BBC Türkçe
Ayşe Sayın
İçişleri Bakanlığı'nın HDP'li Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ve Van Belediye Başkanı Bedia Özgökçe Ertan'ı, seçildikten yaklaşık 5 ay sonra görevden alması siyaset gündemine damgasını vurdu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, olağanüstü hal dönemindeki uygulamalara, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra da devam edileceği yönündeki mesajları, dün açıklanan kararla ilk kez yaşama geçti. Şimdi Ankara kulislerinde kapsamın genişleyip genişlemeyeceği ve özellikle diğer muhalefet partilerine uzanıp uzanmayacağı tartışılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ne diyecek?
AKP yöneticileri yaptıkları ilk açıklamalarda HDP'li başkanların görevden alınmasının hem hukuka, hem de kamu vicdanına uygun olduğunu söyledi.
Parti yetkilileri, görevden alınmaları, İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasına uygun olarak 3 büyükşehir belediye başkanının "terör örgütü PKK ile bağlantılarına" dayandırdı.
Çok sayıda belediye çalışanı ve HDP yöneticisini de kapsayan belediyelere yönelik operasyonların kapsamı ile ilgili şimdilik net bilgi veriliyor.
Bu konuda gözler perşembe günü partisinin belediye başkanları ile toplantı yapacak olan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çevrildi.
Yerel seçimler öncesi sık sık "terörle ilişkileri tespit edilen" belediyelere yeniden kayyım atayacakları mesajını verdiği bilinen Erdoğan'ın, belediye başkanları toplantısındaki sözlerinin, bundan sonraki sürecin şekillenmesinde büyük rol oynayacağına dikkat çekiliyor.
HDP: Bize yapılan İmamoğlu ve Yavaş'a da yapılabilir
Yerel seçimlerde başta Ankara, İstanbul olmak üzere, Batı illerinde aday çıkarmayarak CHP adaylarını destekleyen HDP'liler, görevden almalar karşısında bu partiden güçlü destek ve tepki beklediklerini belirtiyorlar.
HDP sözcüleri, yerel seçimlerde işbirliği yapan "demokrasi güçleri"nin bu görevden almalar karşısında sessiz kalması halinde, sıranın diğer muhalefet partilerine, özellikle de CHP'ye gelebileceğine dikkat çekiyorlar.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan HDP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Saruhan Oluç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yerel seçimlerden sonra yaptığı açıklamalarla bu görevden almaların işaretini verdiğini ve o nedenle de sürpriz olmadığını belirtirken, "Bundan sonra yenileri olabilir mi derseniz, olabilir...Çünkü aslında hukuki, anayasal, yasal bir durum yok" görüşünü dile getirdi.
İçişleri Bakanlığı'nın görevden almalara başkanlar hakkındaki soruşturmaları gerekçe gösterdiğini belirten Oluç, seçilmeden önce Van Büyükşehir Belediye Başkanı Bedia Özgökçe Ertan'ın 3 dönemdir milletvekilleri olduğunu, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı'nın da 27. dönem milletvekili olduğunu anımsatarak, "Soruşturmalar, milletvekiliyken, haklarında düzenlenmiş fezlekelerden. Onlar da neye göre düzenlenmiş? Fethullahçı savcıların bizim vekillerimizin yaptığı çeşitli basın açıklamalarındaki, Meclis'teki konuşmalarından derlenmiş düşünce, ifade, özgürlüğünü çiğneyen fezlekeler. İçişleri Bakanlığı, Fethullahçı savcıların hazırladığı bu fezlekelerin arkasına sığınıyor" sözleriyle tepki gösterdi.
AKP'nin sandıkta kazanamadığı belediyeleri, kayyımla ele geçirdiğini savunan Oluç, AKP'nin bu girişimlerden sonuç alamayacağını belirtirken, yerel seçimlerde güç birliği yapan "demokrasi güçleri dayanışması"nın önemine işaret etti:
"Bu iktidarın karşısında muhalif olan herkes bir adım daha ileri atarak demokrasi mücadelesi ve ortaklığını güçlendirmeli, dayanışmasını büyütmelidir. Çünkü bugün üç büyükşehirde Van, Mardin, Diyarbakır'da yaşananlar aslında bir tek bize yapılmadı. Yarın İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'na, Ankara'da Mansur Yavaş'a da yapılabilir.
