Dünya

Avrupa basınının gündeminde bugün neler var?

Avrupa basını, Yunanistan'da Yeni Demokrasi Partisi'nin zaferiyle sonuçlanan seçimleri ve bugün Meksika'da düzenlenecek G-20 zirvesini tartışıyor

18 Haziran 2012 13:22

İngiltere basını:

Guardian gazetesi Yunanistan'daki seçim sonuçlarını 'Yunanistan Avrupa'ya bir şans tanıdı' başlığıyla manşetine taşıdı.

Haberde sandıktan merkez sağ Yeni Demokrasi Partisi'nin zaferle çıkmasıyla birlikte hiçbir partinin tek başına hükümet olacak çoğunluğu elde edememiş olması ve Syriza'nın oylarını çok ciddi oranda artırmış olması nedeniyle Yunanistan'ın politik sahnesinde denge halinin kurulmasının zor olduğu vurgulandı.

Haberde yer verilen, bazı Yunan yorumcuların Yeni Demokrasi'nin başarısıyla ilgili değerlendirmesi şöyle: "Uzmanlar, ülkenin euro bölgesindeki geleceğinden korkan çok fazla sol görüşlü Yunan seçmenin, geleneksel bağlılıklarını terk ederek, Yeni Demokrasi'ye ve onun pek sevilmeyen şahin lideri Samaras'a var gücüyle destek verdiğini söyledi."


'Gerçek kazananı olmayan seçim'


Gazete, aşırı sağcı Altın Şafak Partisi'nin önceki seçimlere oranla aldığı yüksek oy oranına da dikkat çekerken, bu oyların ağırlıklı olarak göçmenlerin de yoğun olarak yaşadığı, suç oranlarının ve yoksulluğun yaygın olduğu bölgelerden geldiğinin altını çizdi.

Haberde koalisyon ihtimaliyle ilgili bir tahmine de yer verdi. Buna göre Samaras, sosyalist Pasok ve Demokratik Sol'la bir koalisyon hükümeti kurabilir.

Ancak gazete, Pasok lideri Evangelos Venizelos'un daha önce yaptığı açıklamalarda olası bir 'ulusal sorumluluk' hükümetinde Syriza'nın yer alması zorunluluğunu vurgulamasını hatırlatarak bu üçlü koalisyonun zor olduğunu aktardı.

Financial Times ise seçimler sonrasında Yeni Demokrasi'nin, Pasok ve Demokratik Sol'la bir koalisyon hükümeti kurmasının muhtemel olduğunu yazdı. Gazetede uzmanların, Syriza'nın hem Pasok hem de Yunanistan Komünist Partisi tabanından oy aldığı yönündeki analizinde de yer verildi.

Daily Mail, Yunanistan'ın kaos günleriyle karşı karşıya olduğunu belirttiği haberinde seçim sonuçlarını şu cümlelerle yorumladı: "Yunanistan seçimlerinin kimsenin kazanmamasıyla bitmesi ve Fransa'da kesinti karşıtı sosyalistlerin sanıklardan açık bir zaferle çıkması nedeniyle Avrupa'nın ekonomik problemleri derinleşti."

Gazete, seçim sonuçlarının mali piyasalarda paniğe neden olması ihtimali karşısında dünya çapında merkez bankalarının geniş çaplı müdahaleye hazır olduğunu da belirtti.

Independent ise 'Yunanlar kesinti planlarını kabul etmeye karar verdi' yorumunda bulundu.

Gazetenin konuyla ilgili analizinde ortadakinin tarihi bir seçim olduğu ancak Syriza'nın ciddi oranda oy aldığı bu seçimlerin yine de Almanya'yı Yunanistan'ın borçlarını yeniden değerlendirmek konusundan harekete geçirmeyeceğini iddia edildi.

Daily Telegraph Syriza'nın yüksek oy almasının G-20 zirvesi öncesi dünya liderlerinin başını ağrıttığı yorumunda bulunurken Times ise seçim sonuçlarını "Yaşı büyük seçmenler radikal seçeneği reddetti ve istikrar ve fedakârlığı tercih etti" cümlesiyle yorumladı.

İngiliz basını, bugün Meksika'nın Los Cabos kentinde başlayacak G-20 zirvesine de sayfalarında geniş yer ayırdı.

Guardian, İngiltere Başbakanı David Cameron'ın bugün zirvede yapacağı konuşmada Avrupa liderlerini 'Euro Bölgesi krizinin dünya çapında sürekli bir ekonomik durgunluğa yol açabileceği' konusunda uyaracağı ve liderleri gecikmeden birlikte mücadeleye davet edeceği bir konuşma yapmasının beklendiğini yazdı.

