Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD ile uyuşmazlık noktalarından birisinin Washington yönetiminin YPG’yi, birer nefer olarak silahlandırma politikası olduğunu belirterek, "ABD, kendi değerleri ve teröristlerin ana hedeflerinden olan Türkiye ile 66 yıllık müttefikliğine rağmen teröristlerle bir ittifak oluşturmaya karar vererek tüm eleştirmen ve muhaliflerinin ekmeğine yağ sürmüştür" ifadesini kullandı.
Foreign Policy dergisinde Çavuşoğlu'nun "Zeytin Dalı Harekatı'nın Anlamı" başlıklı bir makalesi yayımlandı.
Ortadoğu'daki kasvetli manzaranın barışın ulaşılabilir olduğu gerçeğini gölgelememesi ve barışın sağlanmasının esas temelinin, devletlerin toprak bütünlüğünün korunması olması gerektiğine değinen Çavuşoğlu "Bu, başkalarını feda etme pahasına ve dış güçlerin desteğiyle yalnızca distopyalarını sürdürmek üzere var olan, DEAŞ ve PKK/ YPGteröristleri de dahil olmak üzere, tüm güçlere karşı çıkmak demektir. Bu örgütlerin bitmek bilmeyen katliam vizyonuna karşı gelinmeli ve bu vizyon mağlup edilmelidir." değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, makalesinde IŞİD hakkında şunları kaydetti:
"DEAŞ askeri olarak büyük ölçüde yenilmiştir, fakat bu sadece ABD tarafından eğitilen ve silahlandırılan grupların son bir darbesi sayesinde olmamıştır. DEAŞ, Irak ordusunun ve Türkiye'den faaliyet gösteren küresel bir koalisyonun azimli çabaları sayesinde mağlup edilmiştir. DEAŞ'ın zayıf yönleri, Türkiye'nin DEAŞ'a doğrudan müdahale ederek tahmin edilebileceği üzere onları Kuzey Suriye'deki Cerablus'ta bozguna uğratan tek NATO ordusu olmasıyla bariz şekilde açığa çıkarılmıştır. Yabancı terörist savaşçılara karşı en geniş yasaklı listesine sahip olan ve dünyanın en büyük sivil DEAŞ karşıtı güvenlik harekatını yürüten Türkiye’nin de dahil olduğu koalisyonun azimli çabaları ile DEAŞ'ın yeniden bir araya gelme olasılığı engellenmektedir.
DEAŞ, El Kaide ve onlara bağlı diğer örgütlerin ideolojilerine olan ilgi kolaylıkla ortadan kalkmayacaktır. DEAŞ’tan önce de sokaklarımızda terör eylemleri gerçekleştirildi ve bu tür eylemler DEAŞ'ın Ortadoğu’daki silahlı harekatlarından bağımsız olarak devam edecektir. Terörizme karşı mücadele; istihbaratın zamanında toplanması, mali tedbirler, saflara yeni üyelerin katılmasını engellemek ve radikalleşme tedbirlerine daha fazla vurgu yaparak bütün gayretle devam etmelidir."
ABD ile uyuşmazlık noktalarından birisinin, ABD'nin PKK/YPG’yi, terörizm geçmişlerine rağmen, birer nefer olarak silahlandırma politikası olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, "Bu, son günlerinde Obama yönetimi tarafından hazırlanan hukuki ve ahlaki açıdan şaibeli politikadır ve bir şekilde Trump yönetimine taşınmıştır. ABD, kendi değerleri ve teröristlerin ana hedeflerinden olan Türkiye ile 66 yıllık müttefikliğine rağmen teröristlerle bir ittifak oluşturmaya karar vererek tüm eleştirmen ve muhaliflerinin ekmeğine yağ sürmüştür." yorumunda bulundu.
Çavuşoğlu makalesinde birçok NATO müttefikinin, ittifakın temsil ettiği değerlere zıt düşen bu politikadan uzaklaştıklarını görmekten memnuniyet duyduğunun altını çizerek, "Bu politika, aynı zamanda bölgede ve bölgenin ötesindeki ortak çıkarlarımıza ters düşmektedir. Umuyorum ki, Dışişleri Bakanı olarak atanan mevkidaşım Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Büyükelçi Bolton, gidişatı düzeltmeyi bir öncelik olarak görür." ifadelerine yer verdi.
