Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, çözüm sürecine ilişkin, "Siyasi kesimle diyaloglarımızı sürdürüyoruz. HDP ile görüşüyoruz, onlar gerek İmralı'ya gidiyor, gerek örgüte gidiyorlar. İstihbarat birimimiz de İmralı'yla görüşüyor. Şimdi bu görüşmeleri biraz daha yayacağız. Yeni yasayla, kamu düzeni güvenliği müsteşarlığını koordinatör olarak görevlendirdik" dedi.
Emniyet'teki “paralel yapı” operasyonu kapsamında yapılan ikinci dalga gözaltılar için, "operasyonlar devam etmeli" dedi... Paralel yapının yargı ayağı olduğunu da söyleyen Atalay, “HSYK seçimleri çok önemli" ifadesini kullandı. Atalay, dikkatli olunmazsa, organize olan küçük bir grup şu an olduğu gibi tüm yargıya, HSYK'ya hakim olur" diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, gündemin başlıklarını A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün'e değerlendirdi. Emniyet'teki “paralel yapı” operasyonu kapsamında yapılan ikinci dalga göz altılara değinen Atalay, "operasyonlar devam etmeli" dedi... Eylül'de yapılacak olan HSYK seçimlerinin "son derece hayati" olduğunu belirten Atalay, "seçimde dikkatli olunmazsa, organize olan küçük bir grup şu an olduğu gibi tüm yargıya, HSYK'ya hakim olur" dedi.
Beşir Atalay şu ifadeleri kullandı:
‘Paralel operasyonları devam etmeli’
Bizim beklentimiz bu operasyonların devam etmesidir. Tahminimiz ve düşüncemiz bunun artarak devam etmesidir. Çünkü bunların çok haksızlıklar yaptığı, insanlara iftiralar attıkları, hayatlarıyla oynadıkları hem emniyet içinde, hem genel manada çok sayıda dinlemelerin olduğu belli. Bu dinlemeleri yapanlar ve bu dinlemelerin yapılmasına izin veren yargı kesimleriyle ilgili bu operasyonların devam etmesi gerekiyor. Bu manada operasyonları anlamlı, önemli ve olumlu buluyorum.
Operasyonlar genişleyecek
Paralel Yapı dediğinizde, devlet içinde yoğunlaşma Emniyet ve Yargı'da ama bu diğer kurumlarda yok anlamına gelmiyor. Polis ve istihbarat birimi bu işte en önemli rolü oynadığı için bu operasyonlar ilk orada başlamış oluyor. Bu dosyalar olgunlaştıkça, bu kişiler dinlendikçe, yeni yerlere de gidecektir. Gitmesi lazım.
Eylül'deki HSYK seçimi hayati
Bilindiği gibi Eylül ayında yeni bir HSYK seçimi var. Bu seçimde HSYK'nın yapısının nasıl oluşacağı şu an gündemdeki en önemli konulardan birisi. HSYK'daki sorunu herkes biliyor. 2010 referandumundan sonra, organize bir Paralel Yapı oluşumu HSKY'ya hakim olmuş. Şu anda bunun devam edip, etmeyeceği veya değişip, değişmeyeceği konusu bu seçimle önem kazanıyor.
Yargıya müthiş güvensizlik var
Türkiye'de kurumlara güven araştırması yaptırıyoruz. Şu anda Yargı, vatandaşın, milletin en az güvendiği kurumlardan birisi. Bu çok vahim. Bir ülkede Yargı'ya güven bırakın %50'nin altına düşmeyi, %90 bile olsa bu iyi bir şey değildir. Yargıya müthiş bir güvensizlik var ve bu giderek artıyor. Bu kutuplaşmalar oldukça, vatandaş yargıya nasıl güvensin? Yargı ile ilgili konular eskiden beri şöyle değerlendirilir; ya tuz da koktuysa? Tuz da koktuysa, o zaman oradaki toplumsal hayat çok zordur. Vatandaşın haksızlıkları, sorunları götüreceği yer yargıdır ve oradan adalet beklenir. Şuan da vatandaş oradan adalet çıktığına inanmıyor. Şuan da yargıya güven %50'nin altında, %40 civarında. Bir ülke için, bu felakettir.
Organize bir grup HSYK'ya hakim
Bir grubun elinde asla HSYK olamaz, olmamalı. Bu kabul edilebilinir bir şey değil. İnşallah hakimler ve savcılar hangi görüşte olursa olsun, bu durumda Eylül'deki seçimde düzeltirler. Aklı başında olanlar bir araya gelirler, bir dar grubun organizasyonunu orada başarılı kılmamak lazım. Dikkatli olmaları gerek. Olmazsa Türkiye'yi zor günler bekler. Yargı'yı da HSYK dizayn ederse, geçmişte şikayet ettiğimiz, şu anda üzerinde çalışılan yapı daha da güçlenerek devam eder.
