Dünya Çocuk Günü nedeniyle açıklama yapan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrukulu, "Her bir suç grubundan yargılananlara ilişkin verilerin erişime kapatılmasıyla eski hükümetlerle son 17 yılın karşılaştırmasının olanağı kalmadı. TÜİK verilerine göre, 2014-2017 yılları arasında 7.466’sı erkek 51.818’i kız olmak üzere toplam 59.284 çocuk cinsel istismara maruz kalmıştır" dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, her yıl ekim ayının ilk pazartesi günü kutlanan Dünya Çocuk Günü nedeniyle yazılı açıklama yaptı.
Tanrıkulu yaptığı yazılı açıklamada, 2020 yılının ilk 8 ayında 39 çocuk işçinin yaşamını yitirdiğini aktarırken, 2019 yılında ise 29’u 14 yaş ve altında 67 çocuk ve genç işçinin hayatını kaybettiği bilgisini paylaştı.
Tanrıkulu, açıklamasında çocuk yaşta yapılan evliliklere de değinirken, "Nisan Ayında infaz yasasında değişiklik yapılması teklifi TBMM Başkanlığına sunulduğu sırada hükümetin, muhalefet partilerinin grup başkanvekilleriyle yapılan bir toplantıda “çocuk yaşta evliliklerin” yasaya eklenmesini istemesi ve çocuk yaşta evliliklerin yolunu açacak bu girişimin muhalefet partileri tarafından reddedildiği unutulmamalıdır. Bu dönemde sosyal medyaya yansıyan bir belgede çocuk yaşta evliliklerin önünü açacak maddelerin var olduğu görünürken, gerçekte olmamasına karşın sosyal medyada böyle bir belgenin yayılması, akıllara 'AKP’nin çocuk evlilikleri için muhalefetin ve kamuoyunun nabzını yokladığı' olasılığını getirmiştir. Belge kamuoyunun ve sivil toplum örgütlerinin yoğun tepkisine neden olmuştur" ifadesini kullandı.
CHP'li Tanrıkulu'nun açıklaması şöyle:
"Çocukların iyi yetiştirilmesi amacıyla ilk çalışmalar 1923 yılında başlamıştır. İsviçre'nin Cenevre Kentinde toplanan kırk ülkenin delegeleri “Uluslararası Çocukları Koruma Birliği”ni kurmuş ve 54 ülkenin katılımıyla 1925 yılında Cenevre’de yapılan “Çocukların Refahı için Dünya Konferansı”nda da “Çocukların Korunmasına Dair Cenevre Bildirgesi” kabul edilmiştir.
“Uluslararası Çocukları Koruma Birliği”, Birleşmiş Milletler’in kurulmasının ardından “Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu”na (UNICEF) dönüşmüştür. Birleşmiş Milletler, 1954 yılında oybirliği ile Ekim ayının ilk pazartesi gününü “Dünya Çocuk Günü” (bu yıl 5 Ekim) olarak kabul etmiştir.
Bugün resmi açıklamalarda “çocukların ne çok sevildiği”, “çocuklarımızın ne kadar önemli olduğu”, “hükümetin çocuklar için ne çok çalışma yaptığı” anlatılacak…
Ama örneğin Adalet Bakanlığının 2002-2017 arasındaki cinsel istismar verilerini erişime neden kapattığını kimse açıklamayacak!
Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü, geçen yıl “Ceza Mahkemeleri’nde TCK Uyarınca Yıl İçinde Açılan Davalardaki Suç ve Sanık Sayıları” raporunda değişikliğe gitti ve gerekçesi açıklanmayan bu değişiklikle, toplam verilerin altına her bir suç grubundan yargılananlara ilişkin verilerin erişime kapatılmasıyla eski hükümetlerle son 17 yılın karşılaştırmasının olanağı kalmadı.
TÜİK verilerine göre, 2014-2017 yılları arasında 7.466’sı erkek 51.818’i kız olmak üzere toplam 59.284 çocuk cinsel istismara maruz kalmıştır.
Türkiye’nin 7 Aralık 2011 tarihinde onayladığı ve 2012 yılı Nisan Ayında yürürlüğe giren “Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (Lanzarote Sözleşmesi)”, devletlere, hüküm giymiş cinsel suç faillerinin bilgilerini kayıt ve muhafaza etme sorumluluğu yüklemektedir. Ancak bu yönde bir çalışma olduğuna dair hiç bir emare bulunmamaktadır.
Son 17 yılda cinsel istismar suçlarında azalma olsaydı, söz konusu veriler erişime kapatılır mıydı?
“Çocuk gelinler” sorununa da değinilmeyecek…
Nisan Ayında infaz yasasında değişiklik yapılması teklifi TBMM Başkanlığına sunulduğu sırada hükümetin, muhalefet partilerinin grup başkanvekilleriyle yapılan bir toplantıda “çocuk yaşta evliliklerin” yasaya eklenmesini istemesi ve çocuk yaşta evliliklerin yolunu açacak bu girişimin muhalefet partileri tarafından reddedildiği unutulmamalıdır. Bu dönemde sosyal medyaya yansıyan bir belgede çocuk yaşta evliliklerin önünü açacak maddelerin var olduğu görünürken, gerçekte olmamasına karşın sosyal medyada böyle bir belgenin yayılması, akıllara “AKP’nin çocuk evlilikleri için muhalefetin ve kamuoyunun nabzını yokladığı” olasılığını getirmiştir. Belge kamuoyunun ve sivil toplum örgütlerinin yoğun tepkisine neden olmuştur.
