Gündem

Diyanet Başkanı: Eksen kaymasıyla karşı karşıyayız

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, 'İslam'ı bir çıkar ve güç elde etme mekanizması haline getirmek, olup bitenleri sorgulamamıza neden olmalıdır' ifadesini kullandı

21 Ocak 2014 18:58

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "İslam'ı bir çıkar ve güç elde etme mekanizması haline getirmek biz Müslümanların topyekûn olup bitenleri sorgulamamıza neden olmalıdır" dedi. Kendisini de dahil ederek İslam'da yol göstericileri eleştiren Mehmet Görmez, 'Birer Müslüman olarak diğer insanlarla, eşyayla, tabiatla hatta topyekûn hayatla olan ilişkilerimizde de ciddi bir ritim bozukluğuyla hatta bir eksen kaymasıyla karşı karşıyayız" ifadesini kullandı.

Yeni Şafak gazetesinde yer alan haberde, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yılda iki kez gerçekleştirdiği ve üç gün süren İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nın Ankara Bilkent Otel'de başladığı aktarıldı. Mehmet Görmez ev sahipliğindeki toplantıya Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler ile birlikte 81 ilin müftüleri katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Mehmet Görmez, "Kendilerine umudunu bağlayan pek çok kişinin son tahlilde kendilerinden; bu karmaşık ve her seferinde bir kez daha altüst olan dünya ahvalinde, hayırlı birer ümmet olarak rehberlik yapmayı beklediğini" söyledi.

Ankara'ya gelen il müftülerine üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları hatırlatan Görmez, 'Hakikaten gözümüzün önünde cereyan eden ve sık sık bizlere 'nereye gidiyoruz' dedirten soruların peşine takılarak derin bir hesaplaşmayı, derin bir yüzleşmeyi, kayıp ve ihmallerimizi gözden geçirmeyi kararlılıkla göze almak zorundayız.' dedi.

 

'Filozoflar bu çağın ruhsuz olduğunu haykırıyordu'

 

Görmez, 'Bugün küresel ölçekte insanlığın, İslam dininin, İslam dünyasının, İslam dünyası içinde gönül coğrafyamızın, yurt dışındaki millet varlığımızın, dünyadaki Müslüman azınlık ve toplulukların, ülkemizin ve milletimizin içinden geçtiği gerçek süreçleri anlamadan her bir alanda yaşanan değişim ve dönüşümleri, temel sorunları ve paradigmaları tespit etmeden, bilgi ve bilinç oluşturan sistemleri ve insan yetiştirme mekanizmalarını dikkate almadan din-diyanet hizmetlerini değerlendirmek, gelecek stratejilerini ortaya koymak mümkün değildir' dedi.

'İçinde yaşadığımız çağın hem tekçi ve tektip bir dünya dokusu yarattığını hem de bu dokuyu nasıl parçaladığını görüyoruz' diye devam eden Görmez, bu çağın filozoflarından Spinoza, Geothe, Schiller, Fichte, Foeurbach, Hegel, Kierkegard gibi şahsiyetlerin dahi, bu çağın katı, boş, amaçsız ve ruhsuz bir çağ olduğunu haykırdıklarını unutmamak gerektiğini söyledi.

"İnsanoğlunu içine sürüklendiği bu girdaptan kurtaracak, yaralı bilincini tedavi edecek, bölünmüş benliğini tamir edecek, kendine ve tabiata yabancılaşmasına son verecek yegâne reçetenin İslam'ın evrensel rahmet mesajlarında mündemiç olduğunu" ifade eden Mehmet Görmez, hiçbir dünyevi çıkar ve kazancın bir insanın kanının akmasından değerli olamayacağına vurgu yaptı.

İslam'ın her zaman kendi anlamında mündemiç olan barışa davet ettiğini söyleyen Görmez, çatışmaların, kavgaların ve her türlü güvensizliğin yaşandığı bir ortamda İslam'ın toplumsal ahlaki varlığından söz edemeyiz.' dedi.