Ortadoğu'daki ülkelerin, varlıklarını tehlikeye atan ulusaşırı güçler tarafından yıkıcı bir baskıyla karşı karşıya olduğunu ve bu ülkelerde yaşanan kaos ortamının, aynı zamanda ABD’ye karşı nefret ve tehditler için kuluçka işlevi gördüğünü belirten Çavuşoğlu, "Dirençli ulus devletler, Ortadoğu’da her türlü düzen ve istikrarın temelini inşa etmelidir. Beşar Esad’ın vizyonu eninde sonunda kaybedecektir, fakat birlik olmuş Suriye sonuçta uzun süren savaşı kazanmalıdır." ifadesini kullandı.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ZDH hakkında işe şunlara değindi:
"Türkiye’nin, Suriye'nin içine askeri harekat içeren, Zeytin Dalı Harekatı her şeyden önce, saldırganlıkları daha önceden de belgelenen teröristlerce yerleşim merkezlerimize yapılan terör saldırılarına karşı bir meşru müdafaa hareketidir. 3,5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapan Türkiye yürüttüğü ZDH, aynı zamanda Suriye’deki barışın önüne Suriye’nin üniter geleceğine karşı çıkanlar tarafından konulan engelleri ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Sınırlarımızdaki büyük PKK/YPG terörist kampları iki ayrı amaca hizmet etmiştir. Birincisi, PKK’nın terör harekatları için Kuzey Irak’a ilave olarak bir ek cephe açmak ve bunları daimi bir terör şeridi oluşturmak amacıyla bir araya getirmekti. Afrin’de el koyduğumuz silahlar ve askeri altyapı, bu değerlendirmeyi kesin olarak kanıtlamaktadır. Terör kamplarının ikinci amacı, Suriye ve Irak enkazı üzerinde DEAŞ tarafından tahliye edilen bölgelere inşa edecekleri kendi küçük devletleri için güvenli bölgeler oluşturmaktı. Türkiye’nin ZDH, çöküşün daha büyük bir savaşa dönüşmesini ve terörizmin yükselerek Avrupa ile ABD’yi içine çekmesini engellemektedir. Bunun yerine, barışa giden bir yol açmaktadır."
ZDH'yi gölgelemek için geniş bir kampanya yürütüldüğünün farkında olduğunu ve iftiralarla karşılaşılmayan tek bir gün bile bulunmadığını belirten Çavuşoğlu, "İşin gerçeği, sivil zayiata yol açmamak için büyük özen gösterdik ve bu açıdan ZDH dünyanın gördüğü en başarılı harekatlardan biri olmuştur. YPG’li teröristler Türk ordusunun ilerlemesine karşı koymaya odaklandığı için harekatımızın DEAŞ’a karşı yürütülen mücadeleyi sekteye uğrattığı iddia edildi. YPG’nin bu tercihinin, onlara güvenme stratejisinin ahmaklığının bizatihi emaresi olduğunu düşünüyorum. Ancak, sizi temin ederim Türkiye DEAŞ’ın bir şekilde yeniden bir araya gelmesine izin vermeyecek ve bu hususta ABD ile birlikte çalışacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Çavuşoğlu, harekatın "Türklere karşı Kürtler" mücadelesi gibi tasvir edilmesine de engel olunması gerektiğinin altını çizerek, "PKK ve YPG’li teröristlerin Kürtleri temsil etmediği bariz olmalıdır. YPG Suriye’de kontrol altına aldığı topraklardan yaklaşık 400 bin Kürt'ü sınır dışı etmiştir. Söz konusu Kürtler, YPG izin vermediği için Suriye’ye geri dönemediler. Türkiye, bütün Kürtlerin, iki taraf arasında kaldıkları tüm ülkelerde barış ve refah içinde yaşamasını arzu etmektedir. PKK’nın mikro milliyetçiliği ve terörizm Kürtler dahil herkese zararlıdır." vurgusunda bulundu.
Ortadoğu’nun kalkınma sürecine girmesi için bir yol bulunduğuna işaret eden Çavuşoğlu, Türkiye'nin Kuveyt’te Irak için yapılan donörler toplantısında, tek başına 30 milyar dolar vermeyi taahhüt ederek kalkınma sürecinin temelini attığının altını çizdi.
Çavuşoğlu, Ortadoğu'nun mezhepçilik, nüfuz alanları, yeniden dirilen emperyalizmler, hanedan kavgaları, dini ve diğer her türlü aşırılık tehditlerinden korunması gerektiğini belirterek, "Başarılı bir geleceğe doğru bir yol haritasının unsurları Türkiye’nin kararlı liderliğiyle ortaya çıkıyor olabilir. Ümit ediyorum ki Amerika Birleşik Devletleri anı yakalamayı ve bu barış vizyonunu desteklemeyi yeğler." dedi.