Kamuoyunda tepkilere neden olan benzer bir düzenleme önergesi, 2016 yılında da TBMM Başkanlığına verilmişti. Önerge, “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği “çocukların cinsel istismarı” başlıklı 103. maddesinin yeniden görüşülmesi sırasında AKP Milletvekilleri tarafından verilmişti. “Cinsel istismar suçu” işleyenlerin istismar ettiği kişiyle evlenmesi durumunda ceza almamasını öngören bir madde eklenmesi isteniyordu.
17 Kasım 2016 tarihinde verilen önerge kabul edildi ancak, kamuoyundan gelen yoğun tepki sonucunda tasarıdan çıkarıldı.
Nisan ayında Uluslararası İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Federasyonu (BPW) tarafından yapılan açıklamada, Türkiye’deki kadınların yüzde 25'ten fazlasının 18 yaşından önce evlendirildiği, bu oranın kırsal bölgelerde yüzde 32’ye kadar yükseldiği kaydedilmiştir. Açıklamada, 2004 yılında çocuk istismarcılarının cezalarını artıran ve tecavüzcülerin mağdurla evlenmesi halinde cezadan kurtulmasını sağlayan yasanın kaldırılmasının olumlu olduğu ancak “çocuk gelinler” sorununun halen büyük bir sorun olduğu belirtilmişti.
Yine “Çocuk Hakları Sözleşmesi”ne Türkiye’nin koyduğu çekinceler konusuna da hiçbir yetkili değinmeyecek…
20 Kasım 1989 tarihinde “Çocuk Hakları Sözleşmesi” BM Genel Kurulunda oybirliği ile kabul edilmiştir. Türkiye ise sözleşmeyi, anadilde eğitim taleplerine muhatap olmamak için “eğitim”, “ifade özgürlüğü”, “kendi kültürünü yaşatma” ve “kendi dilini özgürce kullanma” haklarını içeren 17., 29. ve 30. maddelerine çekince koyarak 1995 yılında imzalamıştır.
“Çocukları çok seven” yetkililer, Korona salgını tüm hızıyla sürerken okulların hangi akla hizmet açıldığını, 21. yüzyılda bilgisayarı ve internet bağlantısı olmayan kaç çocuğun uzaktan eğitimden yararlanamadığını anlatmayacaktır!
Bu çocuklara bilgisayar ve internet bağlantısı sağlamanın birkaç yakın şirkete verilen ihalalerden çok daha ucuz olduğu da söylenmeyecektir.
Resmi açıklamalarda çocuk işçilerin adı anılmayacak…
2020 yılının ilk 8 ayında iş cinayetlerinde 39 çocuk yaşamını yitirmiştir. 2019 yılında ise 29’u 14 yaş ve altında 67 çocuk ve genç işçi yaşamını yitirmiştir...
TÜİK’in Nisan Ayında açıklanan 2019 verilerine göre, 720 bin dolayında çocuk ekonomik faaliyette çalışmaktadır. Çocuk İşgücü Araştırması 2019 Sonuçlarına göre, çalışan çocukların yüzde 79,7’ni 15-17 yaş, yüzde 15,9’nu 12-14 yaş, yüzde 4,4’nü ise 5-11 yaş grubundaki çocuklar oluşturmaktadır. Çalışan çocukların yüzde 70,6’nı erkek, yüzde 29,4’nü ise kız çocukların oluşturduğu görülmektedir.
Çalışan erkek çocukların yüzde 65,6’nın, kız çocukların ise yüzde 66’nın eğitime devam ettiği de istatistiklerde belirtilmiştir. Bu durumda çalışan erkek çocukların yüzde 34,4’nün, kız çocukların da yüzde 34’nün eğitimine devam edemediği ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca, Avrupa Birliğinin resmi istatistik kurumu Eurostat’ın “doğuşta beklenen yaşam süresi” ve “ölüm istatistikleri”ne göre, Avrupa Birliğinde bebek ölümleri son 20 yılın en düşük seviyesini görürken, rapora dahil edilen ülkelerden Türkiye ve Karadağ'da bu sayı Avrupa Birliği ortalamasının neredeyse üç katına yaklaşmıştır.
Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu Avrupa Birliğine üyelik müzakerelerini sürdüren ülkelerde bebek ölüm oranı Avrupa Birliği ortalamasını geride bırakmıştır. Sırbistan'da her 1000 çocuktan 4,7'i bir yaşını doldurmadan ölürken bu sayı Kuzey Makedonya ve Türkiye'de 9,2 gibi önemli bir seviyeye ulaşmıştır.
Tüm olumsuzluklara karşın çocuklarımızın gününü kutlarken, resmi açıklamalarda sözü bile edilmeyen sorunların açıkça ve dürüstçe tartışıldığı, çözüm yollarının araştırıldığı yarınlardan umudumuzu kesmediğimizi vurgulamak istiyoruz!"