 

'İslami bilgi ve bilinç oluşturan tüm yapıları gözden geçirmeli'

 

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, bugün gerek Türkiye'de ve gerekse İslam dünyasında İslami bilgi ve bilinç oluşturan tüm yapıları yeniden gözden geçirmenin gerektiğine işaret etti ve şunları söyledi:

"Adının başında İslam olan bütün kurumlar, senedinde dine atıfta bulunan, İslam'a hizmet olan bütün kuruluşların kendini sorgulaması gerekir. Hayırsever milletimizin yardımlarıyla vücut bulan zekat, fitre ve sadakalarıyla hizmet yürüten bütün müesseselerin bir öz eleştiri yaparak toplumla güven tazelemesi gerektiğini ifade etmek isterim. Bugün topluma karşı din hizmeti yürüten bütün ünvanlar, imam-hatipler, müftüler, vaizler, hocalar, hem kendi içinden geçtikleri eğitim düzeneklerini hem de milletimize verdikleri hizmetleri gözden geçirmek zorundadırlar. İslam'ı yeni kuşakların gönül dünyasına, asrın körelmiş idraklerine söyletme konusundaki acziyetimiz bir tarafa, en büyük sermayemiz olması gereken içtenlik, samimiyet, rıza-i Bâri fedakarlık gibi hasletleri kaybedip etmediğimizi ele almak, örnekliğimizi neden kaybettiğimizi derin derin düşünmek zorundayız. En büyük muhasebeyi de başta, bu onurlu görevi yürütmeye çalışan kurumun Başkanı şahsım olmak üzere bütün Diyanet personeli yapmak zorundadır. Her il müftümüz, ilçe müftümüz, her camideki görevlimiz ciddi bir özeleştiri yapmalıdır."

"Toplumda dini vazife ifa etmeleriyle bilinen imam, müftü vaiz ve hocaefendiler, kendilerine yüklenen toplumsal İslami sorumluluğun ne derece farkındadırlar. Bu görevler bize bir ayrıcalık, dokunulmazlık mı verir yoksa ağır bir sorumluluk mu getirmelidir. Bu mükellefiyetin farkında olmayan kişilerin bu vazifeleri ifa ederken hangi şuurla hareket ettikleri çok önemlidir? Buradan açıkça ifade etmemiz gerekir ki, maişetin dışında kim bu vazifelerini bir çıkara, bir makama ve bir mevkiye tebdil etme amacıyla hareket ederse hem yaratıcı katında hem de toplum nezdinde itibar ve saygınlığını kaybetmeye mahkumdur."


'İslam'ı temsil hakkına sahip değiliz'

 

Görmez, gençlere ve gelecek nesillere hitaben de şunları söyledi:

"Bizlere, dini vazife yaptığını söyleyenlere ve birçok dini yapıya bakarak İslam'ı değerlendirmeye tabi tutmasınlar. Bizler her yönüyle kirlenmişliğin içine düşmüş olabiliriz. Mehmet Akif, İslam dünyasının haline bakarak der ki, 'ben İslam'ı ve Müslümanlığı eğer bugün hocalara bakarak değerlendirecek olsaydım, şu an revaçta olan gençlerin dine mesafeli duruşuna kapılırdım. Ancak ben İslam'ı Kuran'dan ve sahih kaynaklardan öğrenerek kendimi koruyabildim.' Ben de gençlere diyorum ki, sizler İslam'ı bizimle değerlendirmeyin. Biz bunu temsil hakkına sahip değiliz. İslam'da din adamı sınıfı ve dini temsil etme iddiası kimsede yoktur. Herkes İslami ahlaki vecibeleri yerine getirmede eşittir ve aynı sorumluluğa sahiptir. Hiç kimse aklını, kalbini ve vicdanını herkes gibi beşer olan, zaafları bünyesinde barındıran ve ölümlü olup hesap verecek birilerine teslim edemez, etmemelidir. Mükellefiyet ve mesuliyet herbirimiz için aynıdır ve birdir. Kimsenin kimseden ayrıcalığı yoktur. Kişiler sadece bizler için bir öğretici olmanın ötesinde değildir. Elbette dini bilginin öğreniminde alimlerden ve ariflerden yararlanabiliriz, ancak bunların bizatihi kutsallığı ve masumiyeti yoktur, sorgulanamaz değildirler."


