Die Welt gazetesi Andrea Nahles'in Sosyal Demokrat Parti genel başkanlığına seçilmesini şöyle yorumluyor:
"Genel başkanlarının işini zorlaştırmak Sosyal Demokrat Parti'nin geleneğidir. Kongrede yüzde 66'lık oy oranıyla Andrea Nahles'e güvensizlik oyu çıktı. Oylama sonucu partinin ne kadar darmadağınık olduğunu gözler önüne serdi. Ocak ayında Hristiyan Birlik partileriyle büyük koalisyon görüşmelerine başlanması Nahles'in ara girmesiyle, ancak yüzde 56'lık oy oranıyla kabul edilmişti. SPD önde gelenlerinin tek karşı aday Simone Lange'ye davranış tarzı da yadırganacak cinstendi. Lange ile buluşması Nahles'e bir şey kaybettirmezdi. Lange'ye daha cömert davranılabilirdi. Simone Lange'nin kongrede geniş destek bulmasında partinin bu eksiği de önemli rol oynadı."
Stuttgarter Zeitung Almanya'nın en eski siyasi partisinin genel başkanlığına ilk kez bir kadının seçilmesini konu alan yorumunda şu satırlara yer veriyor:
"Seçilmiş, seçilmiştir. Flensburg'un cesur belediye başkanı Simone Lange'yi alt eden Andrea Nahles böyle düşünüyor olmalı. Oylama sonucu geçmişe verilen not olduğundan Nahles açısından fark etmez. İki yıl sonraki genel başkanlık seçimi daha önemli olacak. Tabii, Nahles iki yıl dayanabilirse. SPD'yi rotasına oturtabilir ve güven verebilirse, bu yüzde 100'lük oy oranlarından ve lideri saçma bir biçimde tanrılaştırıp sonrasında boşluğa düşmekten evladır."
Frankfurter Allgemeine Zeitung Kuzey Kore lideri Kim Jong Un'un nükleer denemelerden vazgeçtiklerini duyurmasını konu alan yorumunda Pyongyang yönetiminin U dönüşü yapmasına rağmen uzlaşmanın zaman alacağını yazıyor:
"Kim Jong Un'un kararı hiç tartışmasız bir ilerlemedir. Ama sözleri geçen yıl yaptığı açıklamanın mantığına du uyuyor. Kim 2017'de Kuzey Kore'nin nükleer programını tamamladığını duyurmuştu. Bu aşamada 'vazgeçtim' demek kolaydır. Kuzey Kore'nin nükleer programını işler vaziyette tutabilmesi için belli bir süre denemelere ihtiyacı olmayacak. Dolayısıyla Pyongyang'daki diktatörü göklere çıkarmak için herhangi bir neden bunmuyor. Ancak muhatapları Güney Kore, ABD ve diğerleri bu pası iyi değerlendirip, görüşmeler yoluyla anlaşmazlığı ortadan kaldıracak bir formülle ulaşma ihtimalini araştırmalıdır."
Süddeutsche Zeitung'un yorumunda Güney ve Kuzey Koreler arasında kararlaştırılan zirve buluşmasının güven ortamı oluşturma yolunda atılan adımları hızlandırabileceği belirtiliyor:
"Kim Jong Un, despotluk rejimini kendisinden devraldığı babasından daha iyi bir politikacı. Babasının tutumunu ABD ve Çin'e duyduğu derin güvensizlik belirliyordu. Oğlu ise Kuzey Kore halkına nükleer silahlarla ülkenin hayatta kalmasını garanti altına alıp ülkeyi kalkındırmayı vaat ediyor. Bundan böyle ekonomik gelişmeye odaklanacağı anlaşılıyor. Başarabilmesi için ise güvene ve öncelikle de Güney Kore'ye ihtiyacı olacak. Devrilmeyeceğinin garanti edilmesini istiyor. Karşılıklı güvensizlik had safhada. ABD ve Güney Kore bu engeli aşmak zorunda. Karşılıklı güven sağlam bir yapıyla arttırılabilir. Koreler bu yolda ilk adımı attılar. Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae İn her iki tarafa da güvenlik garantisi verebilmeyi arzuluyor. Bu bakımdan Moon'a güvenilebilir."
DW,AFP,dpa/AG,ÖA,BÜ
© Deutsche Welle Türkçe