"Sinop Hapishanesi fena değil, birkaç da ortamektep muallimi tanıdık çıktı... Sinop şehrini pek sevdim. Türkiye'nin klasik sahil şehirlerinin manzarasını arz ediyor. Fakat Ege sahilinin cazibesinden mahrum. Hapishane şehirden daha kalabalık. (...) Burada 14 tane de komünist var, ihtilattan memnu (kimseyle görüşmelerine izin verilmeyen). Tabii isimlerini bile ağzıma almıyorum, çünkü Konya Müdde-i Umumisi benim evrakıma 'komünist mefkûreli' ibaresini ilave etmeyi ihmal etmemiş. (...) Mektuplarınızı İhtisas Mahkemesi'nde Zeki adresine veya doğrudan doğruya hapishaneye yazınız...
Bir fesatlık yazacak değilsiniz ya!.."
'Sabahattin Ali'nin "İki gözüm Ayşe" diyerek başladığı bu mektup 15 Mayıs 1933 tarihini taşıyor. Sabahattin Ali'nin cezaevi mektuplarında Sinop'un yeri ayrıdır. "Başın öne eğilmesin / Aldırma gönül, aldırma" dizeleriyle başlayan "Hapishane Şarkısı V"i 1933 yılında Sinop Cezaevi'nde yazmıştır.
Türk edebiyatının en önemli isimleri arasındayken 41 yaşındayken katledilen Sabahattin Ali, bugünkü Türkiye'nin kıyılarını görseydi, ihtimal Sinop için "Türkiye'nin klasik sahil şehirlerinin manzarısını arz ediyor" demezdi. Zira Sinop, Türkiye'nin, kıyıları ve ormanları henüz yağmalanmamış birkaç köşesinden biri.
Ancak Sinop'un başı nicedir belada. Coca Cola ve Efes Pilsen'i de bünyesinde barındıran Anadolu Grubu, yargı kararlarını mevzuat değişiklikleriyle aşan bir ısrarla Sinop'un Gerze ilçesinde termik santral yapmaya kararlı. Sinoplu direniyor, Gerzeli kadınlar "Sana Sinop'u vermeyeceğiz Tuncay Özilhan" diye isyan ediyor. Ancak onların isyanını, Sinop'un tek başına direnişini hak ettiği ölçüde medyada göremiyorsunuz. Göremezsiniz; zira medya patronlarının önemli bir bölümünün enerji sektöründe işleri, ciroları ve büyük beklentileri var.
Gerze'deki isyanı son olarak gündeme getiren isim, internet sitesinde (www.banuguven.com) bağımsız gazetecilik çalışmalarını yayımlayan meslektaşımız Banu Güven oldu. Güven'in yazısını ve Greenpeace ile yaptığı söyleşinin videosunu dün T24'te paylaştık.
Çevreye değil 'çevreye duyarlı tüketiciye' duyarlılık!
"Çevreye duyarlılık" iş dünyasında yükselen bir değer ve kamuoyuna verilen mesajlarda, şirketlerin internet sitelerinde neredeyse istisnasız olarak bir "çevreye saygı" faslı yer alıyor.
Ancak Gerze'ye kurulması planlanan termik santral süreci de gösteriyor ki, genellikle lafta kalan bu iddia "çevreye duyarlılık"tan ziyade "çevreye duyarlı tüketicilere duyarlılık"tan öteye geçmiyor! Anadolu Grubu'nun termik santral projesi, "çevreye ve insana saygı" taahhütlerinin, sıra iştah kabartan yatırımlara gelince nasıl rafa kaldırıldığının son çarpıcı örneği.
Böyle düşünüyorum, zira Tuncay Özilhan'ın gerek TÜSİAD Başkanlığı sırasında yaptığı açıklamalar, gerekse Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı yaptığı (örneğin Coca Cola İçecek) şirketlerin internet sitelerinde taahhüt edilen yaklaşımlara bakınca başka türlü düşünmeye olanak kalmıyor.
Özilhan'ın şirketleri: Çevreye ve insana saygılıyız
Malum, eski TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan, Gerze'ye termik santral yapmaya hazırlanan Anadolu Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı. Coca Cola İçecek'in Yönetim Kurulu Başkanlığı koltuğunda da Özilhan oturuyor. Şu satırlar; Coca Cola'nın sitesinden (cci.com.tr) alındı. Coca Cola İçecek'in internet sitesinin menü çubuğundaki "Kurumsal Sosyal Sorumluluk" bölümünün altındaki başlıklardan birisi "Çevre." Bakın Özilhan'ın şirketi "Çevre" bölümüne hangi satırlarla başlamış:
"CCİ olarak tüm faaliyetlerimizi, çevreye olan saygımızı, doğal kaynaklara verdiğimiz değeri ve gelecek nesillerin gereksinimlerini ön planda tutarak yürütürüz. Çevreyle dost üretim süreçleri için çalışır, paydaşlarımızın bu konudaki farkındalıklarını arttırmak için işbirlikleri yaparız. Çevreye olan etkilerimizi en aza indirmeyi hedefleriz. Ancak hedefimize 'nasıl' ulaştığımızın da, en az hedefe ulaşmak kadar önemli olduğuna inanırız. Çevreyi korumanın bu dünyada yaşayan her bireyin öz sorumluluğu olduğuna inanırız. Bu konudaki tüm çalışmalara, gelişmelere liderlik etmek CCİ çalışanları olarak, iş tanımımızın bir parçasıdır..."