"Aslında İçişleri Bakanı demiş oluyor ki, bütün büyükşehir, il ve ilçe başkanlarına diyor ki, 'Demoklesin kılıcı gibi soruşturma tehdidini tepenizde sallandırıyorum. Eğer iktidara karşı çıkar, muhalif adımlar atacak olursanız, bir soruşturmayla da sizi görevden alırım' diyor. Sandık iradesini, demokrasi iradesini yok sayıyor. Açıkça millet iradesini gasp etmiştir."
"Sine-i millet tartışmamız yok"
HDP'de gerek OHAL dönemindeki kayyım atamaları, gerekse milletvekilleri ve eski eş başkan Selahattin Demirtaş'ın tutuklanması sürecinde, "Meclis'in terk edilerek, sine-i millete" dönülmesi tartışmaları yaşanmış ancak bunlar kabul görmemişti.
5 aydır görevde olan 3 belediye başkanının görevden alınmasının artından bu tartışmalar yeniden başlar mı?
HDP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Saruhan Oluç, "sine-i millet" gibi bir tartışma ve gündemlerinin olmadığını belirterek, kararlarının "demokrasi zemininde kalarak, demokratik meşruiyeti elden bırakmadan mücadeleyi sürdürme" yönünde olduğunu belirtiyor:
"Çünkü bu iktidarın demokratik meşruiyeti artık yoktur. Buna karşı meşruiyeti artıracak her türlü demokratik mücadeleni, tepkilerin hepsi aslında meşrudur, anayasaldır ve evrensel hukuka uygundur. Bu şekilde değerlendiriyoruz ve bunun adımlarını da atacağız. Demokrasi zeminini güçlendireceğiz, bundan taviz vermeyeceğiz.
"Demokrasi güçleri ile birlikte, nasıl 31 Mart ve 23 Haziran'da bu iktidara ders verdik ve durdurduysak, önümüzdeki dönemde de bu ikitdarı daha da zayıflatacak adımları hep birlikte atacağız."
CHP: İstanbul'dan ders almamışlar
HDP'li 3 belediye başkanının görevden alınarak yerlerine kayyım atanmasına HDP'den sonra en sert tepki CHP'den geldi.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplanan MYK'de, OHAL dönemindeki gibi seçilmiş başkanların görevden alınarak yerlerine "kayyım başkan" atanması, "sandık hukukuna darbe" olarak nitelendiriliyor.
CHP yönetimi, bu girişimlere karşı, demokratik zeminde mücadele edilmesi kararını benimserken, şimdilik bir eylem planlamıyor.
Parti kaynakları, CHP'nin hangi partiden olursa olsun, sandığı ve seçmen iradesini yok sayan uygulamalara karşı tavrının net olduğunu, eski başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, AKP'li bazı belediye başkanlarının "metal yorgunluğu" gerekçesiyle istifa ettirilmesine de benzer tepkinin gösterildiğine dikkat çekiyorlar.
CHP'de, partili belediye başkanlarına yönelik bir operasyon olasılığını güçlü görmese de, "Her şey mümkündür" değerlendirmesi yapılıyor.
Partide üst düzey bir yetkili, görevden almaların siyasi olduğunu, iktidar partisinin yeniden kayyım atayarak bir kez daha "halkla inatlaşmayı" seçtiğini belirtti.
