Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, Türkiye'nin Avrupalı olup, Avrupa Birliği'nin dışında kalma gibi bir seçeneğinin bulunmadığını belirterek, "Avrupa Birliği ile ortak çıkarları gözeten bir ilişki istiyoruz. Bu ilişkiyi de tam üyelik dışında yapmamız mümkün değil. Hedefimiz katılım müzakerelerini ilerletip tam üye olmak" dedi.
Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odasında (TTSO), Avrupa Birliği (AB) üyelik süreci, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Türk Akreditasyon Kurumunun (TÜRKAK) Rolü konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı.
Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı tarafından, TTSO’nun desteği ve TÜRKAK Yönetim Kurulu’nun katılımıyla gerçekleştirilen konferansta açılış konuşmasını yapan TTSO Başkanı Suat Hacısalihoğlu, Büyükelçi Faruk Kaymakcı’ya, bilgilendirici konferansından dolayı şükranlarını sunduğunu ifade etti.
"Avrupa Birliği ile ortak çıkarları gözeten bir ilişki istiyoruz"
Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, konferansta katılımcılara hitaben yaptığı konuşmada Türkiye’nin Avrupalı olup Avrupa Birliği’nin dışında kalma gibi bir seçeneğinin bulunmadığını kaydederek şunları söyledi:
"Biz Avrupa Birliği ile gerçekten samimi, güvene dayanan, ortak çıkarları gözeten bir ilişki istiyoruz. Bu ilişkiyi de tam üyelik dışında yapmamız mümkün değil. Bugün Avrupa Birliği, Avrupa kıtasında genel karar alıcı, genel yönlendirici konumuna geldi.
"Dolayısıyla Türkiyenin kendi çıkarlarını ve egemenliğini en iyi şekilde savunabilmesi için bu karar alma mekanizmasının içinde olması gerekiyor. Bunun başka bir seçeneği yok. Türkiyenin Avrupalı olup da Avrupa Birliği dışında kalma seçeneği yok. Bu bizim için bir kara sevda değil. Bu bir çıkar ilişkisi.
"Biz üyeliğimizin aynı zamanda Avrupa Birliği içinde çok yararlı olacağına inanıyoruz. Eğer gerçekten bir değerler Avrupası oluşturulacak ise, eğer gerçekten dünyada Avrupa kıtası yükselen Çin’e, yükselen Hindistan’a, Brezilya’ya, ABD’ye ve Rusya ile dünyaya belli bir düzen getirme, kural temelli bir düzen yaratmak isteniyor ise, burada Türkiyenin AB üyeliğinin Avrupaya katkısı son derece vazgeçilmez ve önemli."
"Bu sürece yeniden ivme kazandırmamız çok yararlı olacaktır"
Türkiye Cumhuriyetinin kendisine göre Atatürk reformlarından sonraki en parlak döneminin Türkiye’nin resmi aday ilan edildiği 1999 ile 2007-08 dönemi olduğuna dikkat çeken Kaymakcı, şöyle devam etti:
"8-9 yıllık döneme bakarsanız o Türkiye, Avrupa Birliği üyeliği yolunda attığı adımlarla Milli gelirini üçe katladı. Batı bunu, sessiz devrim olarak tanımlamıştı. O Türkiye ve değişik reform paketleriyle anayasasını çok iyi bir noktaya getirdi. Yasalarını ekonomisinin işleyişini çok iyi bir noktaya getirdi.
"Avrupa Birliği üyelik perspektifi, üyelik gayretleri Türkiyeyi her zaman ileriye götürdü ve tüm aday ülkelerde de durum böyle. Bizim bu sürece yeniden ivme kazandırmamız çok yararlı olacaktır. Kıbrıs Rum Kesimi veya bir ülke bizim üyeliğimizi engellemeye kalksın. Bunun mümkün olabileceğini düşünmüyorum. Bizim hedefimiz üyelik ve katılım."
"Şu anda üyelik müzakerelerimiz biraz engelleniyor"
Katılım müzakerelerinde 16 faslı açıp bir faslı kapattıklarını söyleyen Kaymakcı, şu ifadeleri kullandı:
"Şu anda üyelik müzakerelerimiz siyasi gerekçelerle biraz engelleniyor. Burada 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi sonrası Türkiyenin uygulamak zorunda kaldığı güvenlik odaklı politikalar bizim biraz elimizi bağladı. Darbe sonrası olağanüstü önlemler aldık. Bu da tabi Avrupa Birliği tarafından ‘Türkiye AB’den uzaklaşıyor mu?’ diye bir sorgulamaya neden oldu.
