Ekonomi

Dolar en fazla 1.40 olur

Ekonomist Bülent Toptaş: “Türkiye krizden nasibini küçülerek ve fakirleşerek alacak. Türk lirası hâlâ avantajlı, dolar çok artmaz.”

06 Ekim 2008 03:00
Ekonomist Bülent Toptaş Türkiye’nin 2009 boyunca sürecek krizi atlatmak için siyasi istikrara ihtiyacı olduğunu söyleyerek, bunun için AB ve IMF çapalarının önemini vurguladı.

Taraf gazetesine konuşan ekonomist Bülent Toptaş’tan satır başlarıyla global kriz değerlendirmesi:

Türkiye krizden nasibini küçülerek ve fakirleşerek alacak. Türk lirası hâlâ avantajlı, dolar çok artmaz, hisse senedi de cazip.”

Bu kadar türbülans oldu, Türkiye büyük bir dayak yemedi. Eskiden olsaydı, dünyadaki kriz ilk bizi vururdu. Bugün yabancı şirketler Türk şirketlerinden daha riskli durumda.”

"Türklerin yurtdışında kayıtdışı 100 milyar doları var. Bu krizde en büyük darbeyi tasarrufunu yurtdışında tutanlar yedi. Paralarını konut tahvili fonlarına yatırdılar, kaybettiler.”

Bankalar kolay para bulamayacağı için vatandaşın tüketici kredilerinde ve kredi kartlarında sorun çıkacak. Kredi faizi yükselecek. İnsanlar borçlarını ödemekte zorlanacaklar.”

Yarın hangi büyük banka batacak soruları artık bitti. Bundan böyle ekonomik durgunluk ve işsizlikle ilgili sorunlar önem kazanacak. Hangi şirket bu global resesyondan sağ salim çıkabilecek ona bakılacak.”

11 Eylül 2001 saldırısından sonra Amerika’da insanları rahatlatmak için suni bir faiz ortamı yaratıldı. Faizler aşırı düşürüldü. Çünkü ekonomik büyüme ancak düşük faizlerle gerçekleşebilirdi. Nitekim düşük faiz oranlarıyla Amerikalılara sanal bir refah ortamı yaratıldı. İnsanlara ucuz krediler verildi, onlar da o kredilerle gidip konut satın almaya başladılar. Konuta olan talep sonucunda konutlar değerlendikçe değerlendi.”

Konut fiyatları sonsuza kadar değerlenemez. İnsanlar krediyle konut alıyor, onu yüksek fiyata bir başkasına satıyorlardı. Krediyle yeni satın alanlar da aynı konutu bir başkasına daha yüksek fiyata satıyorlardı. Bu saadet zinciri nereye kadar devam ettirilebilirdi ki? Nitekim 2006 sonundan itibaren düşük faiz politikası sürdürülemez bir noktaya geldi ve faizler yükseltilmeye başlandı. İşte o zaman da saadet zinciri koptu ve kriz tetiklendi. Konut kredilerinde geri ödeyememeler başladı. Eldeki konutlar satılmaya çalışıldı. Konut fiyatları çok çok aşağılara indi.”

Bu büyük krizden çıkan iki sonuç var. Bir, saadet zinciri mutlaka bir yerde kopuyor. İki, piyasada oluşan köpük yavaş yavaş sönmüyor. Köpük patlıyor. Çünkü piyasa mekanizması çalışıyor ve herkes panikle saldırıyor ve olay patlıyor. Amerikan Hazinesi işte bu noktada bir kurtarma planı hazırlayarak devreye girdi. Çünkü zincirleme olaylar sistematik bir riske dönüşmek üzereydi. Sistematik risk demek, dünyadaki bütün finansal sistemin çökmesi demekti. Türkiye de dâhil bütün dünya bu çöküntünün altında kalırdı. Çünkü bizim bankalarımızın parasının bir bölümü de sonuçta yabancı bankalarda. Amerikan Temsilciler Meclisi, Kurtarma Planı’nı onaylayarak dünya finans sistemindeki riski ortadan kaldırdı.”