Aşağıdaki satırlar da, Anadolu Grubu'nun internet sitesinde (anadolugroup.com) yer alan "Enerji Grubu" başlığının altında yer alıyor:
"Anadolu Grubu, Türkiye’nin dünyada gelişmekte olan pazarlar arasında yer alması ve bu pazarda elektrik enerjisi sektörünün ön plana çıkması nedenleriyle bu sektörde yer almayı hedeflemiş ve bu yönde faaliyete başlamıştır.
Önümüzdeki dönemde de, Grup olarak enerji sektöründe Türkiye ve uluslararası pazarlarda katma değer sağlayan projelere yatırım yapılması amaçlanmaktadır.
Vizyon: Rekabetçi ve dengeli bir portföy oluşturmak suretiyle, enerji piyasasının pro-aktif ve dinamik hareket eden güvenilir grupları arasında ön sıralarda yer almak.
Misyon: Çevreye ve insana saygılı olarak katma değer yaratan, sürdürülebilir enerji portföyü oluşturmak suretiyle; enerji yatırımlarını Anadolu Grubu’nun ana sektörlerinden biri konumuna getirmek."
Özilhan: Büyüme ekolojik dengeyi tehdit ediyor
Bu memlekette "dün dündür" biliyoruz, ama birkaç satır da, Tuncay Özilhan'ın TÜSİAD Başkanı'yken yaptığı bir konuşmadan söz edelim. Tarih 14 Ocak 1993, yer Rahmi M. Koç Müzesi. Özilhan, TÜSİAD Başkanı olarak "Sürdürülebilir Gelişme İçin Çevre Platformu"nun açılışında konuşuyor:
"Özellikle son 50 yılda uygulanan büyüme ve gelişme politikaları sonucu, dünyanın doğal kaynakları ekolojik dengeyi tehdit edecek şekilde bozulmaya başlamıştır. Sadece gelişmiş ülkelerde değil, çarpık yapılaşma ve yanlış sanayileşme politikaları yüzünden gelişmekte olan ülkelerde de çevre sorunları gündemin önemli konuları arasında yer almaktadır.
Artık, her ülkenin başta gelen sorumluluklarından biri; büyüme ve gelişmeyi sürdürülebilir ve ekolojik açıdan kabul edilebilir bir esasa dayandırmaktır...”
Özilhan: Türkiye'de çevre sorunları ciddiye alınmıyor
“Peki AB ile üyelik görüşmelerinin eşiğine gelmiş olan Türkiye'de çevre sorunları yeterince ciddiye alınıyor mu? Geri dönüşü zor olan ekolojik düzenin bozulmasına ilişkin önlemler ne durumda? Çevre standartlarının geliştirilmesi için neler yapılıyor? Ne yazık ki, bu denli hayati önem taşıyan bu konunun Türkiye'nin gündeminde yeterince yer bulduğunu söylemek mümkün değil.
Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama olanağını tehlikeye düşürmeden, bugünün ihtiyaçlarını sağlayacak olan bir gelişme olan sürdürülebilir gelişme, büyüme stratejilerinde temel almamız gereken en doğru yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır.”
Özilhan: Bu dünyadan başka gidecek yerimiz yok
“Sürdürülebilir ve çevreyle uyumlu bir gelişme modeli beraberinde katılmcılığı da getirdi. Devlet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları da karşılıklı iletişimin artması, görüş alışverişinin hızlanması ve iş bölümünün güçlendirilmesi için biraraya gelmeye başladı.
Bu dünyadan başka gidecek başka yerimiz olmadığını akıldan çıkarmadan, bir anlamda evimiz sayılan bu gezegeni, sürdürülebilir ve çevre ile uyumlu bir gelişmeyle daha da yaşanır kılacağımıza inanarak, bu platformun kuruluşunda emeği geçen tüm kuruluşlara teşekkür eder, saygılar sunarım."
Tuncay Özilhan'ın TÜSİAD Başkanı olarak yaptığı açıklama özetle böyle. Özilhan ve yönettiği şirketlerin taahhütlerindeki ortak payda "çevreye ve insana saygı"da odaklanıyor.