Financial Times zirve öncesinde dünya ekonomisiyle ilgili gazete ve Brookings Enstitüsü'nün ortaklaşa hazırladığı göstergeleri açıkladı.

Göstergelere göre siyasetçiler nedeniyle dünya ekonomisindeki iyileşme duruyor.

Gazete verilerin anlamını şu cümlelerle açıkladı: "FT/Brookings İndeksi'ne göre küresel büyüme, 2008-2009 ekonomik krizinin ardından sonra ilk başlarda gerçekleşen hızlı iyileşmeden sonra hız kesmeye başladı.

ABD'deki büyüme yavaşlıyor, Avrupa'nın büyük bölümü ekonomik durgunluk içinde, Çin'in büyüme görüntüsü zayıfladı, Hindistan'daki reform süreci hız kesiyor ve diğer büyüyen ekonomilerden birçoğu önemli ölçüde yavaşladı."


'Politikacılar lüks içinde ahkâm kesecek'


Daily Telegraph G-20 zirvesiyle ilgili haberinde, liderlerin buluşacağı Los Cabos'la ilgili çarpıcı bilgilere de yer verdi.

'Politikacılar lüks içinde ahkâm kesiyor' başlığıyla aktarılan haberde şu cümlelere yer verildi: "Politikacılar, euro bölgesi krizini dünyanın en fazla rağbet gören tatil yerlerinden birinde çözecek. Meksika'nın Baja Körfezi'nin ucundaki Los Cabos, Hollywood yıldızları için bir kaçış yeri. Buradaki en lüks otellerden bir olan Las Ventanas Al Paradiso'da (Cennete Pencereler) G-20 delegeleri için yerler ayırtıldı.

 

Politikacılar ünlülerin tercih ettiği otelde

 

Otel, spasıyla ünlü. Jennifer Lopez de burada açık havada masajın keyfini çıkarmıştı. Bu yılın başında Cameron Diaz ve erkek arkadaşıyla George Clooney de buradaki kumsalda görüntülenmişti. Britney Spears, Barbra Streisand, Leonardo di Caprio, Simon Cowell, Hugh Jackman, Celine Dion ve Oprah Winfrey de bu otelde kalmışlardı. Otelin odalarında yılın belli dönemlerindeki balina geçişlerini izlemek için teleskoplar da bulunuyor."

Mısır'da başkanlık seçimlerinin dün gerçekleştirilen ikinci turu da İngiliz gazetelerinin iç sayfalarında yer buldu.

Seçimlerle ilgili haberi 'Boykot' seçimin galibi olabilir' başlığıyla veren Guardian haberinde, seçimlere düşük katılıma dikkat çekiyor ve bu durumun seçmenlerin hayal kırıklığını yansıttığını vurguladı.

Daily Telegraph da "Ordunun iktidarı, seçimlerde hile yapıldığı iddiaları ve yaygın boykot Mısır'ın uzun devrimini gölgede bırakma tehlikesi yarattı" yorumunu yaptı.


İngiltere'nin umutları Rooney'yle arttı


Independent'ta yayımlanan bir çarpıcı haberde ise Alman Der Spiegel dergisinde yayımlanan eski gizli servis belgelerine dayanarak 1972'de Münih'te İsrailli sporculara yönelik gerçekleştirilen saldırıda Alman Neo-Naziler'in Filistinli militanlara yardım ettiği iddialarına yer verildi.

Der Spiegel'den aktarılan haberdeki iddialara göre, 11 İsrailli sporcunun öldürüldüğü olayda Neo-Naziler ve Kara Eylül örgütü arasında saldırıdan önce birçok kez görüşme yapıldığı belirtildi.

Gazetelerin spor sayfalarınında manşetlerindeyse Manchester United oyuncusu Wayne Rooney var.

İngiliz gazeteleri, Euro 2012'de yarın akşam Ukrayna'yla gruptaki final maçında karşı karşıya gelecek İngiltere takımında Rooney'nin de forma giyecek olmasına geniş yer ayırdı.

Gazeteler oyuncunun, "Kazanmak için yeteri kadar iyi olduğumuzu düşünüyorum" açıklamasını ön plana çıkarıyor ve İngiltere'nin Euro 2012'deki şansının arttığının altını çiziyor.


Alman basınından özetler


Yunanistan’da dün yapılan seçimler Alman basınında ağırlıklı olarak ele alındı. Bir yorum da Fransa’daki Ulusal Meclis seçimlerinin ikinci turu ile ilgili...

