1)PAMUK ÜRETİCİSİ REKOLTEDEN MEMNUN, FİYATLAR DÜŞÜNDÜRÜYOR
TÜRKİYE\'de 800 bin ton pamuk üretiminin yüzde 15\'ini üreten Adana\'nın Karataş ilçesinde Ziraat Odası Başkanı Mustafa Yeşilyaprak, pamuk ekim alanlarının bu sezon arttığını ve rekolteden de memnun olduklarını belirtirken, \"Fiyatlar son zamanlarda çok kötüye gitti\" dedi.
Dünya Ticaret Örgütü ile Gümrük Birliği tarafından 1995 yılında \'sanayi ürünü\' olarak kabul edilen ve Çukurova\'da \'beyaz altın\' olarak nitelendirilen pamuk ekim alanı yüzde 5 civarında artış gösterdi. Karataş Ziraat Odası Başkanı Mustafa Yeşilyaprak, çiftçinin düşük fiyatlar nedeniyle kara tablo yaşadığını belirtirken, \"Bizler 365 gün sıcak, soğuk demeden bu tarlalarda çalışarak pamuk üreten çiftçileriz. Bu yıl pamuktaki üretim geçen yıllara göre daha iyi, verim daha iyi ama fiyatlar son zamanlarda çok kötüye gitti. Bu alın terinin karşılığını beklemekteyiz. Ama son zamanlarda nedense bazı kirli eller pamuk üzerinde bir takım oyunlar oynayarak fiyatları çok geriye çektiler. Pamuk sanayi ürünü olduğu için dünyadaki fiyatları ne ise Türkiye\'de aynı olması gerekiyor. Bugün dünyada çekilmiş balyalanmış pamuk 12 bin 500 lira iken Türkiye\'de 8 bin 600 liraya kadar düştü. Buna göre tarladaki pamuğun kilosu 5 lira olması gerekirken, 3 liraya kadar geriledi. Bu çiftçiyi çok büyük sıkıntıya soktu\" dedi.
GİRDİLER ARTTI
Türkiye\'nin yılda 1.5 milyon ton pamuk tüketimi olduğunu söyleyen Yeşilyaprak, şunları söyledi:
\"Biz 800 bin ton pamuk üretiyoruz, 600 bin ton pamuğu yurtdışından ithal ediyoruz. Türkiye\'de 5 büyük iplik fabrikası var, daha bu sezon daha 1 kilo pamuk almadı. Dolayısıyla fiyatlar tepetaklak gitti. Çiftçi ve önümüzdeki sene için umutsuz ve çok karamsar. Önümüzdeki sene pamuk ekimiyle ilgili çok büyük sıkıntı yaşayacağımızı tahmin ediyoruz. Özellikle girdi fiyatları da döviz artışlarından dolayı yüzde 200-250 arasında artış gösterdi. Bu da önümüzdeki sene çiftçilerimize üretim yapmasının olumsuz yönde etkileyecek. Çifçi bu sene pamuğun fiyatlarının iyi olacağını düşünüyordu. Çünkü dünyada pamukta bir yokluk var. Özellikle yılbaşından sonra Çin büyük bir alıma girecek, o zaman fiyatlar daha da yükselecek. Ama o tarihlerde çiftçinin elinde pamuk kalmayacak, tamamen sanayicinin eline geçmiş olacak. Dolayısıyla çiftçi bundan faydalanamayacak. Önümüzdeki sene pamuk ekim alanları çok daralacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla Türkiye dışarıdan yine pamuk ithal eden ülke haline gelecek.\"
Pamuğun katma değeri yüksek olan bir ürün olduğuna dikkat çeken Yeşilyaprak, Türkiye stratejik ürün olarak ilan edilmesini arzu ettiklerini sözlerine ekledi.
Görüntü Dökümü
------------------------
- Adana\'nın Karataş ilçesinde Ziraat Odası Başkanı Mustafa Yeşilyaprak röp.
