Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerininde yargılandığı davada ifade veren dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, "Çetelerin derin tezgahlarına çomak soktuğum için ben burada cezalandırılıyorum" dedi. Tutuklanmasına karar verilmeden bir süre önce davanın sanıklarından "polis memuru Muhittin Zenit'in de, Ogün Samast gibi savcılıkça aleyhine olacak şekilde ifadesinin alındığını" iddia eden Yılmazer, "Baskı ve tehditten bahsediyoruz. Niye görmezden geliyorsunuz, size anlatıyorum. Bu tavırlar bedduayı hak eden tavırlar. Belli ki dinlemeye isteğiniz yok. Okumayacağım. Mahkemedeki tehditleri dikkatinize sunuyorum rahatsız oluyorsunuz bundan" dedi.
Doğan Haber Ajansı'ndan (DHA) Hayati Kılıç'ın haberine göre, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 39. duruşmaya tutuklu sanıklar dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, tutuksuz sanıklar Trabzon Eski Emniyet Müdürü Reşat Altay katıldı. Duruşmada, müdahil Hrant Dink ailesinin avukatları hazır bulundu.
10 yıl önce katledilen Hrant Dink'in cenaze töreninde on binler yürümüştü...
10. günde savunma yapmaya devam eden tutuklu sanık Yılmazer, "Doğruyu söylediğim, yasalara uygun bir tavır içinde olduğum için, ama sırf birilerinin derin çete angajmanı faaliyetlerine o dönemde çomak soktuğum için ben cezalandırılıyorum. Hrant Dink'in ölümündeki sorumlulukla ilgili değil, o katliamı tezgahlayan derin çetelerin derin tezgahlarına çomak soktuğum için ben burada cezalandırılıyorum" dedi.
"Hrant Dink'e koruma verilmeliydi"
Ali Fuat Yılmazer savunmasında, "Suçu İstanbul Emniyeti'ne attığı beyanlarında bulunduğu" iddialarına karşılık olarak, "Hrant Dink'e koruma verilmeliydi. Yanlış mı söylemişim? Yönetmelikte yazılmıştır, yetkili birim il koruma komisyonudur. Bilginin intikali zorunludur. Bunu Trabzon İstanbul'a bildirecek. İstanbul'un da komisyona bildirmesi gerekiyordu. Yalan mı konuşmuşum, iftira suçu mu işlemişim? Beyanlarım bunlar" dedi. Soruşturma savcısının bu anlatımlarına bağlı olarak suçu İstanbul'a yıkmaya çalıştığını iddia ettiğini ve beyanlarındaki hususların kovuşturmanın bu noktasında kimsenin inkar etmediği gerçekler olduğunu belirten Yılmazer, İstanbul'da müfettiş Akif İkbal'in hazırladığı raporun sahte olduğunu, teknik bilirkişi incelemesinin kendi odasında yapıldığını, müfettişin, "Belgenin sonradan oluşturup oluşturulmadığının tespit edilmesine imkan yok" dediğini ve devreye giren Celalettin Cerrah'ın baskısıyla belgeye imza atmaya mecbur bırakıldığını öne sürdü.
Ramazan Akyürek: Celalettin Cerrah 17 Şubat tarihli yazıyı imha etmemi istedi!
