne babam var, ne eşim var. Bir Allah'ım var, bir de ben varım. Çok mutluyum, yapabiliyorum, evet zorluk çekiyorum ama yapıyorum.