Hakan Özyıldız*
Geçen hafta ABD Doları kurunda gece yarısı yaşanan ani hareket konuşuldu. Nasıl olmuştu da dolar/TL kuru 6,40’lara kadar tırmanmış, sonra düşmüştü? Televizyon kanallarında, sosyal medyada yorumlar yapıldı. Daha önce swap’ı öğrenen dolar birikimcisi ahali, şimdi de “stop-loss” nedir onu öğrenmeye çalışıyor.
Dikkat edin, tanımların Türkçesi bile yok. Çünkü hepsi Londra, New York üretimi işlemler.
Sıcak paracılar ve dolarizasyon bize işsizliği, gelir dağılımı adaletini, sanayileşmeyi, eğitimi, teknolojik yeniliği, verimliliği, çevreyi korumayı, velhasıl kelam kalkınmayı unutturdu.
Sabah dolar kuruyla gözümüzü açıyoruz, borsayla devam ediyoruz. Akşam faizle kapatıyoruz.
Oysa bunlar çok kısa vadeli değişkenler. Belirsizliklerden aşırı etkileniyorlar. Çoğumuz takip etmekte zorlanıyoruz. Kambiyo rejimimiz dışa tamamen açık olduğu için, gece yarısı Japonya’da biri hapşırınca, sabah biz burada hasta oluyoruz.
Gelin dünyaya ve bölgemizdeki belirsizlikleri hatırlayalım.
ABD ve Avrupa göç sorunuyla baş etmekte zorlanıyorlar. Güneyden kuzeye göç, zengin ülkelerin kâbusları oldu. Sorunla nasıl baş edeceklerini bilemiyorlar.
Çevre felaketleri gittikçe artıyor. Çevre kirliliği, orman yangınları, buzulların erimesi vb. konularda çocuklar duyarlı, karar alıcılar duyarsız. Sürdürülebilir kalkınma sorunlarına ortak çözüm bulmakta zorlanılıyor.
ABD ile Çin arasında ticaret ve kur savaşları başladı. Çin'inin 350 milyar $ kadar ticaret fazlası var. Bunun 330 milyar $’lık bölümü ABD ile olan ticaretinden. Savaşın bitmesi için Çin’in piyasalarını dışa açması isteniyor.
Çin’in özerk bölgesi Hong Kong’da gösteriler durmuyor. Özel statüsünün sürdürülmesi isteniyor. Dünya nizamatını yönetenler Çin’e uyarı mesajı gönderiyorlar.
Japonya ve Güney Kore arasında ekonomik anlaşmazlıklar tırmanıyor.
Almanya dünyanın ve Avrupa’nın en büyük bankalarından DeustcheBank büyük bir sıkıntı içinde. Bankanın 288 milyar € batık kredisi olduğu yazılıyor. Bugüne kadar denenen kurtarma seçenekleri çalışmadı.
İtalya’da bankacılık sisteminin toplam batık kredisinin 350 milyar € olduğu yazılıyor. Çözüm bulamayan hükümetler ardı ardına istifa ediyorlar.
Anlaşma olmadan AB’den ayrılık, İngiltere’yi zora sokacak.
Arjantin’de sosyal demokrat, IMF karşıtı Peronistlerin seçimleri kazanma olasılığı ortalığı karıştırdı. Kredi temerrüt swapları (CDS) tarihi rekorlara ulaştı. Şimdi ekimdeki başkanlık seçimleri bekleniyor. Onun sonucu kalıcı hasar yaratabilir.
Hindistan ve Pakistan arasında Keşmir sorunu tekrar canlandı. Bölgede tansiyon artıyor.
Rusya’da muhalif gösteriler cılız da olsa yayılıyor,
Afrika’nın durumunu biliyoruz. Kıtanın en gelişmiş ülkesi Güney Afrika’da, iktidardaki Mandela’nın partisi, Afrika Ulusal Kongre Partisi yolsuzlukların sarmalında boğuluyor. Ülke kaos ve keşmekeş içinde.
Körfez’de ve Hürmüz boğazında İran ve diğerleri tanker safarisi yapıyorlar. Her an bir bomba patlayabilir.
Komşumuz Suriye’de İdlib ve Kuzeyinde “güvenli bölge” konuları tartışılıyor.
Doğu Akdeniz'de doğal gaz aramaları bölgesel risk olmaya aday.
Çevrede bunca belirsizlik varken Türkiye ekonomisinin koruyucu kalkanları nasıl? Bütçe açığı, TCMB’den gelen paralara rağmen tırmanıyor. Borçlanmanın hızı kesilemiyor. Para politikası, aşırı dolarizasyon nedeniyle etkisini neredeyse kaybetmiş durumda. Enflasyon, dünyayla karşılaştırıldığında çok yüksek. TCMB’nin enflasyonla mücadele politikası tartışmalı. Net uluslararası rezervler düşük düzeylerde. Buna karşılık gerek dış gerek iç borçlar tarihi zirvelerinde.
Şimdi bir de S-400 alımları, “yeni parti”, parti kongreleri, kayyum atamaları, emekliliğini isteyen generaller vb. siyasi belirsizlikler gündemde yerini almaya aldı.
Kısacası dışta ve içte bunca belirsizlik olunca spekülatörlere gün doğuyor. Sıcak para yatırımcıları karlarına kâr katıyorlar. Ekonomi toplamı sıfır olan bir oyundur. Birileri kazanıyorsa birileri de kaybediyor demektir. Kaybedenler her zaman ve her yerde “dar ve sabit gelirliler” olur.