Gündem

Dicle: Ekonomik soykırım uygulandı

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Hatip Dicle ve Osman Baydemir Ekonomi Çalıştayı’nda görüşlerini açıkladı.

19 Aralık 2009 02:00
T24- Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Hatip Dicle ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir Ekonomi Çalıştayı’nda görüşlerini açıkladı.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Hatip Dicle, Ekonomi Çalıştayı’nda yaptığı konuşmada kutsal kitaplarda cennet olarak söz edilen Mezopotamya’nın 85 yılda açlık ve yoksullukla anıldığını belirterek, uygulanan politikaların halkı “devlete muhtaç etme” ve “Batı’ya göç ettirerek asimile etmeye” yönelik olduğunu söyledi. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de serbest piyasa ekonomisi yanılsamasından söz ederek, Türkiye’nin en geri 20 ili içinde 18 ilin Bölge illeri olmasının serbest piyasa ekonomisi ile açıklanamayacağını bildirdi.

Fırat Haber Ajansı'nın haberine göre, Demokratik Toplum Kongresi’nin iki gün sürecek “Tekelciliğe Karşı Demokratik Katılımcı Ekonomik Politikalar Çalıştayı” Diyarbakır Sümerpark Ortak Yaşam Alanı’ndaki Resepsiyon Salonu’nda başladı. Belediye başkanları, il genel meclis başkanları, kalkınma uzmanları, bölge iş örgütleri başkanları, İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, Prof. Dr. Ayşe Buğra, Prof. Erol Katırcıoğlu, Doç. Dr. Şemsa Özar gibi akademisyenler ile çok sayıda gazeteci ve yazarın da katıldığı Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Yurdusev Özsökmenler, Türkiye gündemin yoğunluğu içinde ekonomiyi konuşacaklarını söyledi. İşçi, emekçilerin son günlerde hak arama mücadelesi sırasında uğradığı şiddete dikkat çeken Özsökmenler, çalıştayın anlamlı olduğunu söyledi.

18 ili ekonomi kuralı ile kim açıklayabilir 

Daha sonra açış konuşması yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, sistemin ürettiği ve yaşadığımız toplumun en önemli sorunlarından birinin de “emek sermaye eşitsizliği”, “bölgeler arası eşitsizlik”, “gelir dağılımındaki eşitsizlik” ve “yoksulluk” olduğunu ve bu alanların da temel uğraş alanları olması gerektiğini belirtti. Kimlik, dil, kültür kadar önemli ve vazgeçilmez olan konulardan birinin onurlu bir ekonomik yaşam olduğunu ifade eden Baydemir, bölgedeki geri bıraktırılmayı Fransız bilim insanı Andre Gorz’un “her şeyin serbest piyasa tarafından belirlendiği” yanılsamasına atıfta bulunarak cevap verdi. “Sosyo-ekonomik gelişmişlik bakımından Türkiye’deki 81 ilin en yoksul 20 il içinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki 18 ilin olmasının piyasa ekonomisinin kuralı ile kim açıklayabilir?” diye soran Baydemir “Ya da yeşil kart kullanan 9 milyon 362 bin nüfusun yüzde 46’sının bölgedeki 21 ilde yaşaması hangi doğal sebebe dayandırılabilir?” dedi.

Yoksulluktan ve açlıktan söz ediliyorsa bunun nedeni insanların tembelliği bölgenin iklimsel koşulları ya da diğer iktisadi nedenler olmadığını ifade eden Baydemir, şöyle konuştu:

“Açlık ve yoksulluk insan eliyle üretilen, hem de sistemli olarak üretilen ama bize kader olarak dayatılan bir realitedir. Dolayısıyla bunun bilinmesi ya da bilinir kılınması dayatılan kaderin değiştirilmesi için önemli bir aşama olacaktır. Çünkü paylaşımdaki adaletsizliğin herkes tarafından bilinmesi ve dolayısıyla ortadan kaldırılması arzusu; büyük bir potansiyeldir, büyük bir enerjidir, büyük bir güçtür. Bunun farkında olmak gerekir. İnanıyorum ki çalıştayımız da bunun bilinir kılmasında önemli bir çaba içinde olacaktır.”

Baydemir, Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine Müsteşarlığı gibi resmi kurumların verilerinden hareketle GABB tarafından hazırlanan Bölge Raporu’nun, “bölgeler arası eşitsizliği”, “paylaşımdaki adaletsizliği” görünür kılmada önemli bir işlevi olduğunu yine Yerel Gündem 21 ile Sarmaşık Derneği’nin bilimsel yöntemlerle yaptığı saha araştırmalarının yoksulluğun nedenlerini ve boyutunu kimsenin gözünü kaçıramayacak bir şekilde ortaya koyduğunu anlattı. Baydemir, “Açıkça ifade etmek gerekirse bu çabalar boşa gitmedi, yurttaşlarımız nezdinde bir karşılığı oldu, tercihlerinde etkili olduğunu düşünüyorum” dedi.

