Diyarbakır'da bir tespih üretim atölyesindeyim. Atölyenin sahibi de ustası da Taha Enuştekin.
Büyük bir titizlikle torna makinesinde kestiği taşları yontup tespih habbesi şeklini veriyor. Elindeki kesim, arpa kesim modeliymiş.
Biraz sonra atölye kapısından 25 yaşlarında bir genç içeri giriyor.
"Kolay gelsin, ustanız nerede? " diye soruyor. Taha, ustanın kendisi olduğunu söylüyor. Delikanlı şaşırıyor çünkü karşısındaki erkek değil genç bir kadın.
Türkiye'nin dört kadın tespih ustasından biri olan Taha Enuştekin, aynı zamanda Diyarbakır'ın da ilk ve tek kadın tespih ustası.
Şimdiye kadar karşılaştığımız tespih ustalarının çoğu erkek. Bu yüzden gencin şaşırması da oldukça doğal.
"Taha usta dendiğinde erkek sanıyor herkes, hele tespih ustası olunca Taha'nın kadın olma ihtimali oldukça düşüyor. Kapıdan her giren erkeğin, ustan nerde sorusuna, usta benim cevabını verince yüzlerine oturan o şaşkın ifade görülmeye değer, o zaman çok mutlu oluyorum" diyerek gülümsüyor.
Üzerinden şaşkınlığını atan genç, eski tespihinin tanelerini küçültmek istediğini söylüyor. Ancak güvenecek usta bulma sıkıntısı yaşıyormuş.
"Benim ustam Sur'daydı ama bu olaylardan dolayı kapattı. Malzemeyi güvenip herkese teslim edemiyorum" diyor.
Taha, gence "Osmanlı mı?" diye soruyor,
"Yok abla, ne yaptın, Osmanlı tespihi kim kaybetti ki ben bulayım, kehribar benim" diyor.
Genç gittikten sonra Taha "Bu alanda da çok sahtekâr ve dolandırıcılık oluyor, bu yüzden güven çok önemli. Mesela eski tespihi alıp onun yerine farklı bir tespih verenler oluyor. Bu yüzden hemen her tespih tutkunun bir ustası vardır. Benim de özel müşterilerim vardır ve Türkiye'nin birçok yerinden sipariş alıyorum" diyor.
Tutkunları için tespihin yapıldığı malzeme çok önemli, taşı ne kadar eskiyse kalitesi ve fiyatı da o derece artıyor.
Kehribar, en değerli grubu. Osmanlı döneminden günümüze ulaşmış antika değerindeki kehribar tespihleri ve tabi farklı objelerin, örneğin şemsiye ve baston sapları, kapı kollarının da tespihe dönüştürüldüğünü, bu yüzden çok kıymetli olduklarını Taha Usta'dan öğreniyoruz.
Malzemenin eski olup olmadığını kokusundan anlıyorlarmış.
"Damla taşı reçine kokar, eski kehribar ise fenol kokar. Eski malzemeyi işlediğinizde güzel kokuyor ama yeni malzeme kokmaz. Ustalar bir taşı işlerken, eski mi yeni kokusundan anlar" diyor.
Burası hem imalathane hem de tespih tutkunlarının bir durağı.
Biraz sonra atölyeye bir başka ziyaretçi geliyor. Taha'yı tanıyan ve tespihten anlayan biri. O da tespihlere figürler işliyormuş. Memur olduğu için adını vermiyor, mesai dışında geri kalan tüm zamanını hobi olarak gördüğü bu işe ayırdığını söylüyor.
"Dizi izlemekten iyidir en azından geride elinde bir şey kalıyor" diyerek yaptığı figürleri gösteriyor. Hepsi de birbirinden güzel işlemeler. Taha'ya bir tespih sipariş ederek gidiyor.
Babası inşaat işçisi olan Taha, bu işe beş yıl önce başladığını anlatıyor.
Bu işe başlamak istediğinde, erkek işi olduğu için babasının karşı çıktığını ama şimdi çok desteklediğini söylüyor.
"İş arıyordum, tespih ustasının kalfa aradığını duydum, başta tereddüt etsem de gidip başvurdum. Ailem erkek işi diye başta karşı çıktı ama ben direttim. Onlar da yapamazsın dediler, ama yaptım, başardım."
Üç yıl çıraklık ve kalfalık yaptıktan sonra, borç, harç kendi atölyesini açmış.
Altı kardeşin en küçüğü olan Taha, icra ettiği mesleğiyle ailesinin geçimini sağlıyor.
Türkiye'de tespih imal eden dört kadından biri olan Taha, bu mesleğin kadınlar tarafından daha iyi icra edildiğine inanıyor.
"Kadınlar el işlemeciliğine daha yatkın, ince işçiliğe yani. Bu yüzden detayları verme konusunda daha dikkatli, incelikli düşünüyoruz" diyor.
İşini çok severek yaptığını söylüyor ancak bu işin de kendine göre zorlukları olduğunu ifade ediyor.
İşlemeyi yaparken taşın parçalanması ya da tüm habbelerde ölçüyü tutturamama, en stresli tarafıymış işin.
Buna karşılık tespihi bitirdikten sonra onu eline alarak izlemenin çok güzel bir duygu olduğunu söylüyor.
"Tüm zorluğuna rağmen, 33 habbesi, imamesiyle elinizde bitirdiğiniz tespihinize baktığınızda o kadar güzel bir duyguya sahip oluyorsunuz ki anlatamam."
Başkasının buyruğu altında olmadan kendi emeğiyle sevdiği işle geçimini sağlamaktan çok mutlu olduğunu anlatıyor.
Tespih sanatının, psikolojik yönden insanı sağaltıp çok rahatlattığını da ekliyor.
"Çok zor bir iş ama bunu başardığınızda çok mutlu oluyorsunuz. Psiklojik yönden de terapi gibi geliyor, rahatlatıyor insanı. Zihninde ne varsa o anda dağılıp gidiyor çünkü odaklanman gerek hassas bir iş var elinde. Hata yapma lüksün de yok."
"Çok insan tanıdım, çok dost kazandım. Sosyal çevremi genişletti. Kendime güvenim arttı, yaptığım işe saygı duyanlar çok. Bu beni mutlu ediyor."
Tespih tanelerini torna makinelerinde şekil veriyorlar. Özellikle yontma işlemi çok tozlu. Taha, kadınların tozundan dolayı bu mesleğe yönelmek istemediğini belirtiyor.
"Bu işi genç kızlara öğretmeyi çok istedim ama gelen durmuyor, çünkü çalışınca çok toz oluyor. Herkes dayanamıyor. Ama bu iş böyle, toz olmadan tespih çıkmıyor."
"Özellikle genç kızların yapmasını çok isterim. Kızların da erkeklerin yaptığı işleri yapabileceğini, erkeklerin de bunu görmelerini çok isterim" diyor ve bir sonraki güne bitirmesi gereken ateş kehribarı tespihin habbelerini tornada yontmaya devam ediyor.