Süddeutsche Zeitung'un Yunanistan seçimlerine ilişkin yorumu şöyle:

“Yunanistan'daki seçim sonucu, ülkenin derin bir biçimde bölünmüş olduğunu ortaya koyuyor. Ancak, Yunan seçmenin oyunun iki büyük bloğa odaklanmış olması, Yunanların artık nihayet iş yapacak bir hükümete kavuşmayı can-ı gönülden istediğini de kanıtlıyor.”

Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi ise aynı konudaki yorumunda şu görüşlere yer verdi:

“Belki de artık her şey için çok geç ve elde sadece Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden çıkması kalıyor. Buna Yunanlar karar verecek. Yunanistan’da devlet iflasının, banka sisteminin çökmesinin maliyetinin 500 milyar Euro olacağı, bunun 80 milyarlık payının Almanya’ya düşeceği belirtiliyor. Eğer tembel Yunanların açtığı sorunlar giderilecekse ve Euro Bölgesi’nde herkes yeniden sükûnet içinde işinin gücünün başına dönecekse, o zaman 80 milyarın lafı bile olmaz diyenler çıkabilir. Bunu düşünmek bile güzel! Ama işin gerçeğine bakılacak olursa, Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden çıkmasının ne gibi sonuçları olabileceğini kimse kestiremiyor. Böyle bir durumda piyasalar büyük bir spekülasyon arzusuyla tüm sistemi ortadan kaldıracak iki soruya yönelirlerdi: Yunanistan'dan sonra sırayı hangi ülke alacak ve Euro bu badireyi atlatabilecek mi?”

Frankfurter Rundschau gazetesi:

“Yunanistan'da kurulacak hükümet, önümüzdeki bir-iki hafta içerisinde vatandaşlarının hangi bedeli ödemeye daha fazla hazır olması gerektiğine karar verecek. Avrupa ortak para birimi Euro’da kalınmasının mı, yoksa çıkılmasının bedelini mi? Kesin olan, bu bedelin öyle ya da böyle ağır olacağıdır. Ama bu hesap seçmene önceden sunulmuş olsaydı, ne kadar hayırlı olurdu. Avrupa da bu konuda ağır bir sorumluluk taşıyor. AB Komisyonu, Avrupalı liderler ya da maliye bakanları, Yunanistan’ın devlet iflasının ya da Euro Bölgesi’nden çıkmasının nasıl olabileceğini hiçbir zaman söylemek istemediler.”

Stuttgarter Nachrichten gazetesi, yorumunda, Yunanistan’ın bu seçimden sonra da dibi olmayan bir Euro fıçısı olarak kalmaya devam ettiği görüşünü savunarak şunları yazdı:

“Ancak Yunanistan’da muhafazakâr cephenin önderliğindeki ulusal birlik hükümetinin radikal solcu red cephesine karşı önemli bir kale oluşturma olasılığı Avrupa’yı o kadar rahatlattı ki, bu ortam, Almanya Başbakanı Merkel’ın Yunanistan’a karşı izlediği sert politik çizgiyi devam ettirmesini neredeyse imkânsız hale getirebilir.”

Fransa'da hafta sonunda yapılan Ulusal Meclis seçimlerinin ikinci turunu da sosyalistler kazandı. Eski Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy’nin “Halk Hareketi Birliği” (UMP) ağır bir yenilgi aldı. Bu arada Marine Le Pen liderliğindeki aşırı sağcılar, 1997 yılından bu yana ilk kez parlamentoya iki milletvekili sokmayı başardılar.

Kölner Stadt-Anzeiger gazetesinin, Fransa'da sosyalistlerin Ulusal Meclis, Senato ve bölgelerde çoğunluğu elde etmesine ilişkin yorumu şöyle:

“Şimdi Fransızlarla Cumhurbaşkanı Hollande arasındaki ilişkinin nasıl bir hal alacağı belli olacak. Vatandaşlarının şimdiye kadar olduğu gibi yaşamaya devam edebilecekleri ve sosyal devletten pay alabilecekleri sinyalini vermiş olan Hollande, aslında bunun aksi bir durumun mevcut olduğunu açıklamak zorunda. Acı tasarruf önlemleri ve reformlar kapıda bekliyor. Ülkenin uluslararası rekabette geriye düşen ekonomisini kendi gücüyle yeniden ayakları üzerine yükseltmesi için hükümetin radikal önlemlere başvurması ve bunun ön şartlarını hazırlaması gerekiyor.”