Peki TÜSİAD'daki konuşmasında "Bu dünyadan başka gidecek yerimiz yok" diyen Özilhan, Gerze'ye termik santral yaptırmak istemeyen Gerzelilere temiz bir çevrede yaşamaları için nereye gitmelerini öneriyor!
Santral broşüründe Yatağan savunması!
Termik santral ve santrala Rusya'dan kömür taşıyacak gemilerin yanaşacağı limanın havayı ve denizi kirletmeyeceğini, ormanı tahrip etmeyeceğini kim öne sürebilir? Anadolu Grubu'nun "Daha Aydınlık Bir Geleceğe" başlıklı Gerze Enerji Santralı (GES) broşürü bile bu konuda tuhaf ifadeler içeriyor.
Örneğin; 1,7 milyar dolara mal olması planlanan ve ekonomik ömrünün inşaat süresi hariç 45 yıl olacağı belirtilen GES broşüründe "Kötü bir örnek olarak gösterilen Yatağan Termik Santrali ile karşılaştırma yapılırsa Yatağan'ın özellikleri nelerdir?" başlığı yer alıyor. Demek ki, "çevreye ve insana saygılı" Anadolu Grubu, bölgesini mahveden Yatağan Termik Santralı'nın "kötü" olduğuna değil de "kötü gösterildiğine" inanıyor. Yatağan'ın eski teknolojisinin anlatıldığı bu başlığında tuhaf bir ifade daha var; okuyalım:
"Diğer yandan sonradan kurulmuş baca gazı arıtma tesislerinden sonra Yatağan'da soğutma kulelerinden çıkan su buharı görüntüsü dahi, toz ve kül olarak lanse edilmektedir."
Gebze'ye santral kurmak isteyen bir holdingin Türkiye'nin korkulu rüyalarından biri olan bir santrala gösterilen tepkilere karşı vaziyet alması, Anadolu Grubu projesini Sinop için daha da korkutucu kılmıyor mu?
Hava kirliliği sadece yüzde 2 artacak!
Devam edelim. GES broşüründe "Hava" başlığı altında "Burada yakılacak kömürün çevreye etkisi ne olabilir? Duman ve külün etkisi ne olacak?" sorusu yöneltiliyor ve Anadolu Grubu şu cevabı veriyor:
"Hava Kalitesi Modelleme Çalışlması’na göre meteorolojik koşullar da dikkate alındığında GES projesinin Gerze’deki mevcut hava kirliliğine ortalama % 2'den fazla bir etkinin olmayacağı ve her halükarda standartların etkisinin altında kalınacağı belirlenmişltir."
“Ortalama” yüzde 2'nin, kirliliğin ne zaman yüzde iki haneli rakamları aşacağı, ne zaman aşağılara inerek tutturulacağı Allah'a emanet. Broşürde bu durum “meteorolojik koşullar” olarak dile getiriliyor.
Tuhaf soru: Kimya fabrikasına tepki oldu mu?
Santralın çevre standartları dikkate alınarak seçildiği belirtilen teknolojisine ilişkin broşürdeki bölümleri ihmal ediyorum. Tam metnini, www.gerzeenerjisantrali.com adresinde okuyabileceğiniz broşürden bir alıntı daha yapalım. Anadolu Grubu, santrala çevreyi tahrip edeceği için yönelen tepkiye broşürde bir de soruyla cevap veriyor. Santralın yapılacağı Yaykıl köyünü kirleten bir tesise işaret edilen broşürde, şu soru yer alıyor, aynen aktarıyorum:
“Yaykıl köyünün içinde bir kimya fabrikası var. Gürül gürül pespembe renkte bir dumanı var. Bugüne kadar buna yönelik bir tepki oldu mu?”
Anadolu Grubu, bu sorunun altında, termik santrala tepkinin nedenini şöyle teşhis ediyor:
“(Kimya fabrikasının) Defalarca şlikâyet edildiği ama hiçbir tedbir alınmadığı söylenmektedir. Ancak bugüne kadar herhangi bir denetim veya yaptırım uygulanmadığı için insanların termik santrale daha tepkili hale gelmesine yol açtığı gözlemlenmektedir.”
Sinopluları ikna etmek için hazırlanan broşürde bile insanların tepkilerinde ne kadar haklı olduklarını gösteren bölümler var.
Var da, Sinopluların işi zor! Zira, medyanın pek görmek istemediği bir mücadelede 13 ülkede 47 tesisi bulunan, yıllık cirosu 5 milyar doları aşan ve dünyanın en büyükleriyle ortaklıkları bulunan bir devle savaşıyorlar.
Ama santralcıların da işi zor...
Öyle kolay yılmaz Sinop, aldırmaz, başı öne eğilmez!