Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Paralel yapının inlerine gireceğiz” sözleriyle işaretini verdiği Gülen cemaatine yönelik olası operasyonla ilgili olarak, “Operasyonların bir an önce başlaması gerek.. Adamlar kaçmaya, delilleri karartmaya başladılar bile.. Paralarını kaçırmaya devam ediyorlar.. Seçim sonrası sokağa salınanlardan önce bunları sokağa salanları takibe almak gerek. Böyle bir şey aslında bu derin çetenin azmettiricileri ve tetikçilerini tesbit etmek için de önemli bir fırsata dönüşebilir.. Yapanın yanına kâr kalmamalı.. Yardım ve yataklık edenler de tesbit edilip gereği yapılmalı.. Kurunun yanında yaş da yanmamalı ama” dedi.
Başbakan Tayyip Erdoğan 17 Aralık operasyonunun ardından “paralel yapı” dediği Gülen cemaatine yönelik bir operasyon düzenleneceğinin sinyalini vermişti. Erdoğan’ın “inlerine gireceğiz” sözleri tartışma konusu olmuştu.
Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, Gülen cemaatine yönelik bir operasyonun bir an önce başlaması gerektiğini savundu.
Dilipak’ın, Yeni Akit’in bugünkü (5 Nisan 2014) nüshasında yayımlanan, “Şeytan bizi Kur’an’la aldatmasın” başlıklı yazısı şöyle:
'Şeytan bizi Kur'an'la aldatmasın'
Hep yazıyorum: Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı..
Aman, ha! Sakın, aklınızı kiraya vermeyin, gözünüze at gözlüğü takmayın!
Yeni seçilen belediye başkanlarını da uyarıyorum. Uçkur davası ve paraya tamah ederek bu büyük davaya gölge düşürmeyin.. Kur’an kursu, vakıf, cami derneği bahanesi ile harama el uzatmayın.. Evet, şu uyarıyı unutmayın ve başkalarından istediğiniz samimiyet ve dürüstlüğü siz de başkasına gösterin. Başkalarına öğütlediğiniz şeye önce siz uyun. Necm 60-62’de ne diyordu Allah (cc) mealen: İçler acısı halinize ağlamanız gerekirken, uyarıları alaya alıp, gülüyor musunuz? Ve küstahça bir aldırmazlık içinde oyalanıp duruyor musunuz? Bunu yapmayın! Haydi şimdi Allah için secdeye kapanın ve yalnızca O’na kulluk edin.”
Evet din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin! Heva ve heveslerinizin peşinde koşmayın.
Zulmetmeyin.. Almayın mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Kamu malı yetim malıdır.. Yetim malına el uzatmayın. Yoksa kıldığınız namaz namaz değildir..
Şimdiye kadar bazı yanlış işler yapıp yeniden seçilenlere söylüyorum. Tevbe edin ve o yoldan geri dönün. Sizi cehenneme çağıran o fasıklardan uzak durun..
Cemaatin peşine takılıp, her türlü yolsuzluk ve torpili mübah görenlere sesleniyorum. Kamu kaynaklarını nasıl yağmaladığınız biliniyor. İşi ehline vermediğiniz, torpille nasıl işler kotardığınız, kamuda işlerini takip ettiğiniz işadamlarını nasıl sağdığınız da biliniyor.. Gelin vazgeçin. Tevbe edin.
İşi ehline verin. Sınav sorularının cevap anahtarını alanlar da hırsızdır.. Terfi etmek için önündekilerin sicilleri ile oynayanlar da.. Sizlere bunları yaptıranlar, yarın sizi Allah’ın elinden alamaz.. Şeytan sizi şeyhinizle de aldatmasın..
Yolsuzluklar dün vardı. Bugün de var, yarın da olacak.. Önemli olan yapanın yanına kâr kalmaması, şeffaflık ve denetim. Bunlara fırsat vermemek, yapan olursa yapanın yanına kâr kalmaması..
Operasyonların bir an önce başlaması gerek.. Adamlar kaçmaya, delilleri karartmaya başladılar bile.. Paralarını kaçırmaya devam ediyorlar.. Seçim sonrası sokağa salınanlardan önce bunları sokağa salanları takibe almak gerek. Böyle bir şey aslında bu derin çetenin azmettiricileri ve tetikçilerini tesbit etmek için de önemli bir fırsata dönüşebilir.. Yapanın yanına kâr kalmamalı.. Yardım ve yataklık edenler de tesbit edilip gereği yapılmalı.. Kurunun yanında yaş da yanmamalı ama..