Kaynaklar savaşa gidiyor

Eşitsizlikleri gidermenin, adaleti sağlamanın en etkin araçlarından bir diğerinin de bütçeler ve bütçelerin oluşum süreçleri olduğunu vurgulayan Baydemir, yurttaşların ortak değeri olan kaynakların nereye harcandığı aslında yönetimin, iktidarın kimlerden yana olduğunu da gösterdiğini söyledi. Katılımcı bütçe oluşum sürecini başlatmak ve bunu zorlamanın stratejik önemde olduğunun altını çizen Baydemir, bu konuda Büyükşehir Belediyesi ile diğer belediyelerin önemli deneyimleri olduğunu kaydetti.

Diyarbakır’a bölgeye hak ettiği kaynağın aktarılmaması eleştirisini sürekli yinelediklerini buna karşın hükümetin ve hükümetlerin de devasa kaynaklar aktardığını ifade ettiğini anımsatan Baydemir, “Bu alana yakından bakıldığında herkese izah edilebilir gerçek tabloyu çıkarmak mümkündür. İddia edilen kaynakların askeri güvenlik ile bölgeye getirisi olmayan enerji yatırımlarına ayrıldığı görülecektir” diye konuştu.

Dicle: Ekonomik soykırım uygulandı

Daha sonra kürsüye gelen DTK Eş Başkanı Hatip Dicle, Cumhuriyetin kuruluşuna tüm gücüyle katılıp yüksek bedeller ödeyen Kürt halkının 1924 Anayasası ile inkar ve imha siyasetine tabi tutulduğunu söyledi. Bir halkın dili ve kültürünün yasaklanmasının kültürel soykırım anlamına geldiğini belirten Dicle, “Yine bir halkın ekonomik dinamiklerinin gelişmesine set çekilmesi ve ince ekonomik politikalarla özgürce gelişmesinin engellenmesi, yer altı ve yerüstü kaynaklarının bir halkın refah ve kalkınma düzeyinin yükseltilmesinde kullanılmaması ya da diğer bir deyimle talan edilmesi de ekonomik soykırım anlamına gelmektedir” ifadelerini kullandı.

85 yılda cennetin adı sefalet oldu

Tevrat’ta cennet olarak değerlendirilen bölge coğrafyasının son 85 yılda yoksulluk ve sefaletin diğer adı olduğunu vurgulayan Dicle, şöyle konuştu:

“Bugün kişi başına düşen Milli Gelir anlamında bölgesel bir kıyaslama yapıldığında, Bata illeri ile Kürdistan arasında 11 kat fark vardır. Yani Yunanistan ve Bangladeş yan yana bir devletin sınırları içinde yaşamaktadır. Oysa topraklarımız hiç de fakir değildir. Kürdistan bir çöl hiç değildir. Bugün Türkiye’nin ürettiği elektrik enerjisinin yüzde 70’i Kürdistan’daki barajlardan elde edilmektedir. Yine petrolün yüzde 95’i bu topraklarda çıkarılmaktadır. Coğrafyamız krom, bakır hatta uranyum rezervlerine sahiptir. Su kaynakları bakımından Ortadoğu’nun gözbebeğidir. Tarım ve hayvancılık açısından en elverişli topraklar üzerindeyiz. Ama tüm bunlara rağmen neden halkımız aç, sefil ve yoksuldur? Bu soru hayatidir.”

25 yılda 30 paket açıldı

Bölgedeki çatışmaların yaratmış olduğu tahribata değinen Dicle, hükümetleri Kürt bölgesinin “makus talihini yenmek için 25 yılda 30 ekonomik paket açıkladığını ama hiçbirinin hakkıyla uygulanmadığını” vurguladı. Dicle, GAP’ın elektrik enerjisi projelerinin gerçekleştirildiğini ama Kürt halkının ekonomik dinamiklerini güçlendirecek sulama ve kanal sisteminin on yıllardır ihmal edildiğini söyledi.

Hatip Dicle uygulanan ekonomik politikaların çok bilinçli oluşturulduğu kanaatinde olduklarını belirterek, şöyle konuştu: “Bu bir yönüyle insanlarımızı aç bırakıp devlete muhtaç hale getirmek siyaseti olduğu kadar, diğer yönüyle Kürdistan’ı insansızlaştırma politikasıdır. İnsanlarımız aç ve işsiz kalarak Batı’daki metropollere akacak, orada hem ucuz işgücü olacak, hem asimile edilecek, hem sözüm ona Kürtlerin Türkiye’ye entegrasyonu tamamlanacak. On yıllardır uygulanan ekonomik politikanın çarkı işte budur.”

Dicle, bölgede katılımcı-demokratik bir ekonomik politikayı ve ilkelerini tartışacaklarını bunun araçlarının nasıl inşa edileceğini planlayacaklarını söyledi.

Konuşmalar ardından çalıştaya ara verildi.