"Bunlar tezgahın dik alasıdır"
"Bunlar tezgahın dik alasıdır. Logların imha edildiğine dair hiç bir tespit yoktur İstihbarat Daire Başkanlığı'nda. İddianamede bunlar hiç yok. Savcının şüphe etmesi gerekirdi" diyen Yılmazer, "İstanbul'la ilgili söylediklerimden hiç birisi iftira değildir. Doğruyu söylediğim, yasalara uygun bir tavır içinde olduğum için, ama sırf birilerinin derin çete angajmanı faaliyetlerine o dönemde çomak soktuğum için ben cezalandırılıyorum. Hrant Dink'in ölümündeki sorumlulukla ilgili değil, o katliamı tezgahlayan derin çetelerin derin tezgahlarına çomak soktuğum için ben burada cezalandırılıyorum. Ogün Samast'ın cinayetten 8 yıl sonra ifadesi doğrultusunda tutuklandım. Beni tutuklamak için bir şey bulamayanlar, 8 yıl sonra, cezaevinde dara düşmüş bir insanı kim bilir ne vaatlerle kandırdı. Samast'ın, 'Yasin Hayal ile Erhan Tuncel'in evine gittik, (arkamız sağlam, Ali Fuat müdür var, Ramazan müdür var, bir de İstanbul'dan bir emniyet müdürü var) dedi' ifadesini kullanmış. Halbuki en medyatik olan İstanbul'dur. Engin Dinç'i konuşmamışlar. Ankara'da kimse tanımaz beni ama benim ismimi kullanıyorlar. Yasin Hayal olduğu gibi reddetmiş bu beyanları. Ne doğru biliyorsa onu konuşmuş. Çok önemli beyanları var. Sorulara karşılık, 'sırtımız sağlam dediğim doğrudur ancak isim vermedim' demiş. Emniyet personeliyle ilişkisi olan Erhan Tuncel'dir, organize eden Erhan Tuncel'dir. Hayal de, 'ayarlama olduysa Erhan Tuncel üzerinden yapılmıştır, Ogün'ün beyanlarını kabul etmiyorum' demiş. Yasin Hayal'e sorulmuş ama Erhan Tuncel'e sorulmamış Samast'ın beyanları. Tuncel'in herhangi bir ifadesini bulamadım. Erhan Tuncel'in bir basın açıklaması var, 10 Aralık 2014 tarihli. 'Samast'a dava açacağını ve tanıklık yapmaktan uzak duracağını' açıklamış. Alsalardı lehime beyan verecekti ama lehe delil olmasın diye Tuncel'in beyanını almamış savcı. Buna rağmen tutuklanmama gerekçe oldu Ogün Samast'ın beyanları. Asıl baş rolde olan kişinin Erhan Tuncel olduğu anlaşılıyor. 'Sırtımız sağlam' dediği doğrulanıyor. Yasin Hayal, 'Erhan Tuncel'in polisle olan ilişkilerine dayanarak ben bunu söyledim' diyor ifadesinde" şeklinde konuştu.
"Erhan Tuncel yardımcı istihbarat elemanı değildir"
Yardımcı istihbarat elemanının polisle ilişkilerini gizlemek zorunda olduğunu ve asla istihbarat şubeye sokulmadığını da belirten Yılmazer, "Yardımcı istihbarat elemanı bir şekilde görüşecekse bile emniyet binası dışında görüşülür. Adı üzerinde, böyle ajanlık olmaz. Bir ajan Yasin Hayal'i alıp oralara buralara, toplantılara götürmez. Bunun adı yardımcı istihbarat elemanı olmaz. Böyle bir elemanlık sistematiğimiz yok bizim. Erhan Tuncel bu anlamda bir yardımcı istihbarat elemanı değildir. Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Ogün Samast'ı cinayete azmettirmiştir. 'Arkamız sağlam' lafı cinayet için sağlam bir motivasyon olmuştur. Erhan Tuncel boşuna İstihbarat daire başkanlığı makamında ağırlanmamıştır. Buna kafa yormayacak mıyız? Bunlar soruşturma konusu edilmeyecek mi? Ogün Samast, Hrant Dink'i öldürdüğünde gerçekten kahraman olacağına inandırılmıştır. Erhan Tuncel'in emniyetteki en güçlü, büyük ilişkisi Engin Dinç'tir. Erhan Tuncel'in Engin Dinç ile olan ama aslında olmaması gereken, teamüllere aykırı, yakın ilişkisi, Erhan Tuncel'in tetikçi Ogün Samast'ı cinayete azmettirmesindeki en belirleyici etken olmuştur. Trabzon'a hiç gitmedim. Orada çalışanları bilmiyorum. Trabzon'a hiç gitmeden Erhan Tuncel'i cinayete angaje etmiş olmamın mümkünü yok. Davanın sanıklarından Muhittin Zenit'in savcılıkça alınan ifadesi kumpas delilidir" dedi.
