T24- Medipolitan Sağlık Grubu ekibi tarafından İstanbul Medipol Üniversitesi kurucu rektörü Prof. Dr. Sabahattin Aydın’ın yayın yönetmenliğinde hazırlanan SD (Sağlık Düşüncesi ve Tıp Dergisi) hükümetin mayıs ayında meclise sunduğu, kamuoyunda büyük yankı uyandıran “Tam Gün Yasa Tasarısı”nı sayfalarına taşıdı.
SD, geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi’nin bazı hükümlerinin iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verdiği “Tam Gün Yasası”nı doktorlara ve konunun uzmanlarına sordu. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın bir bileşeni olan yasa tasarısına uzmanların yorumu birbirlerinden çok farklı. Çoğunluk yasaya “hayır” derken bir bölümü de yasaya sonuna kadar destek veriyor.
“Aslında bu “full-time” çalışma gerektiren bir kanun değil, devlet memuru olan sağlık personeline “part-time” çalışma hakkı veren bir kanun.”
2005-2009 yılları arasında Dünya Sağlık Örgütü Türkiye temsilciği yapmış olan İstanbul Medipol Üniversitesi kurucu rektörü ve SD genel yayın yönetmeni Prof. Dr. Sabahattin Aydın SD’de “Tam Gün Yasası” nı değerlendirdi.
Aydın, tasarıyı değerlendirirken içeriğini tam anlamanın önemine değiniyor:
“Tam Gün Tasarısına dışarıdan bakarsak, tasarının sadece devlet hastaneleri ve devlet üniversitelerindeki hekimler ve akademisyenleri değil özel kesimde faaliyet gösterecek sağlık personelini de “esnek olmayan bir çalışma sistemi” ne mahkum edecek düzenlemeler içerdiği mesajını alırız. Kamuoyundaki yaygın kanaat de böyle. Fakat tasarının 1. ve 5. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, üniversite ve devlet hastaneleri ayrımı yapılmaksızın, sağlık personelinin kadrolarını kendi kurumlarında korumak kaydıyla diğer kamu hastanelerinde “part time” çalışabilmesine kapı açıldığı görülüyor. Yani aslında bu “full-time” çalışma gerektiren bir kanun değil, devlet memuru olan sağlık personeline “part-time” çalışma hakkı veren bir kanun. Böylece sağlık sektöründe “part time çalışma” aslında ilk defa yasal ama kontrollü bir zemine oturmuş oluyor. “
“Tam Gün Yasası tıp emeğine vurulan en büyük darbedir. Hekimler tek tipleştirilmektedir.”
Hekim Hakları Derneği Başkanı Prof. Dr. Selami Albayrak, SD’de yasa tasarısına kısa vadede neden karşı olduğunu şu sözlerle açıklıyor;“Tam Gün Yasası tıp emeğine vurulan en büyük darbedir. Hekimler tek tipleştirilmektedir. Sağlık Bakanlığı’nın uygulamakta olduğu performans uygulamasında ve SGK SUT fiyatlarında tanı ve tedavi süreci içinde bir aylık uzman ile 30 yıllık uzman, pratisyen hekimle bir öğretim üyesi aynı kalıp ile görülmektedir. Performans tanımı sadece sayısal bir parametre olarak kalmakta, işin nitelik tanımı yok sayılmaktadır. ‘Sağlığın pazarlığı olmaz’ sloganını ileri sürenler sağlık hizmeti sunumunu tam bir pazarlık haline getirmişlerdir. Önemli olan bu eleştirilerin iyi niyetle yapıldığının anlaşılmasıdır. Kanaatimce, kısa ve orta vadede ciddi sancılara sebep olacak olan bu yasa, sağlığın insan kaynağı ve fiziki alt yapısı yeterli düzeye çıkarıldıktan sonra, yani uzun vadede, faydalı olabilecektir.”
“Güvencesiz, uzun süre çalışma vaat eden bir düzenlemenin Türkiye sağlık ortamına bir katkısı beklenmemelidir.”
Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Dr. Eriş Bilaloğlu ise tasarı ile ilgili düşüncelerini şu sözlerle açıklıyor: “Mevcut sağlık ortamımız 1980’lerden başlayarak iyileştirme yerine çok bilinçli bir şekilde kötüleştirilmiş, kamu sağlık kurumları çökertilmiş ve sağlık çalışanlarının çalışma ortamları bozulmuştur. Kısacası “benim memurum işini bilir” felsefesinin bugünkü sahipleriyle yoğrulduğu bir “bugünü” savunmak mümkün değildir. Umut verici olan bu durumun farkında olan, azımsanmayacak bir kuvvetin varlığıdır. Güvencesiz, uzun süre çalışma vaat eden bir düzenlemenin Türkiye sağlık ortamına bir katkısı beklenmemelidir. SDP gereği olarak her şeyin fiyatını bilen ama değerini bilmeyen piyasa ortamına içi boşaltılmış bir kavram olarak ‘Tam Gün’ de dahil edilebilir. Sağlıkta Dönüşüm Programı, sevk sistemiyle eksiklerini ne kadar tamamlayabilecekse, bu haliyle ‘Tam Gün’le de olacak olan odur.”