Krizde herkesin bir payı var. Bu balondan Asya da, Avrupa da kazandı. Şimdi bu sistematik riskin altına Amerika taban oluşturdu. Yarın sabah uyandığımızda Citibank’ın, JP Morgan’ın, UBS’in battığını duymayacağız demektir bu. Zaten bu global finansal risk artık reel ekonomide bir riske dönüşüyor.”

Krizin ABD’ye maliyeti şu anda 700, 800 milyar dolar deniyor ama ödenecek fatura bundan çok yüksek olacak. Krizin maliyeti belki 1,2 trilyon olacak. Belki de 1,5 ya da 2 trilyona çıkacak. Çünkü halının altına süpürülmüş, daha bilmediğimiz bir sürü türev ürünler var.”

Bu krizin faturasını dünyada ekonominin globalleşmesinden dolayı herkes kendi çapında ödeyecek ve şu anda ödüyor da. Türkiye dâhil bütün ülke ekonomilerinin büyüme hızı düşüyor. Çünkü güvensizlikten ötürü piyasalarda kimse kimseye para vermiyor. Türkiye’ye gelecek olan paralar da bu yüzden azalacak. Bütün dünyada faizler yükselecek. Enflasyon oranları ise artacak. Dünyada durgunluk içinde enflasyon yaşanacak. Bu arada Türkiye’ye de para hem daha az hem daha pahalı gelecek. Yatırımlar azalacak. Bakın Tofaş ve Toyota üretime ara verdiler.”

Eğer bu durum kalıcı olursa ekonomide durgunluk içinde enflasyon yaşanır. Vatandaşın geliri azalır. İşsizlik artar. Ayrıca vatandaşa verilen tüketici kredilerinde de sorun çıkar. Bankalar kolay borç para bulamayacağından tüketici kredilerinin miktarı hem azalacak hem de mevcut kredilerin faizleri ve kredi kartlarının taksitlerinin faizleri yükselecek. Bu da insanların kredi kartı borçlarını ödemelerini zorlaştıracak. Oysa Türkiye’de çok geniş bir kesim bugün tüketici kredileriyle ve kredi kartlarıyla yaşıyor. Aybaşında maaşını alıyor, ya tüketici kredisinin taksitini ödüyor ya da kredi kartının asgarisini kapatıyor.

Amerika’daki krize yatırım bankalarının başındaki yöneticilerin hırsı neden oldu. Dünyadaki büyük bankaların sahiplerine bakın. Artık hiçbirinin sahibi yok. Hiçbirinde çoğunluk hissesine sahip bir patron yok. Bu bankaları, yüzde yarım ya da binde 2 yılsonu primleriyle çalışan finansçılar yönetiyor. Bu krizde batan 650 milyar dolarlık yatırım bankası Lehman Brothers’ın başında da böyle biri vardı. Bu yöneticiler, ‘Ben kısa sürede kârı nasıl maksimize ederim de yılsonu primimi yükseltirim’ diye düşündüler. Risk kavramını hiç dikkate almadılar. Çok riskli işlere girdiler ve böylece kısa sürede çok büyük paralar kazandılar, inanılmaz yüksek maaşlar aldılar.”

Bu yöneticiler bankaların hissedarlarına da büyük paralar kazandırdılar. Bir önceki yıldan daha az kazandırdıkları takdirde zaten tekrar o şirketin CEO’su olamazlardı ve o maaşları alamazlardı. Amerikan kapitalist sistemi artık CEO’ları tartışacak. Finans sektörünün yönetimi CEO’lara bırakılamaz. Müthiş bir hırs ve açgözlülük söz konusu. Bu işler onlarla yürümez artık.”
“Bu kriz bazılarının ileri sürdüğü gibi kapitalizmin sonu falan değil. Kapitalizmin ruhu devletin regülasyonlarıyla ve kontrolleriyle ehlileştirilecek. Çünkü her sistemin bir düzeninin ve sınırının olması gerekir. Hem şirketlerin yönetimlerini hem de piyasaların işleyişini denetlemek açısından Keynes geri döndü. Modern makro ekonominin kurucusu Keynes, piyasa yetersiz kaldığında devletin ekonomiye müdahale etmesi gerektiğini savunuyordu.

