T24- Değiştirilen müfredat nedeniyle olağanüstü toplanan Felsefeciler Derneği açıklama yaptı: 'Bu programla felsefe dersi yapmak olanaksız. Belirli bir ideoloji hâkim kılınmış'
Radikal Gazetesi'nden Betül Kotan'ın haberine göre,yenilenen felsefe dersi müfredatı, felsefecileri ayağı kaldırdı. Felsefeciler Derneği Yönetim Kurulu, yaptığı olağanüstü toplantının ardından, “Bu programla felsefe eğitimi yapmak neredeyse olanaksızdır” dedi.
Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın yenilediği Felsefe Grubu ders programlarına felsefe dünyasından gelen tepkiler büyüyor. Felsefeciler Derneği, alan uzmanları, eğitim bilimciler ve alan öğretmenleri tarafından programları değerlendirip rapor oluşturmak üzere çalışmalara başladı. Derneğin, ön değerlendirme amacıyla yaptığı olağanüstü toplantının ardından yeni müfredata ilişkin şu uyarılar geldi:
Sorunlu Perspektif
Yeni felsefe ders programı, daha ilk bakışta, belirli bir perspektiften kaynaklanan vahim sorunlar içeriyor. Başta felsefeye sorun odaklı değil, yaklaşım ya da tarih odaklı bakılmış olması geliyor. Böyle bir sorunun ortaya çıkacağı daha programın giriş yazısında dile getirilmiş olan ‘felsefe merakla başlar’ şeklindeki çocuksu tespitte görülüyor. Belirli bir sorundan sonra, merak uyanır. Öyleyse felsefe, sorunla başlar.
Konular rastgele
Program, rastgele seçilmiş konular barındıran üniteler kümesinden oluşuyor. Bu nedenle ünitelerin ilgili olduğu konular muğlak ve hatalı. ‘Neden ve niçin’ soruları felsefenin ayırıcı ya da asli soruları değildir. Felsefe özsel olarak ‘nedir’ sorusunu sorar. Özellikle ‘niçin’ sorusu varlıksal planda teleolojik (yaşamı ve evreni amaçlarla temellendiren ve açıklayan düşünce biçimidir) ve tabii ki teolojik (tanrı bilim) bir ilk neden arayışının sonucu olarak ortaya çıkar. İlk ünitede ele alınması gereken asıl konulara değinilmemiştir.
Tanrıya ait aklın hamallerı
Varlık felsefesi, din felsefesi kısımlarında konuların içeriği yazılırken, sürekli tekrarlar, felsefeye dair kavrayış eksikliği, yanlışlıklar ve ideolojik göndermeler göze çarpıyor. Bu tutum en açık biçimde din felsefesi ünitesindeki şu paragrafta karşımıza çıkıyor: ‘İnanan bir varlık olarak insan, akıl emanetinin taşınması ve kullanımı, Tanrı’nın varlığı, evrenin yaratılışı, vahyin imkânı, ruhun ölümsüzlüğü gibi konuların felsefi temalar olarak nasıl tartışılabileceği gösterilmelidir.’
Bu cümlede ‘felsefenin tanrı tarafından bize verilmiş olan ve hiçbir zaman tam olarak sahip olmadığımız/olamayacağımız, ancak bir emaneti taşır gibi sahip olabileceğimiz bir aklı ömür boyu taşıma faaliyeti olduğu’ görüşü, bir önkabul olarak görülüyor; yani biz insanlar olarak, mülkiyeti tanrıya ait olan bir aklın ‘hamalları’ndan başka bir şey değiliz. Böylece bütün programa sinmiş olan anlayış en net biçimde burada kendini gösteriyor. Sorunları tartışmaktan çok, bizzat bir tutumu benimsetmek sözkonusudur.
Özensiz yazar seçimi
Metin seçimi de rastgele. Ahlak felsefesinde, Platon, Aristoteles, Kant gibi olmazsa olmaz önemli etikçilerin metinleri değil de, daha çok insan ve varoluş felsefesi yapan Sartre’ın metninin; sanat felsefesinde Aristoteles, Kant, Schopenhauer, Croce gibi sanat felsefesi alanında önemli filozofların değil de, Descartes ve Plotinus gibi sanat alanında anılmayan filozofların seçilmiş olması anlaşılır gibi değil. Daha da vahim olanı, ‘Felsefeyle Tanışma’ ünitesinde seçilen ‘İmajoloji’ başlıklı metindir. Her şeyden önce bu konu felsefede hiç tartışılmadığı gibi yazarı hakkında da felsefe çevrelerinde de hiçbir bilgi yoktur.
Dil sorunu
Müfredatta kullanılan dil sorunlu, yerleşik felsefi dile uzak ve ideoloji yüklüdür.
Taslak da kötüydü
TTKB tarafından hazırlanan felsefe dersini, din ve ahlak dersi haline getirmek isteyen ilk taslak programın, yoğun tepkiler sonucunda geri çekilmesinden sonra, bu kez de felsefi içeriğin boşaltıldığı ve belirli bir ideolojik tutumun biraz daha örtük tarzda hâkim kılınmaya çalışıldığı bir programla karşı karşıyayız. Bu programla felsefe eğitimi neredeyse olanaksızdır.