Ali Fuat Yılmazer: Dink cinayetini Erhan Tuncel örgütledi
Mahkeme başkanı "Beddua etmeyin" diye uyardı
Tutuklanmasına karar verilmeden bir süre önce davanın sanıklarından polis memuru Muhittin Zenit'in de, Ogün Samast gibi savcılıkça aleyhine olacak şekilde ifadesinin alındığını iddia eden Yılmazer, "Zenit, benim aleyhime algıya sebebiyet verecek suçlamalarda bulunmuş yazılı olarak verdiği ifadede. Daha sonra duruşmada savcının baskı altına alan soruları karşılığında, 'Sakladığım hiç bir şey yok, her şeyim net' dedi. Duruşmada üye hakim Cem Karaca da, 'Senin yazdığın dilekçeyi okuyoruz' demiş.
"Benimle ilgili iddialarını reddeden Zenit, 'cezaevinde zulüm gördüğünü, şeker hastası olduğunu ve psikolojisinin bozulduğunu' belirtiyor. 'Zor durumdaydım, savcı baskı altında beni sorguladı, sonra jandarmaları başıma dikerek ayrı bir odada bekletti' diye söylüyor.
"Hakim Karaca da, 'niye imzaladın madem' diye sormuş. Allah başınıza getirsin. Niye imzalayıp imzalamadığımızı anlarsınız o zaman" dedi.
Mahkeme heyeti başkanı Ali İhsan Horasan'ın, "Görev yapan hakimlere beddua etmeyin. Duruşma tutanağı okuyorsunuz. O zaman itiraz etseydiniz, saygı sınırını aşmayın" diye uyardığı Yılmazer, "Baskı ve tehditten bahsediyoruz. Niye görmezden geliyorsunuz, size anlatıyorum. Bu tavırlar bedduayı hak eden tavırlar. İnşallah bunların hakkını gözettiğiniz kadar bizim de hakkımızı gözettiğinizin bilinci içerisindesinizdir." dedi.
Başkan Horasan, "Bizde hak ihlali olmaz. Sizinle alakalı konuya gelelim, çarpıtmayalım" dedi. Yılmazer ise, "Muhittin Zenit geldi hepsini, anlatımlarımı doğrulayacak şekilde anlattı. Belli ki dinlemeye isteğiniz yok. Okumayacağım. Mahkemedeki tehditleri dikkatinize sunuyorum rahatsız oluyorsunuz bundan. Hakkımı arayamayayım diye tutuklanıyorum zaten ben." dedi. Mahkeme Başkanı "Mahkeme salonunda beddua edip durmayın insanların hakkında" dedi.
Mahkeme Başkanı "Beddua etmeyin" diye uyardı
Tutuklanmasına karar verilmeden bir süre önce davanın sanıklarından polis memuru Muhittin Zenit'in de, Ogün Samast gibi savcılıkça aleyhine olacak şekilde ifadesinin alındığını iddia eden Yılmazer, "Zenit, benim aleyhime algıya sebebiyet verecek suçlamalarda bulunmuş yazılı olarak verdiği ifadede. Daha sonra duruşmada savcının baskı altına alan soruları karşılığında, 'Sakladığım hiç bir şey yok, her şeyim net' dedi. Duruşmada üye hakim Cem Karaca da, 'Senin yazdığın dilekçeyi okuyoruz' demiş.
Benimle ilgili iddialarını reddeden Zenit, 'cezaevinde zulüm gördüğünü, şeker hastası olduğunu ve psikolojisinin bozulduğunu' belirtiyor. 'Zor durumdaydım, savcı baskı altında beni sorguladı, sonra jandarmaları başıma dikerek ayrı bir odada bekletti' diye söylüyor.