Krize neden olan konut kredilerine dayalı kâğıtları, tahvilleri bütün dünya satın aldı. Çin’den Japonya’ya herkes aldı. Amerika’daki ve dünyadaki bütün büyük sigorta şirketleri ve bankalar aldılar. En çok da Kanada ve İsviçre bankaları aldılar. Çünkü bunların getirileri yüksekti.Yabancı yatırım bankaları Türkiye’ye de geldiler ve üst gelir grubundakilere bu tahvillerden çok az satabildiler. Aslında Türkiye’de bu krizde en büyük darbeyi tasarruflarını yurtdışında tutanlar yedi. Etrafları bu tahvilleri satan yatırım bankalarıyla çevrili olduğu için onlar paralarını bu türden yapılandırılmış ürünleri içeren fonlara yatırdılar. Bakın... Bu kadar türbülans oldu, biz büyük bir dayak yemedik. Eskiden olsaydı, dünyadaki kriz ilk bizi vururdu. Ama bugün Türkiye, dünyanın büyük küresel şirketlerinden çok daha iyi durumda Yabancı şirketler bizimkilerden çok daha riskliler. Yabancı şirketler borçlanırken bizden çok daha yüksek faiz ödüyorlar.”

Bu kriz aslında biraz zengin ülkelerin krizi. Amerika’da bir üretkenlik sıkıntısı var. ABD’de üretim Hindistan’a, Çin’e, Latin Amerika ülkelerine dağılmış durumda. ABD’de yaratılan katma değere baktığınızda sadece Microsoft ve IBM gözünüze çarpıyor. Onların da büyük bölümü Hindistan’a kaymış bulunuyor. Kısacası ABD ekonomisinde reel ekonomideki büyüme düşük. Bu, istihdamı, refahı ve ücret artışını önlüyor. O zaman da Amerika reel ekonomiyle değil finansal piyasalarla halkına sanal refah üretiyor. Sonuçta bu saadet zinciri kopuyor ve Amerikan halkı bu krizin faturasını ödüyor.”

Eskiden Türk zenginleri için kriz dönemlerinde parayı yurtdışında tutmak güvenliydi. Şimdi krizde ilk kez Türkiye daha güvenli oldu. Eskiden parayı güvenlik amacıyla yurtdışında tutuyorlardı ve buna da ‘kefen parası’ diyorlardı. Bu kefen paraları da bir milyar dolardı. Türklerin yurtdışında tuttukları kayıtdışı paranın toplam miktarının hâlâ yüz milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Türk vatandaşlarının Türkiye’deki bankalarda tuttuğu döviz cinsinden mevduat da şu anda 100 milyar dolar civarında bulunuyor.”

Bu büyük kriz fakir ülkelerde ekonomik durgunluk, enflasyon ve işsizlik yaratacak. Türkiye küçülecek, fakirleşecek. Biz de bu krizden üstümüze düşen faturayı böyle ödeyeceğiz. Bu dönemde Türkiye’nin siyasi istikrarı sağlaması birinci şart. Siyasi istikrarın süreceği mesajının dış dünyaya verilmesi zorunlu. Yoksa global piyasalarda bu denli kriz varken, Türkiye’ye niye yatırım yapsın ki insanlar? İkincisi, yurtdışı finans çevrelerine güven vermemiz gerekiyor. Bu güven de beğenin beğenmeyin ancak IMF programını ve Avrupa Birliği üyelik sürecini sürdürmekle oluyor.”