O zaman haksızlıklar, adaletsizlikler bir grubun siyaseti etkilemesi devam eder. Yargı çok önemlidir ve bu seçim çok hayatidir. Yargı erkinin tarafsız, bağımsız ve objektif çalışması çok önemlidir. Şuan da yargıda bu yok ve vatandaş da buna inanmıyor. Bunun da merkezi HSYK'dır. Bu seçim çok önemlidir, Eylül'de yapılacak HSYK seçimini bu manada çok hayati görmek lazım.
Siyasi kesimle diyaloglarımız sürüyor
Çözüm sürecini yürüten kişiler, kurumlar birbiri ile tam bir diyalog içinde. İmralı'yla da arkadaşlarımız sağlıklı bir görüşme içindeler. Siyasi kesimle diyaloglarımızı sürdürüyoruz. Mecliste çıkan çerçeve yasa çok olumlu karşılandı. Artık bu bütün tarafları bağlayan ve bu konuda da kararlılığı tam ortaya koyan bir belgedir. Bundan sonrası sürecin yürümesi için daha rahat ve kolay olacaktır. Bu şemsiye altında bu işin bir eylem planını ve yol haritasını çalışıyoruz. Yaz sürecinde bunun tamamlanabileceğini düşünüyoruz.
Süreç en olumlu dönemini yaşıyor
Bu süreç en olumlu dönemini yaşıyor. Herkeste beklenti ve umut arttı. Adeta bu iş sona doğru gidiyor görüntüsü ve umudu var. Bu yasa bir anlamda devleti de bağladı, bütün kurumlarımız şimdi daha rahat çalışacak. Tarafların yapacağı çalışmaları programlayan bir yol haritası yapıyoruz. Yol haritası dediğimiz bir eylem planıdır. Çözüm sürecinin en önemli kısmı tarafların birbirine güven vermesidir. Hükümet bu konuda güven verici her adımı atıyor.
Silahları bırakma konusunda
bir süre konulmuş değil
Silahları bırakma konusunda bir süre konulmuş değil. Bütün bunlar çalışılacak, biz teknik olarak çalışıyoruz. Siyasi karara bunları sunuyoruz, sonra taraflar bunları görüşecek. Bunların görüşülmesi lazım, bunlar normaldir. Siyasi kesimle görüşüyoruz, HDP ile görüşüyoruz onlar gerek İmralı'ya gidiyor, gerek örgüte gidiyorlar. İstihbarat birimimiz de İmralı'yla görüşüyor. Şimdi bu görüşmeleri biraz daha yayacağız. Yeni yasayla, kamu düzeni güvenliği müsteşarlığını koordinatör olarak görevlendirdik. Bu görüşmelerin içinde orası da bulunacak. Konuyu güvenlik birimlerinin dışına doğru da çekmiş olacağız.
Dohuk'ta 20 bin kişilik kamp kuruyoruz
Şu ana kadar Irak Türkmenleri'ne 95 TIR yardım gitmiştir. Habur kapısında bir merkez oluşturuldu. Sadece devletin değil, gönüllü kuruluşların gönderdiği yardımları da en iyi nasıl ulaştıracağız diye. Bütün bunlar çok organize yürüyor. Şimdi de, Dohuk civarında ise sadece Türkmenlere yönelik bir çadırkent kuruyoruz. Şu an 20 bin kişilik, bu gerekirse arttırılabilir. Türkmenler de Türkiye dışında bize bir yardım gelmiyor diyor. Türkiye'nin şu anda en büyük hassasiyeti, Türkmenlere ve Gazze'ye yardımdır.
Telafer'de tam bir mezhep savaşı var
Telafer tamamen Türkmen şehridir. Türkmenlerin de yarısı Şii yarısı Sünni. IŞİD Telafer'i kuşatınca oradaki Sünni Türkmenler, Şii Türkmenlere baskı yaptı. Şehri terk edenler Şii Türkmenler. Her iki taraf da Türkmen. Orası iyi tahlil edilmiyor. Geriden bütünlük zannediliyor. Telafer'e IŞİD gelmeden önce, Şiiler Sünnilere baskı yapıyordu.
İŞİD güya Sünniler adına selefi bir hareket olarak oralara geliyor, aslında bir terör örgütü, Sünniler Şiilere baskı yapıyor ve Şiiler orayı terk ediyor. Türkiye bu konuda çok uğraşıyor. Dışişleri bakanlığı ve oradaki arkadaşlarımız Türkmenler arasında mezhebi ayrımın gelişmemesi ve o bütünlüğün korunması için çaba harcıyor. Mesela Şii Türkmenler hapishanedeki 60 kadar Sünni Türkmen'i öldürüyorlar. Oralarda maalesef çok acı şeyle yaşanıyor. Şu anda Irak'a mezhebi ayrım gözleri neredeyse kör etmiş. Tam bir mezhep savaşı var.