İsviçre’nin Tages-Anzeiger gazetesi Pazar günkü Yunan genel seçimlerinin Euro için güven oylaması olacağını yazdı:

“6 Mayıs’taki seçim, istenmeyen siyasileri arenadan uzaklaştırma girişimiydi. Kurulu düzenden gına getiren seçmen arsız Alexis Tsipras liderliğindeki radikal solcu Syriza partisini marjinallikten çıkarıp iktidar sathı mailine soktu. 6 Mayıs, protesto oylamasıydı. 17 Haziran, Yunanistan’ın Euro’yu elinden kaçırma korkusunun oylaması olacak. Bu korku seçimi Avrupa’ya aidiyet referandumuna çevirdi. Ama cepheler sanıldığı kadar kesin çizgilerle ayrılmıyor. Muhafazakâr Samaras bile sert kemer sıkma politikasının gevşetilmesinden söz ediyor.”

Viyana’da yayımlanan Der Standard adlı Avusturya gazetesi Avrupa Birliği’ndeki mali kriz ve Euro muarızlarını konu alan yorumunda şu görüşlere yer verdi:

“Kısaca mali birlik olarak adlandırılan uygulama aslında vergi yasalarının uyumlaştırılması ve milli bütçelerin tek merkezden yönetilmesi, yani bütçe harcamalarının Brüksel’in onayıyla yapılabilmesi anlamına geliyor. Bu opsiyonun tartışılıp son sözün referandum yoluyla Avrupalılara bırakılması gerekir.
İstikrar fonları ve mali pakt zaten bir devletin en yüce egemenliği olan bütçe hükümranlığını oldukça kısıtlıyor. Hukuk kavramlarının arkasına saklanmak yerine demokratik meşruiyet yoluyla şeffaflık aranmalıdır. Avrupa antipatisini önlemenin tek çaresi bütünleşmenin derinleştirilmesi olabilir.”

Lüksemburg’da yayımlanan Luxemburger Wort gazetesi Avrupa’nın geleceğini konu alan yorumunda Almanya Başbakanı Angela Merkel’in durumunu ele aldı:

“Bankalar ve devlet borçları kriziyle bazı Avrupa ülkelerin düşük rekabet gücüne çare olacak sihirli bir formül bulunmuyor. Karşılıklı çıkarların çeliştiği son derece karmaşık bir ortamdayız. Kriz senaryolarından ilki Avrupa bütünleşme sürecinin dağılmaya dönüşmesi, diğeri ise riskin göze alınıp bütünleşme sürecinin kararlı bir şekilde ilerletilmesi olabilir.

Yunanistan’daki genel seçimin sonucu önümüzdeki günlerde hangi yolun tercih edileceğini gösterecektir. Umalım seçmen ileriyi düşünerek oyunu kullansın. Çünkü kimse sınır ve sermaye kontrollerinin yapıldığı, döviz kurlarıyla milliyetçi sloganların konuşulduğu bir Avrupa’da yaşamak istemez.

Avrupa aynı zamanda ekonomik bakımdan da güçlü olabildiği takdirde dünyanın en yaşanacak yeri olabilir. Her devlet bütçesine ve rekabet gücüne dikkat etmelidir. Angela Merkel, yara alan Akdeniz ülkelerinin sıkı rejimden geçirilmesini istemekte haklı. İzlenen bu politika meyve vermeye başladı da.
Yeter ki eski dünyanın en muktedir siyasi lideri ölçüyü kaçırmasın. Aksine Almanya’nın öz çıkarları doğrultusunda siyasi birliğe giden yolu açsın. O zaman tarih kitaplarında hak ettiği yeri alacaktır.”

De Volkskrant gazetesinin bir yorumunda Barack Obama’nın yeniden ABD başkanlığına seçilme şansı ele alınıyor. Yorumda, El Kaide lideri Ayman el Zevahiri’yi öldürtmesinin Obama’ya puan kazandıracağı dile getirildi:

“El Zevahiri’nin seçim gününden önce öldürülmesi Başkan Barack Obama için büyük bir başarı olurdu. Ama bakalım Başkan, mürettebatsız hava araçları kullanılamadığı takdirde deniz komandolarını yeniden Pakistan’a sokmayı göze alabilir mi? Başkan Jimmy Carter’in 1980 yılında Tahran’daki rehineleri kurtarma operasyonunda uğradığı bozguna benzer bir durum, Obama için felaket anlamına gelir. Yine de 11 Eylül’den on bir yıl sonra El Zevahiri’nin bertaraf edilmesiyle El Kaide örgütünün başsız bırakıldığı mesajını Amerikalılara verebilmek, Obama’ya oldukça cazip görünse gerektir.”