Türkiye borçlanarak büyüyor. Dünyada likiditenin azaldığı bir dönemde borçlanarak büyüyen bir ülkenin siyasi istikrarsızlıkla bu krizden avantajlı çıkma şansı çok az. Ama IMF ve AB’yle ilişkiler gerektiği gibi yürürse ve Türkiye iyi yönetilirse, petrol fiyatının düştüğü bir ortamda Türkiye krizden avantajlı çıkabilir. Çünkü dünyada para daralsa da, kendisine duyulan güvenden ötürü Türkiye’nin risk primi düşer ve böylece Türkiye dışarıdan daha ucuza borçlanabilir. Ama Türkiye’deki siyasi hava, iyimser olmayı engelliyor. Şu anda evimizin içi çok daha düzgün olması gerekirken öyle bir ortam yok.

Krizde Türkiye dışarıdan para bulmakta zorlanmaz ama borçlanmanın maliyeti yükselir, vadesi de kısalır. Artık beş, on yıl vadeli kredi bulmalar bitti. Şimdi paralar yıllık olarak bulunacak. Oysa üç yıllık, beş yıllık vadelerle borçlanıyordu özel sektör. Şu anda dünyada hiç kimse birbirine borç vermiyor. 2001’de Türkiye’de yaşanan güvensizlik ortamının katmerlisi Amerika’da ve İngiltere’de yaşanıyor. Amerika sistematik riski bu kurtarma planıyla önledi. Çok daha sağlam bir finansal sistem kuracak. Saadet zinciri ortamında halının altına kim ne süpürdü ortaya çıkacak. Herkesin ne durumda olduğu anlaşılacak. Şu anda piyasalardaki güvensizliğin en büyük sebebi krizin ne boyutta olduğunun hâlâ bilinmemesi.”

Amerika bu krizi önlemeyi başaracak. Çünkü bu krizi önlemeyi başarmak zorunda. Bu kriz önlenmezse dünyanın nereye gideceği konusunu düşünmek bile istemem. Çünkü bu bir sistem krizi ve dünyada herkes bu krizin atlatılmasına yardımcı olacak. Yoksa Türkiye dâhil herkes bu krizin altında kalacak. Altı ay önce bu kriz sadece Wall Street’in sorunuydu. Şimdi artık tüm dünyanın, global finansal sistemin sorunu.”

Bugüne kadar dünyada yaşanan en büyük kriz bu. 1860 ya da 1929 krizlerinden çok daha büyük. 1929 bunalımı sadece ABD’nin kriziydi. Bu ise global bir kriz. Boyutu bu yüzden devasa. 150 yıllık kurumlar bile bu krize dayanamadılar. Bu kriz kısa ya da uzun sürede çözülecek. Çözüm uzun sürerse bu ülke ekonomilerin durgunluğu demektir.”

Türkiye’de bu global krizden en fazla zararı görecek sektörler otomotiv ve beyaz eşya olacak. İnsanların alım gücünün azalacağını düşünürseniz tüketicinin alabileceği her şey etkilenecek. Gayrimenkulde durgunluk başladı zaten. Türkiye’de yaşanırsa reel sektör krizi yaşanır. 2001’de biliyorsunuz bankacılıkta kriz yaşanmıştı. O zaman bankacılık kesimi döviz cinsinden aşırı borçluydu. Şimdi şirketler dışarıya borçlu. Bu dönemde bankalarımızın riski yok. Gerçi özel sektör şirketlerinin döviz borçları da uzun vadeli ama... İç pazar için üretip de yurtdışından borçlanan şirketler bu kriz ortamında çok ciddi sorunlar yaşayabilirler. Bu şirketlerin sahipleri ya ellerini ceplerine atıp şirketlerine sermaye koyacaklar ya da şirketlerine ortak alacaklar. Bu dönemde Türkiye’de de şirket birleşmeleri ve el değiştirmeleri söz konusu olabilir.

Bu krizden sonra Amerika’da hem makro hem mikro düzeyde yeni kurallar gelecek. Sistem yeniden düzenlenecek. Globalizmin çocukluk hastalığıydı bu dönem. Şimdi her şey yerli yerine oturacak.”