"Bu soğukluk henüz tam olarak aşılabilmiş değil. Son bir buçuk yılda bazı gelişmeler oldu. Türkiye AB ilişkilerinde belli bir normalleşmeye doğru gidiyoruz. Umarız 2022 yılından itibaren yine müzakere sürecinin yeniden canlandığı, diyaloğun arttığı bir dönem olabilir. Sonuçta bizim hedefimiz katılım müzakereleri ilerletmek ve tam üye olmak. Burada Türkiye kararlı. Belki istediğimiz hızla reformlar olmuyor, belki şu anda AB tarafında bir soğukluk var. Ama bu bizim hedefimizi değiştirmiyor."
"Umarız AB'deki ortaklarımız NATO müttefiklerimizle tek yanlı kışkırtıcı adımlara prim vermez"
2020 yılının oldukça gergin geçtiğini anımsatan Kaymakcı, şöyle konuştu:
"Yaptırımların, tehditlerin konuşulduğu bir yıldı. Şu anda umarız Avrupa Birliğinde de sağduyu hakim olur. Umarız komşularımız Yunanistan ve Rumlar bizi kışkırtmaya devam etmezler. Umarız Avrupa Birliğindeki diğer ortaklarımız NATO müttefiklerimizle bu tek yanlı kışkırtıcı adımlara prim vermez ve Türkiye AB ilişkilerini bu iki ülkenin tamamen bencil ve dar görüşlü hedeflerinin kurbanı etmez.
"Bunlar yapıldığı takdirde Türkiye AB ilişkilerinin çok hızlı bir şekilde canlanabileceğine, bu canlılığın Gümrük Birliği güncellemesinin, vize serbestisinin önünü açacağına inanıyorum. Her halükarda Türkiye AB üst düzey diyalogları devam ediyor. Şu anda mevcutta ise birlik programlarına etkin bir şekilde katılarak Türkiyeyi yavaş yavaş Avrupa Birliği üyeliğine hazırlamaya devam ediyoruz."
"Türkiye'nin üyeliğini hiç kimse durduramaz"
Kaymakcı, AB’nin Türkiye’nin kriterleri yerine getirmesi durumunda yeni bir güncelleme ile işi yokuşa sürüp süremeyeceğine ilişkin bir soruya ise, şöyle yanıt verdi:
"Avrupa Birliği’nin temel felsefesi, nitelikleri ve standartları yüksek bir yere doğru koş. Güncelleme onun için gerekli. Avrupa Birliği kaç tane antlaşma değiştirdi. Güncelleme yaptı ama bu güncellemeyi herhangi bir üyeye zorluk olsun veya sıkıntı yaratsın diye değil, daha iyi yönetişim olsun ve Avrupa Birliği ülkelerine daha iyi hizmet sunsun diye yaptı.
"1999-2009 döneminde bu hükümet kriterleri çok iyi bir şekilde yerine getirdi ve üyelik müzakereleri başladı. 2016 sonrası, özellikle darbe girişimi sonrası izlemek zorunda kaldığımız güvenlik odaklı politikalar nedeniyle ve son dönemde de Kıbrıs, Yunanistan bağlamında yaşanan gerginliklerden dolayı Avrupa Birliği de biraz genişleme yorgunluğundan dolayı Türkiye’ye çok fazla kucak açmadı.
"Böyle bir ortamda siyasi anlayışın da çok süper reformlar yapacağı bir ortam yok. Bu reformları yapmak o kadar kolay da değil. Yani biz Lüksemburg veya Hollanda olsaydık birçok şeyi çok daha farklı yapabilirdik. Türkiye’nin kendi zorlukları, kendi avantajları, kendi güçlü olduğu noktaları var.
"Dolayısıyla bunu da dikkate almamız lazım. Ama şundan emin olabilirsiniz; Kopenhag siyasi kriterlerini en iyi noktaya getirmiş, 35 fasıldaki kriterleri açmış ve kapatmış bir Türkiye’nin üyeliğini hiç kimse durduramaz. Bunu Türkiye’de hükümet de, muhalefette istiyor. Türkiye’de bu konuda bir sıkıntı yok. Sadece bunu hızlandırma önemli. Bu konuda da biz elimizden geleni yapıyoruz. Biz bu süreçte ilerleyeceğiz. Ne kadar hızlı ilerlersek, o kadar yararımıza olacağına inanıyorum yanıtını verdi." (DHA)