Hakim Karaca da, 'niye imzaladın madem' diye sormuş. Allah başınıza getirsin. Niye imzalayıp imzalamadığımızı anlarsınız o zaman" dedi. Mahkeme heyeti başkanı Ali İhsan Horasan'ın, "Görev yapan hakimlere beddua etmeyin. Duruşma tutanağı okuyorsunuz. O zaman itiraz etseydiniz, saygı sınırını aşmayın" diye uyardığı Yılmazer, "Baskı ve tehditten bahsediyoruz. Niye görmezden geliyorsunuz, size anlatıyorum. Bu tavırlar bedduayı hak eden tavırlar. İnşallah bunların hakkını gözettiğiniz kadar bizim de hakkımızı gözettiğinizin bilinci içerisindesinizdir." dedi.
Başkan Horasan, "Bizde hak ihlali olmaz. Sizinle alakalı konuya gelelim, çarpıtmayalım" dedi. Yılmazer ise, "Muhittin Zenit geldi hepsini, anlatımlarımı doğrulayacak şekilde anlattı. Belli ki dinlemeye isteğiniz yok. Okumayacağım. Mahkemedeki tehditleri dikkatinize sunuyorum rahatsız oluyorsunuz bundan. Hakkımı arayamayayım diye tutuklanıyorum zaten ben." dedi. Mahkeme Başkanı "Mahkeme salonunda beddua edip durmayın insanların hakkında" dedi.
Bu uyarının ardından Başkan Horasan ve Yılmazer arasında şu diyalog yaşandı:
Yılmazer: "Baskı ve tehditten bahsediyoruz. Niye görmezden geliyorsunuz. Size anlatıyorum. Beddua ediyorum, çünkü bu tavırlar bedduayı hak eden tavırlar."
Horasan: "Yapılmış, bitmiş. Bu şekilde konuşmaya gerek yok. Bu şekilde itirazınızı yaptınız mı? O dönem gereğini yapmışsınız."
Yılmazer: "İnşallah bunların hakkını gözettiğiniz kadar bizim de hakkımızı gözettiğinizin yükümlülüğü bilincindesinizdir."
Horasan: "Hak ihlali olmaz bizde. Sizle alakalı konuya gelelim çarpıtmayalım."
Yılmazer: "Muhittin Zenit geldi hepsini anlatımlarımı doğrulayacak şekilde anlattı. Belli ki dinlemeye istediğiniz yok. Okumayacağım. Mahkemedeki tehditleri dikkatinize sunuyorum rahatsız oluyorsunuz bundan."
Horasan: "Ben dikkat ederim."
Yılmazer: "Hakkımı arayamayayım diye tutuklanıyorum ben."
Horasan: "Mahkeme salonunda beddua edip durmayın insanların hakkında."
Yılmazer ve Mahkeme Başkanı Horasan arasındaki beddua polemiğinin ardından duruşmaya ara verildi.
Ali Fuat Yılmazer'in duruşma salonunda ettiği beddualar daha önce de gerginlik konusu olmuştu. Yılmazer, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kast ederek "talimat verip arkasında durmayanların Allah bin belasını versin" ifadelerini kullanmış, mahkeme başkanı Yılmazer'i beddua etmemesi konusunda uyarınca Yılmazer, Erdoğan'ı kast etmediğini söylemişti.
Duruşmaya verilen öğle arasının ardından savunmasını sürdüren Yılmazer, "Bu proje mahkemesi. Ben buradan adalet beklemiyorum ama savunmamı tamamlamaya çalışıyorum" diyerek, mahkeme başkanını kendisine savunma sırasında kendisine müdahale etmesini eleştirdi.
Tartışma sırasında mahkeme başkanının, aynı zamanda kızı olan avukatına müdahale edilmesine tepki gösteren Ali Fuat Yılmazer, barodan kendisine avukat atanmasını istedi. Yılmazer, barodan avukat atanana kadar savunma yapmayacağını ve sorulara yanıt vermeyeceğini söyledi.
Mahkeme heyeti, Yılmazer'in bu talebini kabul ederek, duruşmaya Perşembe günü devam edilmesine karar verdi.