AKP'nin aynı inatlaşmayı İstanbul seçimlerini yenileterek yaptığını ve kaybettiğine dikkat çeken yetkili, "Tabii bu görevden almaları sürdürmeleri, Türkiye'yi yeniden sıkıntılı, zor bir sürece itmek demek. İstanbul'da seçimi kaybettiler, YSK eliyle darbe yapıldı, seçim tekrarlandı ve tekrar kaybettiler. Ama geldiğimiz noktada görüyoruz ki, bundan hiç ders alınmamış. Biz seçim öncesinde Türkiye'nin kutuplaşma ikliminden çıkması tavrımızı sürdürürken, iktidar kutuplaşma siyasetini sürdürüyor. Ama artık AKP'ye oy verenler dahil herkes bu politikalardan bıktı. Bir kez daha halkla inatlaşma, AKP'ye kaybettirecek" görüşünü dile getirdi.
MHP: Terör suçları devamlılık arzeder
HDP'li belediyelere kayyım atanmasına destek veren AKP'nin ittifak ortağı MHP, aday olmalarına vize verilen belediye başkanlarının seçildikten 5 ay sonra görevden alınmasını, "terör suçlarının devamlılık arz etmesine" bağlıyor.
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, görevden alınan belediye başkanları ile ilgili "terör örgütü üyeliği, kuruculuğu, propandası yapma, kamuya ait değerleri terör örgütüne yardım için kullanma" suçlamaları olduğuna dikkat çekerek; gerek Anayasa, gerekse Belediyeler Yasası'na göre bunların, görevden almayı gerektirecek suç oluşturduğunu söyledi.
Muhalefet partilerinden gelen "Haklarında soruşturma varsa, suçlularsa, adaylıklarına neden izin verildi?" eleştirilerine de yanıt veren Yıldız, "Elbette, 31 Mart'tan önce bunların suçu bilinmiyor muydu?' denilebilir. Ama terör suçları devamlılık arz eder, kaldı ki 31 Mart'tan sonra da bunların suç işlemeye devam ettikleri görülüyor, görevden alınma gerekçelerinde bunlar belirtiliyor. Terör örgütüne 1 gün yardım etmekle 100 gün yardım etmesi arasında fark yoktur, o nedenle görevden alınmaları doğrudur" görüşünü dile getirdi.
İyi Parti: Aday olmalarına izin verilmemeliydi
Yerel seçimlerde CHP ile ittifak yapan ve HDP'ye mesafeli duruşuyla bilinen İyi Parti'de de kayyım atamaları dikkatle izleniyor.
HDP'nin "terörle arasına mesafe koyması" gerektiğini sık sık dile getiren parti yetkilileri, aday olmalarında engel görülmeyen belediye başkanlarının seçildikten sonra görevden alınması yerine, aday olmalarına vize verilmemesi gerektiği görüşünde.
İyi Parti Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu, herkesin hukuka uygun olarak siyaset yapma zorunluluğu olduğunu ve "seçilmiş başkanım diyerek terör örgütüyle yan yana duramayacağını" belirtti.
Siyasetçilerin "terör örgütleriyle aralarına mesafe koymak" durumunda olduğuna işaret eden Ağıralioğlu ancak adaylıklarına izin verilen isimlerin sonradan görevden alınmasının Türkiye Cumhuriyeti aleyhine PKK ve HDP tarafından "kara propaganda malzemesi" olarak kullanılacağını vurguladı.
Ağıralioğlu, "Bu tür durumlarda süreçlerin çok iyi yönetilmesi lazım. Mesela, Ahmet Türk, sağlık koşulları ağırlaştığı için Devlet Bahçeli'nin teklifi ve Recep Tayyip Erdoğan'ın onayıyla cezaevinden çıkarıldı. Ama aday oldu, sonuçta kazandı. Madem soruşturma vardı, adaylıklarının engellenmesi lazımdı. Hem adaylıklarına ve siyasi rekabete imkan verip, seçildikten sonra görevden almak, PKK ve HDP'nin 'Siz seçilseniz bile Türkiye Cumhuriyeti devleti size görev yaptırmaz' kara propagandasına malzeme vermek anlamına gelir. Madem soruşturma var, tartışmalı bir durum var, 'Menfi şekilde sonuçlanırsa görevden el çektirilecekler, bu durumda seçmen cezalandırılmış olacak' deyip adaylığına izin vermezsiniz" değerlendirmesini yaptı.