- Dron görüntüleri
- Pamuğun hasad edilmesi
- Hasad edilen Pamuğun boşaltılması
- Genel ve detay görüntüler
SÜRE:04\'15 BOYUT: 471MB
Haber:Akif ÖZDEMİR-Kamera:Eser PAZARBAŞI/ADANA,(DHA)
=================================================
(ÖZEL) -
2)BEBEKLERİ ÖLEN ÇİFT, HASTANEYİ İHMALLE SUÇLADI
GAZİANTEP’te, Tuba- Ömer Kekeç çiftinin 10 Ağustos günü dünyaya gelen erkek bebekleri, akciğer enfeksiyonu nedeniyle 12 gün tedavi gördüğü özel hastaneden sevk edildiği Ankara\'da öldü. Evlat acısı yaşayan çift, bebeklerinin Gaziantep\'teki ihmal nedeniyle öldüğünü iddia ederek özel hastane hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Gaziantep’te yaşayan 2 çocuk annesi Tuba Kekeç, dünyaya getireceği çocuğu için hamileliği sürecinde özel bir hastanede kontrollere başladı. Tuba Kekeç, doğumu da hamileliği boyunca gittiği özel hastanede yapmak istedi. Doğum için 10 Ağustos tarihinde hastaneye gelen Tuba Kekeç’in bebeği sezaryen ile dünyaya getirildi. 3 kilo 450 gram olarak dünyaya gelen erkek bebeğin solunum sıkıntısı olduğunu söyleyen doktorlar, bebeği Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi’nde kuvöze alarak tedavisine başladı. Bebeğin solunum sıkıntısı zaman içiresinde düzelme gösterdi ve annenin ilerleyen günlerde çocuğunu emzirmesi için hastaneye gelmesi istendi. Yoğun bakımdaki 4’üncü günün ardından baba Ömer ve anne Tuba Kekeç\'i çağıran doktorlar çocuklarının taburcu olabileceğini söyledi. Aile ertesi gün yoğun bakımdaki bebeklerini almak için geldiğinde ise doktorlar durumunun kötüleştiğini ve hastanede kalınması gerektiğini söyledi. Kekeç ailesinin akciğer enfeksiyonu teşhisi konulan bebeği 12 günün ardından Ankara\'da Dışkapı Hastanesi\'ne sevk edildi ve burada tedavi gördüğü sırada yaşamını yitirdi.
Acılı baba bebeklerinin ölümünden, doğumun meydana geldiği özel hastaneyi sorumlu tutarak savcılığa suç duyurusunda bulundu. Sorumluların cezalandırılmasını isteyen baba Ömer Kekeç iddiaları şöyle:
\"10 Ağustos tarihinde eşimin doğumu için özel hastaneye gittik. Burada normal doğum yapılacaktı fakat sonda sezaryen oldu. Daha sonra eşimi bir odaya ve bebeği akciğer enfeksiyonu nedeniyle kuvöze aldılar. 4\'üncü günü doktor beni yanına çağırdı ve ertesi gün çocuğumuzu hastaneden çıkarabileceğimizi söyledi. Çok sevindik tabi. 5\'inci gün bebeğimizi almaya geldiğimizde, durumunun ağır olduğunu söylediler. Çocuğumuzun yanına gittiğimizde ölü vaziyette yatıyordu. \'Neden böyle oldu?\' dedik. Doktorumuz \'Uyutarak ilaç tedavisi yapıyoruz\' dedi. Daha sonra orada doğum yapmış bir bayan bizi yanına çağırarak konuştu. \'Ben sabah 07.15\'te çocuğumu emzirmeye girdim. Sizin bebeğinizi gördüm, ağız üstü yere yatmış vaziyetteydi, nefessizdi, daha sonra hemşireler panik halde geldi bizi odadan çıkardı\' dedi. Bunu duyunca tabi bizim kafamızda şüpheler oluşmaya başladı. Hocamız bize tahlillerden sonra bebeğimizin metobolik rahatsızlığı olduğunu söyledi. Bu arada sevk işlemlerine başladık. Daha sonra Ankara Dışkapı Hastanesi\'ne sevkimiz çıktı. Biz hastaneden tahlil sonuçlarını ve Epikriz raporlarını aldım. Oradaki doktorlar rapora baktıklarında çocuğumun hastanedeki 5’inci gününde yani taburcu olacağımız gün nefessiz kaldığını ve kalbinin durduğunu, daha sonra yapılan kalp masajıyla hayata döndüğünü ve beyinde hasar oluştuğunu söylediler. Ben de doğum yaptığımız hastanedeki doktoru arayarak bunları bana neden söylemediğini sordum. Geçiştirmeye çalıştı. Sonra duydum ki benim bebeğimle ilgilenen hemşirenin işine son vermişler. Ben çocuğumun ölümünde hastanenin büyük ihmali olduğunu düşünüyorum. Hastaneye dava açtım. Elimde raporlar var şahidimiz var. Ben yetkililerin bana yardımcı olmalarını istiyorum. Ben yandım başkası yanmasın.\"
Görüntü Dökümü
------------------------
- Bebeğin yoğun bakımdaki görüntüsü
- Baba Ömer Kekeç\'in konuşması
- Genel ve detay görüntüler
( Haber- Kamera: Eyyüp BURUN-GAZİANTEP-DHA)
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 395 MB
=========================================================
3)GİZEM, 48 BEDENDEN 38\'E DÜŞTÜ
ANTALYA\'da oturan Gizem Gedik (27), 116 kiloyla girdiği tüp mide ameliyatının ardından 10 ayda 54 kilo verdi. Doğum günü olan geçen yıl 16 Kasım\'da ameliyat olan Gizem Gedik, \"48 bedenden 38 bedene düşmek çok güzel. Şu anda uçuyorum sanki. Bana doğum günü hediyesi oldu\" dedi.
