Gündem

'Dokunulmazlık' meselesi bir kere daha gündemde'

"BDP'ye dokunulacak mı? Sorunun cevabını baştan vereyim. Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarından, öyle anlaşılıyor."

09 Eylül 2012 18:47

Kürşat Bumin

 
Yeni Şafak/09 Eylül 2012 Pazar
 
 
Yeni Şafak'ın Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi, hafta başında yayımladığı yazısına ("BDP'ye dokunulacak mı?', 3 Eylül) şu cümlelerle başlıyordu:
 
"BDP'ye dokunulacak mı? Sorunun cevabını baştan vereyim. Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarından, öyle anlaşılıyor."
 
Gerçekten de Başbakan'ın bir televizyon programında konuya ilişkin yaptığı açıklamadan Selvi'nin vardığı sonuç çıkıyordu. Başbakan, "...dokunulmazlık olayına gelince terör, adi suçlar bunlar üzerinde konuşabiliriz ama insanların fikrinden, düşüncesinden dolayı kalkıp burada dokunulmazlık sürecini başlatalım dersek ben bunu doğru bulmuyorum. Şu anda parlamentoda 735 kadar dosya var, çok değişik suçlar. Bunların içinde terör suçları var, teröre yardım yataklık yapanlar var, seçim kampanyalarında akşam saatini aşmış bundan dolayı haklarında dava açılanlar da var. Bunların hepsinin değerlendirilmesi yapılır, ortaya çıkan neyse bunun bedeli ödenir. Bu süreçte parlamento bu işleri farklı şekilde ele alacaktır" diyordu.
 
Bu sözlerin "dokunulmazlık" konusunda MHP cephesinden yükselen önerilerle tamı tamına uyuşmadığını söylemek yanlış olmasa gerek. Başbakan'ın bu açıklaması da içinde bayağı müphem noktalar taşımasına rağmen, açıklamanın "dokunulmazlık" meselesi ile fikir-düşünce açıklama hakkı arasına koyduğu mesafe, AK Parti grubu tarafından MHP önerisine iltifat edilmeyeceğinin bir işareti olarak algılanabilir. Meydan MHP'ye kalsa ve bu partinin önerisinde söylendiği gibi "terör eylemlerine katılma ve terörü destekleme" suçu da dokunulmazlığın dışında tutulsa yandık demektir... Yanlış anlaşılmasın, "terör eylemlerine katılma ve terörü destekleme" fiili sahici anlamıyla tabii ki dokunulmazlığın arkasına saklanamamalıdır. Ancak ülkenin "terör-terörizm" söz konusu olduğunda çerçeveyi çizen malum Terörle Mücadele Kanunu bu haliyle hüküm sürdüğü müddetçe -parlamenterler dışında kalanların başına gelenlerde görüldüğü gibi- bu önerinin gerçekleşmesi halinde Meclis de söz konusu kanuna teslim edilmiş olacaktır.
 
Abdülkadir Selvi'nin yazısından iki küçük alıntıyla devam edelim: "Başbakan da değindi, bunun için bir Anayasa değişikliği gerekmiyor. O nedenle MHP'nin, Anayasa'nın 83. Maddesi'nde değişiklik önerisi gündemde değil. AK Parti, terör suçları nedeniyle Anayasa'nın 76 ve 83. Maddelerinin dokunulmazlığın kaldırılmasına engel olmadığı görüşünde. Anayasa-Adalet Karma Komisyonu'ndaki dokunulmazlık dosyaları gündeme alınacak."
 
"AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal ile konuştuk. 'BDP'nin kapatılması ve BDP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılarak cezaevine konulması gibi bir şey gündemimizde değil' dedi."
 
Bu sözler dokunulmazlık konusuna ilişkin kuvvetle muhtemel gelişmeleri epeyce tarif ediyor gibi. Demek ki aynı Anayasa'da yer almalarına rağmen birbiriyle tanıştırılmamış iki madde (76 ve 83) dokunulmazlık konusuyla yine ilişkilendirilecek ve partiyi (BDP) kapatma ya da bu partinin grubu oluşturan milletvekillerinin tamamını değil "bazılarını" dokunulur kılarak 1994'de yaşandığı gibi bir "Meclis Darbesi"ne izin verilmeyecektir.
 
 
Ne dersiniz "Buna da şükür" diyelim mi?
 
 
Hiç değilse konuya ilişkin muhtemel süreç muharrik neden olarak Prof. Burhan Kuzu'nun (kendisi anayasa hukukçusu bir akademisyen aynı zamanda) "BDP'nin terör örgütünden farkı yok. BDP bir suç makinasıdır" tespitini esas almadı. Yani bir bakıma "Vur kapısına kilidi ve terörü esir al!" kolaycılığının iyi bir örneği.
 
"Aynı anayasada yer almalarına rağmen birbiriyle tanıştırılmamış iki madde (76 ve 83)" dedim biraz önce. Bu konuyu biraz açmamız gerekiyor çünkü gerçekten enteresan...
 
Doğan Akın (T24) yakınlarda birbiriyle tanıştırılmamış bu iki maddeye ilişkin çok yerinde, aydınlatıcı bir analiz yayımladı. Akın, Anayasa'nın "yasama sorumsuzluğu"nu tarif eden 83. ve "Milletvekili Seçilme Yeterliliği"ni hükme bağlayan 76. maddelerin "tanıştırılmamış" olmalarını şu sözleriyle çok güzel açıklıyor doğrusu:
 
"Anayasa, 76. Maddesi'nde 'milletvekili seçilemeyecekleri' sıralarken yüz kızartıcı suçlar ile devlete karşı suçlardan 'hüküm giyenleri' eşit değerlendiriyor. Ancak 83. Madde'de, bu suçlamalarla yargılanırken milletvekili seçilenler arasında kesin bir ayrım yapıyor. Yukarıda özetlenen 83. Madde, Anayasa'nın 14. Maddesi'nde sayılan devlete ve Anayasa'ya karşı suçlar kapsamında yargılananların dokunulmazlıktan yararlanamayacağını hükme bağlıyor. Fakat, 'yüz kızartıcı suçlardan' yargılanırken milletvekili seçilenler dokunulmazlıktan yararlanabiliyor!"
 
Çok güzel doğrusu... Anayasa maddelerinin birbirinden bihaber olmalarının bundan güzel örneği olabilir mi?
 
Geldik dayandık dokunulmazlık konusunda Anayasa'nın 83. Maddesi'nde karşımıza çıkan "Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14'üncü Maddesi'ndeki durumlar bu hükmün dışındadır" şeklindeki hükmüne. Yani özetle nedir, kimdir, ne işe yarar bu 14. Madde?