Hürriyet'in ekonomi yazarlarından Erdal Sağlam, Merkez Bankası ve Cumhurbaşkanlığı arasında giderek büyüyen faiz tartışmaları sonrası rekor üstüne rekor kıran doların 2.60 lirayı aşması durumunda bankaların yurtdışından aldıkları döviz borcuna karşılık verdikleri teminatların yetmeyeceğini ifade etti. "Özellikle bankaların yurtdışından aldıkları kredilerde, 2.60 TL'lik dolar kurunun kritik bir seviye olduğu anlaşılıyor" diyen Sağlam, "Bankacılar, aldıkları borçlar karşılığında verdikleri teminatların dolar 2.60 TL'i aşınca artık yetmeyip, ek teminat talebinin gündeme gelmeye başlayacağını söylüyorlar" dedi.
Erdal Sağlam'ın Hürriyet'te "Bankaların 2.60 kâbusu" başlığıyla yayımlanan (5 Mart 2015) yazısı şöyle:
Bankalar yurtdışından aldıkları döviz borcuna karşılık daha çok TL kağıtlarını teminat veriyor. Faiz artınca kağıdın piyasa değeri düştüğü gibi, dolar aşırı değer kazanınca da teminat kağıtların değerindeki düşüş katlanıyor. Dolar 2.60 lira seviyelerinde geldiğinde teminat yetmeyecek ve bankalar ek teminat vermek zorunda kalacak.
Özellikle bankaların yurtdışından aldıkları kredilerde, 2.60 TL'lik dolar kurunun kritik bir seviye olduğu anlaşılıyor. Bankacılar, aldıkları borçlar karşılığında verdikleri teminatların dolar 2.60 TL'i aşınca artık yetmeyip, ek teminat talebinin gündeme gelmeye başlayacağını söylüyorlar. Bu talebin ilk aşamada çok yüksek rakamlara çıkmayacağı ama bankaların döviz talebini artırması açısından kritik bir sınır olacağını söylüyorlar. Talep artıp döviz fiyatları yükselince, ek teminat ihtiyacı daha da büyüyecek. Yani bir sarmal söz konusu…
Borç sözleşmelerinde belli kur ve faiz seviyelerinin belirlendiği, bundan sapma halinde ek teminatların gündeme geldiğini belirten bankacılar bundan önceki döviz sıkıntılarında da bu yola gidilmesi nedeniyle, döviz ve faizlerdeki hızlanmanın arttığını hatırlatıyorlar. Dolayısıyla yine ek döviz talebinin geldiği bir dolar kuru seviyesine doğru yaklaşıldığına dikkat çekiyorlar. Bankalar dışarıdan aldıkları döviz borcuna karşılık daha çok TL kağıtlarını teminat olarak veriyor. Faiz artınca kağıdın piyasa değeri düştüğü gibi, dolar aşırı değer kazanınca da teminat kağıtların değerindeki düşüş katlanıyor. Bu rasyoların haftalık, hatta günlük olarak izlenmeye başlandığı belirtilirken, teminatların yetmediği hesaplanınca ek teminatlar otomatik devreye girecek.
Merkez Bankası'nın brüt döviz rezervinin 128 milyar dolar olduğunu hatırlatan bir bankacı, Banka'nın kullanacağı net rezervlerin ise 60 milyar dolardan 42 milyar dolara kadar indiğine dikkat çekti. Brüt rezervler içinde, bankaların kısa vadeli dış borç alıp, munzam karşılık olarak Merkez'e yatırdığı dövizlerin ağırlıklı olduğunu hatırlatan aynı bankacı, ek teminatlar gündeme geldiğinde bankaların TL verip karşılıktaki dövizlerinin bir kısmını bozacaklarını ya da ellerindeki dövizi vereceklerini söyledi. Dolayısıyla bankaların hem döviz almak için ihtiyaç duyacakları TL likiditesine ihtiyacının çok artacağı, hem de döviz likiditesinin azalacağı kaydediliyor. Bu da döviz rezervlerini daha da eritecek.
Bir bankacı yaşanan durumu "Her şey TL'nin aleyhine değişmeye devam ediyor" diye özetledi. Doların, tüm para birimlerine karşı değer kazandığı bir dönemde içeride politik risklerin arttığını kaydeden bankacı, Cumhurbaşkanı'nın faiz açıklamalarından sonra TL'nin diğer para birimlerine göre çok daha fazla değer kaybettiğini hatırlattı.
Faiz silahını çekemiyor
Bankacılar, Merkez'in dalgalanmalarda döviz müdahalesi yapıp faizi artırdığını hatırlatarak, "Merkez'in faiz silahı Cumhurbaşkanı tarafından elinden alındı, herkes bunu gördüğü için tedirginlik büyüyor" dedi. Merkez Bankası'nın her şeyden önce geçmişte bol olan dövizlerin bir kısmını, aşırı büyümeye aktarmak yerine, rezervlerini artırmak için kullanması gerektiğini ama bunu yapmadığını kaydeden bir bankacı, "Şimdi döviz müdahalesi için fazla imkanı yok" dedi. Bankacı, sonunda Merkez'in rezervleri az olsa da, doğrudan müdahale yapmak zorunda kalacağını tahmin etti. Aynı bankacı, "Artık piyasada herkesin gözünün Cumhurbaşkanı ile Merkez Bankası Başkanı arasında yapılacak görüşmeye çevrildiğini" söyledi. Bankacı görüşme sonrası Erdoğan'dan gelecek bağımsızlık vurgusunun piyasayı rahatlatabileceğini ancak bu ihtimalin zayıf olduğunu da sözlerine ekledi.