Antalya\'da bir mağazada satış temsilcisi olarak çalan Gizem Gedik, çalışma hayatıyla birlikte düzenli yemek yiyemediği için sürekli kilo almaya başladı. İşten geç döndüğü için çoğu zaman geç saatlerde akşam yemeği yiyen Gizem Gedik, 116 kiloya ulaştı. Fazla kiloları vermek için diyet uygulayan ve spor yapan Gedik, bunda başarılı olamayınca tüp mide ameliyatı olmaya karar verdi.
AMELİYATI DOĞUM GÜNÜNDE OLDU
Ameliyata karar verdikten sonra işten ayrılan ve kendini ameliyata hazırlayan Gizem Gedik, Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği\'nden Doç.Dr. Mehmet Tahir Oruç\'a başvurdu. Doç. Dr. Oruç\'un muayene ettiği Gizem Gedik, 8 aylık hazırlık sürecinin ardından 16 Kasım 2017 tarihinde tüp mide ameliyatı oldu.
10 ayda 54 kilo veren Gizem Gedik, ameliyat olmak için 8 ay beklediğini, bu sürede hem fiziksel hem de psikolojik olarak kendini ameliyata hazırladığını söyledi. 15 Kasım 2017 tarihinde Doç.Dr. Mehmet Tahir Oruç\'un kendisini arayarak 16 Kasım\'da ameliyata alınacağını söylediğini belirten Gizem Gedik, \"16 Kasım benim doğum günüm. Bu ameliyat bana doğum günü hediyesi oldu\" dedi.
10 BEDEN KÜÇÜLDÜ
Ameliyata korkarak girdiğini, ancak ilk günün zorluğundan başka hiçbir zorluk yaşamadığını belirten Gedik, şunları söyledi:
\"İyi ki ameliyat olmuşum. 48 bedenden 38 bedene düşmek çok güzel. Şu anda uçuyorum sanki. Önceki kilomla yürürken bacaklarımın ağrıdığını hissediyordum. Şu an yürürken uçtuğumu hissediyorum. Çok mutluyum. Annem terzi. Artık prova bile yapmadan bana kıyafetler dikiyor. Bu çok keyifli. Çok güzel bir duygu.\"
İNSANLARIN HAYATI DEĞİŞİYOR
Ameliyatı gerçekleştiren Doç.Dr. Mehmet Tahir Oruç ise 8 yıldır obezite ve metabolik cerrahi uyguladıklarını belirtti. Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye\'de endüstrinin getirdiği birtakım hazır gıdaların tüketiminin obeziteyi ciddi bir sağlık problemi haline getirdiğini söyleyen Doç.Dr. Oruç, “Obezite cerrahisi sadece kilo cerrahisi değildir. Bu cerrahiyle hastalarımız aynı zamanda obezitenin getirdiği diyabet, uyku apnesi ve tansiyon gibi önemli sağlık sorunlarından da kurtuluyor\" dedi.
Obezite cerrahisiyle insanların adeta hayatının değiştiğini vurgulayan Doç.Dr. Oruç, “Eğilip ayakkabısını düğümlemek bile insanın hayatını değiştiren önemli bir şey. Bu nedenle obezite cerrahisine böyle bakmak lazım\" dedi.
Obezite ve metabolik cerrahinin son yıllarda çok tercih edilir hale gelmesinin nedenini yapılan ameliyatların sonuçlarının iyi olmasına bağlayan Doç.Dr. Mehmet Tahir Oruç, ameliyatın kısa dönem sonuçları gibi uzun vadede de sonuçlarının iyi olduğunu söyledi.