Bunlar yurtdışından, Azerbaycan ve birtakım ülkelerden uydurma diplomalarla insanları üniversite mezunu diye gösterip atamalar yapmışlar.. Kaymakam, hatta diplomat varmış bunlar arasında.. Zaten üniversiteye giriş, yüksek lisans, doktora sınavları, işe giriş sınavlarında soruları çalıp, cevap anahtarlarını kendi adamlarına servis etmişler.. Sonra da arkası arkasına takdirname belgesi verip, önündekinin de sicili ile oynayıp kendi adamlarını terfi ettirmişler. Kendi adamlarına yurtdışında dil eğitimi ve birtakım sertifikalar verip onları hızla yükseltmişler..
Bunlar bulunup ayıklanmalı.. Öncelikle ordu, emniyet, istihbarat, yargı, adli kolluk, mübaşir ve gardiyanlar arasındaki adamlarını tesbit etmek gerek.. Tabii finans, media, iletişim, bilişim, stratejik kurumlar, maliyedeki uzantılarını tesbit etmek gerekiyor.
Bunların mali kaynakları ve para trafikleri kontrol altına alınmadan bu operasyon başarıya ulaşamaz. Para trafiğini izlerseniz her yere ulaşırsınız.. Dış bağlantılar, iltisaklı grublar, sponsorlar ve himmet adı altında toplanan paralar ve bunların taşıyıcıları, toplanan paraların izlediği trafik çok önemli..
Bunların özellikle ABD/CIA, İsrail/MOSSAD, Vatikan, İngiltere bağlantıları ve of shore bağlantıları yakın takibe alınacak.. Bu konularda ciddi çalışmalar var.. Kendilerinden çok emin oldukları için çok falso vermişler.. İçeriden itiraflar var. Ele geçirilen bilgiler var.. Bunlar şimdi, cemaatçi olmayan ya da kendilerinden ayrılanları, cemaatin has adamı gibi göstermeye çalışacak.
Şimdi maddi ve manevi açıdan tehdit ve şantajla kontrol etmeye çalışıyorlar.. Senin, eşinin, çocuklarının başına bir bela gelir.. Sakat kalırsın, filan gibi sözlerle manevi baskı altına almaya, suçluluk psikolojisi ile boğmaya çalışıyorlar. Elleri altındakiler “şefkat tokatı” yiyeceği söylenerek, ilahi bir cezaya muhatap olacaklarına inandırılmışlar.. Sisteme katılanlar, hem korkuyor, hem korkutuyorlar..
İşin ekonomik ve siyasi boyutu önemli. Ama işin bir de sosyal boyutu var.. Aile bakanlığı bu konuda da bir çalışma başlatmalı.. Baba kızları, anne kocası için feryad ediyor. Aileler parçalanmış durumda.. Ortaklıklar dağılıyor.. Kardeşler arasında kavga çıkıyor..
İşin bir de psikolojik boyutu var.. Bu işin içindekiler dinlerini kaybetmekten korkuyorlar. Kendilerine göre bir din uydurmuşlardı.. Kendileri hakkında söylenenlere inanmak istemiyorlar. Kendi akıllarından daha çok güveniyorlardı hoca efendinin söylediklerine. Çünki o Mesihiyeti temsil ediyordu. Hayalleri yıkılıyor.. Kutsal bir hayat yaşıyorlardı, Mehdiyeti temsil ediyorlardı, şimdi Şeytani bir planın parçası olmakla suçlanıyorlar. Bu travmayı hemen atlatmalarını ve söylenenleri anlamalarını beklemeyin.. İster karanlık bir mağaradan aydınlığa, ister çok parlak bir ışığa baktıktan sonra, kapalı bir mekana girin, bir süre gözünüz kamaşır, görmezsiniz..
Bu konu burada bitmeyecek, yarın kaldığımız yerden devam edelim en iyisi... Bakalım cemaat sokağa çıkmayı deneyecek mi, yoksa toplu dualarla işi çözmeye mi çalışacak..
Kendi içindeki çözülmeleri durdurabilecek mi?
Sonuçta çoğu insan kaybeden tarafta olmak istemez.. Büyük bir sadakatla bağlanılan hareketlerde bir çözülme başlayınca arkası gelir. Tutacak kimse kalmayabilir. Hatta kendilerini ihanete uğramış hissedebilirler.
Şimdi cemaat şirketlerinde maaşlar yarıya çekilecekmiş. Himmetler ne olacak, bir de himmet vermek zorunda kalırlarsa, nasıl geçinecekler? Kendisi himmete muhtaç bir dede, nerdeki gayrıya himmet ede. Bakalım, göreceğiz, el mi yaman, bey mi! Selâm ve dua ile...