'İslam'ı bir çıkar ve güç elde etme mekanizması haline getirmek...'

 

Diyanet İşlerİ Başkanı, bugün gerek İslam dünyasında ve gerekse Türkiye'de yaşanan İslam üzerine tartışmaların, İslam'ı temsil iddiasında bulunan yapıların, mekanizmaların ve İslami referanslarla vicdanların kabul edemeyeceği gerek şiddet barındıran ve gerekse toplumsal ayrıştırmayı körükleyen her türlü siyasi ve sosyal yapıların, Müslümanlık algısı ve İslam tasavvurunun sorgulanmasını kaçınılmaz kıldığına işaret etti. Görmez, 'İslam'ın bireysel ve toplumsal ahlaki yapısını hayatımıza aktarmaktan uzaklaşarak, İslam'ı bir çıkar ve güç elde etme mekanizması haline getirmek biz Müslümanların topyekûn olup bitenleri sorgulamamıza neden olmalıdır' dedi.

Prof. Dr. Görmez, 'Şunu ifade etmek isterim ki, din insanlara saadeti huzuru ve selameti getirdiği kadar dinin istismarı da o kadar toplumları dejenere eder ve istismara dayalı dini yapılar, dine karşı bir din var ederler. Her gelen peygamberin bir önceki ilahi mesajdan sapan toplumlar üzerine geldiği unutulmamalıdır.' dedi.


Diyanet İşleri Başkanlığı, daha özerk bir kuruluşa dönüşmelidir'

 

Bütün bunlardan dolayı bugün Diyanet İşleri Başkanlığı'na her zamankinden çok daha büyük görevler düştüğünü kaydeden Mehmet Görmez, yapılması gerekenleri de şöyle sıraladı:

"Diyanet İşleri Başkanlığı, anayasal bir kamu kurumu niteliğini korumakla birlikte kamu tüzel kişiliğine sahip, dini, ilmi ve idari bakımdan daha özerk bir kuruluşa dönüşmelidir."

"Tarihsel varlığımızdan gelen ve bize miras bırakılan özellikle din hizmetleri ve din eğitimi kapsamında olan vakıf değerlerimizin Diyanet'le ilişkisi yeniden kurulmalıdır. Bugün toplumun yüzde 78'i şehirlerde yüzde 22'si ise belki de daha azı köylerde, kasabalarda ve kırsal kesimde yaşamaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin ise bunun tam aksine yüzde 75'i köylerde, kırsal kesimde sadece yüzde 25'i şehirlerde ve metropollerde hizmet sunmaktadır. Bu durum hem hizmetlerin aksamasına, hem de insan kaynakları bakımından israfa neden olmaktadır. Yapılacak yeni bir düzenleme ile nüfus dağılımına göre bir hizmet planlamasının yapılması elzemdir."

"Yaygın din eğitimi kapsamında camilerde açılan kurslar ve Kuran kurslarına yönelik daha verimli ve kalıcı programlar oluşturulmalıdır. Diyanet teşkilatına yönelik diyanet akademisi kurulmalıdır."

"Diyanet İşleri Başkanlığı yaptığı çalışmalarla ülke sınırlarını aşan uluslar arası bir kurum haline gelmiştir. Bugün yaptığı hizmetler başta olmak üzere gelecek bir perspektif ortaya konularak uluslararası yapılan çalışmaların daha kalıcı ve nitelikli hale gelmesi için durum değerlendirmesi yapılması zorunludur. Elçilikler bünyesinde bir devlet dini yapısı görünümünde hizmet üretmek değişik ülkelerde birçok tartışmaları bünyesinde barındırmaktadır. Diyanet kapsamı içerisinde kendini gören tüm anlayışlar ve farklı dini yorumlar her türlü mezhepler üstü anlayışıyla diyanet bünyesinde bulunmalıdır. Bu bağlamda din ve vicdan hürriyetinin eksiksiz koşullarının oluşturulması sağlanarak tartışmanın Diyanet ekseninde yapılması ortadan kaldırılmalıdır."