Görüntü Dökümü
--------------
- Doktor ve hastanın yürürken görüntüsü
- Doktor ve hastanın konuşurken görüntüsü
- RÖP 1: Gizem Gedik
- RÖP 2: Doç. DR. Mehmet Tahir Oruç
192 MB /// 01.43ö (HD)
HABER- KAMERA: Selma KUNAR/ANTALYA, (DHA)
=======================================================
4)15 YILDIR SOKAK HAYVANLARINA BAKIYOR
KONYA\'nın Doğanhisar ilçesinde yaşayan 2 çocuk annesi Rukiye Bağcı (59), gönüllü olarak 15 yıldır sokak hayvanlarını besliyor. Bir hayvan sever tarafından kendisine verilen elektrikli bisikletiyle her sabah evinden yola çıkan Bağcı, kilometrelerce yol giderek hayvanlara yiyecek veriyor.
Doğanhisar ilçesine 5 yıl önce yerleşen Rukiye Bağcı, her gün sokak sokak kilometrelerce dolaşıp, hayvanları yiyecek buluyor. Ardından bulduğu yiyecekleri farklı noktaları dağıtarak hayvanları besliyor. Sokak hayvanlarını besleyeme 15 yıl önce Konya kent merkezinde otururken başladığını belirten Bağcı, şunları söyledi:
\"10 yıl boyunca Konya\'da gönüllü olarak hayvanlara baktım. Allah rızası için onlara sırtımda su taşıdım. Bulunduğum yerlerde kamyonlar hafriyat dökerlerdi. Yavru köpekler soğuktan korunmak için toprağı kazarlardı. Bazen kamyonlarda bilmeden üzerlerine hafriyat dökerlerdi. Bende o bölgeye \'dikkat burada yavrular köpekler var\' yazılı uyarıcı tabelalar taktırdım.\"
ÇÖPLÜKTE BİLE YEMEK BULAMIYORUM
Hayvanların çok aç olduğunu, çöplükte bile onlara yemek bulmakta zorlandığını belirten Bağcı, \"Çöplükte bile hiçbir şey yok. Köpekler, bize saldırdı diyorlar. Bu köpekler saldırmaz. Bunlar gariban. Bu yavruları, kutulara koyup buralara atıyorlar. Ben elimden geldiğince bakıyorum. Bazıları uyuz olmuş. İlaç alıp onlara verdim. Yavru köpekleri buralarda tilki yiyor. \"dedi.
Ekonomik durumu iyi olmadığı için onlara yiyecek almakta zorlandığını ifade eden Bağcı, \"Benim imkanım yok. Eşimin az bir aylığı var. Onunla bir şeyler yapıyorum. Bazen fırından veresiye ekmek alıyorum. Bunlar süs eşyası değil. Bunlarında insanlar gibi hakkı, hukuku var. Bunun günahı var, vebali var. “diye konuştu.
MİLLETİN, DEVLETİN YAPMASI GEREKENİ BEN YAPIYORUM
Hiçbir beklentisinin olmadan sokak hayvanlarına baktığını belirten Bağcı, yiyecek ve su koyduğu yerlerin yakınında yaşayan vatandaşlarında, hayvanları o bölgeye alıştırmaması için tepki gösterdiğini kaydetti. Bağcı, \"Suyu, yemeği; oraya koyma, buraya koyma diyorlar. Buralara alışmasın, diyorlar. Ben nereye koyayım. Nereye alışsın bunlar. Caddelerde, sokaklarda bunların. Bunlar zararlı yaratık olsa cenabı Allah bunları yaratmazdı. Dilsiz, ağızsız hayvanlar bunlar. Ben onlara Allah rızası için bakıyorum. Benim bunlardan bir çıkarım yok. Milletin, devletin yapması gerekeni ben yapıyorum. Bana cephe alıyorlar. Ellerinden gelse beni buralardan atacaklar. Ben ödül aldım; ama ödül alsan ne olacak. Sağ ol, var ol, diyen yok. Allah rızası için yapıyorum bunu. \"dedi.
YEMEKLERİ GECE KOYUYORUM
İnsanların tepkisinden çekindiği için yemek ve suları genellikle geceleri koyduğunu belirten Rukiye Bağcı, \"Bu hayvanların kısırlaştırılması lazım. Gideceğim çok yer var. Ben yemek ve suları genellikle gece koyuyorum. Eşimde soruyor bu saatte nerelere gidiyorsun diye. Ama ne yapayım. Yoksa bana kızıyorlar. Yemeği suyu bırakıp kaçıyorum.\" şeklinde konuştu.
Bağcı, sokak hayvanlarını beslediği için özel bir üniversite tarafından da ödül aldığını belirtti.
Görüntü Dökümü
--------------------
- Rukiye Bağcı\'nın sokak sokak dolaşıp yiyecek toplaması
- Hayvanlara yiyecek dağıtlaması
- Hayvanları sevmesi
Haber- Kamera: Tolga YANIK KONYA DHA))
=========================================