“Cesur, Çağdaş, Demokrat ve Sosyal İçerikli Bir Yasa”
Eski Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı yasayı “Cesur, Çağdaş, Demokrat ve Sosyal İçerikli” diye tanımlıyor. Akarcalı SD’deki makalesinde şöyle diyor:
“Tam Gün Yasası’nın, tıbben-ilmen ve ahlaken neden doğru bir yasa olduğuna, geçenlerde Akdeniz Üniversitesi diploma töreninde isyanını dile getiren bir kızımız en güzel desteği “Profesör Hoca yüzü görmeden mezun oluyoruz” diye özetleyebileceğim konuşmayla veriyordu. Hocaların özel muayenede hasta tedavi etmekten öğrencilerle ilgilenmeye tabii ki vakitleri olmuyordu.”
Akarcalı yasaya karşı çıkanlara şöyle bir pencereden bakmalarını öneriyor:
“Evinize hırsız girmiş, arabanız çalınmış karakola gidiyorsunuz. Şikâyetinizle şöyle bir ilgilendikten sonra baş komiser sizi odasına alıyor ve “Saat 16’dan sonra özel yazıhaneme gelin bu işi orada çözelim” deyip size özel kartvizitini veriyor. Siz de daha sonra baş komiserin yazıhanesine gidip hırsızı yakalatıyorsunuz. İşiniz mahkemeye düştü ve dava uzuyor.
Hakim davanın çabuklaşması için tarafları özel yazıhanesinde kurduğu mahkemeye davet ediyor. Bu örnekleri çoğaltıp vali, kaymakam, defterdar gibi devlet memurlarına neden yaymayalım? Yaydığımız takdirde böyle bir hizmet düzeni kabul edilebilir mi? Böyle çalışan bir yere devlet denir mi?
“Bu yasayla hekimlerimiz telafisi mümkün olmayan zorluklarla karşı karşıya kalır. “
Bir diğer eski Sağlık Bakanı Dr. Mete Tan, Akarcalı’nın aksine yasaya olumsuz yaklaşıyor: “Bu konuda geçmişteki deneyimler göz önüne alınmalıdır. Zira bu girişim sağlık hizmetlerinde yeni bir kaos yaratacak niteliktedir. ‘Tam Süre’ çalışmanın başarılı olabilmesi için iki koşul vardır: Birincisi sağlık hizmeti sorunlarını bir bütün olarak ele almak. İkincisi ise ‘Tam Süre’ uygulamasını destekleyici düzenlemeleri gerçekleştirmek. Hep birlikte göreceğiz; bu ‘Tam Süre’ uygulamasının hayatı 1978 ‘Tam Süre’sinden daha kısa olacaktır. Yeni çıkan kanun taslağına göre hekimlerimiz telafisi mümkün olmayan zorluklarla karşı karşıya kalacaklardır. Ve halkımız da bundan nasibini alacaktır. Unutulmamalıdır ki ‘Tam Süre’ ve diğer yasaların hiç biri bir ‘ahlak yasası’ değildir. “
“Tam gün çalışma zorunluluğundan vazgeçilmeli, kısmi süreli ve diğer esnek çalışma seçeneklerine imkân verilmeli.”
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İnsan Kaynakları Yönetimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar da SD’deki yazısında yasanın sakıncalarına değiniyor: “Özellikle tüm üniversite ve sağlık personeli için “tam gün çalışma” zorunluluğu getirmesi; sağlık dışındaki üniversite kuruluşları ve personelinin durumunun yeterince dikkate alınmaması bakımından ciddi eksiklikler ve sakıncalar içermektedir. Tasarı bu haliyle, dünya ve ülkemiz gerçekleri ve ihtiyaçları açısından uygun ve kısa vade dışında uygulanabilir görünmemektedir. Mevcut durumda yapılması gereken, dünyadaki ve Türkiye’deki genel eğilimler ile söz konusu kuruluş, iş ve iş görenlere ilişkin gerçekler / ihtiyaçlar göz önüne alınarak tüm üniversite ve sağlık personeli için tam gün çalışma zorunluluğundan vazgeçilmesi, kısmi süreli ve diğer esnek çalışma seçeneklerine imkân verilmesidir. “
“Bir doktora birden fazla muayenehane demek, farklı yerleşim yerlerinde hizmet verebilmek demek”
Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. H. Fehmi Üçışık, hekimlerinde birçok yerde hizmet verebilmesinin getirdiklerinin altını çiziyor: “Fikrimizce hekimlerin birden fazla muayenehane açmalarına imkan tanımalı, böylece bir hekim günün belirli saatlerinde veya haftanın belirli günlerinde ayrı semtlerde veya yerleşim merkezlerinde yahut yılın belirli dönemlerinde farklı şehir veya beldelerde hizmet sunabilmelidir. “