Wall Street’in yapısı, anlayışı, çalışma biçimi ise tamamıyla değişti. Wall Street yatırım bankacılığıydı. Şimdi yatırım bankacılığı mevduat bankacılığının bir bölümü olacak. Artık Wall Street dönemi bitti. Çünkü eski tarz yatırım bankaları bitti. Sermayenin yüz elli, iki yüz katı borçlanarak iş yapma dönemi bitti. Likidite önemli hale geldi. Ancak likiditesi güçlü olanlar ayakta kalacak.”

Bu krizden sonra kapitalist sistemde finans sistemi değişecek. Çünkü finans mühendisliği bu sistemi aşırı büyüttü. Finans sektörü reel sektörün bir gölgesi olması gerekirken ve birbirlerini beslemeleri zorunluyken reel sektörden koptu, suni bir yapı haline geldi. Şimdi mali sektör tekrar reel sektörün bir gölgesi haline gelecek ve ayakları yere basacak.”

Türkiye’de özel sektör daha çok etkilenecek bu krizden. Ama özel sektöre de çok haksızlık etmemek lazım. Çünkü uzun vadeli borçlanmış. Ayrıca özel şirketlerin 55 milyar dolarlık döviz borçlarının acaba ne kadarı gerçekten patronların yurtdışından aldıkları borçlar? Bazı şirket sahipleri yurtdışında tuttukları paralarını bankaya koyuyor ve o bankadan borçlanıyorlar. Gerçek mi o borçlar şimdi?”

Özel sektör kriz vurgunu yememek için sermayesini güçlendirmeli. Bir milyon dolar sermayeyle 500 milyon dolarlık iş yaparlarsa batarlar. Bir milyon dolar sermayeyle 5-6 milyon dolarlık iş yaparlarsa ayakta kalırlar. Bu, böyle bir dönem. Türkiye’de şirketler de bankalar gibi risklerini yönetmek zorundalar.”

Bu dönemde insanlar paralarını nereye yatıracağını iyi düşünmeli. Kriz her zaman nakit parası olan kişi için bir fırsat olabilir. Çünkü birinin krizi bir başkasının fırsatıdır. Döviz kurunun çok fazla artacağını düşünmüyorum. Risk almak istemeyen parasını Türk Lirası mevduata yatırabilir. Ama esas fırsat hisse senetlerinde. Paranın belirli bir kısmı iki, üç yıllığına hisse senetlerine yatırılabilir. Ama bu uzun vadeli bir yatırımdır. Her gün ekrana bakıp şu kadar düştü bu kadar indi derseniz psikolojiniz bozulur, hasta olursunuz.”

Türkiye iyi yönetilirse Türk Lirası güçlü kalır. Aksi takdirde Türk Lirası’nın değer kaybetme riski var. Bu yüzden Türkiye’de istikrarı sağlayacak olan IMF ve AB çapalarını çok sağlam tutmamız lazım. Bir de Türkiye’de şöyle bir mekanizma var. Bankalarda halkın 100 milyar dolara yakın döviz mevduatı var. Döviz kuru belli bir seviyeye geldiğinde bizde vatandaş döviz satmaya başlıyor. Şirketler açısından bu durum bir sigorta oluyor. Eğer insanlar sisteme güvenirlerse bu mekanizma gene çalışır. Gerçi bu global kriz ortamında her gelen haberle kur dalgalanabilir ve dolar, 1.40’a da gelebilir ama pek çok Türk de 1.40 seviyesinden dolarını satar. İki sene sonra da 1.40’tan dolar satanlar kârlı çıkarlar. Çünkü Türkiye ancak dışarıdan net sermaye ithal ederek büyüyebilen bir ülke. Bu yüzden TL’ye her zaman yüksek reel faiz vermek zorunda. TL’de duranlar uzun vadede her zaman kârlı çıkarlar.”

Krizin etkileri bir sene daha devam eder. 2009 dünya için kayıp yıl olacak. Bu krizi bazı ülkeler daha sert yaşayacak. Eğer Türkiye iyi yönetilmezse ve siyasi istikrar sağlanmazsa 2009 bizim için daha da kayıp bir yıl olabilir.”